pirayende
524 (sözlük idol)
yedinci nesil silik 5 takipçi 50.35 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    kadın mı erkek mi belli olmayan taş gibi insanlar

    1.
  1. (bkz: andrej pejic)
    https://galeri.uludagsozluk.com/r/83281/+
    https://galeri.uludagsozluk.com/r/83280/+
    https://galeri.uludagsozluk.com/r/83282/+
    edit: fark etmeden liste başı olmuşum.. tanım yapalım; androjen tiplerdir. cinsel tercihleri değişebilir...
    1 ...
  2. brainscan

    1.
  3. türkiye'de ilk kez 1995 yılında interstar'da gösterilmiş, beklenilen başarıyı yakalayamamış ancak yine de dönemin en iyi bilim kurgu- gerilim filmlerinden biridir.

    --filmin konusu--
    filmde bilgisayarda korku oyunları oynamayı seven ancak artık hiçbir oyunun onu etkileyemeyeceğini düşünen micheal'ın (edward furlong) en iyi arkadaşının, onu yeni bir oyunla tanıştırmasıyla gelişen olaylar anlatılıyor.yıllar önce geçirdiği trafik kazasında annesini kaybeden ve bacagı sakat kalan micheal karşı komşunun kızına aşıktır ve onu gizlice gözetlemektedir. film boyunca etrafında babasını ya da herhangi bir yetişkini göremeyiz. kurduğu tek yakın ilişki en iyi arkadaşıyladır ki filmin sonlarına doğru trickster'ın baskılarına dayanamayıp onu bile öldürür.
    --filmin konusu--
    devamında çok açık bir şekilde filmin konusu anlatılıyor. izlemediyseniz okumayın.

    -alıntı--
    Benim gibi bilgisayar oyunlarının tüm evrimine şahit olmuş yaşıtlarım için de ayrı bir seyir zevkine sahip Brainscan'de Furlong'un can verdiği Michael Bower karakteri hayattan kendini fazlası ile dışlamış, karşı komşu kızını kesmekten başka bir cinsel deneyimi olmayan, kayıp kuşağın kayıp karakterlerinden biridir. Çöp film, Heavy Metal ve bilgisayar oyunları gibi bu tür karakterlere çokca yakıştırılan zevkleri bulunan Michael bir gün yeni bir tür oyunla karşılaşır. Oyun kişiyi hipnotize edip oyuncuyu bir seri katilin yerine koymakta ve ona çeşitli görevler vererek başarmasına yardımcı olmaktadır. Bunun için de oyunun Trickster(T. Ryder Smith) adlı bir eğitmeni vardır. Oyun kişinin beyninde oynandığı için Michael'in bildiği yerlerde geçmektedir. ilk oyununda Michael komşunun evine girer ve hafif hafif komşusunu doğrayarak ayağını da anı olsun diye alıp buzdolabına saklar. Ancak her şeyin oyun olduğunu düşünen Michael sabah kalktığında karşı komşusunun gerçekten öldürüldüğünü görecek ve buzdolabında da gerçekten de kesik ayağı bulacaktır. Polisin de iz üstünde olduğunu bilen Michael tek kurtuluşunun tekrar oyuna girerek Trickster'ın yardımları ile olaylardan kurtulmak olduğunu düşünse de zaman içinde işler daha da içinden çıkılmaz bir hal alacaktır.

    Brainscan aslında vermesi gerektiği gerilimi fazlaca veremeyen bir yapım olmasına rağmen mekan tasarımlarını ve hayal gücünü gösterme bakımından zamanı için başarılıdır. Daha kimsede cd player (dönergeç sürücüsü mü deseydim?) yokken Michael'ın bilgisayarının ilk cd playerlardan birine sahip olması( o zaman şimdiki gibi değildir sistem, cd bir kutunun içinde disket gibi playerın içine sokulur), odasındaki teknoloji harikası bilgisayarına bağlı sesle kontrol edilen igor( grotesk bir şekle bürünmüş notre damın kamburu gibi bir karakterdir), ya da en stresli anında koltuğuna kurulup koltuğun içindeki hoparlörleri açıp gaz heavy metal parçalar dinlemesi gibi yıllar sonra ancak ortaya çıkabilen teknolojileri bu filmde görmek mümkündür.

