bugün
- 1 85 boyunda zeki esprili yakışıklı kültürlü erkek35
- 007 slip don giysin kampanyası10
- eksi ruyaları kaldıracak kantar13
- ali koç'un jose mourinho ile anlaşması24
- macar bakanının türklük açıklaması12
- arkadaşlar falıma bi bakar mısınız8
- yazarların kız çocuğu olursa koyacağı isimler13
- istanbulda vurularak öldürülen okul müdürü17
- yanındakiyle yaşar aklındakiyle ölürsün15
- sözlük yönetimi beni silsin mi16
- ameliyat ettikleri hastann karnında mala unuttular10
- anın görüntüsü16
- 25 yaşında üniversite okumaya niyetlenmek8
- sözlüğün terzisi8
- 007 silik yesin kampanyası9
- suratı sabunlamak8
- bir erkeği cezbeden şeyler11
- bik bik silik yesin kampanyası9
- nervio'nun güzel ellerinden yiyeceğim dayak10
- sözlük yazarlarının boy kilo ölçüleri11
- rusyaya gidince kızlar etrafımda pervane olacak17
- hayatınız boyunca sizi en derinden yaralayan olay19
- görüldü bile atmayan insan tipi22
- galatasaray8
- fenerbahçe8
- kocaeli de fabrikada yaşanan cinsel grup seks14
- yazarların evlenmek istedikleri dizi karakterleri11
- iğrenç bir his tarif et8
- allah yerine hızır'dan yardım istemek14
- eloande'ye zengin koca bulmak8
- aşık olmak12
- mimarlığı bırakmak13
- flörtü eleme sebepleri12
- erkeklerin iğrenç özellikleri21
- öğretmen maaşları17
- keki kabarmayan sözlük kızı30
- sözlükteki kızlar mı dışardaki kızlar mı10
- deniz gezmiş25
- fenerbahçe neden şampiyon olamıyor17
- eloande14
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren erkek13
- fener olmasa galatasaraylılar kimle dalga geçecek9
- 6 mayıs 2024 konyaspor fenerbahçe maçı30
- bik bik'in 18 saat 30 dakikadır sözlüğe girmemesi12
- hayatta kalmak için cebinde köpek maması taşı9
- akp'nin galatasaray'ı destekleme nedeni17
- icardi'nin burnuna kafa atacak olmam13
- durduk yere tribe giren erkek17
- allah ile tanrının farkı var mı9
(bkz: middle earth)
(bkz: jrr tolkien)
aşağı dünyanın az yukarısında olan bir dünya çeşidi.
çocukluk yıllarımda hayallere dalarak kendimi kaybettiğim elf,trol,ork,hobbit(kimi zaman halfling),insan ve bilimum canlı türüne evsahipliği yapan fantastik kıta.
daha sonra hiç bi ütopyanın,hiç bi evrenin yanına bile yaklaşamadığı diyarlar..john ronald reuel tolkien isimli aşmış bi hayalgücüne sahip insanın yarattığı mükemmel ortam.
Tolkien'nın kitaplarında bahsettiği dünya. Bu dünya kavramının eski mitlerde de bulunduğu söyleniyor. Orjinal ismi Middle Earth olup cennetle cehennem arasına sıkışmış bir dünya olarak geçer.
gerçek dünyada yer aLamayan zavaLLıLarın kendi kafaLArında oLuşturduğu dünya...
isminin iskandinav mitolojisinde dünyaya verilen ad olan midgaard'dan geldiği söylenir (bkz: middle earth).doğrudur kanımca.
aynı zamanda, ankara'da bir cafeye de ismini vermektedir.
(bkz: googleearth)
keşke orda yaşasaymışım dediğim mekan.arwenler, eowynler, hatta ve hatta rosie cotton lar... offf ulen...
artık radyosuda var..
http://www.ortadunya.radyosu.com
suan blind guardian,iced earth,kamelot gibi devler yer almaktadır...Kosun... Kacırmayın..Uzulmeyin
http://www.ortadunya.radyosu.com
suan blind guardian,iced earth,kamelot gibi devler yer almaktadır...Kosun... Kacırmayın..Uzulmeyin
J.R.R. Tolkien'in oğlu Christopher Tolkien tarafından kapıları bir kez daha aralanan masalsı dünya.
(bkz: cafe orta dünya)
bir zamanlar, bulaşıklara yardım edince bedava çorba veren, kalkıp bulaşığını mutfağa götürdüğün, çalışanlarıyla oturup saatlerce muhabbet edebilidiğin, balkonunda uyuklayabildiğin, müdavimleriyle akraba gibi olduğun ve her gidişinde birkaç arkadaşınla karşılaşabildiğin bir mekanken her şey orta dünya'nın hürriyet'in eklerinden birinde "ankara'nın en seçkin on mekanı" arasına girmesiyle değişir. artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.
aniden ortalığı ted kolejliler sarar. orta dünya gittikçe kalabalıklaşmaktadır. müzik dersleri verilen odacık, oturulacak bir bölüm haline getirilir. sonra özgür abi yayılmacı bir politika izlemeye başlar/başlamak zorunda kalır. ve binanın girişindeki pek de iş yapmayan "kafe bir yer"i alarak orayı da orta dünya'ya çevirir.
artık iki farklı orta dünya vardır: biri kemikleşmiş kesimin inatla gitmek istediği, duvarlarında eskiyi, anıları aradığı orta dünya; diğeriyse yeniliklere açık, herkese hitap eden orta dünya...
lakin zamanla, ilk gözağrısı üst katta işler ters gitmeye başlar. önce balkona çıkmak yasaklanır. sonra "efendim frp oynanıyor, kalabalık" tarzı mazaretlerle bir şekilde burası unutturulur. zaten bünye büyüdükçe o kadar katı çıkmak için duyduğu heves de geçmektedir. önceleri, kat arasında sevdiceğin dudağına kondurulacak bir öpücük bile, tek başına, o kadar basamağı tırmanmak için bir neden, hatta bir heyecan vesilesiyken zamanla hadise "aman ya gel şu ilk masaya oturalım"a dönüşür.
sonra ankara'ya veda edilir. (bkz: bir şehri öylece bırakıp gitmek) istanbul'da, o ilk orta dünya'nın tadını verecek mekan arayışı başlar bu sefer. the beatles cafe'de benzer zevkler yakalanır. fakat gerçeklerle yüzleşilmelidir: artık büyünmüş, istekler, beklentiler değişmiştir. ne orta dünyadaki tatlı anılar tekrar yaşanabilecek, ne de o anılardaki rol tekrar oynanabilecektir.
orta dünya, halen anılarda son derece büyük bir öneme sahip olsa da, hala ankara'ya her dönüşte uğranılan bir mekan olsa da asla eski tadı vermez. fiziksel ve sosyolojik açıdan yaşanan değişimlere bağlanır bu. ama ortada başka bir gerçek daha vardır ki, o da bir mekanı değerli kılanın içinde yaşananlar olduğudur. hatırlanmaya değer yeni anılar üretmedikçe orası da değerini kaybedecektir.
kıssadan hisse olmayan lakin yine de kapanış konuşması mahiyetindeki cümleler silsilesi olarak denebilir ki mekanlarla duygusal bağ kurmak saçmadır. o bağ kopar. mekan yanar, iflas eder, kapanır, tikkyler basar, mafya kurşunlar...
ama insanlık halidir. bir yerin duvarının rengini sevmenin, posterlerini ezberlemenin önüne geçilemiyorsa da elden bir şey gelmez.
aniden ortalığı ted kolejliler sarar. orta dünya gittikçe kalabalıklaşmaktadır. müzik dersleri verilen odacık, oturulacak bir bölüm haline getirilir. sonra özgür abi yayılmacı bir politika izlemeye başlar/başlamak zorunda kalır. ve binanın girişindeki pek de iş yapmayan "kafe bir yer"i alarak orayı da orta dünya'ya çevirir.
artık iki farklı orta dünya vardır: biri kemikleşmiş kesimin inatla gitmek istediği, duvarlarında eskiyi, anıları aradığı orta dünya; diğeriyse yeniliklere açık, herkese hitap eden orta dünya...
lakin zamanla, ilk gözağrısı üst katta işler ters gitmeye başlar. önce balkona çıkmak yasaklanır. sonra "efendim frp oynanıyor, kalabalık" tarzı mazaretlerle bir şekilde burası unutturulur. zaten bünye büyüdükçe o kadar katı çıkmak için duyduğu heves de geçmektedir. önceleri, kat arasında sevdiceğin dudağına kondurulacak bir öpücük bile, tek başına, o kadar basamağı tırmanmak için bir neden, hatta bir heyecan vesilesiyken zamanla hadise "aman ya gel şu ilk masaya oturalım"a dönüşür.
sonra ankara'ya veda edilir. (bkz: bir şehri öylece bırakıp gitmek) istanbul'da, o ilk orta dünya'nın tadını verecek mekan arayışı başlar bu sefer. the beatles cafe'de benzer zevkler yakalanır. fakat gerçeklerle yüzleşilmelidir: artık büyünmüş, istekler, beklentiler değişmiştir. ne orta dünyadaki tatlı anılar tekrar yaşanabilecek, ne de o anılardaki rol tekrar oynanabilecektir.
orta dünya, halen anılarda son derece büyük bir öneme sahip olsa da, hala ankara'ya her dönüşte uğranılan bir mekan olsa da asla eski tadı vermez. fiziksel ve sosyolojik açıdan yaşanan değişimlere bağlanır bu. ama ortada başka bir gerçek daha vardır ki, o da bir mekanı değerli kılanın içinde yaşananlar olduğudur. hatırlanmaya değer yeni anılar üretmedikçe orası da değerini kaybedecektir.
kıssadan hisse olmayan lakin yine de kapanış konuşması mahiyetindeki cümleler silsilesi olarak denebilir ki mekanlarla duygusal bağ kurmak saçmadır. o bağ kopar. mekan yanar, iflas eder, kapanır, tikkyler basar, mafya kurşunlar...
ama insanlık halidir. bir yerin duvarının rengini sevmenin, posterlerini ezberlemenin önüne geçilemiyorsa da elden bir şey gelmez.
tolkien in dünyasıdır.
günümüz avrasyasını sembolize ettiği söylenen dünyadır ki doğrudur. ama bunda illa ki kötü bir yan aramamak gerekir.
blind guardian'ın ekmek kapısıdır orta dünya.
şövalyeler,ejderhalar,krallar,yüzükler,büyücüler ve kahramanlardan geçilmeyen dünya.yaşanır ölünür.onur vardır.
rexx sineması civarlarında işletilen dvd dükkanı. Çok bi para ödemeyerek iyi bir arşiv yaratmanızı sağlayacak, kotalı internet kullanıcılarının dostu olan kadıköy filmcisi.
kadıköyde aradığım eski filmleri bile bulabildiğim nadir bir yer.
Tolkien okuyan varlıkların içinde yaşamak istediği dünyadır ama (bkz: Saruman) olmasa da olur.
güncel Önemli Başlıklar