pan, tilt, truck, dolly, pedestal, ark, zoom ve kombine hareketler olarak kitaplarda yer alan hareketler. Teknoloji hızla gelişiyor artık uçan kameralardan, yüzen kameralara, micro kameralardan, astral kameralara kadar nice alet ile daha hangi çekim tekniklerini göreceğiz acaba?
Çalışıp kazandığını yemeye fırsat bulamayıp gençlik gittikten sonra insanın diline dolanan bir avuntu cümlesi.
Buna örnek olay şuan yanımda gerçekleşiyor. Zenginin malı züğürttün çenesini yorar ya şuanda yakınımda bizzat bir zenginin malı kendi çenesini yoruyor. Eskinin parasıyla trilyoner olan bu zat sırf işini hızlandırabilmek için dairede müdürümüze rica minnet taklaları atmakta.
Bu sırada müdürümüz soruyor peki bu meslektaşlarınızla tanıştınız mı? Adam diyor yok, ben zaman fakiri bir insanım. O sırada sigara içmeye çıkan bir arkadaşımız ben de zaman kaybetmeyim o zaman, sigaramı içip işime döneyim diyerek uzaklaşıyor.
Kibarlık olsun diye soruyoruz: işler, çoluk çocuk? sormaz olaydık başlıyor anlatmaya, son işi olan 2 gökdelende 4+1 daireler hepsi deniz manzaralı imiş, bitirdim satmayacağım, hepsini kiraya vereceğim diyor. inat ediyor konuştukça satmam Allah satmam! sonra oğlunu anlatmaya başlıyor. Bizim çocuk okuyormuş diyor. Özel üniversitedeki evladının durumundan pek emin değil. Ama son model iki arabayı bu oğlanın nasıl pert ettiğini ballandıra ballandıra anlatırken pek bir gururlanıyor. Geçen de şehzadesi 2000 lira ceza yemiş trafikte. Olsun diyor çocuklarımız için yaşıyoruz zaten. Kıza aldığı şu araba, hanıma aldığı bu araba. Ama hele bitirsinler okulu, yaptırtmayacakmış mesleklerini. Kim duracak işlerin başında diyor. Geceleri gözüne uyku girmiyormuş bizimkinin bunu düşünmekten. Çalıştık kimseye zırnık koklatmadık, bu kadar mal mülk sahibi olduk. Kime kalacak hepsi diye düşünmekten içi içini yiyor hazretin.
Santraller, gökdelenler, akaryakıt istasyonları, yaşam merkezleri, işler iyi, çok iyi. Ah bir de hayat bu kadar acımasız olmasa oturuyoruz sofraya, etli, tuzlu, yağlı her şey yasak. Dilediğimi bile yiyemedikçe bu kadar kazanmanın ne anlamı var diyor. Hasılı bu zengin beyin her yanından hayata karşı tatminsizlik akıyor, tek yapabileceği kendisi yerine evlatları parasını yerken bununla övünebilmek. Yesin oğlum diyor tekrar ama kerata şu arabayı çok hızlı kullanıyor.
Küçük bir fikir anlamına gelen Wing chun savaş sanatının açık el birinci formu. wing chunun temel prensiplerini gösteren hareketlerden oluşmaktadır. Duruş, yumruk atış, her kol için mesafeye göre hasmı karşılama, tutma ve kıvırmalara karşı hareketler, ileri tekniklere hazırlık hareketleri bu form ile öğrenciye kazandırılır. Form içerisindeki teknikler 8 bölüm içerisinde öğretilir. Tekme içermeyen formdaki hareketler sabit bir duruş pozisyonda yapılır.
Ülkemizde yüksek duyarlılıkta uydu bazlı ölçümler yapılabilmesi için geliştirilmiş sistemdir.
Sistemin anlaşılabilmesi için öncelikle sistemin baz aldığı rtk (real time kinematik) uydu navigasyonun bilinmesi gerekir. Gnss kullanılarak elde edilen koordinatlarda bölgesel hassasiyet elde edilebilmesi için bölgede bulunan sabit noktalara alet kurulup noktanın koordinatlarına düzeltme alınarak koordinat hassasiyetinin artırılması işlemine kısaca rtk diyebiliriz. rtk yaparken mutlak suretle koordinatları önceden belli ve değişmemiş bir noktaya daha ihtiyaç duyulmakta, bir ölçüm yapabilmek için aynı anda iki noktada birden uydu ölçüm cihazı kullanmak gerekmektedir.