    Bir diğer nokta da Michael'ın cinayet işlemeye başladıktan sonra geçirdiği değişimin başarı ile yansıtılmış olması. Kaybedenler kulübü'nün ilk üyelerinden gibi duran Michael'ın yavaş yavaş kendine güven kazanması ve şiddeti tattıktan sonraki deli cesaretini gerçek hayatına da yansıtmaya başlaması filme bir alt metin oluşturmaktadır. Gerçekle hayal arasında gidip geldiği uzun bir uyanma sahnesi ise seyirciyi ters köşe yatırmak için koyulmuştur. Michael sürekli olarak bir kabustan uyanır gibi bağırarak yataktan tekrar tekrar kalktığı bu sahne filmin de başarısında en büyük pay sahibi oluyor. *
    --alıntı--
    1 ...
  4. wiccaarelmainwolf

    1.
  5. henüz başlığı açılmamış muhabbeti güzel yazar arkadaş. hoş geldin.
    0 ...
  6. eşcinsellik tarihi

    1.
  7. ''Belli başlı tüm uygarlıklarda eşcinsellik cinsel yaşamın bir parçası olarak süre­gelmiş, bazı uygarlıklarda (Grekler gibi) bir estetik -erotik anlayışının da öğesi olarak yüceltilmiş, bazı uygarlıklarda ise teşvik görmese bile hoşgörüyle karşılan­mıştır. Bir tek Yahudi Hıristiyan geleneğinde, eşcinselliğin sert yaptırımlarla bastırılmak istendiği görülmektedir.

    Elimizdeki en eski destan olan Gılgamış Destanı'nın M.Ö. Yedinci Yüzyıl'a ait bir metninde Asurluların ulusal kahramanı Gılgamış'la vahşi savaşçı Enkidu akasındaki efsanevi aşk hikaye edilmektedir.

    Grek uygarlığının doruk nortasına ulaştığı Atina'da kadınlar kölelerin biraz üstünde, ikinci sınıf muamelesi görürken, özellikle pederasti (olgunluğa erişmemiş genç erkeklere karşı daha yaşlı bir erkeğin duyduğu ) eşcinsel aşıkların birbirlerine tam takım askeri donatım armağan etmeleri töredendi.

    Tep kentinin ünlü 300 kişilik kutsal taburu eşcinsel çiftlerden oluşmuş­tu. Yıllarca her savaştan galip çıkan bu yenilmez armadayı dize getirmek ancak Makedon Kralı Filip ile oğlu Büyük iskendere nasip olmuştur.

    Grekler, bir sevgi ve güzellik idealinin simgesi olmasının dışında, eşcinselliği insanın yaradılışında da görmüşlerdir. Aristofanes'in anlattığı bir efsaneye göre, ilk insanlar erkek, dişi ve hermafrodit olarak üç türden oluşmaktaydı. Tanrılara meydan okumaları sonucu, ceza olarak ortalarından ikiye bölünmüşler; böylece hermafroditten erkek ve dişi heteroseksüeller, erkekten eşcinseller, dişiden ise, lezbiyenler, yani seviciler türeyerek, sonsu­za dek öbür yanlarıyla birleşme özlemi içinde yaşamaya mahkum olmuşlardır.

    Romalılar eşcinselliği 'Grek töresi' olarak küçümsemekle birlikte, Sezar'ın Bitinya kralı Nikomedes'e olan aşkı, askerleri tarafından seferlerde söylenen şarkılarda dile getirilecek kadar ün kazan­mıştı. M.Ö. Altıncı yüzyıldan itibaren de Roma'da eşcinsel seks partilerinin olağan hale geldiği bilinmektedir.

    Uzak Doğu uygarlıklarında Grek düşüncesine koşut olgular göze çarpmak­tadır. Örneğin, Çin'de Konfüçyüs, çocuk­ların eğitiminde öğretmen-öğrenci dostlu tutku insan sevgisinin en yücelmiş ifade biçimi olarak olağan ve teşvik gören bir olguydu. Ayrıca, gençlerin eğitiminin bir parçasıydı. Yeni yetişen bir erkek çocuğunun eğitimi için yaşlı, dene­yimli, ve bilgili bir erkek hocanın yanında kalması gerektiğine inanılırdı.

    Eşcinsellik ne diğer eski uygarlıklarda, ne de Greklerde hiç bir zaman kadınsılık anlamına gelmemiştir. Tersine, Greklerde çok büyük önem taşıdığını vurgu­lamıştır. Bu arada, Greklerde aşağılamak­la beraber sık rastlanan eşcinsel fahişeler­den bir türü, Çinlilerde Siang-kong denilen tiyatro oyuncusu oğlanlardı. Özel olarak yetiştirilen bu gençler, tiyatroda kadın rollerine çıktıktan başka, şölenlerde de konuklan eğlendirmekle görevlendirilirler­di.

