siyaha calan pembe
396 (örnek şahsiyet)
sekizinci nesil yazar 10 takipçi 193.77 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    mozart

    6.
  1. max richter

    12.
  2. hayvan çiftliği

    99.
  3. aklima "bütün hayvanlar eşittir ama bazıları daha eşittir"
    cümlesiyle kazinmis george Orwell'in düsündürücü romani.
    6 ...
  4. hayat

    1926.
  5. Hayal ve gercegi ayirt etmeyi ögrendiginde,
    Ne istemedigine degil ne istedigine yogunlastiginda,
    her seye bir sebep bulmak icin kasmadiginda
    daha acisiz, daha kolay ve güzel olan.
    5 ...
  6. akarsuya bırakılan mektup

    11.
  7. hasan hüseyin korkmazgil'in güzel siiri.

    "incecikti
    gül dalıydı
    dokunsam kırılacaktı
    dokunmadım
    kurudu"

    kismi bana nedense özdemir asaf'in siirini hatirlatti.

    Geleceğim, bekle dedi, gitti..
    Ben beklemedim, o da gelmedi.
    Ölüm gibi bir şey oldu..
    Ama kimse ölmedi.

    "Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç"
    kan sarhoslugu nasil bir sarhosluk acaba.
    4 ...
  8. justin hurwitz

    1.
  9. 1985 dogumlu lalaland'in film müziklerinin bestecisi olan amerikali müzisyen.
    Damien Chazelle ile üniversitedeyken tanisip jazz müzikali cekmisler.
    her ne kadar city of stars cok akilda akilici olsa da, mia & sebastian's theme daha etkileyici.
    3 ...
  10. mozartkugel

    2.
  11. mozart'in dogdugu sehir salzburg'da bolca bulunan, badem ve antep fistigi ezmeli top seklinde lezzetli cikolata cesiti.
    3 ...
  12. yeni bir sayfada sana bakmak

    88.
  13. ne yalan söyleyeyim Yılmaz Erdoğan'a ait oldugunu okudugumda sasirdigim siir.
    bu kadar güzel siir yazabildigini bilmiyordum.
    rahatsiz eden tek sey "stabilize" kelimesinin kullanilmasi, bunun yerine baska bi sözcük olabilirdi.
    ama onun disinda özellikle cok begendigim dizelerin bazilari söyle:

    bir beyaz kağıda
    her şey yazılabilir
    senin dışında
    güzelliğine benzetme bulmak zor
    sen iyisi mi sana benzemeye çalışan
    her şeyden
    bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor
    belki tabiattadır çaresi
    senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin
    ve benim
    bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim

    kusura bakma sevgilim
    heybemde sana benzeyecek kadar
    güzel bir şey yok

    gül sana benzediği için ölümsüz
    `yazdığım bütün şiirler
    sana başlayan bir kitap için önsöz`

    sana bakmak
    bir beyaz kağıda bakmaktır
    her şey olmaya hazır
    sana bakmak
    suya bakmaktır
    gördüğün suretten utanmak
    sana bakmak
    bütün rastlantıları reddedip
    bir mucizeyi anlamaktır
    sana bakmak
    Allah’a inanmaktır
    6 ...
  14. ahmet selçuk ilkan

    223.
  15. her ne kadar kafiyeli siirler zorlama gelse de bazen, uykusuz siiri cok güzel olan sair.

    Şimdi bütün şehir derin uykuda
    Bir şu yaralı gözler bir ben uykusuz
    3 ...
  16. arkadaş

    233.
  17. sunay akın'in paylasimdan ögrendigime göre bir orhon murat arıburnu siiri.

    bir silah atildi ikimize
    birimiz,
    ayakta kaldik
    birimiz,
    yerde.

    neden,
    ikimiz de yaraliyiz

    kursun,
    ya sende
    ya bende!
    4 ...
  18. stephen sondheim

    1.
  19. 1930'da new york da dogan amerikali müzikal bestecisi.
    west side story müzikalinin sarki sözleri ona aittir,
    ayrica into the woods ve sweeney todd filmlerinin müzigini bestelemistir.