Tübitak'ın desteğiyle yapılan çalışma sonucu ülkede 146 sabit istasyon ve 2 adet kontrol merkezi üzerinden 24 saat tüm kullanıcılara düzeltme verileri gönderen bir sistem oluşturularak rtk yöntemi uygulama zorunluluğu ortadan kaldırılmıştır. gnss ölçme aleti ile sistemin kullanıcısı olarak yapılan ölçümler son derece hızlı ve pratik bir hal almıştır.
Tapu ve Kadastro genel Müdürlüğü tarafından http://cbs.tkgm.gov.tr/ adresinden hizmete sunulmuş bir uygulama. Parsel sorgulama özelliği sayesinde istenilen parselin uydu görüntüsü ile çakışık haldeki haritası görülebilmekte; alan, pafta, nitelik, mevki, komşu parseller vs. gibi bilgiler öğrenilebilmektedir.
3 katmanlı Triune beyin modeline göre en derinde bulunan beyin sapı ve beyincikten oluşan bölümdür. Beynin beden üstündeki en önemli görevi olan mutlak suretle yaşamı sürdürme dürtüsünün kontrol merkezi olarak görülen katman bu duygunun en katışıksız hali olan sürüngen beyni ile ilişkilendirilerek (reptilian braine gönderme olarak) r-kompleks olarak adlandırılmıştır.
Saf hayatta kalma içgüdüsü, saldırganlık, egemen olma arzusu, bölgecilik, tekrarlama davranışlar, doğrudan uyarana yanıt, kaynakları muhafaza etme çabası, rekabet, tehlike karşısında savaşmayı ya da kaçmayı seçmek bu katmanın sorumluluğu altındaki davranışlardır.
Amerikalı doktor ve nörobilimci Paul D. MacLean tarafından önerilmiş olan üç katmanlı beyin modelidir. Teori olarak bu modelde beyin r-kompleks (sürüngen beyin), limbik sistem ve serebral neokorteks olarak üç katmandan müteşekkildir.
Katmanların sıralaması ve görevleri evrimsel bazda düşünülmüştür. Ancak yapılan araştırmalar sürüngenden memeliye, memeliden insana doğru beyin ayrışımının bu kadar basit olmadığını ortaya koymuştur. Yine de teori beyin fonksiyonlarını anlamada bugün popülerliğini devam ettirmekte olup, beynin yapısı hakkında fikir edinmek için başlangıç seviyesi olarak görülmektedir.
20 inci yüzyılın son birkaç yılı ile 21 inci yüzyılda doğan türkiye vatandaşlarını kapsayan nesildir.
Kendini bildi bileli iktidarda Akpyi görmüş olan bu nesil Yeni Türkiyenin sosyolojik tahlili için araştırılmaya en uygun kitle olarak görülebilir.
Dindar nesil inşa etme iddiası ile yola çıkılmasından beri geçen bu uzun süre içerisinde doğanlar, büyüyenler artık lise çağına gelmeye başladı. Hayatları siyasi dönüşümün içerisinde şekillenen bu kardeşlerimiz acaba mevcut durumdan nasıl etkilendiler? istenen elde edilmeye başladı mı? rtenin hayalindeki nesil oluştu mu? Kısa bir süre sonra reşit bireyler olarak oy kullanmaya başlayacak bu nesil Yeni Osmanlıyı mı diriltecek, yoksa tüm bu dönüştürme politikası ters mi tepecek? Kutuplaştırılmış toplum içerisinde bir kısmı yandaş bir kısmı karşıtlar içerisinde yetişen bu neslin hangi tarafa eğilimi daha fazla olacak?
Bugünlerde bilimde, sanatta, siyasette çok kullanılan bir deyimden bahsediyoruz. Gerek kendisi adına, gerek içinde yaşadığı toplum adına yeni şeyler sunmaya çalışan insanlara karşı, yığınları temsil ettiğini düşünen kişilerin eleştiriden de ziyade saldırı şekli halktan kopuk olmak. iyi de hep halkın konformist yapısı içerisinde kalarak toplumları daha ileriye götürecek şeyler nasıl başarılabilir.
Dil bilmek, farklı kültürleri araştırmak, öğrenmek, anlatmak suç.
kibar olmak, edep erkan bilmek suç.
sanatı sanat için yapmak suç ama toplum için sanat yapıp eleştirel olmak daha büyük suç.
bilimi çok kurcalamak da suç.
işe yarar ne yapsan halktan kopuksun kaçarı yok. Halkın bağrından kopup gelen biri olarak sahiplenilmek, sevilmek mi istiyorsun? erkeksen kahvehane beyi havasında olacaksın, kadınsan ev gezmelerinde dedikodu yapmayı tek amaç edinmiş teyzeler gibi olacaksın.
Alın teri ile evine ekmek götürmeye çalışan ile her hangi bir sebepten çalışmayıp başkalarından medet uman iki insan tipinin karşılaştırmasıdır.
Karşılaştırmanın dramatik yanı ise bu iki grubun kesişim kümesinin iki kümenin farklarından daha yoğun olması ve emekçi grubunun günden güne dilenci grubunun alt kümesi olma yolunda değişime uğramasıdır. Bu durum vatandaş olmaktan tebaa olmaya geçişin doğal sonucudur.
türkü sever bir kızılderili saz sanatçısıdır. Karacaoğlan'dan , Aşık Veysel'den, Pir Sultan Abdal'dan deyişleri bağlaması ile çalıp, yarı türkçe yarı ingilizce yorumlamıştır. Hüsnü Şenlendirici, dünyanın türküsü programını sunduğu sıralarda, kendisini programına konuk etmişti.
12 eylül 2010 referandum oylamasında, seçmenlerin oy kullanmaması halinde ödeyecekleri ceza 22 lira olarak bildirilmişti. Şimdi bu 22 liralar nasıl alınacak bekliyoruz.
"Ne ararsın Tanrı ile aramda Sen kimsin ki orucumu sorarsın?" Neyzen Tevfik'e ait değildir.
"...lakin bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye." şeklindeki giydirme Mevlana ile ilgili bir kaynakta rastlanmamaktadır.
Konya'da Mevlana ve Hoşgörü Topluluğunun yönetiminde yarın başlayacak ve 3 gün sürecek çalışmadır. Bu sene ilki düzenlenen çalıştayda farklı şehirlerden katılımcılarda yer alacaktır.
Ulusal mevzuatımız ve uluslararası sözleşmelerle somut olmayan kültürel mirasımızın korunması konusunda Bakanlığımıza önemli görevler düşmektedir. Bu kapsamda Bakanlığımız bir yandan kültürel mirası yaşatarak koruma çalışmaları yaparken, bir yandan da kültürel mirasa yönelen tehditler konusunda önlemler almakta ve kamuoyunu bilgilendirmeye yönelik faaliyetler yürütmektedir.
Kültürel mirasımızın zenginliklerinden birini de Mevlevîlik kültürü ve Semâ törenleri oluşturmaktadır. Bilindiği gibi Mevlevîlik kültürü Bakanlığımızın yoğun girişimleri sonucunda UNESCO tarafından korunması gereken dünya kültür miras listesine alınmıştır. Ayrıca 2007 yılı, Mevlâna Celâleddin Rumi’nin 800’üncü Doğum Yıldönümü, UNESCO’nun Yıldönümleri Listesi’nde resmi olarak ilan edilmiştir. Bu çalışmaların başlangıç aşamasında Türkiye, 2004’te 43 Kültürel Mekân ve Kültürel Anlatım Formundan Oluşan insanlığın Sözlü ve Somut Olmayan Mirası Başyapıtları çerçevesinde UNESCO’ya Mevlevîlik kültürü ve onun en önemli parçası olan Semâ törenleriyle ilgili bir ulusal dosya sunmuştur. Bu dosyaya göre Semâ; “Allah’a ulaşma yolunun derecelerini sembolize eden, içinde dinî-tasavvufi ögeler ve temalar barındıran ve bu haliyle ayrıntılı kural ve özgün uygulamaları içeren bir tören” olarak tanımlanmaktadır.
13’üncü yüzyılda ortaya çıkmış, zaman içinde gelişip şekillenerek, Türk tarihinin ve kültürünün önemli bir parçası haline gelmiş olan Mevlevîliğe bağlı kültürün ve özellikle Semâ töreninin korunarak yaşatılmasının yolu, bu geleneğin teknik ve içsel mükemmelliğini ve orijinalliğini bozmadan gelecek nesillere aktarılması ve tanıtılmasıdır. Bu çerçevede UNESCO’ya Mevlevîlik kültürü ve Semâ töreninin korunması ile ilgili verdiğimiz güvenceye uyma konusunda bazı aksaklıklar ve çarpık uygulama örnekleri görülmektedir.