    Japonya'da, genç Samurailer arasında eşcinsellik, Greklerdeki gibi teşvik gör­mekteydi ve kadına tutulmanın zayıflık ve kadınsılık belirtisi olduğu düşüncesi ege­mendi. Soylular çevrelerini genellikle kurtizanların oğulları arasından seçilen gençlerle donatırlardı. Aynı kökten gelme­lerine karşın, islam ve Yahudi-Hristiyan uygarlıklarının eşcinselliğe karşı değişik tavırlar aldıkları görülür. Yahudiler ara­sında Mısır'dan kovuluşlarından ve Filis­tin'e yerleşmelerinden sonra görülen milli­yetçi akım, çevre topluluklarında görülen cinsel davranışları tümüyle yasaklayıcı kuralların çoğalması ve tabulaşmasına yol açarken, Müslümanlarda islamiyeti kabul eden yerel kültürlerin davranış biçimlerine uyma şeklinde kendini gösteren bi hoşgörü izlenmiştir. Doğu'da halk edebiyatının önemli bir örneği olan Binbir Gece Masallarında ise eşcinselliğin halk arasında sık rastlanan ve kabul gören bir cinsel davranış biçimi olduğunu gösteren birçok öyküye rastlamak mümkündür. Doğu'dan Batı'ya geçince manzara değişmektedir. Eski Ahit'ten bu yana geçen yirmi beş yüzyıl boyunca Batılı toplumlarda eşcinsellerin çeşitli idam cezalarına çarptırıldığını, hapsedildikleri­ni, sonuçta sürekli olarak toplum dışına itildiklerini görüyoruz.

    Dinsel doğmanın etkisindeki toplu­mun baskılarına karşın, özellikle güzel sanatlarda ve dinsel yaşamın içinde eşcinselliğin düşünce ve davranış olarak devam ettiği görülmektedir. Papalık tahtı­na kadar tırmanan eşcinsellik, güzel sanatlarda Mikelanjve Leonarda da Vincigibi ustaların yapıtlarında yansımıştır. Marlowe, Wilde, Proust ve Gide gibi yazarların yaşam ve yapıtları da, eşcinselli­ğin en azından bireylerin yaşamında ne denli önemli bir yer tuttuğunun tanıkları olmaktadır.

    Yirminci yüzyılda girildiğinde, bir yandan duruma insan hakları açısından bakan hünanistlerin, bir yandan da kendi eğilimlerini savunan eşcinsellerin iki kollu bir özgürleştirme kampanyasına giriştikleri izlenmektedir.
    Kinsey'in erkek ve kadın cinselliğiyle ilgilli raporlarının o ana dek saklı kalmış bazı gerçekleri ortaya çıkarmasıyla, özgür­leştirme hareketi bilimsel bir destek bulmuştur.

    1970 yılının Haziranında New York'ta polisin eşcinsellerin uğrağı olan bir bara baskın yapmasıyla patlak veren olaylar ve 15-20 bin kadar eşcinselin katıldığı ünlü protesto yürüyüşüyle, ilk kez önyargılı bir kamuoyuna kesin bir tepki gösterilmiştir. Bugün bir çok batılı ülkede eşcinsellerin dayanışma örgütleri bulunmaktadır.

    Kinsey Raporu, Amerika'daki erkekler arasındaki bir örneklemede orgazmla sonuçlanan eşcinsel temasta bulunmuş erkeklerin oranını yüzde 35.5 olarak göstermekte; orgazm kıstası kaldırılınca bu oran yüzde 50'yi bulmaktadır. Kinsey' in bulguları ayrıca, eşcinsellerin en az heteroseksüeller kadar davranışlarında çeşitlilik gösterdiklerini kanıtlamaktadır. Daha sonraki araştırmacılar tarafından da doğrulandığı gibi, 'tipik' bir eşcinsel yoktur.

    Örneğin eşcinsellerin sevişme tarzıyla ilgili sanıların tamamen yanılgılı olduğu, eşcinsellerin kendi açıklamalarından ve yapılan araştırmalardan meydana çıkmak­tadır. Eşcinsel ilişki sanıldığı gibi yalnız anal penetrasyon yoluyla gerçekleşme­mekte, tersine, anal penetrasyon en az kullanılan yöntemler arasında bulunmak­tadır. Aynı heteroseksüeller gibi, eş cinseller de daha çok karşılıklı okşama, mastürbasyon, fellasyo gibi yöntemlere rağbet etmektedirler. En önemlisi, eşcinsel çiftlerde etkenlik ve edilgenlik, şu ya da bu eşe özgü bir rol olmamaktadır. Her iki eş de değişik rolleri üstlenmektedir.
    Kamuoyu yanılgılarından ve önyargı­larından arındırıldıkça, ileri batılı toplum­lardan başlamak üzere, eşcinsellerin uzun süredir uygulanan maddi ve manevi baskılardan artık sıyrılmakta olduklarını söylemek olanaklıdır.