    la la land'in notalarini alirken bunu seviyorsaniz stephen sondheim'in bestelerini de seversiniz diyip piyanoya oturup bana bi seyler calan satici eleman sayesinde haberdar oldum kendisinden.
    1 ...
  20. görünmez kentler

    6.
  21. Italo calvino'nun cok etkileyici bulmasam da akici ve hayal gücüne hayran birakan kitabi.
    Özellikle kubilay han ve Marco Polo arasindaki diyaloglar dikkat cekiciydi.
    Herta müller isimli müthis yazar'in traveling on one leg kitabinda bas kahramanin isminin irene olmasiyla görünmez kentlere atifta bulunmus ve irene ile ilgili kisimlarda alintilar yapmistir.
    2 ...
  22. her şey sende gizli

    34.
  23. sakinlestirici, kadife gibi siir.

    "Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın"
    cümlesi bile tek basina ne kadar cok sey anlatiyor.
    5 ...
  24. her sabah seninle baslar

    3.
  25. Ümit Yaşar Oğuzcan'in galiba pek de bilinmeyen hayatdolu güzel şiiri.

    Sevdigim dizelerden bazilari ise söyle:

    Ve alisilmis bir yasamaktir çöker omuzlarima
    Sarar benligimi birden
    Büyük, devamli dalgalar halinde duygularim
    Her sabah seninle baslar
    Ve ben her sabah
    Ta içimde bir agri gibi yoklugunu duyarim

    Ben alisilmis seyleri sevmem, bilirsin
    Yasamaksa diledigim gibi yasamaliyim
    Sevmekse gönlümce sevmeliyim
    Kendi ellerimle yazmaliyim alin yazimi
    Ölmekse istedigim anda ölmeliyim
    ve yasiyorsam
    Her sey bambaska olmali seninle
    Alisilmis seylerden öte
    Yalanlardan, düzenlerden uzak
    Yeter, yeter artik
    Dönmesin o eski plak
    Her sey gölümüzce olsun
    Bulsun
    Diledigi zaman ellerim ellerini
    Paylasalim seninle bütün geceleri
    Sabahlari, aksam üzerlerini
    Görülmemisi görelim, tadilmamisi tadalim
    Sarkilar söyleyelim kimsenin bilmedigi
    Yüzüm her zaman aydinlik olsun aydinliginda
    Her zaman sevgiyle gülsün gözlerimin içi
    Yeter artik, yeter
    Kirilsin o çemberler
    Sarsin her yanimizi bir yasama sevinci
    Ayriliklar, kederler, gözyaslari bitsin
    Bütün bir ömür boyunca
    Seninle baslayan sabahlarim Seninle sürüp gitsin.

    sanki de sevmeyi sevdigi kisiden daha cok seven birinin dizeleri,
    kaderine razi gelmeyen, hayatinin senaryosunu, kitabin son sayfasini kendi yazmak isteyen.
    3 ...
  26. merab mamardashvili

    1.
  27. 1930 - 1990 yillari arasinda yasmis kantci gürcü düsünür.
    1949'a kadar gürcistanda yasamis, moskovada felsefe okumustur.
    1968 yilinda doktora yapmis, 1972 de felsefe profesörü olmustur.
    1 ...
  28. tepelerdeki şeytan

    1.
  29. cesare pavese isimli italyan yazarin cok da vurucu olmayan, sonlarina dogru güzellesen kitabi.
    kitabin ilk cümlesi "con genctik" cümlesini herta müller isimli muhtesem yazar traveling on one leg kitabinda kullanmis, bu sebeple dikkatimi cekmisti.

