scott y
885 (olay adam)
beşinci nesil yazar 8 takipçi 35.59 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    tuttuğu taksiyi kendi süren genç

    1.
  1. üç arkadaş gecenin köründe trenden inmişlerdi.
    boş ve ıssız sokaklarda mal mal yürüyorlardı.
    çişi gelen içlerinden biri, yolun kenarına işemeye kalkınca şöyle bir tepkiyle karşılaşmıştı evin balkonunda kafa çeken adamdan; "oha"
    o sırada bir taksi geliyordu arkalarından. durdurdular. araçta üç kişi vardı.
    tiplere baksan biri hapçı, biri tecavüzcü, diğerininde ne olduğu belli değildi!

    -abi bizi beş bin evlere ne kadara götürürsün dicektik ama müşterin varmış sağol!
    +boş ver parayı ehliyeti olan biri var mı aranızda?

    adamlar sarhoştu. buna rağmen diğer iki elaman da atladı "var ben de ehliyet"
    atlarsan öyle olur böyle;
    geçti direksiyona genç, hiç şahin sürmemişti, daha doğrusu mercedes'ten aşağısına binmemişti, 88 modellerini çok seviyordu eski de olsa mercedes mercedestir diyordu.
    attı birinci vitese, bastı gaza...
    5 dakika sonra o da ne! polis!
    boku yemişlerdi...

    -ehliyet ruhsat?
    ehliyet tamam da ruhsatın yerini müşteri gösterdi.
    -sabah kim ceza yedi bu arabayla?
    arkadan arabanın sahibi atladı; "kardeşim"
    -kardeşin ceza yedi, sen müşterisin ama arabanın sahibisin, senin ne olduğun belli değil tipe bak böyle şöför mü olur? ne ayaksınız siz?

    polis haklıydı, garip bi senaryo vardı ortada, hepsini sikecek gibi baktı.
    sonra da "neyse lan siktirin gidin" bakışı eşliğinde bir dahakine yemezler dedi ve gönderdi ...
    adamlar rahatladı.

    -eyvallah gençler. ama bu araba böyle sürülmez ki bas lan!
    +abi arabanın huyu suyunu bilm...
    -lan biz götümüze güvenmeseydik arabayı vermezdik aq bas.

    diğer iki eleman bakıştılar, konuşmadan bir şeyler konuştular!
    "sikmeseler bari"

    -gençler oraya başka taksi tutsaydınız anasının .mı yazardı onun için attırın 15 i...

    oysa ki ilk durduklarında para almayacağını söylemişlerdi,
    hem tuttuğu taksiyi sürüp hem de 15 i bayıldı genç.
    aynı zamanda tarihe de geçti.
    çünkü o tuttuğu taksiyi kendi süren gençti...
    0 ...
  2. ölümü en iyi anlatan dizeler

    1.
  3. --spoiler--
    rabbim, nihayet sana itaat edeceğiz,
    artik ne kin, ne haset, ne de yaşamak hırsı,
    belki her sabah vakti, belki gece yarısı,
    artık nefes almayı bırakıp gideceğiz;
    ben artık korkmuyorum, herşeyde bir hikmet var
    gecenin sonu seher, kışın sonunda bahar.
    belki de bir bahçeyi müjdeliyor şu duvar,
    birer ağaç altında sevgilimiz, annemiz.
    gece değmemiş sema, dalga bilmeyen deniz,
    en güzel, en bahtiyar, en aydınlık, en temiz
    ümitler içindeyim, çok sükür öleceğiz...
    --spoiler--

    (bkz: ziya osman saba)
    3 ...
  4. beni baglamayan baglac

    1.
  5. yeni bir sekizinci nesil yazar.
    (bkz: hoş geldin)
    0 ...
  6. hayattan sıkıldığı zaman yılana sarılan adam

    1.
  7. kayıp şehrin buğusunda,
    kaybolan bir adam!
    cevapsız sorulara, cevap bulmaya çalışan bu adam;
    nedensiz bakıyordu etrafına,
    bakmak için bakıyordu sadece.
    geçtiği yerler, gördüğü insanlar ve dahası;
    umrunda değildi!
    elinde bir telefon, hattı iptal olmuş bir telefon!
    yürüyordu...
    gözleri; kan çanağı, sureti; sanki kanun kaçağı!
    sakalları göğsünde, saçları belinde.
    zerre korku yok ahvâlinde.
    yavaşladı adımları,
    bana doğru yaklaşır bir hâli vardı,
    gözlerimin önünden gitmeyen bir hâl!

    -bir sigara verir misin?
    +tabi buyurun.

    yanıma oturdu, sigarasını yaktım.
    öyle bir çekişi vardı ki,
    sanki tüm dertlerini içine çekiyordu,
    ismim; yahya
    işim; kâhya
    diyordu.
    fazlasıyla ilgimi çekti, garip bir adamdı.
    konuşmaya çalışıyordum, dilinde hep kısa cümleler vardı!
    biraz sohbetin ardından;

    -sıkılmıyor musunuz peki böyle yaşamaktan?

    elindeki eski telefonu gösterdi,
    yılan oyununu açtı ve;

    +sıkıldığım zaman bunu açıyorum ben.