    Garip bir tezatla, Batı kültürünün tavrının yumuşamaya ve daha akılcı olmaya başladığı bir sırada, bu konuda tarih boyunca hoş görülü davranmış olan Doğulu toplumlar, Batının kültürel etki­siyle eşcinselliğe karşı Batılıların terketmeye başladıkları tavırları almaya başlamış­lardır. Halk, Batılı dogmalar çevresinde düşünmeye alıştıkça, Doğulu toplumlarda her zaman var olan eşcinsellik sosyal bir sorun haline gelir olmuş, hatta Batı yozlaşmasının ithal edilen bir ürünü olarak nitelendirilmiştir.''

    kaynak: kadınlar sitesi.com.
    5 ...
  8. kırmızı elma

    2.
  9. son yıllarda filmlerde dizilerde de simgesel anlatım yöntemi gereğince sıkca kullanılan elma çeşitidir. havva ananın cennetteyken dayanamayıp yediği varsayılan böylelikle ademle birlikte cennetten kovulmalarına neden olan kırmızı elmanın simgesel anlamı 'günaha çağrı'dır. elma genellikle 'günahkar' sayılan kadının elinde bulunur ve erkeğin arzu nesnesidir. bu durumun birkaç farklı yorumlaması için bakınız;
    https://galeri.uludagsozluk.com/r/72135/+
    https://galeri.uludagsozluk.com/r/72136/+
    https://galeri.uludagsozluk.com/r/72137/+
    https://galeri.uludagsozluk.com/r/72138/+
    1 ...
  10. anne dili ve edebiyatı

    1.
  11. annelerin çeşitli hareketler ve kendilerine özgü sözlerle oluşturdukları dildir. mesela anne kaşlarını kaldırarak gözlerini bir tarafa doğru hızla deviriyorsa bu 'oradaki şeyi getir' ya da 'oraya git' demektir. eğer kaşlarını çatarak dudağını büzüyor, kafayı da hafiften iki yana sallıyorsa eve gidince çekeceğiniz vardır. ayrıca 'ömrümü yediniz', 'falancanın oğlu/kızı.....', 'bir işin de ucundan tutun' vb. laflar bu dilde sıkça karşılaşacağınız örneklerdendir.
    1 ...
  12. bayat çay

    1.
  13. hassas midelilerin birinci düşmanı. boş mideye içildiği zaman kusturma olasılığı büyük olan bir içecek.
    0 ...
  14. uuu t box

    1.
  15. uuu t-box, şlak t-box gibi kısa sloganlarla bezenmiş acayip t-box reklamı.

    http://alkislarlayasiyoru...atlatici-t-box-reklamlari
    1 ...
  16. aynı malı deme corç

    1.
  17. bir mavi jeans reklamı sloganı. tam olarak ''aynı malı deme corç, aynı malı deme'' şeklinde salak saçma bir cümleden oluşuyor.
    1 ...
  18. natali yeres

    1.
  19. oyuncu ruhi sarı'nın sanat yönetmeni eşi. babası birkaç yıl önce vefat eden yönetmen ve senarist artun yerestir. bundan birkaç yıl önce selçuk üniversitesinde kısaca film festivalinde jüri üyeliği yapmıştır. sanat yönetmenliğini yaptığı filmlerden bazıları; laleli'de bir azize, güneşe yolculuk, hiçbiryerde, büyük adam küçük aşk, bornova bornova. gün itibarı ile arte gün isminde bir oğlu olmuştur.
    0 ...
  20. watercolors