    --spoiler--

    özellikle gabriella hikayeye dahil olduktan sonra daha entersan bir hal almaya basliyor kitap.
    kitapta gecen bazi dikkatimi ceken alintilar ise söyle:

    "ictenlik suc degildir. tutkudan kaynaklanan suclardan nefret ederim."
    "iki kisi olmanin yalniz olmaktan farki yok."
    "..haftalardan sonra yalniz olmak beni dinlendirip canlandirdi, tipki ertesi sabah penceremden selamladigim gökyüzü gibi."
    "..ruhun dinginliginin bir parcasi kokain mi, diye sordum. hepmiz söyle ya da böyle bir uyusturucu kullaniyoruz, diye yanit verdi, saraptan, uyku hapina, ciplakliktan avciliga kadar."
    "Greppo'da gecen bu yazi, Oreste'nin askini, o sözleri ve o sususlari , kendimizi, kisa süre sonra her seyin gececegini, bitecegini düsününce bir sıkıntı basti üstüme."
    "hepimiz ciplagiz, ama bunu bilmiyoruz. Yasam zayiflik ve günahtir. ciplaklik zayifliktir, acik bir yarasi olmasi gibidir insanin."

    --spoiler--
    4 ...
  30. la la land

    32.
  31. emma stone ve ryan gosling'in basrolleri paylastiklari bir damien chazelle filmi.
    müzikal sevmedigim icin özellkle sarki söylenen sahneleri pek begenmedim, ama bazi dans sahneleri tatliydi.
    yine de ayarini iyi tutturmuslar, daha fazla olsaydi bayardi.
    basrolleri ses konusunda basarisizdi, ama ryan gosling'in piyano caldigi sahneler etkileyiciydi.

    --spoiler--

    özellikle barda yasaklandigi ve isten cikarilacagini bildigi halde bir heyecana kapilip bir jazz eseri calip, sonunda ayaga kalkmasi, ona edilen iltifati hic kale almamasi güzeldi.
    bunun yaninda jazz ile ilgili gecen sohbet ve sebastian'in mia'ya jazz'a olan hayranligini anlatmasi.

    bana göre filmin en dokunakli sahnelerinden biri belki de cogu insanin ilgisini bile cekmemistir.
    mia'nin sahneledigi eser ile ilgili yasadigi hayal kirikligindan sonra ailesinin evine gitmesi ve babasinin bavulunu tasimasiydi.
    hep acik bi kapidir ya ailenin yani, onu kücücük bi detayla cok güzel vermisler bana kalirsa.

    ardindan bes sene sonraki kisim basliyor.
    mia baska biriyle evlemis, cocugu olmus, tesadüfen esiyle birlikte sebastian'in actigi seb's isimli jazz kulübüne giriyor ve sebastian'i piyano calarken görüyor. yine o dokunakli parcayi caliyor.
    diger adamla yasadigi her seyi sebastian ile yasiyormus gibi hayal ediyor, donup kaliyor. o cok hüzünlüydü iste ya.
    yaninda esini degil sebastian'i hayal ettiginde sahnenin sonunda öpüsüyorlardi, esiyle ise sadece yan yana oturuyorlardi, gitsek iyi olur diyordu esine.
    belki de sevdigin insanin degil hayallerinin pesinden kostugunda nasil sonuclandigini gösteren bir sahneydi.
    sonuc olarak ikisi de hayallerine kavusmustu ama yine de mutlu son degildi.

    hangisi önemliydi peki hayallerine ulasmak mi sevdigin insanla hayatini paylasmak mi?

    --spoiler--
    4 ...
  32. göğe bakma durağı

    108.
  33. cok güzel ve etkileyici bir turgut uyar siiri.
    ismi bile o kadar masum ki.

    Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
    Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
    Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
    Beni bırak göğe bakalım

    Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
    Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
    Durma kendini hatırlat
    Durma göğe bakalım
    6 ...
  34. yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var

    53.
  35. ataol behramoğlu'nun hayat dolu, umut veren,
    özellikle yumusak sesli bir insan tarafindan okundugunda daha da güzel olan siiri.

    "sevgilin bitkin kalmali öpülmekten" derken o nasil güzel bir sevmektir.

    "insan baliklama dalmali icine hayatin
    bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasina."
    o nasil güzel yasamaktir, ne güzel bir heyecandir.

