dünyanın en güzel ayranı.
balıkesir'de üretilir, satılır. içmeyeli 10 yıl geçmesine rağmen tadı hala aklımda olan muhteşem sıvı!
bir ayran ne kadar güzel olabilir sorusunun cevabı!
cam şişede satılırdı.
folyomsu, ortasından bastırılarak kolayca açılan bir kapağı vardı.
of of simitin en güzel arkadaşıydı...
"sigara yakmazsan otobus gelmez" gibi bilimsel olarak değilse de sezgisel olarak kesinliği kanıtlanmış önerme.
yağmurun yağma ihtimalinin sinyallerini veren bir havada, yağmasın istiyorsanız yanınıza şemsiye alın!
bir anlatım bozukluğu örneği.
parayla satmak tümden yanlış bir kullanımdır ve fakat gelin görün ki bu iki kelime bir deyim olacak denli çok kullanılır orada burada.
bir suistimali önlemektir amaç evet ama güzel türkçemizi de suistimal etmeseydik ya...
özellikle 60 yaş üstünün fırsat buldukça kullandığı, benimsediği söz öbeği.
nerde akıllarına yatmayan bir şey görseler annenizi babanızı sorarlar.
bildiğimiz ayardır, ta kendisidir.
estetize edilmiştir ama.
kazandığı parayı hemen harcadığı söylenegelen çingenelerin yaşam biçimlerini ifade etmek için kullanılan, deyimleşmiş söz gurubu.
(bkz: varsa bayram yoksa ramazan)
uzun vadeli planlar yapmayan, hayatlarını o anki durumları daima o şekil devam edecekmiş gibi sürdüren insanlar için söylenen atasözümüzdür. ay başında aldığı parayla ilk 15 gün krallar gibi yaşayıp, son 15'inde sürünen insanlar için söylenebilir mesela.
ayağını yorganına göre uzatan insanların tam tersi grubu temsil ederler.
o tiplere kıyasla çok daha renkli, eğlenceli, kaygısız, hayat dolu insanlardır bunlar. toplumda çok tasvip edilmezler.
kimi yörelerde kullanılagelen çingene felsefesi deyimi de bu atasözüyle aynı anlamı ifade eder.
little boxes on the hillside, little boxes made of tickytacky
little boxes on the hillside, little boxes all the same
there's a green one and a pink one and a blue one and a yellow one
and they're all made out of ticky tacky and they all look just the same.
and the people in the houses all went to the university
where they were put in boxes and they came out all the same,
and there's doctors and there's lawyers, and business executives
and they're all made out of ticky tacky and they all look just the same.
and they all play on the golf course and drink their martinis dry,
and they all have pretty children and the children go to school
and the children go to summer camp and then to the university
where they are put in boxes and they come out all the same.
and the boys go into business and marry and raise a family
in boxes made of ticky tacky and they all look just the same.
angels in america'dan tandiğımız oyuncularla (:mary louise parker:justin kirk) şenlenmiş, küçük bir yerleşim bölgesinde yaşayan, kocasını kaybetmiş, iki çocuğuyla beraber geçimini esrar satarak kazanan bir kadının inanılmaz eğlenceli dizisi.
her bölüm little boxes isimli şarkı ile başlar. ikinci sezonun her bölümünde bu şarkı başka kişilerce söylenmiştir.
çerez gibidir, iki sezonun bütün bölümleri bir gecede izlenir, üstüne "daha yok mu?" diye sordurtur bile!
aslen horasanlı, 13. yy'da yaşamış, ahilik mezhebinin kurucusu bilge kişi.
yetiştirdiği öğrenciler, gittikleri her yere ahilik ilkelerini götürüp, onun doğrultusunda esnafı bir çatı altında toplamış, halkı dönemin moğol tehlikesine karşı bilinçlendirmiştir.
işgalcilere karşı devletin askeri gücünün yetersiz kaldığı yerlerde esnafı örgütleyip savaşa katmıştır. dolayısıyla düşman tarafından yok edilmesi gereken adam olarak belirlenmiştir ve kırşehir'de şehit edilmiştir.
edebiyat, sinema ve düşünce yazıları ve şiirleri çeşitli dergilerde yayınlanmakta olan, görüldüğü anda ne kadar güzel bir insan olduğunu hemen hisettiren, güleryüzlü, samimi, dost insan.