Son zamanlarda Mevleviliğe ve Semâ törenine duyulan ulusal ve uluslararası ilgiye bağlı olarak ortaya çıkan bazı özel grupların mutlaka uyulması geren teknik kural ve ilkeleri göz ardı ettikleri görülmektedir. Semâ gösterilerinin uygun olmayan mekân ve şartlarda, kısaltılarak veya başkalaştırılarak icrâ edildiği örneklere rastlanmaktadır. Törenin gerçekleştirilmesi ile ilgili teorik ve pratik bilgiye sahip olmayan kişilerin, Semâ töreninin icrâsı ile ilgili dikkat ve özen gerektiren konular hakkında bir takım hatalara düştükleri açıkça görülmektedir. Bu tür yanlış uygulamalar ve bunların sonucu ortaya çıkan kültürel mirasımıza ve geleneğimize yönelik tehditler, başta kurumumuz olmak üzere bu geleneği yaşatma çabası içinde olan çevreleri ve kamuoyunu rahatsız etmektedir. Belirtilen bu nitelikler, uygulamanın asgari koşullarını ifade etmekte olup; bu koşulların sağlanmadığı durumlarda sema töreni düzenlenmesi yanıltıcı ve yanlış sonuçlara yol açmakta ve bu önemli kültürel değerin bozulmadan yaşatılmasında önemli sorunlar yaşanmasına neden olmaktadır.
Buna göre:
1- Semâ töreni, mutlaka bu kültürün doğru olarak aktarılabileceği, tanıtılabileceği mekânlarda ve gerekli şartların sağlandığı ortamlarda yapılmalıdır. izleyicinin, Semâ töreni izlemekten başka bir amaçla bulunduğu, yapılacak programı dikkatle izleyip algılayamayacağı ortamlarda semâ yapmak, bu kültürün doğasına ve özgün niteliklerine uygun değildir.
2- Semâ herhangi bir müzik eşliğinde değil, gelenekten gelen ve Semâ’nın ayrılmaz bir parçası olan Mevlevî Müziği eserleri eşliğinde yapılmalıdır. Bu eserler, gelenekte adına “mutrıp” denen, geleneksel yapıdaki bir müzik topluluğu tarafından canlı olarak seslendirilmelidir.
3- Semâ töreni, birbiriyle bütünlük içinde, farklı tasavvufî anlamlar ifâde eden kısımlardan oluşur. Yapılacak programlar Semâ töreninin tüm kısımlarını içermeli ve programlarda sembolize edilen kavramlar mutlaka anlatılarak icra edilmelidir.
4- Bu programlara katılan semâzen ve müzisyenler gereken teknik ve müzikal yeterliliğe sahip olmalı, program esnâsında bir kültürel tanıtımın yanı sıra “aşkın özelliklere sahip bir uygulama” yaptıklarının bilinci içinde ciddiyetle hareket etmelidirler.
Türk-islâm kültürünün bu eşsiz değerinin gelecek kuşaklara sağlıklı olarak aktarılması, ancak gerekli şartların tamamen sağlandığı doğru mekânlarda ve özgün niteliklere ve kurallara bağlı kalarak ciddiyetle ve disiplinli bir tanıtımla gerçekleşebilir.
Kültürel mirasımızın doğru aktarılması, yaşatılması ve tanıtılması amacıyla, Semâ törenleri ile ilgili yukarıda belirtilen hususlara titizlikle uyulmasını önemle rica ederim.
Yaptığı etkinliklerle Hazreti Mevlana'yı tanıtmakta büyük hizmetler veren öğrenci topluluğu. Ayrıca Konya'da kültür sanat faaliyetlerine büyük bir canlılık getirmekte. Çalışmalarının devamını diliyoruz.
1971 yılında gösterime girmiş animasyon-müzikal film. çok küçükken izlemiştim, aklımda sadece uçtukları yatak, birde çizgi film karakterlerinin futbol maçı kalmış. en iyisi tekrar izlemek.
Her yıl Aralık ayı içerisinde başlayan ve son günü 17 Aralık yani Hz. Mevlana'nın vuslatı; şeb-i arus ile son bulan anma törenleridir.
Artan talepler ve şehir turizmine olan pozitif etkisiyle olsa gerek ki yıllar içerisinde bir haftadan 17 güne kadar çıkmıştır. daha da yıllar içerisinde uzayacak gibi görünmektedir. 1-17 aralık arası törenler devam etmektedir.
Mevcut planların yerleşmiş nüfusa yetersiz kalması veya yeni yerleşim alanlarının kullanıma açılması gereğinin ve sınırlarının ilgili idarece belirlenmesi halinde, bu Yönetmeliğin plan yapım kurallarına uyulmak üzere yapımı mümkün olan, yürürlükteki her tür ve ölçekteki plan sınırları dışında, planla bütünleşmeyen konumdaki, sosyal ve teknik altyapı ihtiyaçlarını kendi bünyesinde sağlayan, raporuyla bir bütün olan imar planıdır.
Onaylı halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olan, varsa bölge ve çevre düzeni planlarına uygun olarak hazırlanan ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere 1/2000 veya 1/5000 ölçekte düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporu ile bir bütün olan plandır.
kısaca nemyo. besyo'yu düşününce insanın aklına gelen bir hayal.
beden eğitimi önemli ama ruh eğitimi önemli değil mi? bu iş ilahiyat fakülteleriyle olabilecek birşey değil.
tüm dinlerin kendi manevi terbiye yöntemlerini uygulamalı öğretecek; dileyen kendi dini tercihine göre bir alanda kendini daha çok geliştireceği toplam 1001 günlük yarı açık eğitim öğretimli bir yüksek okul.
mezun olanların hiç bir mesleki özellik kazanmayacağı, dışarda öğrendiklerini anlatabilme hakkına sahip olamayacakları bir okul.
aynı anda başka bir yüksek öğretim programını okumaya imkan verecek bir okul. hatta mezun olabilmek için diğer programı bitirip kimseye muhtaç olmadan yaşayabilen bir insan olmanın zorunlu tutulduğu bir okul.
sonunda hayatın dengesini bulmuş, içiyle ve dışıyla barışık insanların mezun olduğu bir okul.
merkez efendi ismi ile meşhur allah dostuna neden merkez denmiş bilir misiniz?
mürşidi sümbül sinan efendi hakka yürümesine yakın tüm müritlerini toplar. hepsine tek bir soru sorar. "kudret i ilahi sende olsa ne yapardın?"
biri:-şeytanı yaratmazdım herkes müslüman olurdu.
diğeri-açlığa izin vermezdim...
öteki:-kışı yaratmazdım kimse üşümezdi.
...
gibisinden tüm müritler bişeyleri değiştirirler kafalarınca.
ancak bizim merkez efendi bu soruya şöyle bir cevap verir: "haşa, bu alemin düzeninde bir hata mı varda birşey değiştireyim. nasıl geldiyse öyle devam etmesini sağlardım."
mürşidi, "aferim oğlum sen bu işin merkezindesin" diye karşılık verir. ve halifesi olarak seçerek son nefesini verip hayy olur.
asıl ismi Mustafa Kurucu olan son dönem mutasavvuflarındandır. 1889-1960 yılları arasında konya'da yaşamış olan bu zatın hayatını mustafa özdamar isimli bir yazarın kitabından öğrenebilirsiniz. ayrıca yine aynı yazarın ladikli hacı ahmet ağak.s ile ilgili yazdığı kitapta da hacıveyiszadek.s hayatından kesitler bulunmaktadır.
kimi bilgileri şöyle sıralamak gerekirse:
mutasavvufluğundan daha çok şeri alimliği ile tanınmaktadır.
öğretmenlik yapmıştır. üçler mezarlığında medfundur.
adını taşıyan konya merkezinde bir cami bulunmaktadır.
adını taşıyan bir yayınevi bulunmaktadır.
ayrıca hayatıyla ilgili şu alıntıyı sunalım:
HACIVEYiSZADE MUSTAFA EFENDi
Ailesi ve Doğumu:
Konya'da Yetişen alim ve velilerimizin büyüklerinden olan Hacı Veyiszade Mustafa Efendi, 1305 Rumi, 1889 Miladi yılında Konya'nın Merkeze bağlı Şatır Köyünde dünyaya geldi.Babası büyük bilginlerimizden Hacı Veyis Efendi, annesi ise Fatma Hanım'dır. Hem anne hem de babası tarafından asil bir aileye mensuptur.
Babası Hacı Veyis Efendi 1935, annesi Fatma Hanım ise 1931 yılında vefat etmişlerdir.Hacı ibrahim Efendi adında bir erkek, Fatma, Hatice ve Rahime adında üç kız kardeşi vardır.
Mustafa Efendi'nin eşi, Meryem Hanım olup kendinden bir yıl kadar önce, 1959 yılında vefat etmiştir.Mehmet ve Veyis Adında iki oğlu,Halime,Sakine,Fatma ve Sare adında dört kız çocuğu olmuştur.Oğullarının her ikisi de hafızdır. Oğlu Mehmet Efendi, kendisinin vefatından sonra Aziziye Camii imam ve Hatipliğine girmiştir.
Tahsil Tedris ve irşad Hayatı:
ilk bilgi ve terbiyeyi babasından alan Mustafa Efendi, çok küçük yaşlarda Bekir Efendi adında bir zattan hafızlığını ikmal etmiştir.Bundan sonra, Hacı Veyis Efendi'nin müderrisliğini yaptığı Adliye Medresesi'ne devam etmiş, 18-19 yaşlarında, zamanın ilim adamlarının önünde, çetin bir imtihan vererek icazet almıştır.
Hacı Mustafa Efendi, medrese ilimleriyle yetinmeyip zamanının büyük ilim adamlarından olan Zeynelabidin ve Ahmet Ziya Efendiler'den, Hesap, Hendese, Kozmoğrafya gibi müspet ilimler de tahsil etmiş, ayrıca Hazı Fettah Kabristanı'nda metfun Memiş Efendinin oğlu Muhammed Bahaeddin Efendi'den manevi feyz almıştır.
Bundan sonra Hacı Mustafa Efendi, 22-23 yaşlarında Ziya Efendi ve kardeşleri tarafından kurulan ve zamanın en modern medresesi olan Islah-ı Medaris'te tedris hayatına atılmış burada pek çok talebe yetiştirmiştir. Medreselerin kapatılmasından sonra uzun yıllar Piri Mehmet Paşa Camii imam ve Hatipliği, Merkez Vaizliği görevlerinde bulunur.Tedris ve irşad görevleri,vafatlarına kadar devam eder.Onun tedris hayatı, medreselerin kapatılmasından sonra da devam etmiş, Kur'an-ı Kerim ve din bilgilerinin okutulmasının şiddetle yasak olduğu dönemlerde, Piri Mehmet Paşa Camii'nde ve cami civarında yaşlı bir Hacı Hanımın evinde gizli gizli talebe okutmuş, Yağcızade Mustafa Efendi'nin vefatı üzerine, Aziziye Camii imam ve Hatipliğine getirilmiş, vefatına kadar bu camide halka vaaz ve nasihatlerine devam etmiştir.
Ülkemizde imam-Hatip Okullarının açılmasından sonra, bütün mesaisini Konya imam-Hatip Okuluna vermiş, bu okulun kuruluşunda büyük hizmetleri geçtiği gibi,vefatına kadar da bu okulda hocalık yapmıştır.Merhum bizimde Arapça, Fıkıh ve Hadis hocamızdı.Bu sebeple kendilerinden yedi yıl manevi feyz alma mutluluğuna erenlerden olduk.
Vefatı:
1960 yılının ilk aylarında rahatsızlanır.Gittikçe rahatsızlığı ziyadeleşir 5 Şubat günü rahatsızlığı daha da artar.Büyük oğlunu kastederek "Mehmet'i bulun" der.Oğlu cuma namazı için camiye gitmiştir, getirirler.Rahatsızlığının şiddetine rağmen şuuru tamamen açık ve yerindedir.Son sözü şu olur: " Çare tükendi, imdadımıza yetiş Ya Rasülallah!"
Ve böylece,hayatında çok sevdiği Rasül-i Zişanını imdadına çağırır ve ruhunu teslim eder.
Cenaze namazı Kapı Camii'nde her faniye nasip olmayacak sayıda kalabalik bir cemaatla kılınır, tabutu gidilecek mesafe çok kısa olmasına rağmen uzun süre eller üzerinde taşınarak Üçler Mezarlığına defnedilir.