    "ve kederi de yasamalisin, namusluca, bütün benliginle"
    hangimiz becerebiliyoruz bunu, ne kadar namusluca yasiyoruz kederlerimizi?

    "cünkü ömür dedigimiz sey hayata sunulmus bir armagandir
    ve hayat, sunulmus bir armagandir insana".
    her gün her saniye bunun bilincinde olmali halbuki.

    bazen tanistiginiz bir insan umut olur ya, bugün var yarin yok belki, ne fark eder dolu dolu yasadiktan sonra?
    yasadigin müddetce mutlu olmak yeterli degil midir, nedir ki bu sonsuzluk arayisi?
    var oldugu müddetce hissettirdigi sey var ya, o bile yeterli.
    bu siirde de ayni hissiyati aliyorum.
    var oldugu müddetce güzel olan her seyini almali, tipki hayattan aldigimiz gibi.

    yasadiklarimdan ögrendigim o kadar cok sey var ki.
    biri de bu siir.

    sahi ataol ne kadar da güzel bir isim.
    3 ...
  36. friedrich wilhelm nietzsche

    1244.
  37. demistir ki "tüm yazilmislarin icinde en cok kanla yazilani severim. Kanla yaz, göreceksin ki kan tindir."
    Böyle buyurdu zerdüst kitabini okurken bu cümleden cok etkilenmistim.
    ne zaman kitaplardan, siirlerden, sarkilardan etkilensem bunu paylasma geregi hissederim.
    ama karsindakinin hissettigi heyecan seninkiyle ayni olmayabiliyor her zaman.
    8 ...
  38. traveling on one leg

    1.
  39. herta müller isimli dahiyane yazarin ic burkan, orjinali reisende auf einem bein olan kitabi.
    diger daha politik kitaplarina nazaran farkli bir hüzün icinde barindirdigi.
    hatiralarin verdigi hüzün gibi degil, bos ve soguk bir odanin hüznü gibi.
    cümleler o kadar sade ve kisa ki, ilk okunusta belki basit geliyor bazilarina, ama icerigi bir o kadar fazla.
    asil mesele de kisa cümlelerle anlatabilmek degil mi derdini?

    --spoiler--

    kitap irene isimli otuzlu yaslarinin ortasinda olan bir kadinin romanyadan almanyaya gelis hikayesini anlatiyor.
    bas kahramanin isminin irene olmasi italo calvino isimli yazarin görünmez kentler kitabina deginiyor.
    kitabin basinda ise cesare pavese'nin tepelerdeki seytan kitabindan alinti yapilmis.

    aklimda yer eden ise irene'nin escinsel bir erkek arkadasiyla sevistikten sonra bunu sorgulamasi, karsiliginda ise su cümleyi duymasi:
    solmadan seni sevmem gerekiyordu.

    --spoiler--
    3 ...
  40. büyümek

    215.
  41. Bazen farkli sekillerde incinmeyi ögrenmektir.
    4 ...
  42. rain wash me

    6.
  43. özellikle giris kismi cok güzel olan saturnus'un dokunakli sarkisi.
    paulo coelho'nun veronica decides to die kitabindan etkilenip vermisler bu ismi albüme.
    5 ...
  44. gaybana geceler

    40.
  45. sözlerini cok icli buldugum onur akin sarkisi ya da türküsü, bilemedim.

    her ne kadar gavur sözcügünü hic sevmesem de
    Geceler öyle bir kötü dinli gavur ne güzel cümledir.

    Ayağımı uzatırım parmaklık,
    Elimi uzatırım soğuk duvar

    en güzel yorum onur akin'a aittir.
    3 ...
  46. bale

    29.
  47. izledigimde tipki tiyatro sahnesinde oldugu gibi her seyden cok emegi görüyorum.
    emegin yaninda zarafeti ve tutkuyu.
    cünkü ne sanat, ne hayat tutkusuz bir seye benzemiyor.
    4 ...
  48. benoite groult

    1.
  49. 1920-2016 yillari arasinda yasamis fransiz gazeteci ve yazar.
    bi kac ay önce hayatiyla benzerlikler tasiyan Les vaisseaux du cœur isimli kitabini okuyup cok etkilendim.
    gariptir ki yasanilanlar degistikce kitapla ilgili fikirlerim de degisti.

