Tanım: türk oyun yapımcıları tarafından geliştirilen bir mobil uygulama.
Değerli arkadaşlar merhaba,
Tam 9 aydır üzerinde çalışmış olduğumuz birebir Ankara haritalı şehiriçi otobüs simülasyon oyunumuz "City Bus Simulator: Ankara" Google Play Store'da bugün itibariyle yerini aldı. Yerli oyun ve uygulama üreticilerimizin azınlıkta olduğu ve desteklerinize ihtiyaç duyduğu bu dönemde; bizler de bu pastaya bir malzeme ekleyebileceğimizi, herhangi bir yabancı kökenli geliştirici kadar hayalgücümüz ve becerimiz olabileceğini bu oyunda yansıtmaya çalıştık. Hem güzel Ankara'mız detayları ve önemli yapılarıyla oyunumuzun içerisinde yer aldı, hem de dile getirdiğimiz gibi "bu pastada biz de varız!" demiş olduk bir şekilde.
Yılda milyonlarca lira harcayarak kendi reklamını yaptırabilen, kitlesel oyuncu havuzuna çok rahat ulaşabilen büyük oyun firmaları ile maalesef ki yarışma şansımız pek olasılık dahilinde değil. Ne böylesine büyük PR çalışmaları yapabilecek bir ekibimiz, ne de bu reklamların maliyetini üstlenebilecek bir maddi gücümüz maalesef ki yok.
Sağlayabileceğiniz ufak bir destek, oyunumuzu önerebileceğiniz her bir birey, belki de geçer not alabilmemizin en önemli anahtarı olacak.
Lütfen oyunumuzu deneyimleyin, olumlu-olumsuz tüm yorumlarınız bizim için çok ama çok önemli.
Destekleriniz ve anlayışınız için şimdiden sonsuz şükranlarımızı sunarız.
Edit: değerli arkadaşlar sürüm problemimiz ilk güncelleme ile giderilecektir. Oyun beta aşamasında olduğundan eksikliklerimiz var, ama hepsi giderilecek. Değerlendirmeleriniz için çok çok teşekkür ederiz.
"Geceleri uyuyamıyorum." Şikayeti ile bir adam psikoloğa başvurur. Psikoloğa derdini anlatmaya başlar:
"Geceleri uyuyamıyorum, yatağa yattığımda yatağın altında biri varmış gibi hissediyorum. Bu yüzden bazı geceler yatağın altında yatıyorum. Bu sefer de üstte birisi varmış gibi hissediyorum. Aklımı kaçırmak üzereyim."
Psikolog adama 6 ay boyunca haftada iki kez kontrole gelmesini ve bu kontrollerin seans başına 200 lira, tamamen bittiğinde ise toplamda 9600 liranın cebinden çıkacak olduğunu iletir. Adam rakamı beğenmez, çıkar psikoloğun yanından. Gidiş o gidiş.
1 ay sonra psikolog adamı yolda yürürken görür ve sorar: "ne oldu probleminiz, devam ediyor mu?"
Adam anlatır: "10 TL'ye hallettim. Sizin yanınızdan çıktığımda aşağı sokaktaki bara uğradım. Barmene anlattım durumu. Karyolanın bacaklarını kes dedi. Kestim. O gün, bu gündür rahatım."
Bir sene öncesinde harçlık alıp, ertesi sene harçlık vermek. Garip bir duygu.
Tetikleyen durumlar; aileye yeni bireyler katılması, işi gücü ele almak ve büyümek.
Yaklaşık 6-7 senedir harçlık almıyorum yaş itibari ile 3 senedir de cüzdanı boşaltıyorum bayramlarda. Bu süreç lise ikiden, üçe geçişte var bir de. Önceki sene paçaları tam olan pantolonun 3 ay sonra neredeyse dize gelmesini de anlamlandıramamıştım.
Konya'da üniversite okuduğum zamanlarda okul reisi denilen Ziya isimli bi dallamadan duyduğum cümle. Kız arkadaşım ile yolda yürürken arkamdan seslenip, kenara çekip bu cümleyi kurmuştu.
Ne bol gönlü varsa kodumunun?
Ben de hiçbir cevap vermeden gülümsemiştim, iyice ayar olmuşlardı.
Aradan zaman geçti.
Kantinde bunlar teşkilat masası kuruyorlardı Türk bayraklı falan, ben de çaprazlarındaki masada inatlarına 4 kız ile oturup, kızların fallarına bakıyordum. Bana bakışlarındaki nefreti görmeniz lazımdı. Bu sefer başka biri geldi yanıma, ama epey iri yarı bir herif. Yalanım varsa çarpılayım ki "ben yıkım ekibi personeliyim, böyle devam edersen işimi yaparım." Dedi. Yine gülümsedim, bu sefer milletin içinde yakamı tuttu. "Anlamadın galiba?" Dedi. "Yoo anladım, yıkım ekibi şeysiymişsin." Dedim. iyice çıldırdı bunlar. "Bırak iti, ne hali varsa görsün." Dedi reis olan.
Son dönem:
Bana o kadar saldıran, 2 yıl boyunca ayar olan herif bizim öğrenci evinde renkli boxerla geziyor ve sesleniyordu:
star tv'nin logosunun mavi olduğu zamanlardan bahsediyorum.
süheyl ve behzat uygur'lu şahane pazar'ı ertesi gün okula gitmeden önce, duşa girdikten sonra televizyonda görmekten ya da sokakta burnun sızlaya sızlaya meybuz yemekten elbette.
bahsettiğim şeyler çok uzak değil aslında.
pazar sabahı baba kumandayı almadan önce tsubasa'yı izlemek.
fox kids. power rangers. casper.
anlatabiliyor muyum?
- daha açık ol.
beden eğitimi dersinde sağ baştan sayı sondan ikinci bitiriyordum ben.
şimdi aynı sınıf arkadaşlarım ile yanyana geldiğimde, sağ baştan say desek; ben başlarım saymaya. "1"
ama öyle gururla değil, acı ile.
sizlerin olabilir belki,
ama büyümek benim seçimim değildi.
benim için güzel zamanların büyük bir bölümü çocukluğuma ait.
Özellikle şehir dışında üniversite okuyorsanız, çevre illerden gelen arkadaşları bilgilendirme cümlesi olarak kullanılabilir.
Konya'da üniversite okuduğum zamanlarda, ev ahalisi Ankara oyun havası açar ve ısrarla oynamamı beklerlerdi.
Adamların Ankaralılara bakış açısı çok farklı. Bizi Doğuştan köçek gibi düşünüyorlar. Ayrıca k harfini g olarak kullanmadığımdan ötürü mason olma ihtimalimi değerlendiriyorlardı.
Bilmeniz gereken şu ki gerçek Ankara bu değil.
En azından Çankaya ilçesini, diğer ilçelerden özellikle ayırmak gerekiyor.
Kız benden nefret ediyor. Sebebi de akşam dışarı çıktığımda, bizim çocuğu da götürmemmiş.
Esasında bunu konuşabilirdik. Ama sen zeytin dalını kırar, gönderilen Barış elçisini kazığa oturtursan bu iş olmaz. Bu yaşıma geldim, kendime kadın düşman da edinmedim demem.
Bizim eşek de adam değil. Hadi ben çağırıyorum, alışkanlık işte. Sen niye yok demiyorsun be oğlum? Benim yanımda "amaaan nolcak sanki" derken, kızın yanında hanımcılık oynuyorsun.
ilk insanlardan, andallardan * beri her türlü toplumdan dışlanmış insan modelidir.
sevgilisi olmasına rağmen, yüksek sadakat'ın kafile klibindeki cemil demirbakan gibi nedensiz yere bir sağa koşuşturur, bir sola. nerede ilgi, gönlü hemen oraya kayar. ilişkiyi adabı ile yürütecek cesareti yoktur.
aldatmak onun için olağandışı bir durum değildir.
çevrenizde böyle bir tip var ise, uzak durun.
sevgilisine sadık olmayan birey;, ne ailesine, ne de dostlarına ilgili konu üzerinden güven veremez.
seyhun ve ceyhun nehirleri arasında bulunan bölge tarihi ipek yolu üzerindedir.. türk beylikleri, bu bölgedeki, buhara, semerkant, talkan, baykent gibi şehirlerde yerleşmiş yaşıyorlar, deri imal ediyor ve pamukdan kağıt üreterek bunları satıyor ve iyi de para kazanıyorlardı.. bu üretimlerinin yanı sıra altın madenleri çalıştırıyorlardı..özellikle adı zengin şehir manasına gelen, semerkant’ın zenginliğinin o devirde dillere destan olduğu söylenir. bu zenginlik öteden beri talancı arapların iştahını kabartıyorduysa da, türklerden çekiniyorlar ve araya sınır olarak koydukları ceyhun nehrini geçmeye pek cesaret edemiyorlardı.. çünkü daha önce halife osman zamanında, muhammed bin cerir komutasındaki araplar islam’ı yayma bahanesiyle oraları talan etmek için 2700 kişilik bir ordu ile fergane’ye kadar girdiyse de türkler tarafından yok edilmişlerdi.. ancak daha sonraları muaviye tarafından, ceyhun nehrinin altında kalan horasan’ın tamamıyla işgal edilmesi ile o bölgede ilk araplaştırma ve islamlaştırma girişimleri başlamış oldu..
horasan’ın kendileri tarafından tamamen işgal edilmesinden cesaret alan araplar, muaviye’nin ilk horasan valisi olan, ubeydullah bin ziyad 673 yılında bu sefer ilkinden çok daha kalabalık 24.000 kişilik bir ordu ile ceyhun nehrini geçerek kibac hatun yönetimindeki buhara’yı kuşatır. kibac hatun diğer türk beyliklerinden yardım isterse de bu yardım kendisine gelmez ve araplar verdikleri kayıplardan dolayı buhara’yı işgal edemezlerse de tam anlamıyla talan ederler.. daha sonra, muaviye’nin ikinci horasan valisi, halife osman’ın oğlu said’de buhara’ya saldırmaya hazırlanır. kendisine diğer türk beyliklerinden yardım gelmeyeceğini anlayan kibac hatun, said’le anlaşma yapmak zorunda kalır. bu anlaşmaya göre, kibac hatun, said’e diğer türk beyliklerine yapacağı saldırılarda önüne çıkmayacağına dair güvence ve bu güvencenin teminatı olarak da buhara’daki türk asilzadelerinden rehinler verir. ( bu sayı kimi tarihçilere göre 50 kimine göre de 80’ dir. ) bu anlaşmanın verdiği rahatlıkla said, zenginliğini öteden beri duyduğu semerkant’a saldırır.. semerkant’ı baştan aşağı talan eder ve topladığı binlerce türk gencini, köle pazarlarında satmak için horasan’a getirir.. said daha sonra kibac hatun’dan aldığı 80 kadar rehine tarafından bir punduna getirilmiş ve hançerlenerek öldürülmüştü....( said’i öldürdükten sonra dağa kaçmayı başaran rehinlerin orada açlıktan öldüğü söylenir ) said’den sonra, horasan valisi salim bin ziyad olur. horasan’da muaviye’nin oğlu yezid’e bağlıdır.. ziyad’da ayni şekilde 680 yılında türkleri islamlaştırmak ve şehirlerini talan etmek için saldırır fakat püskürtülerek geri çekilirler.. bu sefer, kendi orduları türkler tarafından talan edilerek silahları alınır.. daha sonra araplar daha güçlü bir orduyla tekrar saldırır ve türkleri gene talan ederler. bu talandan her arap 2400 dirhem alır.. ( bir kölenin satış fiyatı 300 ile 500 dirhem arasında olduğu düşünülürse, bu durumda aldıkları ganimet adam başına 7 veya 8 köleye eş değerdedir..)