    1.
  21. 2008 yapımı yönetmen ve senarist koltuğunda david oliveras'ı gördüğümüz, tye olson ve kyle clare'in başrolleri canlandırdığı eşcinsel temalı film.
    --filmin ayrıntlı konusu--
    film yetişkin bir eşcinsel ressam olan danny'nin resim sergisinde erkek arkadaşıyla tartışmasıyla başlar ve danny lise yıllarında aşık olduğu carter ile yaşadıklarını hatırlamaya başlar. carter okulun yüzme takımında olan popüler bir öğrencidir. danny ise daha çok sanatla ilgileniyordur ama sanat okullarına başvurmak için yapması gereken nü resmi bir türlü yapamıyordur. resim öğretmeni onun yaratıcılığını desteklemeye çalışırken aynı zamanda bu resmi yapması için onu zorluyordur. danny'nin en iyi arkadaşı da tek ayağı sakat olan andy'dir.
    her şey hafta sonu iş için başka bir şehirde bulunması gereken babasının carter'ı danny'nin annesinin gözetimine bırakmasıyla değişir. birbirini pek de iyi tanımayan iki genç kısa sürede arkadaş olurlar. carter danny'nin eşcinsel olduğunu anlamasına rağmen ona çok yakın davranır ve zamanla bu yakınlık danny'nin carter'a aşık olmasına neden olur. hafta sona erdiğinde carter danny'e onunla okuldayken görüşemeyeceklerini söyler ancak okul dışında görüşmeye devam ediyorlardır. bu arada carter danny için çıplak mankenlik yapıyor, danny de karşılığında onun ödevini yapıyordur. yüzme takımından arkadaşları iki genç arasındaki ilişkiyi anladığında carter'ı aşağılayıp danny'i de döverek yaralarlar. öğretmenleri ödevi carter yerine danny'nin yaptığını fark ettiğinde ise ikisi de ceza alır ve carter yüzme takımından çıkartılır. hayatında başarılı olabileceği yegane şeyin yüzme olduğunu düşünen carter için bu olay sonun başlangıcı olur.
    --filmin konusunu içerir.--
    mutsuz bir sonla biten filmin ana mevzusu danny'nin ilk aşkının sebep olduğu kalp kırıklarını aşıp aşamayacağını izleyiciye göstermek. cinsel içerikli sahneler nedeniyle +18 yaş izlemesine uygun olan, genel olarak başarılı bir film.
    0 ...
  22. latter days

    1.
  23. 2003 yapımı steve sandvoss ve wes ramsey'in başrolleri canlandırdığı ve c. jay cox'un senaristliğini ve yönetmenliğini yaptiği eşcinsel temalı film. film cinsel tercihini rahatça açık edebilen ve cinselliğe aşktan daha fazla önem veren chris'in tanıştığı mormon gence aşık olmasını anlatıyor. film adını mormon tarikatından alıyor: (the church of jesus christ of latter day saints) isa mesih'in son zaman azizler klisesi.

    devamı filmin ayrıntılı konusunu içerir, izlemediyseniz okumayın.
    --filmin konusunu içerir--
    her şey bir mormon olan aaron'ın inançlarına hizmet etmek için ailesiden ayrılıp başka bir şehire gitmesi ve burada diğer 3 elder (ağabey) ile beraber kalmasıyla başlıyor. chris'e komşu olan aaron inançlarını onunla paylaşırken aynı zamanda onun yaşadığı hayatı da gözlemliyor. zamanla ona karşı ilgi duymaya başlıyor ancak chris için ilişkilerin cinsellikten başka bir anlam ifade etmemesi ona yaklaşmasına engel oluyor. chris ise evine yemek götürdüğü hasta bir eşcinselle arkadaş oluyor ve zamanla arkadaşlarının ve aaron'ın da etkisiyle değişmeye başlıyor. bu sırada aaron'ın eşcinsel olduğunu anlayan elderlar onu memleketine geri gönderiyorlar ve aaron kendi inançları gereği oluşturdukları bir mahkemede yargılanıyor...
    --filmin konusunu içerir--
    mutlu sonla biten bir film izlemek isteyenlerin tercih edebileceği bir film ancak film içerdiği cinsel içerikli sahneleri nedeniyle 18 yaş üstü için uygun.
    1 ...
  24. andrej pejic

    1.
  25. bir gazetenin deyimiyle benim diyen kadına taş çıkartan melbourne doğumlu kadın görünümlü erkek manken. gerçekten oldukça güzel bir adam. *
    2 ...
  26. borç yüzünden intihar eden genç

    1.
  27. çiftçi olan annesi ve babası borçlar yüzünden hapse atılınca intihar eden bir genç daha. lanet olsun insanları bu hale düşüren, çaresiz bırakan düzene! lanet olsun!

    http://www.hurriyet.com.t...ndem/16209539.asp?gid=373
    0 ...
  28. et yiyen bakteri

    1.
  29. genellikle çatlak veya kesikten vücuda girerek grip belirtileri gören bir hastalıktır. hızlı bir şekilde kasları kemirir, kemiğe ulaştıysa o zaman hasta için ölümcül tehlike başlar. et yiyen bakterinin (MRSA) bulaştığı bölge kesilir, hastaya antibiyotik tedavisi uygulanır ancak yine de hastalığın her an nüksedebilme tehlikesi vardır. ingiltere'deki hastanelerde yılda 2000 e yakın kişinin bu hastalıktan ölmesi sonucu bilim adamlarının yaptıkları araştırmalarla, doğada en fazla sarımsakta bulunan 'allicin' maddesinin tehlikeli enfeksiyonlara karşı en güçlü antibiyotik olduğu saptandı. sarımsağın et yiyen bakteri enfeksiyonunun tadavisinde kullanılması için çalışmalar başlatıldı.
    5 ...
  30. öldür beni istanbul

    1.
  31. güneş yüksek binalardan sınırsız bir güze kalbini sunmuşlara ulaşmaya çalışıyor daha baştan boş sayılabilecek çabalarla. kadıköy'de farklı davranmaya çalışan sıradan bir gün. daha önce tanışmadığım ve tanımaya da pek hevesli olmadığım insanlar yürüyor etrafımda. hızla geliyor ve geçiyorlar.

    çevremde tesadüfen yalnızlar ve zaten yalnızlığa oynamış olanlar.bense ellerim cebimde, küçükken çok sevdiğim eski bir şarkıyı mırıldanarak ilerliyorum bir yerlere.

    olasılıkları düşünüyorum.şu ana dek kırdıklarımı, beni -benim yüzümden- terk edenleri ve uzun zaman önce terkettiğim kendimi arıyorum köşelerde. kısa hayatımı masaya yatırmışım ve elimde anılardan bir neşter, kesiyorum gözlerimi.

    sokaklar, evler, sevgililer, koşanlar, bekleyenler, kaldırımlar, arabalar... yürüyoeum ve üzülsem mi diye düşünüyorum. üzülüp ağlasam mı gizlice bir çıkmaz sokağın dibinde? yürüyorum ve kendi oyun sahamı arıyorum beni büyüten bu şehirde. yedek kulübesinde kalmayacağım ilişkiler arıyorum. onları düşünüyorum. onları özlüyorum. ben onların hayatında devamsızlıktan kalmışım; bütünlemelerde bütünleyememişim parçalanmış heyecanlarımı. biriktirdiğim başkalarının anıları, başkalarının tutkuları,
    başkalarının aşkları. iyi bir koleksiyoncu bakışıyla yakaladığım gizli anlar yaşadıklarında. ama 5. element hep eksik galiba büyümeye çalışan bir şairlik heveslisi olarak, içimde bir yerlerde.

    bu ne?
    bu neydi anne?neyi kaybetmiştim, neleri yaşayamamıştım? aşkı mı?

    anne arkadaşlarımın aşkları yetmez mi bana? onların anlattıklarıyla yazamaz mıyım güzel güzel şiirler? ben o zaman hırsız mı olurum anne? ben o zaman ölür müyüm? oysa hepsine akıl veriyorum bir hayal kırıklığı uzmanı olarak fazla şaraplı gecelerde. hiç tatmadığım bir hastalık için uyaklı reçeteler yazıyordum onlara yakası açılmadık hüzünler, çocuk yaşta tükenmiş heyecanlar sunsam daha mı iyi anne? onları üzebilir miyim? güzel olmasın mı, bitsin mi, onlarıda mı uzaklaştırayım kendimden? niye konuşmuyorsun anne, oysa ben hep en sevilen değil miydim? ben şiir yazabilir miyim yaşadığım az entelektüel çok dantel ilişkilerimle?

    benim bir eksiğim aşksa, aşkın da bir fazlası bensizlik mi?

    anne niye konuşmuyorsun? beni bu şehre kim bırakıp gitti? söyle şehir ben miyim seni sıkan? yakışmıyor muyum sevgililerinin fonuna? zaten benim şaşkınlığımın fon müziği olsa olsa giden son kadıköy vapurunun düdük senfonisi olur.

    yapma şehir bunu bana; kötüyüm, hem de çok kötü... küçük oyunlarla beni alt etmeye çalışma, kaçmam ben buralardan. konuşamıyorum, yazamıyorum sana ama çekinmiyorum senden. çocukca planlarla beni yutamazsın şehir. işte ben buradayım, tam kalbinde. hadi al beni, tamamımı al ve götür beni bu kalabalık şehirden. kalmasın benden geriye hiçbir lanet olası ayrıntı. kitaplarımı, cdlerimi, kasetlerimi, cobain posterlerimi, fotoğraflarımı, dergilerimi, karaladığım onlarca müsvetteyi al. çocukken para biriktirerek aldığım ilk nirvana tişörtünü, 13 yaşında (ç)aldığım ilk rock albümünü al. 98 yazı boyunca yazdığım ilk şiirleri al.

    herşeyimi al şehir, hepsini al ve boya beni saydamlığınla. ama arkadaşlarıma, sevdiklerime dokunma. üzme onları. sil onların aklından beraber geçirdiğimiz güzel günleri. hiçbiri hatırlamasın, bilmesin beni.al beni şehir, al ve götür beni buralardan. ama arkadaşlarıma, sevdiklerime, bana bir an bile olsa gülümseyenlere dokunma! üzme onları. ben seni değil onları sevdim. şimdi hepsinin yüzü silik olsa da bende görebiliyorum neler yaptıklarını, neler düşündüklerini, kimler için ağladıklarını, kimler için bir şeyler yazdıklarını...

    al beni şehir ama dursun yüreğim burda. kapanmasın hep gitmeyi istediğim yollar! yeniden gitsin çocuklar fenere, açılsın yeni şişeler, açılsın yeni kalpler, yepyeni heyecanlar, tutkular... belki bir gün bir çocuk orda bir şeyler yazar ilk defa. belki arkadaşlarına da okur o ilk sihirli kelimeleri. belki birileri aşık olur ona. belki de o gerçekten sevilir. işte ben o zaman huzur bulabilirim şehir. ama şimdi zamanı geldi değil mi? ben buradayım; burada tam içinde. hadi al ve yok et beni. öldür beni 18 yaşında. öldür son tutkumu koynundaki kendi bitmeyen hüznünle.

    öldür beni istanbul ama bil ki yüreğim hep bir köşede ağlayıp duracak.

    unutma ki yüreğim hep o köşede ağlayıp duracak.

    15. mart 99 taylan v.s

    not:yukarıda belirttiğim gibi yazı şahsıma ait değildir. 99 yılında kadıköy'de akmar'daki bir dükkandan alınmış bir fotokopi fanzinin yazılarından biridir. derginin ismi hatırlayamamakla birlikte, kapağında kargonun yalnızlık mevsimi albümünün kapağındaki bisikletli resimin olduğunu ve yazarın eserlerinin paylaşılması konusunda hiçbir sıkıntısının olmadığını net bir şekilde hatırlıyorum. boşuna dememişler söz uçar yazı kalır diye. 11 yıldır küçük bir defterde saklanan yazı gün geldi buraya düştü. okurken benim kadar keyif almanız dileğiyle.
    3 ...
  32. poşetin ucuna taş bağlayıp paraşüt yapmak

    1.
  33. çocukken oynadığımız bir oyundur. bulunan bir poşet dört tarafından iplerle dikkatli bir şekilde bağlanır, bu iplerin ucuna da orta büyüklükte bir taş iliştirilir. buruşturulan poşet camdan atılarak süzülerek aşağıya inmesi izlenir. işin komik tarafı taşı atmak için 4-5 kat yukarı çıkıp attıktan sonra da geri almak için aynı hızla aşağıya inerken paraşütün açılıp açılmadığını ya da yere nasıl indiğini görememektir.
    1 ...
  34. öyle bir geçer zaman ki kırtasiyeci

    1.
  35. 50 lirayı görünce önce ''bozamam bunu.'' diye mırın kırın eden sonra parayı alınca gözleri parıldarken ''bu paraya kırtasiye alınır.'' diyen amca. madem öyle o tırto bozamam ayaklarını niye yapmıştır bilinmez. iyi amcaymış ama yine de, bekledi kızı...

    edit: grotesquee'nin hatırlatmasıyla düzeltme; kırtasiye değil ptt alınır demiş. aslında ben de öyle hatırlıyordum ama yanlış hatırladığımı düşünmüştüm. doğrusu budur.
    2 ...
  36. rodion

    1.
  37. harika hayvanlar

    1.
  38. wonder pets

    1.
  39. nickelodeon'da sabah 8'de gösterilen türkçe ismi harika hayvanlar olan 0-6 yaş arası çocuklara yönelik bir çizgi film.
    bir kaplumbağa, bir yavru ördek ve bir kobay farenin onlardan yardım isteyen hayvanlara şarkılar eşliğinde yardım etmesini anlatan 15 dakikalık çizgi filmdir.
    1 ...
  40. kot mont

    1.
  41. kot ceket olarak da bilinen, daha çok bahar aylarında giyilebilecek, hemen her çeşit kıyafetle uyum sağlayabilen ve özellikle 90'lı yıllarda çok moda olan bir ceket türü.
    0 ...
  42. bitmiş meyve suyu kutusunu şişirip patlatmak

    1.
  43. ilkokulda bulduğumuz bir eğlencedir. bitmiş meyve suyu kutusu şişirilip kızların çok olduğu bir alana atılır, sonra onlar kendi aralarında konuşurken sinsice yaklaşılıp birden üstüne zıplayarak patlatılır. bunun bir de capri-sun'la yapılan versiyonu vardır.
    0 ...
  44. malumat istifçisi

    1.
  45. malumatı derinlemesine araştırılmamış, kulaktan dolma bilgi olarak alırsak eğer malumat istifçisinin tanımını kulaktan dolma bilgilerle pek çok konu hakkında bilgi sahibi olmuş kişi olarak yapabiliriz. bu bilgiler yüzeysel bilgilerdir ancak konuşulan konulara fransız kalmamak, bir yerinden dahil olmak için yeterlidir. gerçekten aydın olan bir kişiyle malumat istifçisinin ayrılacağı nokta, ikincisinin konuşulan konuyu bir noktadan sonra hep aynı sınırlar içinde döndürmesi yani konuşmanın bir yerinde tıkanacak olmasıdır.
    1 ...
  46. arakçı ayıp sana

    3.
  47. eller arakçıya doğru uzatılarak söylenir. eğer hızlı davranılmazsa arakçı çalacağı şeyi çalar. zamanında ve yüksek sesle söylenirse arakçı üzülerek uzaklaşır. biraz geliştirilerek günün ilerleyen saatlerinde de çocuklarla oynanabilecek bir oyundur.
    2 ...
  48. dream boy

    1.
  49. 2008 yapımı james bolton'un yönetmenliğini yaptığı jim grimsley'in aynı isimli romanından uyarlanan eşcinsel temalı film.stephan bender'in oynadığı, ailesiyle birlikte kasabaya yeni taşınan nathan'ın karşı komşuları olan maximillian roeg'in canlandırdığı roy'la aralarında gelişen ilişkiyi anlatıyor.

    devamı filmin ayrıntılı konusunu içerir, izlemediyseniz okumayın.
    --filmin konusu--
    nathan babasının işi dolayısıyla sıklıkla şehir değiştiren çekingen bir gençtir. babası tarafından taciz edilmektedir. roy ise düzenli olarak kilise ayinlerine katılan, bir kız arkadaşı olan bir gençtir ve nathan'dan birkaç yaş büyüktür. okul servisini de o kullanıyordur. bu serviste arkadaş olan iki genç beraber ödev yapmaya başlarlar ve zamanla bu ilişki bir aşk ilişkisine döner. nathan babasıyla yaşadıklarını roy'a hiç anlamaz ancak roy onun sorunları olduğunu biliyordur. bu arada roy kız arkadaşından iyice uzaklaşır ve nathan'ı kendi arkadaşlarıyla kamp yapmaya götürür ama burada başlarına ummadıkları şeyler gelir. film şaşırtıcı bir sonla biterek seyirciyi ikilemde bırakır.
    --filmin konusu--
    izlerken sıkılınmayacak bir film ancak icerdiği sahneler nedeniyle 18 yaş üstünün izlemesi uygundur. ayrıca film müziklerinden richard buckner ve patty griffin'in seslendirdiği remember'ın dinlenmesi özellikle tavsiye edilir.

    1 ...
  50. davy and stu

    1.
  51. yönetmenliğini soman chainani nin yaptığı 2006 yapımı eşcinsel temalı bir kısa film. filmin oyuncuları nicholas cutro ve travis walters. hikaye iskoçya'da bir ormanda geçiyor. ikili ormanda var olduklarından emin olmadıkları bir canavarı aramaya giderler ancak başka bir şeyi keşfederler. bu filmin diğer pek çok eşcinsel temalı filmden ayrılan yanı cinsel içeriğinin olmaması, daha çok duygusal sahneler içermesidir. özellikle oyuncular genç yaşlarına rağmen gerçekten iyi bir oyunculuk çıkarmışlar. filmin türkçesi bulunmamakla birlikte oyuncuların iskoç aksanıyla konuşmaları filmin anlaşılmasını biraz zorlaştırıyor. ancak iki genç arasındaki ilk aşkı oldukça yumuşak bir şekilde anlatması bakımından eşcinsel temalı filmleri izlemeyi sevenlerce kaçırılmaması gereken bir filmdir.

    &feature=related
    0 ...
  52. ya herkes gibi biri ya da hiç kimse ol

    1.
  53. ''Kendin ol, kendin ol.
    Sen buysan başkası ol!
    Buysan kederden öleceğim,
    başkası olursan de kimi seveceğim?''

    (bkz: bir nehrin tükenişi)
    (bkz: yılmaz odabaşı)
    0 ...
  54. sokarım politikana

    13.
  55. demir leblebi kasetini aldığım ilk günlerde aileyle yapılan bir araba yolculuğunda demirden leblebi ve kız bebekle birlikte arabada esen soğuk rüzgarları fırtınaya çeviren şarkı. o zamanlar çok severek söylerdim bu sözleri. aradan yıllar geçti şimdi de başkaları bu sözü bana söylüyor.
    0 ...
  56. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük