Çoğunluğun bilmediği ufak bir detaydır. Anüs, kalın bağırsak ikilemesi boşaltım sistemi değil, sindirim sistemine dahildir. Bu sebeple bir insanın yediklerinin ağzından kıçına olan o sindirimsel yolculuğu boşaltım değildir. Ancak bokla atılan safra sıvısı boşaltım sıvısı olarak kabul edilir. Peki boşaltım sistemine ne dahildir diyorsanız, sidiktir mesela.
Çoğu kişinin lise hayatında karşılaştığı bu sarsıcı gerçeği bir kez daha yüzünüze çarpmak istedim.
Dünyada bu uygulamanın tek bizde olduğunu idaa edenlere söylenesi gerçektir. Bu uygulama ülkelerin anayasalarının temel maddeleri üzerinde değişiklik yapmak isteyen mekanizmaların denetlenmesinde etkilidir. Yalnızca bizde değil, Avrupa' da birçok ülkede uygulanan sistematiktir. Hem o olmadı benzeri bir durum olarak, Avrupa birliğine bağlı mahkemelerin ülkelerdeki mekanizmaları yargılama yetkisi olması, bu mahkemeleri ultra anayasa mahkemesi gücüne ulaştırır.
Bugünlerde kapatma davasının tekrar gündeme gelmesi üzerine, Ak parti 'nin dile getirdiği önermedir. Kanımca amaç demokrasiyi güçlendirmek değil, iktidar faşizmine doğru yola çıkmaktır.
Bakınız: Bu mantığa göre baylar bayanlar, bir meclisteki milletvekili sayısının yarısından fazlasına sahip bir parti , veya bir ideoloji ittifakı, hemfikir olmadığı her düşünceyi yasaklama yetkisine sahip olacaktır. Diyelim ki, meclise sosyalist bir parti girse, Ak parti oylarıyla bu partiyi kapatma yetkisine sahip olacaktır.
Anayasa mahkemesinin adil bir mekanizma olduğunu söylemiyorum. Ama yağmurdan kaçarken doluya tutulmayalım. Bu oltalara gelmemek lazım.
Özellikle geçen yüzyılda çok yaygın olan bir söylentidir. Keman yayının o ince ipliksi dokusunun kedi bağırsağından yapıldığı rivayet edilmekte, hatta birçok keman ustası birbirlerini kedi bağırsağından keman yayı yaptırmakla suçlamaktadır o dönemlerde.
Ancak zamanla idaanın asılsız olduğu ortaya çıkmıştır, özellikle günümüzde bitkisel özlerin etkili kullanımı sonucu yapılan keman yayı iplik dokusu, bu idaayı tamamiyle anlamsız kılmaktadır.
Kemanda sesi alçaltmaya yarayan bir alettir. Çok pahalı olmamakla beraber yerini çamaşır mandalı da tutabilir. Özellikle gece keman çalmak isteyen arkadaşların komşulardan tepki çekmemesi adına muntazam bir yarar sağlar.
Kemanda bir çalış metodudur. Özellikle vurgulu parçalarda, yay sektirilerek, o kayma hissi verir dinleyene. Özellikle gothic metal ' de sıkça uygulanan bir metotdur yay sektirme.
Kesikli ses eldesi için tek yöntemdir diyebiliriz.
Belirli bir bölgede yaşayan bir popülasyonun üye sayısının artışı sonucunda varacağı limitsel düzlemdir. O limitsel düzlem aşılamaz, ve taşıma kapasitesinden itibaren üye sayısında azalma meydana gelir. Bir başka deyişle grafiğin türevinin 0 olduğu yerdir.
Bugün itibariyle başbakanın medyaya yaptığı uyarıyla ak partinin depreşen duygularıdır.
Sayın başbakan Hürriyet' in köşe yazarı Yalçın Doğan ' ın cumhurbaşkanlığı köşkündeki toplantı hakkında yazdığı yazıya çok içerlenmiş, ve Yalçın Doğan 'ı işaret ederek, Aydın doğan' a seslenmiştir:
'' Köşende yazan adama sahip çık, seni uyardığım zaman ama o köşesinde yazıyor karışamam deme, maaş veren sensin. Ülkenin ekonomik gidişhatındaki yüzde 6 lık gerilemenin sebebi köşeyazarlarıdır. Ülkeyi germeye hakkınız yok!''
Daha önce de bu faşist yaklaşım, aydın doğan' a rekor ceza kesilimiyle devam etmiş, Emin Çölaşan 'ın Hürriyet' ten kovulması gibi sonuçlar doğurmuştur.
Bir gerçek de şu, ineğin osurarak ekonomiyi etkileme oranı, köşeyazarından daha fazla. Sayın başbakan , acaba yıldönümü hesabıyla iktidar olasılığı hesaplayan bazı devlet(!) adamlarına mı özeniyor.
Bugünlerde süregelmekte olan grevdir. Serbest piyasayacı anlayış ile Avrupa Birliği yaptırımları arasında nefes alamayan Yunan işçi sınıfının haklı mücadelesidir. Greve katılımın yüksek düzeyde olması bizi şaşırtmaz, çünkü Yunanistan 1940 lardan beri sınıf mücadelesinin etkin olduğu ve darbelerle ezilemediği bir ülkedir. Son yıllarda yükselen grev dalgaları karşısında sermaye sınıfı ne yapacağını bilememektedir...
Greve medya çalışanlarının katılmasıyla beraber, haber yayınları durmuş, sistematik işleyişi tam anlamıyla felçli duruma gelmiştir. Bu da örgütlü mücadelenin etkisinin göstergesidir. Darısı başımıza.
Gazeteci yazar Deniz Kavukçuoğlu 'nun seyir defteri biçimselindeki kitabıdır. Cumhuriyet 'teki pano adlı köşesindeki Umut başlıklı köşeyazılarını bütünleştirmiştir bu kitapta.
Kitap dört bölümden oluşuyor:
-Dincileşme sürecindeki bir Türkiye panaroması
-Yazarın umutları
-Türkiye'de sosyalizm nasıl yürütülebilir, hangi metodlarla uygulanabilir.
-68 kuşağını irdeleyiş
Yazarın perspektifi şudur:
''iktidarın toplumda neye elini atsa elinde kaldığı bir gerçek. Kaos iktidara yakın kadrolarca doldurulan üniversitelere,polise, bürokrasiye her gün biraz daha egemen olmakta.
Kürt sorunu çözümsüzlük içinde yeni canlar almaya devam etmktedir. Dinci medya yargıtay bildirilerini, danıştay açıklamalarını 'sivil darbe' girişimi olarak değerlendirirken, radikal laik çevreler, 'ordu göreve' diyerek Türk silahlı kuvvetlerine darbe çağrısı yapıyor. ''
ilgilenen arkadaşlar için muntazam bir kitap. Olabildiğince objektif bir değerlendirme. Size okusanız süper olur demekten kendimi alamıyorum, hatta okusanız süper olur sevgili sözlük populasyonu.
Bir insanın başarılı olduğu için çekeceği bilinçli tutsaklıktır.
Fen lisesini kazanmak için korkunç bir çaba sarfedersin. Okuma sürecinde korkunç bir çaba sarfedersin. Sonsuz bir ödev düzlemi ile kazık sınavların yarattığı o gerçeküstü tematikte sürdürürsün lise hayatını. Zeki adamsan sosyalsindir. Ancak çevrendeki sosyopat ders delisi, mekanize olmuş yaratıkların yarattığı baskısal normlar seni sürekli çalışmaya iter, seni korkunç bir çelişkiye sokar...
Fen lisesi öğrencisinin diğer lisedeki öğrencilere bakışı genellikle küçümseyici olur. Ama o da bilir ki, kendi lisesi içinde de korkunç ve sürekli değişken olan sınıfsal kastlar vardır.
Fen lisesi öğrencisi formülize bir mantıkla yaşamaya alışkın hale gelir, eğer uç bir adamsa duygusal olabilir, öbür türlü daimi gerçekçi ve katı anlayışlıdır.
Her dershanede ilk sınıfı onlar doldurur, ve Türkiye' deki en iyi üniversitelerin en iyi bölümlerini onlar kapatır...
Ama , asosyaldir, kendini ifade etmekte güçlük çeker, bu sebepten ötürü de hayatın tokadını her şeyin formülize olmaktan çıktığı yirmili yaşlarında yiyecektir...
Nereden biliyorsun sen bunları diyorsan, çünkü ben de bir fen lisesi öğrencisiydim. Ama , o arada sırada çıkan bir kaç sosyal tipten biri olarak sevgili sözlük...
Ve ayrıca Dali'nin Hiroşima' da patlatılan atom bombasını muntazam bir sanatsal doku olarak görmesi de, yüz binlerce insanın ölümünün insani duyarlılığını yitirmiş bir sanatçı açısından nasıl bir perspektifle değerlendirilebileceğinin göstergesidir...
1987 yılında, Van yüzüncü yıl üniversitesinde bir oruç tutmadığı ve yemekhanede yemek yeme hakkını kullanmak istediği için faşist ve gerici bir öğrenci grubu tarafından katledilmiştir Mehmet tekin. Cesedi de bir tuvalet kabininde bulunmuştur...
Rte 'nin beş bin tekel işçisinin kendileri için bankaya yatan tazminatları çektiği idaası üzerine ortaya çıkan durumdur.Tazminatları çeken tekel işçisi olmadığının ortaya çıkması,ve bankaya aktarılan paraları başka hesaplara aktaranın vakıfbank olduğu , ve vakıfbankın yapılan işlemin işçilerin talimatı ile yapıldığını idaa etmesi rezaletin boyutlarını göstermektedir.Bu da yalnızca hükümetin değil, tüm sermaye odaklarının Tekel işçisini bir tehtid olarak gördüğünün bir göstergesidir.
Türkiye çapında yaklaşık 2000 kişiyle yapılan röportajların video kaydına alınması ve içeriklerine göre düzenlenmesiyle yapılan muntazam projedir...Cinsiyet ayrımcılığı, türkiye'de azınlık olmak, şehit aileleri, yakın siyasal geçmişimiz, genç olmak gibi üzerinde çokça tartışılan konu başlıkları üzerinde yapılan röportajlardan oluşan proje, hiçbir siyasi ve ticari kurumdan destek almayarak yapılmıştır ve objektiftir..Projenin bir diğer önemli özelliği ise online olarak gözlenebilmesidir...
ses getiren bir rivayettir, sütlacın üzerine konulan, sahlepin vazgeçilmez dokusu olan ve bir çok tatlının baharatı olan tarçının bütün etkisinin kokusundan ibaret olduğu idaa edilir,kafalar karışır.
Ankara'da aktif olarak çalışan,en başta 'böyle düzene sokak tiyatrosu' adıyla kurulan sonra adını 'sahne dışı' olarak değiştiren,sol görüşlü insanların oluşturduğu, politik sokak tiyatrosu ekibidir. Onları bir eylemde, yemekhane işçilerinin direnişinde, tekel işçilerinin yanında bir oyun sergilerken görebilirsiniz.
Her söyleminde darbecilerin çok ''kaka'' insanlar olduğundan bahseden, darbenin çok kötü bir şey olduğundan bahseden akp'nin samimiyetsizliğidir:
çünkü bu ülkede tarikatların önünü açan, gençleri apolitize edip dinci yapılanmaya yönlendiren 12 eylül zihniyetidir.
Bu ülkede serbest piyasa için uygun ortamı hazırlayan 12 eylül zihniyetidir.Hatta be hatta, 12 eylül 1980'nin 24 ocak kararlarını geçirmek için yapıldığı bile idaa edilir.
Ve zaten ak parti de sermayecilik + gericilik bileşimi bir siyasal örgütlenme olduğu için, bu tarife muntazam bir şekilde uymaktadır.Puzzle in boş kalan parçasını doldurma işlevini taşımaktadır.aferin ona.
Bu olay şuna benzer, zamanında Turgut özal'ın darbecilere karşı bir alternatif gibi gözüküp, yıllar sonra kendisini iktidara getiren olayın 12 eylül 1980 olduğunu kabul etmesidir.
Hem zaten hazır gündemdeyken söyleyelim, genel grev hakkını yasaklayan da 1982 anayasası dır .Ak parti bugünlerde bu yasayı kullanarak , genel greve katılanlara karşı soruşturma tehtidleri savurmaktadır.aferin ona
Yılmaz Güney'in o harikulade -bu kelimeyi hep kullanmak istemişimdir- öyküsüdür.Oğluma hikayeler adlı öykü derlemesinin bir parçasıdır.
Olay şudur, bir sabırsız velet, yediği şeftalinin çekirdeğinin içinde ne olduğunu merak eder, ve çekirdeğin sert kısmını kırmaya çalışır.Bunun için çekiç,taş ve kendi dişi dahil her türlü materyali kullanır.Ama olmaz, çekirdek kırılmaz.Oğlunun bu halini gören baba çocuğuna sabırlı olmasını öğütler, ve çekirdeği toprağa gömer,sonra da bir güzel sular.Çocuk en başta bu yöntemin hiçbir işe yarayacağına inanmaz, ancak bir süre sonra çekirdeğin toprağa gömüldüğü yerden filizler çıkmaya başlar.Baba oğluna filizleri gösterir ve şöyle der:
''Bak oğlum,bazen istediklerini gerçekleştirmek için uygun zamanı beklemen ve sabretmen gerekir, öyle durumlar olur ki, senin korkunç bir kudretle değiştiremediğin şeyleri zaman yavaş ve yumuşak darbelerle değiştirir.
Sen sen ol, şeftali çekirdeğine inan, kendine güven.''
Bence verilmek istenen mesaj şudur, Yılmaz güney halkın devrime hazır olmadığını, ve bunun için uygun zamanın ve uygun koşulların beklenmesi gerektiğini, belki korkunç bir çabayla değişmeyen şeylerin, zamanla değişebileceğini vurgulamaktadır. Belki öykünün alegorik bürünümü bu değildir ama bir daha söylüyorum benim şahsi fikrim budur.
Dün akşam itibariyle dünya sağlık örgütü'nün ingiltere'deki doktorların baskılarıyla yaptığı açıklamadır. Daha önce domuz gribini tehlikeli salgın olarak niteleyen bu oluşumun birden çark etmesini neye borçluyuz sorusunu düşündürtmektedir.Kanımca ekonomik kriz ortamında ilaç şirketlerinin aşı endüstrisiyle kendisini kurtarması ve karının bir kısmını dünya sağlık örgütü ile paylaşmasıdır.
özellikle üniversitelerde yaygın olan, örgütsüz, mücadelesiz sol siyaset yöntemidir. Otonomcular olarak da bilinirler.Metodlar bireyseldir, örnek:
bir yere slogan yazmak, üniversitedeki bir hukuksuzluğu ifşa etmek vb.
Mücadele edilen sistem değil, üniversite ortamındaki sistem savunucuları, veya üniversite yönetimidir.Onları anarşistlerle karıştırmamak gerekir, çünkü anarşistlerin bir örgütlü mücadele ekseni olduğu gibi, sistemin geneline savaş açarlar.
Odtü lü öğrencinin devrimci geleneğinden hiçbir şey kaybetmediğinin, sermayeye karşı hep halktan yana olacağının göstergesidir.
haberin orjinali
---------------------------
Dağcılar, Ağrı'nın zirvesinde Tekel işçilerine destek pankartı açtı
Ağrı Dağı'na kış tırmanışı yapan ODTÜ lü dağcılar, 5 bin 137 metre yükseklikteki doruktan Tekel işçilerine destek mesajı gönderdi. Karlı zirveye çıkmanın sevincini yaşayan 20 dağcı, Tekel işçileri üşümüyorsa, biz de üşümüyoruz pankartı açtı.
Ankara ;dan Ağrı;nın Doğubayazıt ilçesi'ne gelen öğrenci ve eski mezunlardan oluşan Orta Doğu Teknik Üniversitesi dağcıları, 1 Şubat günü Çevirme Köyü'nden Ağrı Dağı'na kış tırmanışı başlattı. Türkiye'nin en yüksek noktası Ağrı Dağı zirvesine ulaşan dağcılar, Tekel işçilerinin direnişine destek vermek için Tekel işçileri üşümüyorsa, biz de üşümüyoruz pankartı açtı. Dağcılar burada zirve hatırası olarak fotoğraf çektikten sonra inişe geçti.
Ağrı Dağı'nda zirve yapan dağcıların idari sorumluluğunu Alper Kavran, teknik sorumluluğunu ise Serhan Poçan üstlendi.''
Karşınıza çıkma ihtimali yüzde elliden de yüksek olan kişidir. yıllarca apolitik olup, herhangi bir siyasi tartışmada ''sen ne düşünüyorsun birader ? '' diye sorduğunuzda ' ben bilmem beyim bilir' modunda cevap veren, zeitgeist'i izleyince de sokakta yürürken ayağına kola kutusu çarpması üzerine bile komplo teorisi kurabilecek o psikonevrotik elemanın yaptığı eylem silsilesidir. Çok tehlikelidir, onla girilen tüm siyasi muhabbetler uzlaşmasız sakıza döner, en son okkalı bir küfür savurur ortamı terk edersiniz.
inci arslan, 1982' de kayseri ' de doğdu. Asle Ardahanlıdır.2003 yılında Çanakkale üniversitesi fen edebiyat fakültesi sanat tarihi bölümünde okurken 2 haziran 2003 tarihinde talihsiz bir kaza sonuc ağır yaralandı.8 ağuston 2003 tarihinde yaşamını yitirdi.
inci arslan çok küçük yaşlarda şiir yazmaya ve resim yapmaya başladı.istediği halde Güzel Sanatlar'a giremedi. Maddi olanaksızlıklar onun özel bir resim kursu almasına engel oldu. Buna karşın hiç yılmadan çalışıp şiirini ve resmini geliştirdi.
Çeşitli zamanlarda resimlerini ve şiirlerini , konusunda isim yapmış sanatçılara gösterip, deneyimi arttırdı.Ünlü ressam ibrahim balaban ta 1997' de inci için , ''işte bir ressam daha doğdu '' demiş ve ona büyük cesaret vermişti. inci'nin resimleri, şiirleri , kompozisyonları, ilk ve orta öğretimde yapılan çeşitli yarışmalarda birincilik ödülleri aldı.
Şiir ve resimlerinin toplandığı 'Gün suya düştü/yarım kalan tuval' adlı kitap Berfin yayınları tarafından okura sunulmuştur.