    o bir deliydi, aklı yerinde bir deli!
    4 ...
  8. aşk ın delisi

    1.
  9. dedim; bir gül.
    dedi; sensiz olmaz.
    dedim; bensiz olsun.
    dedi; aşk'sız olmaz.
    dedim; aşk ını bul.
    dedi; aşk sensiz olmaz.
    dedim; gönül başka yerde.
    dedi; ben beklemezsem aşkın olmaz.
    dedim; seninle başım dertte.
    dedi; derdin olmasa gönlün olmaz.
    dedim; o zaman sevişelim
    dedi; evlenmeden olmaz.
    dedim; bi siktir git.
    dedi; olmaz.
    dedim; bak uçak geçiyor.
    dedi; kaçsan da, sevdam da eksik olmaz.
    dedim; lanet olsun tamam seninim.
    dedi; bu iş olmaz.
    dedim; manyakmısın aq.
    dedi; deliyim ben, deliye suâl olmaz
    dedim; ne içtin kızım sen?
    dedi; hastahanede içki olmaz.
    dedim; anamm psikolojik deli buu!
    dedi; yeni anladın, sen de beyin olamaz.
    dedim; ................
    3 ...
  10. şener oktik

    1.
  11. iyi bir fizikçidir.
    fakat öğrenciler onun dilinden pek anlamaz.
    özellikle 1. sınıf öğrencilerine; "siz artık üniversiteli oldunuz, her şeyi biliyorsunuz"
    yaklaşımıyla ders anlatır.
    lisede türevin dahi tam olarak öğretilmediğini bilmemesinden kaynaklanıyor olabilir, kim bilir!

    (bkz: sener oktik)
    1 ...
  12. van ercişli hasan abinin hikayesi

    1.
  13. izmir kordon çimlerine oturduk dün akşam, şişe birayı çakmakla saniyesinde açan bir yazar arkadaşla beraber. bu yazarı sizler de tanıyorsunuz yazının sonunda dipnot olarak söyleyecem. şişe biraları gören hasan abi yanımıza yaklaştı, biralar bitince boşları ona verip vermeyeceğimizi sordu, verebileceğimizi ama bitmediğini belirterek gönderdik.

    2 dakika sonra yine geldi yanımıza oturdu ve açıklaması şu oldu; yanlış anlamayın biranızın bitmesini bekliyorum, eğer beklemezsem başkası gelip alabilir şişeleri!
    muhabbet etmeye başladık hasan abiyle,
    muhabbet dediğime bakmayın adeta röportaj oldu;

    -abi sen şimdi yaklaşık 15 dakika bizi bekleyeceksin, çok mu para kazanıyorsun bu şişelerden? topu topu 2 şişe sonuçta.
    +tanesini 150 kuruştan satıyorum ama allah'a şükür yine de.

    -günde kaç tane satıyorsun peki?
    +40 50 civarı, yani 7 bilemedin en fazla 10 tl alıyorum günde!

    -bu para ailene yetiyor mu peki?
    +ailem yok ki, memlekette bir kız kardeşim bir de amcam var o kadar.

    -nerelisin abi?
    +van erciş.

    -neden geldin buraya?
    +parasızdım, kimseye bir şey söylemeden çıktım 1 ay önce, iş yok ne yapayım öyle işte.

    -burada nerede kalıyorsun peki?
    +valla bir kaç gün basmane'de kaldım, ama bulunduğum yerde esrar içiliyordu, kavgalar felan çıkıyordu belaya bulaşmamak için bıraktım orayı, bir kaç gün burada çimlerin üzerinde yattım sabah kalktığımda her yerim donmuş oluyordu, ben de allah'a sığındım!

    -allah'a sığındım derken?
    +caminin kapı girişinde yatıyorum(gülüyor). yine de çok şükür.

    -yaş kaç abi senin?
    +30 yaşındayım ben, genç gösteriyorum değilmi?

    -yok normal yaşını gösteriyorsun. sigara içiyormusun?
    +hayatımda hiç kullanmadım, ne içki ne sigara! sağol yine de.

    -abi sen ne yeyip ne içiyorsun peki?
    +valla 2 milyona çorba içiyorum gece işim bitince, sabah da bir simit yetiyor bana.

    o sırada arkada oturanların bira şişelerini farkediyor aniden kalkıyor kimseye kaptırmamak için, rızkının peşinden!
    tekrar geliyor; 1 şişemiz daha oldu gençler. - allah bereket versin abi
    yine o esna da telefondan kısık bir sesle çalan parçaya eşlik ederek derin bir of çekiyor;
    anlıyoruz ki derin bir aşk acısı var içinde;
    -sevgilin varmıydı?
    +vardı, seviyorduk birbirimizi ama vermediler, şimdi evlenmiş bir çocuğu varmış allah yolunu açık etsin.

    -bazen soruyormusun kendine; neden ben böyleyim diye?
    +ilk başlarda evet sorguluyordum bazı şeyleri, fakat günün birinde sakat bir genç adam gördüm, yürüyemiyordu, konuşamıyordu, hiç bir şey yapamıyordu. onu gördükten sonra dedim ki kendi kendime; allah'ım şükürler olsun. bir daha da kimseyle karşılaştırmadım kendimi, onların dünyası onlara, benim dünyam bana dedim her seferinde.

    -allah yardımcın olsun. peki abi izmir'in yaz ayında bu işle idare edebilirsin ama kışın ne yapacaksın?
    cevap ona yakışan nitelikteydi;

    +allah büyük.

    bira şişelerini verdik, bizimle işi bittikten sonra müsade isteyerek kalktı ve kalabalığın içinde kayboldu, gitti.

    bu haline bile şükreden bir insan var bu yazıda,

    hakikaten samimi bir adam var bu yazıda,

    kendi şükürsüzlüğüm de boğuldum,

    moonlight sonata şahittir bu yazıya...

    not; abinin diksiyonunun düzeltilmiş şeklidir.
    73 ...
  14. pazarda marula pazarlık eden adam

    1.
  15. uzun zaman sonra, annem tarafından zorla götürüldüğüm bir pazar günüydü.
    yüzlerce kişi arasından, yavaş yavaş ilerleme safhaları yüzünden gerildiğim bu günde, annem yeşillik almak için durdu. önümüzde orta yaşlarda bir adam satıcıyla bir şeyler konuşuyordu;

    -gardaşım 50 kr olurmu marul? 3 tane 1 tl ye ver hadi ver.
    +amcacım tek fiyat bizde; 50 kr.
    -olurmu ama şuncacık şeye 50 kr, in biraz.
    +tamam amca al 3 tane al.

    satıcının daraldığını hissettim o anda, kaymış bir şekilde; "al ulan hepsini al" moduna girmişti.
    her işin bir zorluğu olduğunu kanıtlarcasına.
    3 ...
  16. nickimekadar

    1.
  17. yeni bir 7. nesil yazar.
    kadim dostumdur aynı zamanda.
    (bkz: hoşgeldin lan)*
    0 ...
  18. haydi gel bizimle ol izmir zirvesi

    1.
  19. güzide izmir'imizin, güzide yazarlarının bir araya geleceği zirve olacaktır.

    moral verilen, uğurlanan yazarlar olacaktır bu zirvede.
    sözlüğümüzün değerli yazar ve gammazlarından hebelehubelehebelehubele; öss sınavına gireceğinden ona moral
    niteliğinde bir zirve olmasının yanısıra yine sözlüğümüzün kaliteli yazarlarından spitneybears ı istanbul'a uğurlama
    amacı da taşımaktadır bu zirve.

    zirveye gelen yazarlarımız can dostum ve ortağım; turkahvesitadındanescafe'nin büyük sürprriziyle karşılaşacaklar.
    bana bile söylemedi o derece sürpriz.
    ben deyim dansöz çıkartacak, siz deyin aysun kayacı yı getirecek!
    belkide tüm yazarlara küçük boy tadelle alacak, bilemiyoruz.

    sonuç olarak sürprizlerle dolu ve samimi bir zirve olacağı aşikâr.

    ey izmirli sözlük yazarları!

    gelin, getirin...

    vesselam!

    yer;

    izmir popcorn cafe bar

    atatürk cd. no:272/a kordon alsancak.

    gündoğdu meydanından alsancak vapur iskelesine doğru giderken gözünüz sağda olsun, bulmanız için yeterli.
    4 ...
  20. cherry cherry

    1.
  21. 7. nesil, gıcır bir yazar.
    bir tek; lady'si eksik kalmış yazardır aynı zamanda.
    (bkz: hoşgeldin)
    2 ...
  22. evde güneş gözlüğü ile avatar izlemek

    1.
  23. sinemaya gidecek parası yoktu ahmet'in.
    her yerde "avatar" filminin ne kadar güzel olduğunu duyuyordu.
    giden arkadaşları; "olm bi gözlük veriyorlar, yaratıklar yanında gibi aq, kesin izlemelisin ama sinemaya git, evde anlayamazsın"
    böyle yorum yapıyordu önüne gelen, bilmiyordu ahmet'in durumunu. ne olursa olsun filmi izlemek istiyordu ahmet ama sinemaya gidemezdi, parası yoktu!
    beni aradı; "abi sende avatar varmı? bi cdye çekermisin?" 'var koçum gel al'
    filmi alan ahmet; "abi bide gözlükten bahsettiler!" 'güneş gözlüğünü bi dene bakalım'
    ahmet filmi aldığı gibi eve döner. ve filmi izlemeye başlar.
    o sırada beni arar; "abi bu gözlük bi boka yaramıyor, ama filmi anlayabiliyorum"
    'hahaha ahmet o gözlüğü çıkar, şaka yapmıştım sana'
    "hay amnskm, anlamıştım zaten ki!"
    30 ...
  24. okay tiryakioğlu

    1.
  25. 1972 mersin doğumlu yazar.
    edebiyat çalışmalarının roman alanındaki ilk eseri olan; "karanlığın çağrısı" isimli eseriyle ilk romanlar ödülünü kazandı(2002).
    eserleri;
    karanlığın çağrısı(2002)
    gölgeler(2004)
    bin yılların gecesi(2005)
    kuşatma 1453(fatih'in istanbul'u kuşatma altına aldığı günleri, saat saat anlatan romanı)
    kumandan(gazi osman paşa'yı anlatan romanı)
    yavuz(yavuz sultan selim'i anlatan romanı)
    2 ...
  26. chersky

    1.
  27. kutsal kitaptır fuhuş ahlak okunmaz roman

    1.
  28. çevremize şöyle bir göz attığımızda orta yerde öpüşen, koklaşan ve hatta sevişen sevgililer görmek artık enterasan gelmiyor hiç bir kişiliğe.
    "çıkmak" diye bir lakırtı var popüler olan, "nereye çıkıyorsun ulan?" denidiğinde, "hahah güzel espri" gibi bir yanıtın gelmesi dahi ilginç gelmiyor hiç kimseye.
    " ben bahtı ters domalmış insanlar gibi yaşıyacam, belki gerçekten de domalabilirim" zırvaları belki dillenmiyor lakin açık seçik görülüyor alemde.
    aslında sözü üstada bırakmak elzem, bakın ne kadar güzel yazmış; aman efendim aman!

    aman efendim aman, galiba ahir zaman.
    manzarası yurdumun, tufan gününden yaman.
    göz görmez aydınlıkta, asümandedek duman.
    yer dumanmış ne çıkar, duman dolu asüman.
    türk evi delik deşik, yıkık dökük hanüman.
    duraksız itiş kakış, süresiz karman - çorman.
    anne çocuk doğurur, köpek soyundan azman.
    beyinler zıpzıp kadar, mideler koskocaman.
    aziz fikir buğdayı, katıra mahsus saman.
    boş laf hep dalga dalga, uçsuz bucaksız umman.
    hayvanlık orkestrası, eşek birinci keman.
    orman keleş, nebat kel, nebat adamlar orman.
    midelerde ihracat, günde beş milyon batman.
    milli servet matbaa, bilmem kaç milyar harman.
    yangın evinde satranç, plan, reform ve uzman.
    tam birbuçuk asırdır, maymunlardan eleman.
    bizdeki hale nispet, maymun taklitten pişman.
    hangi yol türke uygun, hangi parti tercüman?
    çıkamaz meydanlara, camide mahpus iman.
    silah küfrün belinde, küfrün elinde ferman.
    cehle sorarsan, ilim. zehre sorarsan, derman.
    rahmet meçhul kelime, bilinmez isim rahman.
    kutsal kitaptır fuhuş, ahlak, okunmaz roman.
    tarih kontra gerçeğe, hürriyet hakka düşman.
    millete kastedenin, ismi milli kahraman.
    yere batsın bu dünya, bu dünyadan hayr uman!
    genç adam at yorganı, sana haram uyuman.
    aman, efendim aman!
    efendim, aman.. aman..!
    necip fazıl kısakürek

    "kutsal kitaptır fuhuş, ahlak okunmaz roman"
    sözün bittiği yer.

    edit; imla.
    1 ...
  29. askerlerin sivile çıktıklarında abazaya dönüşmesi

    1.
  30. özellikle acemilik görevini icra eden askerlerin, bir ay boyunca askerden başka kimse ile göz teması kurmamasından ötürü, sivil hayata çıktıkları anda her kızı huri gibi görmeleriyle ortaya çıkan tespittir.

    acemi birliğini tamamlayan ve izine çıkan kuzenimle aramızda geçen diyalog;
    kuzenim; üff karşıdan gelen kıza bak.
    ben; hani lan?(o sırada karşıdan 190 160 190 ölçülerinde bir kız gelmektedir)
    k; o ne öyle abi ya?
    b; nerede oğlum?(kız yanımızdan geçer ben hala arıyorum)
    k; şunun tombişliğine bak abi.
    b; hüseyin.
    k; efendim.
    b; merak ediyorum yemeğinize şap katmasalar nasıl olurdun?
    k; &!%!?%!
    2 ...
  31. kalbimin çatısı çatlamış sızdırıyordu dün gece

    1.
  32. mükemmel bir aşkın gölgesinde cereyan ediyordu herşey.
    istisnaların kaide sayıldığı, domaltılmış bir hayatın içerisinde aşk'ı işliyorduk.
    sabır çekmek yoktu, büyüklük ben de kalıyordu an ve an.
    artık sadece sevişmek için değildi birliktelik, hayatı sevmek içindi.
    ruhumun ortasından çaprazlama geçen sevdanın varlığı, damarlarıma kadar işlemişti.
    yürümek, yemek yemek, saçı taramak, pijama giymek sanki sanki daha anlamlıydı.
    hayatın misafirhanesinde, kendime bina etmiştim deprem sigortalı.
    yar'ın güldüğü sahnelerde içim içime sığmıyor, kendimi; topu 90 a takan futbolcunun sevinci kadar sevinçli hissediyordum.
    bir işle meşgulken, onun hayelime gelmesi motivasyonumu tavan yapıyordu.
    öyle bir şeydi ki; içim içimden çıkacak gibi oluyor, ruhum ona eşlik ediyordu.
    bazen adnan şenses misali ceketimi pantolonuma sıkıştırıp göbek atmak istiyordum.

    bir gün gitarımın tınısı yankılanırken odama, telefonum çaldı; gizli numaraydı.
    -efendim
    +ulaştırma da ki müzikhole gel!
    -kimsiniz?
    +aslı ile ilgili, hemen gel.
    -ne diyorsun sen lan?
    +dıttt dıttt
    -aloooo

    ilk defa kalbim başka türlü çarpıyordu, evet korkuydu bu.
    sevdiceğimin ismiyle pavyon bir arada kullanılmıştı.
    allah ım ne oluyordu?
    sevdiceğimi aradım; "aradığınız kişiye şu an da ulaşamıyorsunuz" zırvası yankılandı kulağımda.
    bir taraftan söylenen yere gitmek için hazırlanıyor, bir taraftan aslıyı arıyordum sürekli.
    ayaklarımı hissetmeyecek duruma gelene kadar koştum, koştum, koştum.
    nefesim, normal solunum yollarından çıkamıyor, adeta götümden yardım alıyordu!
    kapıda siyah takım elbiseli bir adamın, birini bekliyormuş hissiyatını uyandıran hareketlerini gördüm.
    yanına vardığımda beni beklediğini anladım;

    -serdar senmisin?
    +evet benim, beni arayan senmisin?
    -evet gardaş, gel senle biraz dolaşalım.
    +kimsin seeen ya aslı'yla ne alakan var konuşsana.
    -anlatacam kardeşim sakin ol.

    bu adam, sinirli bir kişiye "sakin ol" dememeyi öğrenmemişti anlaşılan.
    nitekim o cümleden sonra sinir ve heyecan katsayım tavan yapmıştı. devam etti;

    -bak bu gördüğün pavyon benim.
    -içinde bir sürü bayan çalışıyor.
    -bunlardan bir tanesi de aslı.
    +ne n.. n. &?%!

    sanki sanki adamın ağzından çıkan her harf, 1 tonluk yumruk gibi geliyordu.
    o anlatmaya devam ediyordu, ve bir an yapıştı koluma içeriye soktu beni.
    konuşmak istiyordum, haykırmak istiyordum ama kitlenmiştim sesim çıkmıyordu.
    aslı'yı yarı çıplak halde, bir adamla içki içerken gördüğümde sesim odada yankılandı!
    hayırrrrrr hayırrrrrrrrr.
    rüyaymış aq.
    4 ...
  33. murfy

    1.
  34. babanın anneyi tavlama hikayesi

    1.
  35. baba tarafından yıllar sonra bile heyecanla anlatılan hikayedir. hikaye anlatılırken anne de civardaysa şayet, baba ile annenin atışmalarına sahne olur;

    -hanım su getir.
    +ya dizinin tam heyecanlı yerindeyiz bekle biraz.
    -ohoo yasuş sen tamamen değiştin, önceden böylemiydin pehh.
    *(çocuk atlar) baba annemle nasıl tanıştınız?
    -bak oğlum anlatayım hemen(yayılmış olduğu koltuktan doğrulur);
    o zamanlar köydeyiz, ben anneni ilk kez bizim ali ağa var bilmezsin sen, onun balkonunda gördüm. onun kızıyla arkadaştılar bunlar. ilk gördüğüm an içimden; "evleneceğim kız bu işte" dedim. o zamanlar ben de yakışıklıyım, tüm kızlar peşimde!(anne dahil olur burda)
    +haha tüm kızlar peşindeymişmiş, yok oğlum öyle bir şey.
    -hala kıskanır la beni haha.
    neyse bir gün bunun arkadaşını yakaladım, dedim;"ben o kızı alacam"(yalnız direk konuya girmiş peder)o da dedi; "abi dalga geçmiyorsun demi?" inanamadı kız. buna(annemi göstererek)bi mektup döşedim verdim kıza. o zamanlar bırak buluşmayı, pencerenin soğuktan buharlaşmış camından zar zor görebiliyoruz. bazen ananeni kesiyordum yanlışlıkla.
    bir gün annenin evini kesiyorum yine, bi kafa çıktı ordan; annendi. arka tarafa gitmemi işaret etti, gittim. kapıyı açtı; "içeri gel" dedi!
    +nee? ben uyuyorlar deyince sen zorla girmedinmi? yalana bak.
    -neyse ne işte. girdim, mutfağa aldı beni. kar, fırtına ne ararsan var dışarda. donmuş olan vücudum kahve ile kendine gelecekti, bekliyordum. "içince hemen git" lakırtıları eşliğinde kahve geldi, tam yudumlarken o da ne? kaynanam içeri girdi, elinde de kürek; "yürü çık lan dışarı" uyarısını sessizce yapıyordu.
    kahveyi içemeden yollara düştük kaynanacığım(pek sever) sayesinde.
    +öyle olmuştu demi? hahaha.
    -ama büyük bir problem vardı; annen yerli, ben muhacir(selanik göçmeni)dim. o zamanlar birbirlerine kız vermezler, doğru dürüst konuşmazlardı bile bu iki populasyon.
    dedene gittim anlattım; "baba ben bu kızla evlenmek istiyorum" 'oğlum delirdinmi sen? yerli kız olurmu? istemem ben yürü git'
    "ulaa zülfü boku yedin" dedim içimden. ne yapacam felan düşünüyorum birden dayım aklıma geldi. yengemi de aldık gittik anneni istemeye.
    ananen de "kızım kimi isterse veririm" dedi. anlayacağın olmuştu bizim gazoz işi.
    ondan sonra bizimkiler de yumuşadı ve başladık halay çekmeye.
    o şekilde ilk biz evlendik, ondan sonra bir sürü düğün oldu yerli-muhacir ayrılmaksızın. ne günlerdi be.
    yasuş su getirmedin hala!
    +tamam dur getiriyorum birazdan
    -bak şimdi.

    eski toprakların samimiyeti işte. bitiyorum.
    6 ...
  36. highree

    1.
  37. sabri sarıoğlu'na hayran*, gıcır bir altıncı nesil yazar.
    (bkz: hoşgeldin)
    0 ...
  38. osmanlı futbol ligi tabirleri

    1.
  39. osmanlı futbol ligin de kullanılan tabirlerdir.
    bunlardan bazıları;

    elenme ; akibet-ül hüzzam.
    devre arası; arafat-ul safha.
    milli maç; cihat-ul kuvvayi milli.
    tezahurat; cemaat-ul mahter-i cumbut.
    ölü top; cenaze-tul mevta-i kurre.
    faul; darbe-i abes.
    hava topu; şut-tul minare.
    deplasman maçı; musabaka-i hicret-ul gurbet.
    kontra atak; taarruz-u amel.
    uzatma dakikaları; zaman-ul zaman.
    teknik direktör; mühendis-i kurre-i muallim.
    hezimet; vaziyet-ul madara.
    takım kaptanı; ekib-ul riyaset-i cumhur.
    gol kralı; halife-i gol.
    milli takım; ekib-ul kuvayi milliye.
    şike; gaflet-i dalaletiyye ve hiyanetiyye.
    0 ...
  40. baklavasına halı saha maçı yapmak

    1.
  41. genellikle yaşını başını almış bıyıklı abilerin, maçı neyine oynuyoruz? sorusuna verdikleri "baklavasına" cevabıyla yapılan maçtır.

    yenilen takım bir hafta sonra elllerin de tepsiyle gelir. o tepsi sahanın ortasına kadar girer ki bu olmazsa olmazıdır maçın.
    maçın en yaşlısı, çok bilmişi, kötü oynayanı, kısaca herşeyiyle zarar ziyan olan oyuncunun serzenişleri ise bambaşkadır;

    -allah'ını seven devansa gelsin lan.
    -haşmet o gol kaçarmı be oğlum? bırak ya.
    -pas atmayan ayağının altındaki çiviyi s.keyim.
    0 ...
  42. uzun maltepe

    1.
  43. yeni bir altıncı nesil yazar.
    (bkz: hoşgeldin)
    0 ...
  44. güneşin doğuşundaki zerafet

    1.
  45. Oyle bir zerafettir ki; o doğmaya, ışınlarını fark ettirmeye yeltendiği anda ruhunuzla irtibat kurup sizi çepeçevre saran bir girdabın içerisine sokar. Sizle olan tüm bağlantısı; o anda sadece size günaydın diyebilmektir.
    Güneş böyle güzel düşüncelerle doğar hayatımıza. Hiç birimizde güneş'in o saçtığı muhteşem ışınların yeni yeni parladığı zaman aralığında kalkıp görme gereği duymayız, güneşin günaydın seslenişini kaile almayız, aklımıza dahi gelmez onun muhteşem çekiciliği.
    Dünya'nın kölesi olmuş bizler; hiç düşünmeyiz dünya'nın güneş olmadan bir boka yaramayacağını.
    Geçmişle gelecek arasında sıkışmış insanoğlunun kaile almadığı güneş, her gün mesaisine devam eder, kendisine ne görev verilmişse laikıyla yapar.
    Önce bir kağnı hızında karanlıkların aydınlığa geçişine tanık olursunuz. Yavaş yavaş kendinden emin bir şekilde hava aydınlanmaya, dünyanın ahengini değiştirmeye başlar. Buğulu bir geçişten sonra artık zifiri karanlıklar mesaisini tamamlayıp vardiya görevini aydınlığa teslim etmiştir. O esnada güneş de tüm hazırlıklarını tamamlamış şekilde doğmaya hazırlanır. Dağın zirvesini mesken tutan turuncu bir renk görülür ki bu güneşin geldiğine delalettir. Turuncu renk git gide parlaklığını artırarak muhteşem bir kimliğe bürünür, adeta;alemin kralı geliyor dercesine dikkatleri üzerinde tutar. Ve bir müddet sonra güneş'in ilk ışınları dağın arkasından tüm zarafetiyle gözükür. ilk başlarda seyredebilirsiniz ışınların olağanüstü parlaklığını ama güneşin kendisini göstermesiyle bakamaz olursunuz , gözleriniz kamaşır.
    Doğar, parlar ve batar !

    Güneş'le ne kadar çok ortak özelliğimiz var değimli?

    not; aynı yazının benzerini başka bir sözlüğe daha koydum.
    2 ...
  46. sol frameden sıkılıp rastgele butonuna basmak

    1.
  47. avea nın kafayı yemesi

    1.
  48. an itibariyle tanımadığım 3 kişi tarafından taciz edildim.
    bir tanesi;
    -naber kızz
    +hanımefendi yanlış aradınız galiba
    -filiz nerde?
    +valla evden kaçmış olabilir ! yani bir fikir.
    -dıdıdıdıtttt

    büdüt; başlık başa kalmış. ayrıca eksici arkadaş, sorunumuzu söyledik arada geçen diyaloğu yazdık aynen. niye vuruyorsun?
    1 ...
  49. hiç olmadık yerde karşınıza çıkan gay

    1.
  50. bilader nerden başlasam nerden anlatsam bilemiyorum bu olayı. ama önce bir tanım girmek lazım; normal bir durumdur. her cinsten insanı içinde barındıran hayatın bir senaryosudur.

    günlerden bir gün; kelebeklerin uçtuğu, böceklerin ortaya çıktığı ki hamam böceklerinden bahsediyorum, güneşli bir yaz gününde arkadaşımla motorsikletle gezmeye karar verdik. ne güzel düşünmüşüz değilmi? götümüzün tehlike atlatacağını bilseydik vallaha fikri atan ve motoru süren olarak söylüyorum ki; helaya kitlerdim kendimi o gün.
    ama nerden bilecen hacı birazdan anlatacağım konunun başına geleceğini?

    2 sap düşünün efenim şimdi. ikiside birbirinden parlak çocuklar, ikiside sözlük yazarı çocuklar ki bir tanesi benim. diğeri; onun allah cezasını versin.
    motorla basmış gidiyoruz sahil kenarından, ıssız diye adledilen bölgeye kadar gelmişiz. her zaman geldiğimiz bölgeler aslında ama işte bulunca buluyor ibne.

    izmir'li bir insan yiyecek katagorisinde ne gördüğünde dayanamaz?
    evet evet bildiniz; midye.
    işte bu arkamdaki sevgili dostumda ıssız bölgenin ortasından geçen tek insan yani midyeciyi görür görmez;
    -midye midye midye isterim isterim...
    tutturdu ama öyle böyle değil.
    dedim lanet olsun in ulan aşağı.
    gittik midyecinin yanına çömmüş oturuyor çimlerin üzerinde;
    -selamun aleyküm usta.
    öyle bir ayağa kalktı ki hacı hemen sikecek sandım.
    elini uzattı tokalaşmak için!
    e tabi garipsiyor insan; başka bir midyecinin bu şekilde davranmadığını görünce.
    Neyse hacı tokalaştık artık ayıp olmasın diye.
    Ve akabinde bizi çimlerde çömmeye davet etti;
    Hani vardır ya vallaha bırakmam, ölümü gör , daha erken gidemezsin muhabbetleri kısmen o hengamenin içerisinde bulduk kendimizi. Sanki 40 yıllık dosttuk ibneyle. Tabi o sırada erkek zannediyoruz arkadaşı.
    Oturduk. ibne bir taraftan midye açıyor ve bir yandanda muhabbet etmeye çalışıyordu bizle;
    -ee gençler ne yapar ne edersiniz?
    -ne işiniz var buralarda?
    -fener cimboma nasıl koydu ama.

    evet zararsız bir şekilde muhabbet ilerliyordu. Buraya kadar allah'ı var erkek gibi rol yaptı hakkını vermek lazım. Ama muhabbeti öyle bir yere getirdi ki;
    -buralarda gelip yiyişiyorlar.
    +burada?
    -evet . gece olduğu zaman ağaçların arkasından sesler gelir hep burada!
    genelde erkek erkeğe gelirler.
    +abi sen buralardasın galiba hep.
    -geliriz ya arada bir!

    bu cümleden sonra bana öyle bir şirret baktı ki hacı aha ilk tırsıştı bu.
    Ne oluyor aq dedim içimden, aynı hisleri paylaştığımız ve onun yüzünden burada olduğumuz arkadaşım olacak midyeseverle bir anda göz göze geldik.
    Evet bildiğin göt korkusuydu bu tam olarak.
    -abi borcumuz ne? gitmemiz gerekiyorda.
    +ne gitmesi gençler oturun yahu biraz daha sohbet edelim.
    Biz ayağa kalkınca o da kalktı.
    Arkadaşıma elini uzattı tokalaştılar, onu öpmeye çalışmadı!
    Bu cümleyi neden kurduğumu tahmin etmişsinizdir.
    Evet bana da elini uzattı ve elimi çekmeme fırsat vermeden yanağımdan sağlı sollu öptü ki kaçmama fırsat vermeden bide sağlı sollu sarıldı.
    Abartmadan yazıyorum aynen bu şekildi.
    Ve nihayet bıraktı.
    Ve arkamızdan şu cümleyi kurdu;
    -Gençler ben buralarda olurum bu saatlerde beklerim yine.
    Hacı bende nasıl bir göt korkusu olduysa artık, motor sürmesini bilmeyen arkadaşıma atmışım anahtarları hadi çabuk gidelim diye.
    Motor şaha kalktığında fark ettim nasıl bir hata yaptığımı.
    Tabi o sırada çimlere girmiştik. Allah'tan Diğer taraftaki denizi görmüş bizimki de çimlere kırmış. Bu çocuğun da bu huyunu seviyorum; kırıyor!
    Bir yandan motorun sızısı bir yandan arkada titreyen bir göt.
    Yazık lan bana.

    O günden sonra bir daha midye yemedim.
    yiyemedim.
    Ha bu arada ibnenin ismini merak eden olursa; deniz'di.
    izmir'de midyeci ve adı deniz'se ;
    Kaçsana oğlum ne bakıyon.*

    edit; imlâ
    5 ...
  51. celal tolga güngör

    1.
  52. genç bir şair.
    toz konduramadığım-kirden görünmüyorsun adlı bir şiir kitabı mevcut.
    kitaptaki bazı şiirler, şarkı olmuş durumda.
    güllü nün seslendirdiği hainler günü adlı şarkı bunlardan biri.
    kendisini şehirler arası otobüs yolculuğunda tanıdım;
    hoş bir tebessüm bıraktı bende, sohbeti güzeldi.
    kitabın önsözünü bedirhan gökçe yazmıştı ve hemen sordum;
    anlattı kendisini.
    velhasıl, şiirseven arkadaşlara önerebileceğim bir yazar.

    edit;imla
    0 ...
  53. yeni bir dil keşfetmek

    1.
  54. aynı yerdeki farklı grupların aynı anda konuşmasıyla yeni bir dil keşfedilebilir.

    yer; otobüs.
    saat; otobüsün tıklım tıklım olduğu vakit.
    keşifçi; 3 grubun ortasında s.k gibi kalan insan.*
    1.gruptan bir eleman;
    vay be kızı kaçırdık iyimi, demek o hıyarla çıkmaya başlamış yazık lan kıza.

    2.gruptan bir eleman;
    senin araba fıs lan, bende bir şey zannettim, sat oğlum onu hödü markasını al.

    3.gruptan bir hayvan;
    eve gidince ne yicez diyorum ses vermiyorsun, bol acılı menemen iyi gider ne diyon?

    şimdi bunların aynı anda konuştuklarını düşünün;

    vaysenineve bekızaragidi kaçıfısne iyimilandiyor demekbenum oşeysesver hıyarzannettimyor
    çıkmasatbolacı yaoğlummenemeniyi başlaonuhödügider yazıkmarkasınıne kızaaldiyon.

    al sana cirlop gibi yeni bir dil. tabi şimdi sadece sözcükleri var elimizde.
    ne anlama geldikleri ileride keşfedilecektir.
    bu arada hazine şifresi gibi lan !
    0 ...
  55. annenin bilgisayar öğrenme evreleri

    1.
  56. anne ile bilgisayar arasında oluşan göz teması ile annenin bilgisayara kanının kaynaması sonucunda onu öğrenmeye karar verdiği zaman geçirdiği evrelerdir.

    genel olarak anne denilince akla hemen; sevgi, şefkat, çocuğunu bağrına basmış andaki kare, dokuz ay, vb... aklımıza gelir.
    hiç birinizin gelirmi aklına; bilgisayar ?
    benim geliyor işte, anne deyince bilgisayar aklıma geliyor dostlar.
    benim annem normal bir anne değil, bildiğin fırlama annelerden.

    her şey bir yaz günü personel computer adı verilen ama annemin ısrarla "pece" dediği o lanet aletin alınmasıyla başladı.
    o zamanlar annem vakit geçirici teknoloji bazında televizyonun varlığını damarlarına kadar hissediyordu;

    -kaç lan önümden dizi bitecek ya.
    +anne tamam ya, ben bilgisayara gidiyorum.

    bu tarz önümden çekil muhabbetlerine şahittim bir zamanlar. ama şimdi önümden çekil diyen biri yok, o cümle bana haz veriyormuşda haberim yok.
    "önümden çekil" demeyen anne yoksa ortalıkta bilin ki "pece" dedir kendisi.

    neyse duygusallaşmadan evrelere geçsem iyi olacak;

    anne ilk başlarda siz "pece" de iken çay getirir, su götürür, tatlı getirir, börek götürür ve o esnada keser dibine kadar ne yapıyor bu eşşoğlu diye.

    anne yavaş yavaş ileride aşık olacağı "pece" sine daha çok yaklaşmaya başlar ve sizin yanınıza bir tabure çekerek;
    -hadi dayınları aç bi konuşalım.
    -bu ne işe yarıyor?
    -aa okey mi oynuyorsun?
    -bu konuştuğun kim?
    .....

    gibi sorular sorarak bilgisayar bilgisini ve meraklı bakışlarını tatmin eder.
    her seferinde " anne hadi canım bi git sonra gelirsin " gibi cümlelerle anneyi uzaklaştırma çabaları vardır çocuğun.

    bir sonraki evresinde anne oturmaya başlamıştır "pece" nin başına.
    ve sürekli sizi yanında ister o dönemde;
    -msn al bana.
    -okeye nasıl giriliyor?
    -bizim fatma bir radyoya girmiş, yazdım ismini orayı ayarla bana.
    ....

    bu arada klavyesinide yavaştan geliştiriyordur anne. ileride yapacağı hacklemeler de işine yarayacaktı nitekim.

    anne artık bilgisayarı iyice çözer. küçük bir kızdan kendi ayakları üstünde duran genç kız misali evre atlar ve artık size ihtiyacı yoktur bu saatten sonra.
    "pece" ye bir ortak çıkmıştır artık.

    -annecim kalkarmısın biraz arkadaşımla görüşmem lazım.
    +tamam dur bu el bitsin söz.

    -oğlum biraz kalksana artık, radyoya girmem lazım.
    +anne huzur ver biraz yaa.

    bu dönemde anlarsınız ki anneniz teknolojik anne olmuş. arkadaşlarınızın annelerini göz önüne getirdiğinizde, bilgisayar dahisi bir anneniz olduğunu farkedersiniz.

    ve son evre; anne ile pece nin büyük aşkına sahnelik yapar.
    bağımlısı olmuştur anne ve herşeyini öğrenmiştir "pece" nin.

    -anne masaüstünde bir sürü şarkı var nerden geldi?
    +haa onlarmı? youtube dan indirdim ya.

    anne işte dostlar, belkide böyle daha tatlılar.
    iyiki varsın bitanem, yoksa bunca şeyi nasıl yazardım ben?
    3 ...
  57. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük