açılalı henüz 2-3 gün olduğunu tahmin ediyorum fakat sözlük script'ini gayet başarılı buldum. sloganları ve ege üniversitesi'ndeki potansiyeli değerlendirecek "sonunda" dedirten bir platform olarak görünüyor. tek eksikleri yazar gibi duruyor şimdilik.
futbolda her golün yeri önemli olsa da bu goller unutulmayan gollerdir gerçekten de. hele bir de milli takımımızın veya avrupa kupasında oynayan bir türk takımının golü ise bu daha da önem kazanır.
ama golün kendisinden çok, olduktan sonraki taraftar tepkisi şahsımı daha çok etkileyen şeydir. en basitinden popescu'nun uefa kupası finalindeki o son penaltısı. topun başındayken artan tansiyon ve topun ağlara gitmesiyle patlayan sevinç, gurur ve şaşkınlık... başka bir gol örneği ise 2002 dünya kupasında ilhan mansız'ın attığı altın gol ya da 2008 avrupa kupasında nihat'ın çeklere attığı o müthiş gol. hepsinde spikerin haykırışları, taraftarın coşkusu, deliler gibi birbirine sarılan futbolcuların yorgun ama gururlu halleri insanın gözlerini doldurur bazen.
bunların içinde benim favorim ise hagi'nin 1998 şampiyonlar ligi grup maçında 90+1'de athletic bilbao'ya attığı o muhteşem goldür. o kadar baskının ve stresin arkasından bir anda yükselen tansiyonla ağlara gönderdiği o füzeden sonra spiker sabri ugan'ın "çok bekledik bunu çok bekledik!" deyişi, verilen emeğin ve hak edilen galibiyetin son anda gelişini güzel özetler. bu yüzden bu goller sadece gol olmaktan fazlasıdır aslında.
rock bar'da bir elinde bira bir elinde sigara ile melankolik bir halde 20 yaşının getirdiği inanılmaz hayat tecrübesiyle(!) hayatın anlamsızlığı ve diğer konular hakkında lügat patlatmaktan, "beeeğğğn meselağğğ uçarım meselağğğ" diye dans etmeye çalışmaktan, fon müzikleri eşliğinde sohbet etmekten ve özgürlükten bahsetmekten ibarettir.
götümüzden kıl aldırmayacağız ya, david guetta, martin solveg, usher veya pitbull ile dans etmek bizi olgunluktan uzak gösterir ya, o yüzden bu yola yöneliriz. bu yüzden bahar şenliklerimize dj'ler değil, rock sanatçıları gelir. sömestr açılış partisi veya kapanış partisi nedir bilmeyiz. öğrenci konseyleri rock bar ayarlayacak değiller ya, tekne turu ayarlarlar, biz de seviniriz. bu tarz, gençler arasında bir dayatma halini alır. özgürlük budur çünkü. özgürlük=rock'tır abi.
avrupa'da house veya club müzik eşliğinde alkollü halde dans ede ede dağıtan adamlar senden benden daha özgür güzel kardeşim ben sana söyleyeyim. herkes imrenerek bakıyor oralara ama bu ayrıntıya dikkat çeken yok. kafamızı rahatlatmaktan ziyade gereksiz şeylerle doldurmayı iş bilmişiz çünkü bu gencecik yaşta. bi çay koyayım kendime ben...
kimilerine göre sapıtmadan, kimilerine göre sızmadan, kimilerine göre ise kusmadan çok miktarda alkol alabilme halidir. memleketim sınırları içinde marifettir. rakı içen delüğanlılar olduğumuz için. ama elin gavurunun sikinde değil. bara gitmeden önce kafa yapmak için içiyor adam kafası güzel olana kadar dünyanın parasını harcamayı neden marifet saysın?
kuantum düşünce tekniğinin memleketimizdeki kurucusu ve tek uygulayıcısı olan sayısız kitabın yazarı bilge kişiymiş. Hayatını insanların aydınlanmasına adamış modern mevlana ayaklarında tv programlarında atıp tutuyor kuantum fiziği hakkında. o kadar safsatanın her yanından "inanırsak olur bence" mantalitesi akıyor da bizim milletimiz kuantumlu süsemeleri seviyor.
bu adama yaptığının ne olduğu sorulduğunda "kuantum" kelimesinden başlıyor anlatmaya ve aynen şunu diyor:
"aslında kuantum fiziğinden geliyor bu kuantum. kuantum fiziği 1800lerin başında bulunan elektron mikroskobu ile atom altı dünyanın gözlenebilmesiyle çıkmış ve insanlar ordaki kanunlarla günümüzün newton kanunlarının uymadığını görmüş. hatta bunu bulan 19 yaşındaki bilim adamına hocaları "hadi len ordan" demiş ehe ehe ehe. e adamlar bakmış açıklayamıyorlar bu mekanikleri, doğu ilmine yönelmişler"
ulan bildiğin masal bu. adam 1931 yılında geliştirilip bundan birkaç sene sonra adam gbi kullanıma giren elektron mikroskobunu 1800lerin başında buldurmuş. kuantum fikrini 1900 senesinde ortaya atan max planck'ı, 1800lerin başında 19 yaşında ve elektron mikroskobunu bulan adam yapmış. kuantum fikrinin ilk kanıdı olan ve nobel ödülü getiren albert einstein'ın 1905 yılında yayınlanan fotoelektrik etki üzerine makalesini ise buruşturup atmış. bilim tarihi faciası lan bu bildiğin.
bu arkadaşa modern dünyanın polyannası olmadan önce hakkında salladığı şeyler hakkında az da olsa bigilenmesini öneririm. gülünç oluyor çünkü bu memlekette modern fizik diye bir ders okutuluyor üniversitelerde. max planck'a, niels bohr'a erwin schrödinger'e yazık. kemikleri sızlayacak.
daha düne kadar "gavur izmir'in bilmem ne sanatçısı" olarak nitelendiren kesimin birden bire "memleketin en büyük sanatçılarından" muhabbetine girmesiyle aynı döneme denk gelir. hepimiz aynı bokun lacivertiyiz birbirini suçlamak yersiz.
halihazırda uludağ sözlükte de bolca olan hadisedir. şahsi fikrimce yüzlerce insanın girip okuduğu ve sürekli canlı olan bir ortamda gayet manıklı bir harekettir. yapılan bir duyurunun binlere ulaşmasını kolay yoldan sağlamaktır.
ama bu tür başlıkların sol frame'de kaybolması veya sol frame'i sözlük formatı dışına taşıması da gözüme çarpmıyor değil. demem o ki bu tip başlıklar için sözlükte ayrı bir bölüm veya sekme konulması daha yararlı olabilir. en azından arananın bulunup bulunmadığı konusunda daha çabuk bilgi edinilebilir bu bölümden. açılan başlık sol frame'de yok olmaz ve sol frame de sözlüklerin aşina olduğu konular dahilinde kalır.
bu entry sözlükte vuku bulan bir olayı dile getirmek ve kişisel bir öneri vermek amacıyla yazılmıştır. onun dışında başlıkta konu ettiğim olay, bence, çok yararlı bir olaydır.
bunsuz yapamaz oldum ben. geçen canım çekti gene fellik fellik arıyorum sokaklarda, bir tane satan yer bulamadım. yahu delirecektim neredeyse. sonra bakkal amcanın biri "zıkkım mı ne zıkkımı zıkkım ne arar la bakkalda" dedi ben de çıktım o mekandan ama nasıl istiyor canım anlatamam.
sonra yürüdüm yürüdüm işte bi tane hatun ileride dedi ki "ayy güzelim sen ne tatlı şeysin öyle yaaaaa". sonra ben de onu evime çağırarak "bir şeyler içer miyiz??" diye.... dur lan o başka hikayeydi.
en sonunda ebesinin nikahında buldum bundan. nasıl aldım hemen anlatamam size*. 3 paket aldım aynı anda yedim. yiyebiliyorum yani.
aynı anda 3 tanesini yiyebildiğim şeydir.
yedim ya 3 tanesini beni benden aldı o sırada. almış götürmüş godoş haberim yok. sabaha uyandım üstümde donum yoktu.
başlıkları alt alta okumaya alternatif olsun bu. daha çok beyin çalıştırıyor böyle herkesin yakalayamadığını falan yakalarsınız of süper olur. sol frame'den alamazsınız gözünüzü. örnek vereyim sallamasyonundan:
oku bakayım aşağıdan yukarı.
"anaa süper oldu layyyn yakaladım"!! falan dersiniz beyninizin kıvrım kıvrım olduğunu kanıtlarsınız cümle aleme.
bunu daha da geliştime amacım var. mesela ikinci, üçüncü harflerden akrostiş de yaptırıcam. olmadı diagonal okutucam başlıkları. bekleyin lan az kaldı.
geniş çerçeveden düşünmeyerek yapılan ampullüklerin başında gelir efendim. şimdi adam kurtlar vadisi karşıtı mesela. diziyi eleştirirken diyor ki:
"adamlar vuruluyo vuruluo ölmüyo, çatışmaya dalıyo bi şey olmuyo ne saçma yaaaa."
ya da wanted filmini izliyor ve sonra:
"o ne lan öyle dönen mermi falan çok saçma bence."
diyor. ulan bu şeyler gerçek olsa, tutarlı olsa izlemeye gider misin? her gün haberlerde izle gerçekleri istiyorsan. bir televizyon bir sinema gerçekte olması güç olanları olduracak ki izlenebilirliği olsun.
tamam bunu geçtim bir de avatar'a övgüler yağdırıp kurtlar vadisi saçma diyenler yok mu iyice tav oluyorum o güruha. ulan adamlar yeni gezegene gidiyo savaş yapıyo uzaylılarla savaşıyo saçma değil, çatışmada vurulmayan adam saçma. yani alkışlıyoruz.
hayatımda gördüğüm en saçma şey. bazı yazarlar yarışa bile giriyor bunun için bir sürü yazarın ilk nick altı entrysi benden olsun diye. gereksiz bi sidik yarışı. adete dönmüş sözlüklerde.
babacım bu yazar benim babamın oğlu mu? hoş gelmiş gelmemiş bana ne? sanki cemaate hacı alıyoruz anasını satayım. ondan sonra dünya kadar yazar gelip sırayla:
1)hoşgelmiş bokumcu nesil yazar.
2)bokumcu nesil yazar. hoşgelmiş.
3)bokumcu hoşgelmiş nesil yazar.
4)bokumcu yazar nesil hoşgelmiş.
5)nesil bokumcu yazar hoşgelmiş.
bu furyadan sonra da
6)hoşgelmiş nesildaş yazar.
7)nesildaşım.
.
.
.
.
.
.
.
.
böyle böyle bayağı bir gidiyor bu entryler. yani samimiyetsiz ve yazmış olmak için yazılan entryler. ulan git de 2-3 entrysini oku da ona göre yorum yap, eleştir. yani bir adet hoşgelmişe eyvallah da herkesin bi sırt ovalamasına ne gerek var?
adam "bu yazar kimmiş, neciymiş lan?" diye nick altına bakıyor, sonra da diyor ki:
"mmmmm hoşgelmiş bi adam olsa gerek."
bu mudur o yazarı tanıtan? biraderim şaka mısınız şakacı mı?
orta dünya'daki bir troll çeşidi. sauron tarafından yaratılmışlardır ve sauron'un kara bulutları altında gün ışığında dolaşabilmektedirler. mordor ve dol guldur etrafında yaşarlar. bu trolleri özel yapan şey konuştukları dildir efendim. orta dünya'da çok az kişinin bildiği sauron'un kara lisanının saf halini konuşabilen nadir canlılardandır.
lord of the rings film üçlemesinde kara kapılar önündeki savaş sırasında frodo yüzüğü ateşe atmadan hemen önce aragorn'un tepesinde bulunan troll bir olog-hai'dir.
bunlar arkadaş ortamında veya postu deldirmenin zor olduğu platformlarda rahatça dile getirilebilen sözlerdir. mesela sokağa çıkıp "yarrağımı ye galatasaray!!!" diye bağırın mesela. sonra seyreyleyin esnafı geleni geçeni. ya da "tokmakçı baaaaayykal tokmakçı baaayyykall!!"ı deneyin.
en olmadı "göztepe'nin mına koyim" falan deyin güzelyalı semalarında. bakın götünüze ne sokuyorlar??
seovi diye tabir ettiğimiz, sövüp sövüp rahatladığımız ama içimizde olan elemanın bazı yazarlara yaptırdığıdır bu. ama ben anlamıyorum ne bunun mantığı.
tamam babacım eksi yemişsin kafan bozuk, sevgilin başkasına vermiş falan filan da entryi yazarken "aha bak bunu da eksilicek şimdi" demenin ne manası var? yani ibne dediğimiz eksi oy variciden bi adım önde olduğumuzu gösterme çabası mı?
-yaz ulan yaz eksileyeceeeeğğğğmmm. muhahahaha.
"....... ibnedir. bunu yazdım bunu da eksilececek bak."
-laaan!!! laaaaaaaaan!! eksileyemem artık ben bunu çok zeki laaann!!! bi adım önde benden adımı soyadımı da bulmuştur bu aman allah'ım.
bu mudur yani? sen bunu diyince adamın eksisi eksiden mi sayılmayacak ya da eksile butunu mu silinecek adamın? hayır her entrye bi oy hakkı var adamın bu enytryi yazıp bi eksi daha almak için kıçını yırtıyorsun başka bir şey değil.
zıçmık haber ajansının elimize ulaştırdığı habere göre sevgili rte yardım gemilerine yapılan saldırının ardından israil'e sert çıkmış ve bu hadise gerçekleşmiş.
yetkililere "one minute!!!! siz anlarsınız onu!!" diyen rte, "ben üzerime düşeni yaptım. şimdi onlar düşünsün" demiş. israi tarafı da anlamış ve düşünmeye başlamış.
hayatımda duyduğum en saçma motto. ilk çağlardan beri yöneten ve savaşan erkek olduğu için kadınların kendilerince uydurduğu bir yalan. savaşma içgüdüsünü anaçlıkla, östrojenle, testosteronla falan bağdaştıran efemine zihniyetin ürünü.
efendim kadınlar yapıcı, erkekler yıkıcıymış. yok öyle bir şey!! kadınlar da yıkmaya en az erkekler kadar yatkındır. en saçma nedenlerden yaptıkları kavgaları erkekler bile ayırmaya yeltenmez en basitinden. çünkü sinirlenmiş ve hırslanmış bir kadının önünde kimse duramaz.
bunu geçelim. savaşmanın temelinde ne vardır? güçlü olduğunu kanıtlama, hırs ve daha çok güç kazanma isteği. bu etmenler kadınlarda oldukça fazladır bilindiği üzere. 70lik zenginlerin yanında güzelim lolitaları görmemizin sebebi de bunda yatar. çünkü kadınlar güce tapar!!
şimdi soruyorum size bir ülkenin başındaki bir kadın gücünü ve varlığını kanıtlamak için her yola girişmez mi? hep daha fazlasını istemez mi? hele hemcinsleri de diğer devletlerin başlarındaysalar, en üstün onlar olmak istemez mi? bu isteği okullardaki sınıflarda, şirket kademelerinde bile görmekteyiz. devletler arasında çıkmayacağını kim iddia edebilir? kimse edemez. çünkü kadınlar, erkeklerin bile yönelemeyeceği yöntemlerle sonuca gidebilirler, her yolu mübah görebilirler.
ben size söyleyeyim bu dünyayı kadınlar yönetse savaş denen şey günlük hayatın bir parçası olurdu. bırakın bu "kadınlar anaçtır!!", "kadınlar uzlaşmacıdır!!" ayaklarını. tarihteki her savaşçı erkeğin akıl hocalarının başında eşleri veya anneleri gelir. ayrıca angela merkel'in ne kadar uzlaşmacı olduğu ortada. memlekette işkembe-i kübradan atış serbest ne de olsa. gelin görün ki kazın ayağı öyle değil.
diplomatik açıdan bakıldığında net olarak gözlenebilecek olandır. ordu bazında baktıımızda israil'i bir yumrukta devirebilecek bir ordumuz olabilir ama işler öyle yürümüyor ne yazık ki.
şimdi meseleye objektif bakamayanlar şunu düşünsün. israil sivil bir gemiyle insani(silah değil) yardım götüren sivil insanları öldürmeye yeltendi. savunmasız insanlara ateş açtı. sonuç? avrupa suskun. amerika suskun.
şimdi aynı durumda biz olsak ne olurdu? kınamalar, ambargolar, baskılar, soykırımcı muamelesi yemek, katil muamelesi yemek, amerika ve avrupadan sayısız kınama mesajı hatta 3. dünya savaşının çıkması.
şimdi güçlü olan biz miyiz yoksa israil mi?
edit: türkiye'yi yerme çabası gütmemektedir. olanı söylemektedir. çünkü kendisi de türk'tür ahmaklar!!
efendim bir olayın heyecanıyla açılan, o andaki olayı bilenlerin gayet rahat anladığı fakat konuya fransız birinin bir bok anlamayacağı başlıktır bu başlık.
mesela o günün meselesi milli futbol maçı mı? hakem penaltı mı vermedi? başlık gelir:
"penaltımızı çalmayan hakem"
lan hangi hakem? sen kimsin? hangi penaltı?
ya da eurovision'da puan mı alamadık. başlık gelir:
maçta "bursa maçı iki ikiiiiiiiii!!!!!! iki ikiiiiiiiii!!!!" diye bağıran adamdır bu. kimdir necidir bilmem ama anlından öperim ben onu. harbi güzel espri yaptı. kaçan şampiyonluğun ardından 52000 kişiyi sahaya daldırdı, timsah yürüyüşü yaptırdı lan! hatta zafer turu attırıp "goooyayım da tur at" sözünün canlı resmini gösterdi. gönülden alkışlıyorum.
artık görmeye alıştık bunu. bu versiyon facebook u ile özel hayatını gözümüze sokan kişiden biraz farklı kişilerce gerçekleştiriliyor. mesele yaşadıklarını paylaşmak falan değil, facebook'u sosyal mesaj verme, felsefik açıdan ne kadar derin olduğunu gösterme ve yabancı dillerdeki ustalığını milletin gözüne sokma çabası.
babacım o gün dizi mi izlemiş? karizmatik ve felsefik bir söz duymuş mesela. hem felsefik derinliğini hem de o dizinin izleyicisi olduğunu belli etme amaçlı facebook iletisi geliyor:
"mesele zıçmak değil yiğen, zıçarken kokutmamak, kokutsan bile duyurmamak."
off yarabbi. karılar kızlar öldü sana, erkekler kıskandı. hemen yorumlar geliyor bu iletinin altına. sen de tebrikleri topluyorsun. aferin sana aslanım dötüne de "en felsefik kullanıcı nişanı" takarlar.
beyimiz o gün r&b veya hip hop bir şarkı mı dinlemiş? hemen ingilizce iletimiz geliyor. ama normal ingilizce'yle değil ha sokak ingilizcesi. ileti de öyle yazılacak ki "ben ingilizceyi yaladım yuttum, üstüne de kuş kondurdum" mesajı verilebilsin. iletimiz geliyor.
"what's u'r f'ckin problem bro?? i have words 4 u 2."
yürü be aslan. hatunlar yerleri yaladı senin için. telefonlar kilitleni. herkes peşinde. yakalarlarsa ingilizce yalayacaklar seni. good for you boy!!
mesela aslanımız o gün ispanyolca kursundan mı gelmiş? egzotik bir dil öğrenmenin gazıyla hemen egzantirik bir ileti yazalım:
"rochata muchaco mi corazon"
bak kızları karıları tutamaz olduk artk. senin peşinden gelicem diye düz duvarlara tırmanır oldular. topuna 4 kilogram taşak sahibi olduğunu gösterdiğin genç erkekler de rahatsız. vallahi olmuyo böyle biraz soluklan. iletiye de yorumlar gelmiş zaten "ay bu ne anlamda kieeeeeeeeeeeeee", "ispanyolca mı buaaaaaaaaa" falan diye.
bütün kız milleti ipanyolca'na bakar oldu zaten. olmadı ingilizce'ne veya felsefe yapma kapasitene. sen iletini yaz da kızlar düşmeyi bekliyodu zaten. sende bu mallık varken anca facebook iletinle kız kaldırırsın koçero. hadi öptüm byes.
sözlüğü okan tarafından(bayülgen olan) övülmüş yazar kişisinin bir anlık teletabi sevgi patlamasıyla karşılık verme mantalitesidir. fazla zıbıtmaması gerekir sonra oradan buradan benzerler falan pırtlıyor memleket okan'a kilitlenmiş izlenimi oluşuyor. sözlük okanla meşhur olmadığı için fazlası gereksiz gibi geliyor.