islam’da ilk asimilasyon 685 yılında abdülmelik ile başlar.. abdülmelik, etrafını islamlaştırmaya adı islam tarihine kan dökücü zalim olan haccac’ı kendisine yardımcı seçerek başlar. abdülmelik önce civar halkların dillerini arapçalaştırdı.. haraç karşılığı önceden bazı hakları kabul edilmiş olan gayri müslimlerin bütün haklarını geri aldı.. bu arada haccac’ı irak genel valiliğine atadı.. haccac’ın irak’a genel vali atanmasından sonra türklerin kaderinde ilk köklü değişikler başlamış oldu.. haccac ilk olarak ubeydullah ibni ebi bekri’yi sicistan’a, muhalleb ibni ebi sufra’yi da horasan’a vali yapar.. o tarihte, sicistan’ın türk hükümdarı rutbil’dir ve araplara vergi vermektedir.. haccac, bununla yetinmez ve ubeydullah’ı rutbil’in üzerine göndererek ondan tam olarak teslim olmasını ister.. rutbil önce bu teklifi kabul etmek istemez.. bunun üzerine ubeydullah rutbil’in üzerine yürür. rutbil 18 fersah geriye çekilerek ubeydullah ve ordusunu kuşatma altına alır. ubeydullah, rutbil’den kurtulmak için 700.000 dirhem teklif ederse de rutbil kabul etmeyerek arap ordusunu büyük bir bozguna uğratır. buna çok kızan haccac 40.000 kişilik büyük bir ordu toparlayarak, abdurrahman ibn esas komutasında rutbil’in üzerine gönderir.. rutbil’i yenemiyeceğini anlayan esas, bu sefer onunla anlaşır. bu olay karşısında çılgına dönen haccac, esas’ı yakalatmak üzere bir birlik gönderirse de, esas’ın ordusu bu birliği yenilgiye uğratır ve geri kalanları da basra’ya kadar sürer. ancak burada yenilen esas’ın ordusu dağılır ve esas rutbil’e sığınır.. bunun üzerine haccac, esas’ı kendisine vermesi için rutbil’i tehdit eder.. vermediği taktirde çok büyük bir ordu ile üzerine yürüyeceğini ve bütün türk şehirlerini harap edeceğini, verirse de kendisinden 7 sene hiç vergi almayacağını söyler.. türk şehirlerinin tekrar bir savaşa girmesini istemeyen rutbil, 7 sene haraçtan muaf tutulacağını da düşünerek haccac’ın bu teklifini kabul eder ve esas ve yakınlarını haccac’a teslim eder.. ancak, rutbil haccac’a güvenmekle hata yaptığını daha sonra anlayacaktır.. haccac rutbil’den esas’ı teslim aldıktan sonra derhal yeni bir ordu düzenleyerek 699 yılında muhelleb bin ebi sufyan komutasında türk şehirlerinin üzerine gönderir.. hocente, kes, sogd ve nesef’i ele geçirirsede türkler direnirler.. horasan valiliğine muhelleb’in oğlu yezid gelir.. yezid ibni muhelleb’de türk şehirlerini talan eder.yezid’in savaşçıları, harzem’den ele geçirdiği türkleri boyunlarına damga vurarak köle pazarlarında satarlar.. bu tarihlerde, araplar türklerin yurtlarını devamlı olarak istila edip şehirlerini talan ettilersede kalıcı bir üstünlük sağlayamamışlar, elde ettikleri yerleri sonunda tekrar türlere geri vermek zorunda kalmışlardı..
705 yılında abdülmelik öldüğünde yerine oğlu velid geçer. ve türk tarihini önemli şekilde etkileyecek olay, kuteybe ibni müslim’in horasan’a vali atanması olur. bu zamana kadar kalıcı bir başarı elde edemeyen araplar onun zamanında türk yurtlarında kalıcı başarılar elde etmişlerdir.
türklerin gerçek anlamda kılıç zoru ile müslümanlaştırılmaya başlamaları kuteybe zamanında olmuştur. vali olduğu andan itibaren, türk beyliklerinin toptan işgal edilerek islamlaştırılması için çok güçlü bir ordu kurmaya başlar. merv’de askerleri toplayarak,
" allah kendi dininin aziz olmasi için size bu toprakları helal kıldı " der. kuteybe ilk olarak baykent’i kuşatır. diğer beyliklerden türk savaşçılar baykent’in savunmasına yardıma gelirler. iki ay süren bir savaş olur. kuteybe tam bir zafer kazanamazsa da, türkleri haraca bağlayan bir anlaşma yapmaya zorlar. şehir yıkımdan kurtulur ama, şehre giren araplar anlaşmaya rağmen şehrin bir kısmını yağmalarlar ve şehirden ayrılırlarken arkalarında bir de askeri garnizon bırakırlar. başlarına gelecekleri anlayan türkler ayaklanmaya başlarlar ve kendi aralarında silahlanarak karşı bir mücahit birliği kurarlar, baykent’de karışıklıklar başlar. bunun üzerine kuteybe baykent’e tekrar gelerek ne kadar silahlanan türk varsa hepsini öldürtür. kadınları ve çocukları esir alır ve şehri tekrar baştan aşağı yağmalar..
taberi’nin anlatımlarına göre, kuteybe’nin aldığı ganimetlerin haddi hesabı yoktur. taberi, bütün horasan’ı işgal ettiklerinde dahi bu kadar ganimet toplayamadıklarını söyler.
şehrin yağmasından sonra, daha önce horasan’da merv’e getirilmiş olan arap aileleri, merv’den getirilerek baykent’e yerleştirilir. muhafız birlikleri oluşturulur. valilik den vergi tahsildarlığına kadar bütün denetim organları araplar’dan oluşturulur. türklerin budist ve zerdüşt inançlarını simgeleyen bütün heykeller toplatılır, taş olanlar kırılır, altın olanlar eritilerek ganimet olarak araplar tarafından alınır. bunlar, enfal suresinde yazdığı gibi, sanki araplara allah’ın verdiği ganimetlerdir. daha sonra esir edilen kadın ve çocuklar kocalarına ve babalarına geri satılır. müslümanlar, baykentli türklerin neleri var neleri yoksa almışlar, şehrin onarımı da gene türklere kalmıştır. bundan sonra sıra gelir buhara’nın tamamen işgal edilip müslümanlaştırılmasına..
kuteybe merv’de büyük bir hazırlık yapar.. bu arada vardana ve buhara beylikleri arasında çatışmalar vardır.. müslümanlara karşı mücadele etmek için bu çatışmalar derhal durdurulur ve vardan hudat, kuteybe’ye karşı türklerin başına geçer.. kuteybe önce, numiskent ve ramitan’a saldırır ve buraları kolayca istila eder.. demirkapı önlerinde vardan’la çarpışırlar.. vardan savaşı kaybeder ve buhara’ya doğru çekilir.. ancak kuteybe’de, savaştan yorgun düştüğü için buhara’yı alamadan merv’e geri döner.. haccac bunu başarısızlık olarak kabul eder ve, buhara’yı mutlaka almasi için kuteybe’ye emir verir..kuteybe büyük bir hazırlık yaparak bir sene sonra tekrar buhara’yı kuşatır.. türkler direnir ve kuteybe başarılı olamaz, ordusu dağılmaya başlar.. bunun üzerine kuteybe her bir türk başı için askerlerine 100 dirhem vaad eder.. para hırsı ile gayrete gelen araplar, şehri istila ederler..bütün direnen türkler kılıçtan geçirilerek tam bir katliam yapılır, araplar türk kadınlarına tecavüz ederler, beğendikleri kadınları ya cariye olarak kullanmak yada köle pazarında satmak üzere alıkoyarlar.. erkeklerden de binlerce kişiyi köle olarak satmak üzere beraberlerinde götürürler.. araplardan oluşan yeni bir idari kurumlaşma yapılır.. diğer beyliklerden tepkiler gelmeye başlayınca da, buhara melikesi hatun’un oğlu tuğ sad kukla hükümdar yapılır.. tuğ sad tarihe hain bir işbirlikçi olarak geçer.. daha sonrada müslüman olarak oğluna da, efendisi kuteybe’nin ismini vererek bağlılığını kanıtlar.. etkili bir kolonizasyon yapmak isteyen kuteybe bunun için öncelikle yerli halkı islamlaştırmaya başlar.. buhara halkı önceleri müslüman olmuş gibi görünseler de bu dini kabul etmek istemezler..kuteybe türklerin aslında müslüman olmadıklarını, evlerinde islami kuralları tatbik etmediklerini anlar ve yeni bir yöntem geliştirir..bu yönteme göre türkler evlerini araplarla paylaşmak zorunda bırakılırlar ve bu şekilde bire bir kontrol altına alınırlar.. islami kurallara uymayanlar ise ağır cezalara uğratılırlar..
dip not: zorunuza gidiyor, biliyorum.
ama bunları tarih yazıyor, ben uydurmuyorum.
sahi okur yazar olsanız, sadece entrikalardan bile yola çıkarak konuyu çözümleyebilirsiniz.
ama nerdee?
kadın resmen kahroluyor herif evleniyor diye.
iyi bir bok olsa gam yemeyeceğim. evin içerisinde sürekli kavga eden, huzursuzluk çıkartan bir tip. hem kızla da 7 senedir konuşuyor, artık siktirolup gitme zamanı geldi.
ama kadının yavrusu işte. dün eşyalarını yavaş yavaş taşımaya başladı.
annem gizli gizli ağlıyor mutfakta, balkonda, dışarıda.
yakalıyorum.
dün gittim yanına "üzülme, onun güncellenmiş sürümü hala evde." dedim.
güldü, ama yalandan.
yeri çok belli olacak deyip 10 dakika sonra yine ağlamaya başladı.
"anne olsan anlardın." dedi.
Sevgili dostlar, kızı düşürmek için ona yılan gibi yanaşıp hislerini fark ettirmeden (kendince) götüm götüm yaklaşan kişilere biz Meriç diyoruz. Genelde kadınların hassas olduğu duygusal açık kısmından konuya giriş yaparlar. Halk adında buna yetim sikme taktiği denir.
Sözlükteki meriçlerin genel özellikleri:
- kızları açık oylamak.
- favlamak.
- kız olduğuna eminse, duygusal bir entrysi üzerinden destek olmaya çalışmak.
- kızların nickaltındaki kavgalara müdahil olup, iki kişiden birini kazanmak adına, bir diğerine saldırmak.
Sözlük içindeki Klişe Meriç cümleleri:
- asla üzme kendini anlıyor musun? Yapma bunu kendine!
- sana dokunan karşısında beni bulur!
- bu kız size ne yaptı da böylesiniz ya?
- ben de çok kızgınım barkın'a, gerçekten.
- seni gerçekten hak etmiyormuş. Daha iyilerine layıksın.
Bir ara Kahve içseks?
Çomar olduğumuz için kovaları doldurduk balkona içine Göktaşı dolar diye. Yağmur falan yok oğlum. deminden beri bakıyorum, kum bile girmemiş içine. bizi mi yiyorsunuz?
Murat yayınlarının sahibi. Adamın soyadının baskı olması ironik bir kader oyunu zannımca. Ayrıca KPSS seti çok başarısız. Soru tipleri çok zıt çıktı bu sene.
Kuaföre gittiğinde rezil olmamak için, "Allah'ın belası mahalle kuaförü bu hale getirdi" der. Açıklayamaz yüreğini Söken bir erkeğin yüzünden bu hale kendi elleri ile getirdiğini.
Uygulandığı takdirde tarihe yeni bir öykü eklenebilir.
Yok mu şöyle güzel bir sözlük kızı ki, sözlükteki abazanları adeta abazatoner misali etrafına toplasın, bir zirve oluştursun mesela.
Desin ki "Ortaköy açıklarında buluşacağız beyler"
Bizim abazanlar kara sinek gibi ellerini sıvazlaya sıvazlaya içlerinden geçirsinler şişko Nuri gibi "ohh yea fıstık benim olucak." Diye.
Tam o esnada popüler kızımız "bişi deniycem ehi." Diye büyülenmiş bakışlar altında bizim namusuzları Marmara denizine sürükleyecek. Patır patır bizim sapkınlar denize girip boğulacak ve sözlük abazanlardan kurtulmuş olacak.
Bakarsın ben de boğulurum, ama sözlük için değer. *
Varsa böyle bir kurtarıcı yıllar boyunca Şükran ve minnetle yad edilecektir.