sonrabirgun
119 (çevresinde sevilen sayılan)
dördüncü nesil silik 3 takipçi 33.70 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    sonrabirgun

    9.
  1. #3286619 bir moderatör böyle bir entry girmiş. bu arkadaşın formattan zerre kadar haberi yok. entrylerini ispiyonlarken hangi şıkkı işaretleyeceğimi şaşırıyorum. küfür hakaret formata aykırı kişisel entry forum chat tarzı entry/başlık uyumsuzluğu entry başlığı tanımlamıyor sair sair.. buna rağmen gammazla butonuna yükleniyorum. sonuç: her kimi kim şikayet ediyorsun repliği. eh ben eskiden bu sözlüğün yazarından çok modunu severdim. (bakın tam bir yıl önce şunu demişim #1584230 )
    eh vaziyet bu iken bu elemanın benim entrymi silmesi epey bir canımı sıkacaktır. hali hazırda başka sözlük kullanıcılığımız var iken burada durup bu komediye katlanmak anlamsızdır. geçmişe saygı adına entryleri silmeyeceğim. ama bazen de sözlüğün sonrabirgun e yaptığı saygısızlıktan dolayı ben de bu saygısızlığı yapmak istiyorum. eşe dosta selam.
    5 ...
  2. magdurun dili

    1.
  3. Bu entry copy paste ürünüdür. sözlüğe yazılan sondan bir önceki entrydir.

    (bkz: Nurdan Gürbilek)
    (bkz: Metis Yayıncılık)

    Mağdurun Dili´nde, edebiyatın dışlanmışlıkla kesiştiği alanda dolaşıyor Nurdan Gürbilek. Çoğu zaman klişelerle yaklaştığımız mağdurluğa edebiyatın nasıl ışık düşürebileceğini, öte yandan dışlanmışlık duygusunun edebiyatı nasıl biçimlendirdiğini anlamaya çalışıyor. Dostoyevski´nin "yeraltı trajedisi" adını verdiği çatışmanın, aynı anda hem büyük hayaller hem de incinmişlikten yapılma bir yeraltına itilmişliğin, yazarın okuruyla ilişkisini nasıl etkilediğini inceliyor. Edebiyatın gurur yarasını, yazarın kibrini, dahası okurun tutunamamışlıktan neden ısrarla bir zafer çıkarttığını tartışıyor. Dostoyevski´nin, Oğuz Atay´ın, Yusuf Atılgan´ın, Cemil Meriç´in yapıtlarının ışığında bu soruların cevaplarını arıyor Gürbilek. YAZAR HAKKINDA:Nurdan Gürbilek Boğaziçi Üniversitesi, ingiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü´nü bitirdi ve aynı bölümde master yaptı. Akıntıya Karşı, Zemin, Defter ve Virgül dergilerinde yazdı. ilk kitabı Vitrinde Yaşamak´ta (Metis, 1992) 80´li yılların Türkiyesi´ndeki kültürel değişimi konu aldı. Yer Değiştiren Gölge (Metis, 1995) ve Ev Ödevi (Metis, 1999) adlı kitapları edebiyatla ilgili denemelerine yer verir. Kötü Çocuk Türk (Metis, 2001) Türkiye´nin yakın tarihinde öne çıkmış kültürel imgeler üzerine denemelerden oluşur. Kör Ayna Kayıp Şark ise (Metis, 2004) Türk edebiyatında "Batılılaşma", "ulusal kültür" gibi kavramlar etrafında tartışılagelen sorunların yazarlar için nasıl olup da bir içsel endişeye dönüştüğünü tartışır. Gürbilek´in Walter Benjamin´in yazılarından derleyip sunduğu Son Bakışta Aşk Metis Seçkileri´nde yayımlanmıştır (1993).

    kitaptan:

    Bu kitapta zor bir konuyu, en azından bana hep zor gelmiş bir konuyu, edebiyatın mağdurlukla ilişkisini ele almaya çalışacağım. Mağdurluğun, adına "edebiyat" dediğimiz anlatma deneyimini nasıl biçimlendirdiğini, ama edebiyatın da adına "mağdurluk" dediğimiz duruma nasıl bir ışık düşürdüğünü anlamaya çalışacağım. Kendini dışlananlara, horlananlara, haksızlığa uğrayanlara yakın hisseden bir edebiyatın imkânlarını, aynı zamanda da sorunlarını tartışacağım. Ama önce kitabı borçlu olduğum, deyim yerindeyse ilk kıvılcımı çakan yapıttan, onun bazı bölümlerinden söz etmek istiyorum.
    Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar'ında beni en çok etkileyen bölümlerden biri, Selim'in bazı anları aklından çıkaramadığını anlattığı bölümdü. Atay'ın acıyı onca sayfa paranteze aldıktan, bir espri kabuğunun içine gizledikten sonra, okunu dosdoğru okurun kalbine yolladığı nadir anlardan biri. Unutamadığını anlatıyordur Selim: derede yıkanan çingene çocuğunu, çocuğun giysilerini başka çocukların alıp suya atmalarını, suda yüzen paçavralarına bakarak ağlayan çocuğu yirmi yıl boyunca unutamamıştır. Arkadaşlarının köylülerle alay etmelerini, onları durdurmadığı, onlarla birlikte güldüğü için duyduğu acıyı da unutamamıştır. Küçükken "öcü geliyo" diye dalga geçtikleri deli Rüstem'i, bar kızı Leylâ kendisine yüz vermedi diye beynine iki kurşun sıkan, insanlar kafasındaki delikle alay etmesin diye hayatı boyunca kalpakla dolaşan meyhaneci Hızır'ı, ortaokulda kekemeliği yüzünden arkadaşlarının alay konusu olan, havagazıyla intihar ettiği için evlerindeki soyağacında yağlıboyayla boyanmış titrek bir yapraktan ibaret kalan Ercan'ı unutamamıştır. Annesi Rus babası italyan olduğundan "gâvur" diye horlanan Altan'ı, kalabalık ailesiyle Evkaf apartmanının en üst katındaki yüzlerce odadan birinde oturan, sınıf birincisi olduğu halde ilkokuldan sonra elektrikçi çıraklığına başlayan Osman'ı, sakat olduğu için altını kirleten, misafirler görmesin diye yaz kış balkonda tutulan güzel yüzlü Ayhan'ı, el kapısında dünyaya gözlerini açan, kaderi hizmetçilik olan Kezban'ı bir türlü unutamamıştır.
    Birçok yazarın elinde kolayca melodrama dönüşebilecek gerçeklerden tek göz odaya doluşmuş kalabalık ailelerden, kaderi hizmetçilik olan kızlardan, sınıf birincisi olmasına rağmen çıraklığa mahkûm oğlanlardan çocukluğumuzdan bu yana gözyaşı dökerek ama alttan alta gülünç de bularak seyrettiğimiz Yeşilçam filmlerinin bu kederli malzemesinden bir melodram etkisi yaratmadan, oradaki kederi bir ulusal mağduriyet hikâyesine doğru daraltmadan, belki hepsinden önemlisi sonunda tutunamayanların galip geldiği yatıştırıcı bir mazlumluk anlatısı da kurmadan söz edebiliyordu Oğuz Atay. Yalnız yoksulluktan da değil, aynı zamanda aşağılanmışlıktan, başkaları tarafından küçük görülüyor olmanın insanı nasıl yaraladığından söz ediyordu. Hatta bana öyle gelmişti ki Selim'in dertlerine derman olamadığı ama aklından da bir türlü çıkaramadığı "gerçek tutunamayanlar"ın yazgısında yokluk aşağılanmışlığı bir kadere dönüştürdüğü için Atay'ı bu kadar ilgilendirmişti. Bazı insanları tek bir bakış darbesiyle gülünçlüğe mahkûm ettiği için, kendini ele verme korkusu içinde daima ürkek, daima kırılgan, hep utanan taraf olarak yaşamak zorunda bıraktığı için yapıtlarının merkezine yerleşmişti. Kendi okumuş yazmış kahramanlarını da bir tutunamayan olarak, "gülünç olmaktan vebadan korkar gibi korkan" ürkek bir hayvan türü olarak, Tehlikeli Oyunlar'da olduğu gibi hayattan kaçıp hayali bir gecekonduya sığınmış insanlar olarak anlatmış olması boşuna değil. Bu dünyanın tutunamamışlarıyla kendi dışlanmış kahramanları arasında bir özdeşlik değil, ama bir benzerlik olduğunu anlatıyordu Atay. Selim'in dediği gibi: "Küçümseyici gülümsemelerinin beni gece yarısı uykumdan uyandırdığını, sabaha kadar yatakta kıvrandırdığını bilseler..."
    Bir de mahkeme sahnesi vardı romanda. Başkalarını utandıranların, utançlarının ağırlığı yüzünden ayağa kalkamadıkları ödeşme ânı. Bu kez yargıç kürsüsünde horlananlar, sanık sandalyesinde "onlar" vardır. Devasa romanındaki şaka örtüsünü ucundan bir kez daha kaldırarak, upuzun bir liste halinde, sanki hiçbir şeyi dışarıda bırakmama gayretiyle şöyle tanımlamıştı "onlar"ı orada Atay: "bilerek ya da işledikleri suçları bilmek zahmetine katlanacak kadar dahi düşünmediklerinden bilmeyerek, eziyet eden, hor gören, alay eden, ıstırabı paylaşamayan, insanlar arasına duvarlar çeken, küçümseyen, çaresiz bırakan, yalnız bırakan, terk eden, baskı yapan, istismar eden, ezen, cesaret kıran, iyilik etmeyen, değer vermeyen, kalbi temiz olmayan, doğruyu yanlış gösteren, yanlışı doğru gösteren, samimiyetsiz, insafsız, korkutan, yanına yaklaştırmayan, başkasının yaşama hakkına saygı duymayan ve kendinden memnun olabilmek için her davranışı meşru sayan onlar..."
    1 ...
  4. ahlat

    9.
  5. #1627245 no lu entrye ilaveten koparıldıktan sonra yumuşaması beklenir. bir nevi çürümesi. kıvamı tutturmak gerekli, biraz fazla bekletsen yenmez, hiç olur. az bekletsen ağızda bıraktığı mayhoşluk rahatsız eder. geri kalan herşey gibi bu da. zamanlama önemli..
    3 ...
  6. küçük iskender

    133.
  7. "eğer bir şairin kahve falına bakacaksanız kadeh yerine rakı kadehi kullanınız" demiş.
    1 ...
  8. emine ceylan

    2.
  9. halihazırda norgunk yayıncılık tan çıkma kış yolculuğu diye bir kitabı bulunmakta.
    3 ...
  10. sergey rubrov

    1.
  11. "eli kırbaçlı denizdir alnıma düşen yas
    ki bin hüzünle anlatır kendi gölgesini
    uçkuru düşmüş kışa benzer biraz da
    parmağında kuş, tende yankı"

    kemal Varol yas yüzükleri'nin tanıtımı için virgül dergisine verdiği bir röpörtajda böyle diyordu sergey rubrov için. onu yolunu şaşırmış göçmen kuşlara benzetiyordu. aslında bir şey olmak istemiş ama hayat onu buraya getirmiş. bir de pek bilinmediğinden yakınıyordu bu şairin. kendi ülkesi olan azerbeycan da bile çok az tanınıyormuş.
    2 ...
  12. arinsu arslan

    1.
  13. "1982 Tunceli de doğdum. Ege Üniversitesi, Bilgisayarlı Öğretim Teknolojileri Öğretmenliğini bitirdim" diyor kendisi için. kısa filmler çekiyor. 2004 yılında çektiği Kırıntı filmi 26. iFSAK Ulusal Kısa Film ve Belgesel Yarışması En iyi Kurmaca Video Jüri Özel Ödülü nü kazanıyor. kırıntı yı izlediğinizde ifsak jürisine hak vereceksiniz..
    filmi bu linkten izlenebilir:

    &feature=related
    3 ...
  14. i shot the sheriff

    8.
  15. evine yapılan bir gece yarısı operasyonundan sonra yazılmış. buradan anlaşılıyor ki gece yarısı operasyonları sanatçılarda işe yaramıyor hatta onları üretime sevkediyor. aynı örnek eğitmenler (the edukators) filminin yönetmeni Hans Weingartner için de geçerliydi.

    ama bu parçayı burada zikretmen sebebimiz elbetteki bunlar değil. i am a legand filmidir. sinema tarihinin en sevdiğim konusunu olan "dünyada yalnız"ı harcayabilmiş bu filmin en dikkate değer bölümü will smith in Salli Richardson a bob marley in bu parçasını tanıttığı sahnedir. türkçe düblajda her şarkıları bile türkçeye çeviren anlayış iyi ki bu bölüme dokunmamıştır.
    2 ...
  16. alimacgraw

    49.
  17. yok yahu uludağsözlük modları iyiden iyiye takvim tutmaz olmuş. nisan 1 çoktan geçti. gerçi bu şaka nisan 1 e de pek uygun değil . #2558729 entrysine bittim. hayır aslında farklı çekici entryler de var ama yukarda zikretmişler. sözlük formatına aykırı olur *. yahu adamcağız son entrysini 2007 nin 4. ayında girmiş. başka sözlüklerde 1 ay entry girilmeyince hesap kapanıyor falan filan. bu iş sözlük için pek hayırlı olmıcak ama hadi olsun bakalım.
    2 ...
  18. cana rakibi handan edersin

    3.
  19. Makam : Uşşak
    Usul : Curcuna
    Müzik : Giriftzen Asım Bey

    CANA RAKiBi HANDAN EDERSiN
    BEN Bi NEVAYI GiRYAN EDERSiN
    BiGANELERLE ÜNSiYYET ETME
    BANA CiHANI ZiNDAN EDERSiN

    zeki müren de söylemiş. güzel de söylemiş..
    5 ...
  20. silope

    1.
  21. karla karışık yağmur manasına geliyor. camda ezilmiş yağmur görüntüsü varsa emin olunuz ki bu şilopedir.
    1 ...
  22. enver topaloğlu

    2.
  23. (bkz: Yakamoz ve Tebessüm)
    (bkz: Kristal Kral)
    (bkz: Divane)

    diye kitaplarını arayabilirsiniz.
    1 ...
  24. atları da vururlar

    8.
  25. dunyayi soy ki kendini giyinesin

    1.
  26. (bkz: Yaratılışın birinci hikayesi):
    Bu, yaratılışın birinci hikayesidir.
    Bu, ikinci hikayeden çok sonra yazılmıştır.
    (bkz: eski ahit)
    (bkz: serbest çağrışım)*
    2 ...
  27. birakuji

    1.
  28. kürtler eski bir hikaye anlatırlar: cinayet işlendiği zaman ceset bırakılıp kaçılmazmış. biri gelene kadar başına çömelinir, baş ellerin arasına alınarak beklenirmiş. işte bu olay birakuji denilen "kardeşin kardeşi öldürdüğü" zamanlarda başlamış. (ve devam etmemiş..)
    habil ile kabil in torunları var mıdır diye soru sorulsa; parmağımı mezapotamyaya doğrultup, işte bunlar onlar. yüzyıllardır kendi kardeşlerini öldürüp başlarında beklemişler diyeceğim..
    2 ...
  29. ikbal yasar

    3.
  30. yüksekova

    21.
  31. Bu resimde polisin açtığı ateş sonucu karnından vurulan ve ağır yaralı olarak van a kaldırılan Fahrettin Şedal ın götürmek için gelen aracı görüyoruz..
    http://might.kucukresim.c...uploads/p1040386c758e.jpg
    http://respect.kucukresim...uploads/p1040385c6d97.jpg
    1 ...
  32. yüksekova

    20.
  33. merkez ve sokakları sakin ama barikatlar hala yerli yerinde. dağlıca yolu üzerinde canan köprüsü civarında yanan büyük bir ateş var. silah sesleri başladı ve panzerler oraya doğru hareket etmeye başladı..
    hiçbir ajansta bulamayacağınız resimler az sonra..
    2 ...
  34. yüksekova

    19.
  35. son durum şöyledir. şehirde gerginlik kısmen devam etmekle birlikte büyük oranda yatışmıştır. halk öğle namazına müteakip kaymakam ve ekibinin gece yarısı defnettiği cenazeyi çıkarmış kıldığı öğle namazına müteakip ailesinin istediği yere gömmüştür. bu arada çıkan çatışmalarda bir kişi karnından vurulmuş ağır yaralı olarak hastaheneye kaldırılmıştır. akşam vali nin yapacağı açıklama beklenmeye başlanmıştır. ikbal yaşar için uyuşturucu kaçakcısı başkası öldürdü vs. demiştir acaba bu sefer yaratıcılığın hangi cihetinden istifade edecektir. bu arada gazeteciler polis tarafından fena halde dövülmüş geçenlerde show tv ana haberde ali kırca ile haber yapan iha yüksekova muhabiri hastahaneye kaldırılmıştır.
    çarşı kolaçan edilip tekrar rapor edilecektir.
    3 ...
  36. yüksekova

    18.
  37. polis halkı kuşatmaya çalışırken halk polisi kuşatmaya başladı. şu an her barikatta bir ateş yanıyor ve aynı öfkenin siyah dumanları yükselmeye devam ediyor. asker de polise yardıma gelmiş durumda.. izliyoruz.
    3 ...
  38. yüksekova

    17.
  39. an itibariyle sloganlar güçlenmeye ak 47 (kalasnikof) lerin sesi yükselmeye başladı. penceremin önünden iki kırlangıç geçti.
    2 ...
  40. ikbal yasar

    2.
  41. dün gece 03:00 itibariyle kaymakam ve asker baskısıyla cenazesi apar topar defnedilmişdir. halk buna tepkilidir. an itibariyle devlet dairelerinin yoğun olduğu (şehrin kuzey kanadı) bölümde asker ve çevik kuvvet barikatları, şehrin güney kanadında da halkın kurduğu barikatlar vardır. ordata yanan lastiklerden dumanlarsa öfkeyi sembolize etmektedir. halk cenazeyi istemekte ısrarlıdır. ya halk yürüyüşe geçecek ve ortalık karışacak ya da polisler göstericilerin üzerine panzer yollayacak ve ortalık karışacaktır. izlemekteyiz..
    sonrabirgun yüksekova dan bildiriyor..
    2 ...
  42. gecenin bir yarısı uyanmak

    21.
  43. sayıklamalı bir uykudan uyanır uyanmaz "uyudun uyandın büyü bozuldu/bir kapı kapandı geçmişe" mısra i meşhurunun anlamsızca tekrar edilmesidir.. sonrasında pencereden bakınca akla "Herkes uyusun iyi oluyor hoşlaniyorum/Hirsizlar polisler açlar toklar uyusun" gelir. bu ülkenin en büyük sorunu uykusuzluk. tez bir yasa çıkarıtılıp günde 16 saat uyumak zorunlu yapıla ki sorunlarımız hallolsun.
    4 ...
  44. hayattan vazgecmek

    3.
  45. ikbal yasar

    1.
  46. az önce valilik ırak a gitmiş gelmiş uyuşturucu kaçakcısıymış başkası öldürmüş benzeri açıklama yaptı. ve bu genç gözlerimizin önünde öldürülmüşken. bu kadar da aymazlık olmaz. bu açıklamalar ve herşeyi çarpıtan medya yüzünden insan öfkeden nefes alamaz hale geliyor.
    3 ...
  47. biber gazı

    10.
  48. 4 saattir devam eden bağağrımın kaynağı.. koklanınca neden biber gazı olduğu anlaşılıyor.
    1 ...
  49. milliyet

    45.
  50. okuyucusuna balık hafizalı muamelesi yapan gazete. bu kadar olur diyoruz ve sinirle kırmızı çarpıyı tıklıyoruz. daha bir hafta önce internet sitesinden verdiği manşet haberi bir hafta sonra hiçbirşey olmamaış gibi tekrar verdi. güya türkiyenin en çok tıklanan haber sitesi.
    1 ...
  51. malumatfuruş

    3.
  52. hrant dink

    238.
  53. tous a l ouest une aventure de lucky luke

    1.
  54. red kit in atını güneşin batışına sürmediği ve o güzelim şarkıyı duymadığımız tek red kit filmi.
    Kınıyorum ve şarkının en sevdiğim bölümünü mırıldanıyorum..

    i am a poor lonesome cowboy
    i am a long long way from home
    and this poor lonesome cowboy
    has got a long long way to roam
    over mountains over prairies
    from dawn till day is done
    my horse and me keep riding
    into the setting sun
    1 ...
  55. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük