2000 li yıllarda daha çok zaman geçirirdim sözlükte yeni şeyler öğrenmek keyif veriyordu. Daha çok okuyan tarafta olsam da yıllar sonra sözlüğe girip eski yazılarıma baktım çoğu entrymde bahsettiğim konuları bile unutmusum... hatta bunları ne ara yazdığımı sorguladım. Kısacası o yıllarda daha çok okur yazarlık varmış.
Eee hatırlarsınız yıl 2005 cafedeyiz... malum herkesin evinde PC yok herkesin akıllı telefonu da yok; bir insanın kendi fotosunu çekip durduk yere internete atması abes geliyor. Yıl 2010 civarı dünya salaklasma evresine giriyor. Yıl 2024 gotunu atanlar normal karşılanıyor artık ve ben okuduğum o kelimelerin manasını bile unutmusum . Bu kadar zirvaligin tek cevabı var. iNSTAGRAM.
rock müziğin tarihinden bahsedeceksen giriş olarak zamanı biraz daha geriye sarıp 10 dakika ayırarak blues müziğin nereden nasıl geldiğine, eski blues culara robert johnson , blues un üç kralı albert king , b.b king ve freddie king vs. elektro gitarın nasıl icat edildiğine ve daha bir sürü şeye değinmek hiçte fena olmazdı doğrusu. hani yerin altında da bi bu kadar var demek için. kısaca zenci müziğinin eviren beyaz çocuk diye geçiştirilmiş bu dönemler . belgesel adı üzerinde 7 dönemi anlattığı için paldır küldür giriyor konuya ve keef abimizin rüyasıyla başlıyor 1960'ları anlatıyor ve eksik kalıyor.
ilk bölümün adı rock müziğin doğuşu ;
--spoiler--
rolling stonesun dönemi saticfaction ile açıp sympathy for the devil kapatması
claptonun yardbirdsden müzik tarzlarının değiştiği için ayrılışı ve yeni grup kuruşu
the kinks in hoparlörü kesmesi
the who nun kekelemesi, sahneyi kırıp geçirmesi ve hippiler
işe ozan olarak başlayıp daha sonra rocker olan bob dylan
--spoiler--
gibi bir kaç olaydan ayrıntısız bahsedip onlarcasını yok saymış dolayısıyla devamını izleyipte bir şey üzerine yoğunlaşacaklar sanıyorsanız aldanıyorsunuz aradığınızı bulamayacaksınız nitekim ilk bölümden sonra kalan 6 bölümü tahlil etmeyi bıraktım çünkü ne tam olarak kronolojik rock müziğinin doğuşundan bahsetmiş ne de bir konu (müziğin gelişimi , teknikler , insanların bakış açısı, ilkler vs.) çerçevesinde ilerlemiş. bölüm adının hakkını verememiş.
4 kişilk bir grupta 3 arkadaşın eskilerden bahsederken konuşulması gereken konuları kendilerinin seçtiği ve sadece o konuların konuşulmasından farkı olmayıp, 4. arkadaşı ötekileştirdiği tavırlı bir anlatıma sahip, özetle bir sağa bir sola savrulmuş belgeseldir. izlenir ama yönetmenine senaristine yapımcısına "ulan şundanda bahsetseydiniz be" demeden... darılmadan izlemek mümkün değil.
yıllardır rock metal blues vs dinleyen biri olarak ; sevdiklerim arasında birçok grup değişti bir çok gitar üstadı dinledim, araştırdım, çalmaya çalıştım roberth johnson'dan **tut da günümüze kadar her kim varsa az çok bilirim ama ben bu adamı atlatamıyorum arkadaşlar. sanırım her zaman ilk sıramda olacak nitekim 10 yıldır değişmedi.
jimmy page bazılarının listesinde ilk sıraya koymasa bile kesinlikle ilk 3 e koyacağı bir gitaristtir.
hani derler ya ölürken hangi parçayı torunlarına miras bırakmak istersin diye işte bu parçayı. eskiden beri dinlerim hiç farklı orkestralardan dinlemediğim için farkını anlayamamıştım, hoş birazda müzik dinlemek değilde müzik bilgisi almak gerekli herhalde farkı anlamak için kulağa güzel gelen değil sanırım amac kusursuzu aramak . notaları (bkz: legato)yu bası, sopranoyu, şefi , orkestra uyumunu vs kim bunu en iyi icra eden a dostlar ? bu gün 7 8 saattir dinliyorum bazı şeyleri farkettim senfoninin bir çok icrası var fakat hepsinin ufakta olsa farkları mevcut dinledikçe aralarında ki fark büyümeye başlıyor. sanırım en iyi icra ettiren beethoven sağırken yanında duran (bkz: konzertmeister)' i Umlauffmuş. öte türlü işin içinden çıkamak zor
söyleyecek o kadar şey var ki bu oyunla ilgili, aslında oyun demekte anlamsız geliyo bi yandan. arkadaşlık, geceleri kurulan exp partileri, pazar kurma, pk atma, oyun haritasında yeni şeyler keşfetme heyecanı. oyunun pazarlayıcısı gibi anlattığıma bakmayın içime işlemiş bu oyun üniversite ve dersler bahanesinin üstüne çarımın soyulmasıyla bırakmak zorunda kalmıştım 5 6 sene önce hala üzerimde etkisi vardı,r arada açar eski videoları seyrederim kimin videosu neyin videosu olduğu önemli değildir sadece oyunun ekranını, müziğini, heycanını merak ederim. bazen pk bazen item basma bazen gem kırdırma farketmez. gece ft si ve bdw si en zevklileriydi belki. bizim için "nayt" değildi bu oyun "knayttı" kavga bile ederdik tartışanlarla hoş hala tartışıyorum nayt değil knayt die. düpe müpe idare ediyoduk, yeni gelen clientlere de alışıyorduk zamanla , ama sonra o ibneler çıktı ortaya oklarıyla sağı solu kastılar önce daha sonra hızlı koştular falan işte. ne mi yaptılar eminim şu an kendileride "biz ne yapmışız bu oyuna be" diyolardır. sözün özü "efsaneydi" ve ne acı ki bitti. uzun süredir girmiyorum oyuna şu an usko yerini steam ko ya falan bırakmış diyolar ne anlama geldiğini dahi bilmiyorum. steam ko pwp tarzı birşeymi oyunda hala koxp varmı? velhasıl geçti gitti belki sonra yeniden başlarım dediğim, gülerek hatırladığım şeyledendir knayt, bir oyun denemez sadece.
edit: arkadaşlar oyunun son durumu hakkında mesaj atıp bilgilendirirseniz sevinirim değişiklikler vs.
tartışma esnasında karşı tarafı eğlendirip, düşündürebiliyorsanız ironi den iyi araç yoktur. kapasitesi almayan ya da kutsalını yıkamayan insanların karşısında ise sizi daha da batıracak olan araçtır. sakın ha sakın "ben dediydim" düşüncesini ironik şekilde anlatıp sıçmayın. araya humor katın. ya da en iyisi siz ironi yapmayın.
dozu kaçırmış gibi. farkında olarak mı verdi yoksa içki etkisi mi bilemedim ama "yaramaz çocuk" tavırı bu ülkeye henüz uygun değil. eşeğe anlatır gibi anlatmak lazım.
film desem değil tiyatro hiç değil ama gerçekliğinden mi bilinmez en az its a wonderfull life, interstellar, one flew over the cuckoos nest filmleri kadar etki bırakmıştır tepemde. bir belgesel bu kadar uyumlu olamaz olmamalı . insafsızlar müziğin de coşkusunu vermiş alttan sanki ben savaşa gidiyorum .
14 15 yaşlarında evren, tanrı ve tanrının yaratış şekliyle ilgili düşünceleri filtrelerken bir gün tuvalette vücudumun yapısını, hava boşluğunu, zaman karmaşasını, atomların bir araya gelişini düşünüp kolumu ağırçekim samuray kılıcı gibi sallayayaraktan "neden kolumun ardın da kalan izlerini göremiyorum ki?" algısızlığıyla beni düşünce boyutunda bir üst seviyeye çıkarmıştır 4. Boyut. Heh onca sene düşündükte noldu sonuç olarak bilemeyizden ileri gidemeyip yaşasın agnostisizm dedik. (bkz: Tanrının formülü)
Şu an yine atv de boy göstermekte. Filmle alakam olmasa katiyen yüzüne bakmam ama iş o ki bu film de çok çok küçük bi rol alma zulmüne tabi oldum. Bana getirileri ise uykusuzluk, boşuna sakallarımın kesilmesi, ordan oraya saçma sapan dolaşmak oldu. he yevmiye verceklerdi onu da aracı olan arkadaş cepledi sanırım. Velhasıl gereksiz film.
Var olanın çevreye ve popülasyona bağlı evrimleşmesi değil de çevreyi ve popülasyonu var olana -insana- evrimleştirmek (bkz: 21. Yüzyıl) (bkz: robotlar dünyayı ele geçirecek)
çocukluğunu geçirdiğin mahalleyi,evi ,arkadaşlarını terkedip başka bir mahalleye evin damı akıtmıyor diye taşınmaktır. Bağları koparır, duyguları yok eder. yaşanmışlıklar kalır arkanızda, hissedemezsiniz tekrar çocukluğunuzu. Diyeceğim o ki büyük bir karardır bu adım atmadan önce düşünün, yıllar sonra elinizin değdiğini kuruttuğunuzu hissetmeyin. Sosyopatlıktır.
anneden , babadan ve bir dedenin nasihatlerinden daha öğreticir. aynı şeyleri liseye kadar tecrübe edip öğrenmiş olmaya rağmen daha ayrıntılı ve daha sert , bazen de daha iyi kavratır insana. en iyi öğretmenler üniversite arkadaşlarıdır.
arkadaş eğer dostluğa kayarsa bunun anlamı farklıdır herşeyi beraber olur en nihayetinde beraber yer, içer, eğlenir, sarhoş olur, saçmalar ,ağlarsınız bile. en kötü tarafınızdan tutun da en söylenmeyecek sırrınıza kadar paylaşırsınız. dostluğun kötü tarafları vardır şüphesiz, şüphe duymazsınız mesela kırılma noktasıyla ayrılık vuku bulunca zamanınıza acırsınız, değmezmiş değmezmiş ulan!
gelelim kırılma noktasına... önemli olan kişi tahlilidir, ne kadar pragmatik olsa bile göz ardı edersiniz. bunun bilinçle alakası yok tam tersi saklar kendisini dost, ya da siz fazla düşkünsünüzdür. bir "zaman" gelir "zaman ayıramam buna" der. dikkatt! değişir ya da siz ahmaksınızdır. eskisi gibi paylaşmaz... ekmeği, suyu veya içkisi değildir bu, en değerlisi, en pahalısı ve geri gelmeyendir. o dakikadan sonra dostunuzla geçirdiğiniz bütün "zamanı" gözünüzden geçirmeniz gerekir. nerde hata yaptım diye ne oldu diye ama cevap yoktur. ben söyleyeyim sözlük cevap ilk tanıştığınız andır. arkadaş "arkadaş olarak kalmalı" demiyorum ama arkadaşınızı iyi seçin dostunuzun ise vuracağı "zamanı" bekleyin. sosyopatlık vesselam. zaman değerlidir..
--spoiler--
11.sezon 20 ci bölümüyle şaşırtmıştır.
tanrının gelmesi tanrıdan beklediğimiz birşey değildi.. beklenen tanrının farklı, hayal edilemez, güçlü vs. herşeyi içinde barındıran nitelikte olmasının yanında senaristin chuckı tanrı yapması ve chuck ın varlık yokluk vs. repliklerinin sanki halktan aramızdan biri gibi gösterilişini garipsesem de bi yandan da gerçek gücün varlığının ne ve nasıl olduğunu sorgulamamın tamamen hikayeden mütevellit olduğunu gösterdi gibi sankim. basit ama karmaşık. yakışıklı değil ama sempatik. vs.
evet, biliyorum kardeşlerim hepiniz casanova olma peşindesiniz . hepiniz bütün kadınları hamile bırakma ve onlardan yüzlerce çocuk yapma peşindesiniz, hepiniz her ülkeden bir kadınla birlikte olma peşindesiniz ama bunlar sadece hayal hayalden de öteye gitme şansı yok.
kızları tavlamaya çalışmak ve kızları anlamak farklı şeyler. kızları anlamaya çalışmak birçok filozofun da özetlediği gibi sadece "delilik" aynı zamanda hastalık derecesinde bir merak. kızları anlamaya çalışmanın tavlamaktan daha çok geliştirdiğini söyleyebilirim, ama "ne için?" asıl sormamız gereken soru bu. anlamak ve tavlamanın ikisinde de ele geçirebilme mantığı var fakat biri uçkur için diğeri merak için. merak etmek ele geçirme konusunda size daha çok bilgi verir fakat bu sizi kızlar hakkında sadece daha bilgili yapar daha işlevsel yapmaz. öteki taraftan tavlamaya çalışmak ele geçirme hakkında doğru yol olsa da bilinçsiz tavlamaya çalışmak kendi kuyruğunu yakalamaya çalışan köpeklerin hareketinden farksız.
kızların peşinden koşmak, bir kızı tavlayabilmek için kılı kırk yarmak, ayrılınca da ağlayıp zırlamak ve neden? neden? neden? diye sormak işte yaptığınız buydu, oysa ki kızların neyin peşinde olduğundan en ufak haberdar değildiniz.
aslında onlar sizin peşinizdeydi, onlar bulabileceği en iyi erkeğin peşindeydi, onlar başarılı bir erkeğin peşindeydi. onlarda duygu yoktu. ve kızları anlamak bu kadar basitti.
onların taktığı en güzel mücevher olacaktınız, yanlarına yakışacaktınız. onların ulaşamadığı yere ulaşan olacaktınız. onların sesini çıkartamadığı yerde sesinizi çıkartacaktınız. paranız olacaktı. giyim kuşamınız olacaktı. sosyal ortamınız olacaktı. az buçukta tipiniz olacaktı. hep daha iyisini nasıl yaparım diye kendinize sormalıydınız aslında. unutmayın erkekler kızların peşinden koşar kızlarda "başarılı" erkeğin peşinden koşar.
özetle kendinize iyi bakın kitap okuyun. sosyal olmaya çalışın. spor yapın. kişisel bakımınıza özen gösterin. ve en önemlisi peşlerinden salya sümük ağlamayın.
zeustur kronostur afrodittir diye dolaşırken dipsiz kuyuda hissettim bir anda. en mantıklısı baştan başlamaktır derken; "bunların yaratıcısı kim" diye sordum -sormaz olaydım- bu konu hakkında bile eski yazarlar görüş ayrılığı yaşıyor. ama en bilindik en kabul gören hediosun ki imiş.
bakın sözlük sizinde benim gibi aklınız karışmasın bu mitolojide allah yerine koymanız gereken varlık yani yaratıcı khaos(kaos) tur. bu mantıkla bakacak olursak sırayla babalar şöyle; khaos uranos kronos ve zeus. yani zeus aklınızda hep ilk adam olarak kaldıysa benim gibi, öyle değilmiş. özetle yaratıcı zeusun dedesinin babasıymış.
Bunlar aslında her daim aramızda olan ve olacak kişilerdir. Güçsüzlüğünün, egosunun, kenara atılmışlık hissinin verdiği kıçı delikli pantolon misali kişilikleri ile her hareketini saklamaya çalışan ama en beklenmedik şekilde fire veren tiplerdir
Cinsellik nedeniyle başlayan bu bipolar bozukluk kişinin önce beynini sonra ruhunu ele geçirir. "neden yapıyorum, ne geçecek elime ?" diye düşünmelerine ne hacet, maymunluk var ya..
insanoğlu açlıkla sınanmasın, açlık insanoğlunun herşeyi yapabileceği yegane afrodizyak etkisidir herhalde. Hiyerarşisi bile var felsefeyle terbiye edilmemiş bu vaziyetin. mesela tecavüzcüler king kongudur bu güruhun. goriller sevgilisinin yanında laf atmalıdır bir kere. Hemen ardında göze kestirdiklerine saldırıp kaslı olduklarını göstermeye çalışan mağara adamları. Son olarak Psikopotlıktan sosyopatlığa evrim geçiren tipler yani elinin yüzünün düzgünlüğüyle kızların yanına kadar sokulan, hatta duygusal sikileşim eksikliğinin verdiği hiperaktivite ve sevecenlik numaralarıyla kızların kucağında yer bulabilen kapuçin maymunları. Evet sözlük ben bu erkeklere kapuçin maymunları diyorum
Tipimin iyi olduğundan kaynaklanan bir durum mu bilmem ama bu durumu çok yaşamışlığım vardır. Fener galatasaray maçını bırakıp kızla kesişmişliğim vardır ki kaybolan dakikalarımın amk Erkek arkadaşı olan mı var dersin sosyal medyadan takip ettiğim zaman kabul etmeyen mi dersin. Gereksizdir.
bazı şarkılar vardır efsaneleşmiş, başka dünyalara götüren... serttir çok sert yeri hiç değişmez sizin için, çökmüştür bütün ağırlığıyla gövdenize neşeliykende dinlenir hüzünlüykende çocukkende dinlenir yaşlıykende , sayısız coveri vardır bu şarkıların. gece gündüz çalışıp enstrüman bile alınır bir kere çalabilmek uğruna. Bu şarkılardandır işte gimme shelter.
isyan etmeme sebep olur, anarşist ruhumu kabartır fakirin sırtından sopasını eksik etmeyen zengine gereksiz nefretle saygı duymama sebep olur bu duygu, hak ediyor fakir. Hele bir de zengin kişi Ömrünün çoğunu fakirlikle geçirmişse
--spoiler--
kızıl karının stannisi bırakıp geri dönmesi jonun azor ahai oldugunu gösteriyor. jonun ölümünün gösterilip stannisin ölümünün gösterilmemesi senaristlerin kafa karıştırma mantıgı. 6 sezon için jon reyiz açıklama yapmış yokum diye bence 6 sezon da jonun kurdu rolü devralacak 7 sezonda jon çıkacak ortaya. uçaçak olan kardeşini de 1 sezon görmediğimiz oldu sonuç olarak.
--spoiler--