şöyle bir baktım da, kitabın çoğunda isim vermeden -müslümanlık karşıtı tipik evanjelist söylemleriyle- hz muhammed'e giydiriyor. bir agnostik olarak muhammed'i savunuyor durumuna düşmeden not edeyim: evanjelistlerin, kafasını karıştırabildiğim kârdır düsturundan hareketle ortaya attıkları bir proje: büyük ortadoğu, armageddon falan.
bu lafım da müslümanlara: "bir ayetinin benzeri yapılamaz" kuralı ağır kaçıyor hakikaten. kuran'da geçiyor biliyorum da, göz de var izan da var.
ek: bu kitabın getirdiği dinin müslümanlık-yahudilik-hristiyanlık sentezi olduğu belirtilmiş de, o da yalan. hiç alakası yok. sadece tipik alabama evanjelist hristiyanlığının arapçası. o kadar.
gazali dürüst bir filozoftur; agnostisizm düşüncesinin aklın son kertesi olduğunu nedeniyle niçiniyle anlatmıştır. son kertede, imanını aklına tercih etmiştir: ona göre hiçbir şeyi bilmek mümkün değildir, ama muhammed'in nuru ona bu vesveselerden allah'a sığınma gücü vermiştir (5 dakika önce varlığının bilinemeyeceğine ulaştığı allah).
biraz daha yaşasaydı (belki 1000 yıl kadar), o zekaya hammadde olarak girecek biraz daha geniş dünya bilgisi (ilim deyince adamın hala aklına fıkıh geliyor, benim aklıma da tavuk ilmi geliyor) olsaydı, o çevreden öğrenilmiş dogmatik imanla (bkz: blissful ignorance) tatmin olacağına sonuna kadar gider, orada da kalırdı.
taksiratı da kendiyle birlikte gitmiştir, affedecek bir şey yoktur.
ing. ("first born" diye de yazılır) ilk doğan çocuk. (ilk doğan erkek çocuk anlamında da kullanılır)
ingilizce'de birisi için çok değerli olan bir şeyi (ya da karşılığında çok fazla şey istenen bir şeyi) ifade etmekte kullanılır.
(bkz: anasının nikahı)