    --spoiler--
    kitabin henüz ilk sayfasinda aldatma üzerine yazildigini fark ettigimde devam etmek bile istemedim, ama yine de sürükledi bi sekilde.
    kitapta ise bir balikciya asik olup, balikciyi kendine layik görmedigi icin baskasina giden bir kadin vardi.
    hayatinda her evlendigi, her birlikte oldugu adami ise bu balikciyla aldatiyordu.
    balikci da evli oldugu halde esini aldatiyordu.
    her ayriligin izdirabina katlaniyorlardi.
    birbirlerini bunun ask olduguna mi inandirmistilar bilmiyorum.
    ama bildigim su ki kadin balikcinin hayatinda en özel kadin olduguna dair kendini kandiriyordu.
    bilmiyordu ki belki esiyle mutlu mesut bir hayati vardi.

    kitabin sonunda balikci öldügünde ise diyordu ki, "ben belki de en cok onun karisi olmustum."

    siirlerde kitaplarda güzel de, gercek hayatta hic de öyle degil yahu.
    kitaplar mi kandiriyor bizi, biz mi taklit etmeye calisiyoruz yazilanlari belli degil.
    --spoiler--
    3 ...
  50. nefes alsın yeter

    146.
  51. ilk duydugumda cok yanlis anladigim söz öbegi.
    o kadar kosulsuz ve beklentisiz sevmek ki,
    sevdiginin sadece var olmasiyla yetinmek gibi.
    söylenirkenki tonlama ve siritmadan anlamaliydim belki yanildigimi.
    2 ...
  52. olafur arnalds

    34.
  53. 1986 dogumlu izlandali müzisyen.
    gleypa okkur isimli bir parcasi var, ilk dinledigimden beri beni etkileyen.
    bastaki yagmur sesi bu kadar mi yakisir bir parcaya.
    bundan dolayi bana trentemoller'nin miss you parcasini hatirlatti.
    yagmur sesi ve piyano'nun uyumuna bi de cello katilmiyor mu.
    bu parcayi dinlerken perdenin arkasindan disardaki yagmuru izleyen bi cocuk beliriyor hayalimde.
    ya da perdenin arkasindan hayati izleyen bi yetiskin.
    öyle hüzünlü.
    5 ...
  54. bye bye türkçe

    35.
  55. yillar öncesinde unutmamak icin bir kagit parcasina yazip bugün buldugum kitabin ismi.
    en kisa zaman icerisinde okumak dilegiyle.
    2 ...
  56. le balcon

    8.
  57. Paul Watzlawick isimli yazarin kitabinda varligindan haberdar oldugum jean genet'nin oldukca enteresan tiyatro oyunu.
    kitabini okumaktansa tiyatro oyununu izlemeyi tercih ederdim.

    --spoiler--
    cok fazla sembolik ögeler kullanilmis ve toplumsal bir meseleye deginmek istenmis.
    birinin görevini yapabilmesi icin bir baskasinin yalan söylemesine gerek varmis gibi.
    savcinin kerhanede calisan kadina yapmadigi halde hirsizlik yaptigiyla ilgili itiraf etmesine zorlamasi gibi.
    gerci hala kitabi dogru anlayabilmis miyim, emin degilim.
    kerhaneye gelen erkeklerin hepsi istedikleri bir role bürünebiliyorlar ve istedigi "oyunu" oynayabiliyor.
    olduklarindan daha farkli ve güclü görünüyorlar, tüm bunlarin saglanmasini kerhanede calisan irma sagliyor.
    yalniz senaryolar müsterilere ait.
    --spoiler--
    1 ...
  58. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük