vicdan körlüğü yaşayanların anlayamayacağı bir türkiye!
somut ve güncel bir sorundan yola çıkarak, 2009 öss sonuçlarına göre en başarısız üç ilin şırnak, hakkari, ardahan olmasının ana sebebi nedir? cevabı basit, 7 yaşına kadar anadiliyle (kürtçe) konuşan çocukların yeni bir dille (türkçe) tanışıp adapte sorunu yaşamasıdır. bu sorun bile tek başına kürtçenin resmi dil ilan edilmesi için yeterlidir. malum cahil insandan her şey beklenir.
vicdan körlüğü yaşayanların argümanlarını aynı sıradanlıkla cevaplayacak olursak, yıllardır kardeşçe yaşadığınız kürtlerin diline karşı çıkıp, ingilizce eğitim veren kurumlara takla atarak kaydolmanıza ne demeli? evet cengaverler, resmi olmassa bile bu ülkenin temel eğitim dili ingilizcedir! buyrun buradan yakın.
gül ve teziç olmayan laiklik üzerine yeni stratejilerini tartışırken, bir anda köşkün kapısında belirip, çocuklarının sarılıktan ölmek üzere olduğunu, parasızlıktan elektriğinin, suyunun kesildiğini , son çaresinin intihar etmek olduğunu haykırarak, bu ülkenin gerçek gündeminin mahalle baskısı, başörtüsü, malezya olmadığının, asıl gündemin yoksulluk olduğunu kafalarımıza kazıyan teyze!
temel argüman, düşündüğünü ifade etme noktasında, parçanın suç teşkil etmeyeceği, ki parça baştan aşağı suçu, suçluyu övüp:
vatan satsa bir kişi,
anında biter işi,
türk ve islam güneşi,
batmaz karadeniz' de
dizelerin de görüleceği gibi, türk ve islam güneşinin ışınlarına maruz kalmayan vatandaşların -sözde- anın da işinin bitirileceği ile bütün özgürlükler, farklılıklar tehdit ediliyor. yani klip olmasa da dizeler kendini rahatlıkla ele veriyor! eee bu nasıl düşünce ki, ifadesi özgür olsun?
devamın da, hafif milliyetçi sosla atatürk' e, padişahlara bile bu tür kliplerin giydirilebileceği analojisi! kötü örnek böyle emsal teşkil eder.
sonuçta, olmuşsa ne olmuş basitliğine indirgeyip, türkçü pismail türüte karşı geliştirilen -sözüm ona- linç kampanyası kahramanca göğüste yumuşatılıp, faşizmin değirmenine su taşınıyor! yazıklar olsun.
yıllardır yoksul mahallerden devşirdikleri çocukları dershanelerinde, okullarında, yurtlarında salya sümük vaazlarla edilgenleştirip, kaderci bir anlayışla sustalı maymuna çevirmeye çalışan stv haberleri ihanetle sunar :
'tuzla, şifa mahallesinde yasadışı örgüt üyelerinin kışkırtmasıyla galeyana gelen halk yıkım ekipleri ve güvenlik güçlerine saldırmasıyla büyüyen çatışmalarda 5 yaralı, 50 gözaltı..'
bir halkın haklı direnişi ancak böyle manipüle edilebilir! bravo lan size badem bıyıklılar. ne yapsalardı insanlar, buyurun evlerimizi yıkın deselerdi, insan-i kamil mi olacaklardı? gecekondulardan yetişipte, bu haberleri iftar sofrasın da kusmadan seyredebilen fethullahçıları direk allaha havale ediyorum!
gerekliydi ; 24 ocak kararlarının hayata geçirilmesi noktasında!
öncelikle, nemalandıkları 12 eylül darbesini sağ-sol çatışmasının durdurulması, akan kardeş kanına son verilmesi gibi tırışkadan saiklerle süsleyip, darbeyi meşrulaştırmaya çalışan vampirlere, 24 ocak kararlarının içeriğini ve sıkıyönetimle halledilmeyen asayiş sorunun, darbeyle nasıl bir anda halledildiğini sormak gerekiyor? onların da çok iyi bildikleri gibi , 12 eylül, toplumsal muhalefeti boğup, ülkeyi ucuz emek cennetine dönüştürmenin yegane yoluydu! bunun en somut göstergesi dönemin tisk başkanın sarfettiği cümledir: " bugüne kadar işçiler güldü, şimdi gülme sırası bizde " .
ve 12 eylülün uygulayıcıları, bu ülkenin çocuklarına, gençlerine, kadınlarına hiç acımadı. 17' lik fidanları kırmakla (erdal eren ) kalmadı sivil (!) hayata geçilen zamanlar da dahi insanları (hıdır- ilyas) asarak zulmünü devam ettirdi. doymadı, birtan altunbaş' ı, uğur kaymaz' ı aldı. bitmedi, günümüz de biber gazlarıyla, özelleştirmeleriyle, 301' iyle, götümüze girecek entryleriyle hala varlığını iliklerimize kadar hissettirmeye devam etmekte.
fuzuli' nin, söylesem tesiri yok sussam gönül razı değil, sözüne sığınaraktan;
kürt sorununa ilişkin neden-sonuç ilişkisine girmeyeceğim, belli ki havsala dar. asıl merak ettiğim, kardeş kürt halkına ilişkin, nazilere rahmet okutacak cinsten "en iyi kürt ölü kürttür" cümlesinin vahameti aşikarken, müdahale edilmeyip, suça ortak olunmasıdır.
cümlenin failine gelince, yazdıkları yeteri kadar veri ama tek hücreli canlı yakıştırmasıyla biyoloji bilgisizliğini, pkk' ya arka çıkan insanların, diye devam eden cümlede ki biçim ve içerik uyumuyla da dilbilgisizliğini takdire şayan buluyorum.
ırakta ki çocuklara üzüldüm (üzüldüğümle kalmadım incirliğin önünde ki bak' ın eylemlerinden, tezkere mitinglerine, mitinglerden, savaşa hayır afişlemelerine varana kadar her türlü eylemselliğin içerisin de yer aldım) uğur kaymaz' a, pülümür' de hayatını kaybeden askerlere , filistinlilere , kazım koyuncu' ya ve tabii ki barış akarsuya' da üzüldüm .
sizin minderinize gelmek pahasına ; barış akarsuyu bir kere olsun dinlemedim, dizisini de seyretmedim . yanılmıyorsam birgün gazetesin de bir röportajını okumuştum, aklı başın da laflar edip, halkına, değerlerine, çevreye sahip çıkacağından bahsediyordu.
şimdi, ölümle yüzleşemediğim yada medyanın beni yönlendirmesiyle mi duygusallaşıp üzülüyorum? ulan için de bulunduğun sistem, doğası gereği tüketimi pompalayacak ve bunları da kendi yarattığı değerler üzerinden pazarlayacak. gepgenç bir insanın ölümünü sığ bir yaklaşımla, medya manipüle ediyor, ne kadar cıvık duygulara sahipsiniz yüzeyselliği karşısın da burnumu tıkıyorum.
yaşamın öznesi insandır, insanı insan yapan da duygularıdır ; bir insan ölmüş, elbette üzüleceğim. pardon , sizce üzülmeyi hakkettim mi?
anayasının her maddesinin meşruiyeti varmış gibi 66. maddeyi temcit pilavı üstü küfür şeklin de servis edip, dururlar. ayrıca, yazılarının temel argümanı olan atatürk' ün söylemlerini, nalıncı keseri edasıyla yorumlarlar ki, takdire şayandırlar!
alt kimlik-üst kimlik tartışmasını bölücülükle suçlayıp, ne mutlu türküm, demeyenleri hain ilan ederek, bölücülüğün beyaz bayrak aynacılığını yaparlar.
nerede kaldı insanlığınız? adam ölüm döşeğin de, sövüyorsunuz! sövdüğünüz orhan doğan, kürt sorununu mayınlara, keleşlere, göz yaşlarına, kardeş kanına, tabutlara havale etmemek için meşru zeminler de siyaset yaparak sorunun çözümüne katkı da bulunmaya çalışmıştır. ve bunun bedelini meclisten, ulucan' lara yatay geçiş yaparak ödemiştir.
ama sizleri pülümür' de hayatını kaybeden askerlerin cenaze törenlerinden, sakarya' dan, trabzon' dan, malatya' dan tanıyoruz. var oluşunuzun yegane amacı akan kan, dökülen göz yaşı! ola ki bir gün bunlar durursa sizler de kendi kendinizi yok etmek zorun da kalacaksınız. işte bu sebepten orhan doğan' ın ölümüne de , şırnak' taki patlayan mayına da sevinecek ve söveceksiniz. ama insanlık tarihi cellatları, kandan nemalananları yazmıyor. insanlık tarihi barışı, kardeşliği, dostluğu savunanları yazıyor.
bu iki parti, (ulusalcı-milliyetçi) her platform da türkiye' nin başına gelen bütün kötülüklerin müsebbibi olarak gördükleri ab-abd' ye ilişkin seçim sürecin de neler vaat etiklerine bakalım ;
mhp : " abd ile uzun bir geçmişe sahip geleneksel ilişkilerimizde bugün yaşanan sıkıntıların karşılıklı güven ve saygı esasına dayalı olarak karşılıklı çabalarla aşılması büyük önem taşımaktadır. ilişkilerimiz, her iki tarafın çıkarlarına hizmet edecek şekilde, siyasi, güvenlik ve ekonomik boyutlarıyla gerçek anlamda bir stratejik ortaklığa dönüştürülmesi ortak hedefimiz olmalıdır. " *
chp : " onurlu bir dış politika izleyeceğiz. " 80 yıllık bir partinin dış politikası ancak bu kadar yuvarlak -kahve ağzıyla- olur! sayın (hastasıyım) baykal, cnn türk"' teki söyleşisinde ab-abd' ye ilişkin en ufak eleştirel söylem geliştirmemiş, akabin de ankara' daki abd büyük elçisiyle olan görüşmesine dair bilgi sızdır-ıl-mamıştır!
düne kadar -sözüm ona- anti-emperyalist söylemlerden dem vurarak, ülkeyi bağımsızlaştıracaklarını, onurunu kurtaracaklarını, güçlendireceklerini söyleyenlerin, bu kadar kısa süre de renk değiştirmeleri akıl alacak cinsten! ayrıca anti-kapitalist olunmadan, anti-emperyalist olunmaz birrr. milli sermaye fıkrası hiç komik değil ikiiii! bunların ki yabancı düşmanlığı üççççç. hiç samimi değilsiniz dörtttt... onlar söylemeden, biz onların yerine söyleyelim, küreselleşen dünya da türkiye' nin yalnız kalması söz konusu olamazdı, uluslar aras... hah şöyle, yiyin canımı!
biraz slogan yapıştırıp, ajitatif yazıyı süslendirelim :
türkiye cumhuriyeti anayasası 2. madde : türkiye cumhuriyeti bir hukuk devletidir. hukuk, herkesi bağlayan kurallar silsilesidir. vali de dahil.
valinin kesinli, kurduğu cümleler mecazi yada göndermeli bir anlam içerse bile konun hassasiyetiyle beraber ,durumdan vazife çıkaracak art niyetli şabanların bunu emir telakki edip orman hukukunu işletmeye kalkmayacaklarının garantisini kim verebilir? yani sakarya' daki 500 andavalın ve türevlerinin üniversiteler de, sokakta, okullar da fazladan mesaiye girişmesinin hesabını kim verecek? buyurun size cadı avı! hele de valinin o ilin en yüksek ita amiri olduğu düşünülünce! hele de hak arama mücadelesi veren bütün insanların rahatlıkla terörist kategorisine sokulduğu bir ülke de (yök' e hayır diyen gençlerden, mahallesinin sorununa sahip çıkanlara kadar)
sorun, yoruma açık hedef gösterme. amman dikkat ; çokça akıl, çokça sağduyu.
sakarya türkeli' nin hassasiyetleriyle (!) meşrulaştırılan linç girişimi;
nerenizden ölçüyorsunuz bu hassasiyetleri? bu hassasiyetleriniz, içler acısı sakarya depremin de yüzlerce insanımızı canlı canlı gömen hırsız müteahhitlerinize, belediyenize, plan değil pilav lazım, diyenlerinize kabarmaz da, evinden yüzlerce kilometre uzağın da ekmeğinin peşinde ser sefil yaşayan üç kürt gencine mi kabarır?
görüntü net: tepki, halkın hassasiyetleri falan değil, faşistlerin klişeleşmiş katliam tertipleriyle, seçim sürecinde yaratacakları provokasyon ortamına zemin hazırlamaktır. kuş bakışıyla, sözde vatandaş olan ötekiler (ermeniler, hırıstiyanlar, yada ahmet kaya tişörtü giymiş kürtler) makbul ve esas olan özde vatandaşlar(!) tarafından, bir şekil de bertaraf edilip, bağlaçlı kılıflarla cinayetleri meşrulaştırılacaktır ; ama onlar da müslüman mahallesin de incil satmasalardı. ama bu süreçte ahmet kaya tişörtü giymeselerdi!
yemezler ; anadolu tarihi-kültürü, kardeşleşme üzerine kuruludur. yüzlerce yıldır sağlam zeminlere oturan bu kardeşliği bozmaya kimsenin gücü yetmedi, yetmeyecektir, biline.
not : konunun hassasiyetini göz önünde bulundurarak, moderatörlere ses veriyorum;
kardeşleşmeye ihtiyacımız olduğu şimdiki zamanlar da, bir kürt gencinin katledilişini alttan altta okşayan, meşrulaştıran, cinayete güzellemeler dizen entryler, neden silinmez? göt kelimesini, silikle terbiye etmek, uludağ sözlüğü nitelikli bir hale getirmeyecektir.
öncelikle, kürt sorununa belinin altından çözüm önerileri getirenler iğdiş edilmeli!
sonra, sorunu tartışacak muhatapların, masaya oturup, demokrasi, hukuk, insan hakları çerçevesin de, kürt sorununa ilişkin -samimiyetle- getirecekleri çözüm önerileriyle, kangren haline gelen bu sorun rahatlıkla çözülebilir. sorun taraflardan birinin * varlığının kabul edilmesi. bu kadar basit mi? evet, bu kadar basit! yeter ki iyi niyetli olunsun. fakat iğdiş edileceklerin, yıllardır dayattıkları operasyonel, yok saymalı, pazarlığa oturmazuklu , bazen de nazilere rahmet okutacak türden çözüm önerilerinin, kürt sorununu çözemedikleri de aşikardır.
( muhatapları yanlış anlayacaklara: muhatap, derken bölgedeki baro, oda, sendika, kanaat önderleri, belediye başkanları gibi halkın iradesini yansıtan insanlar kastedilmiştir.)
alt yazı : george fil avında! (george' de en az fil tonajın da, gözlüklü bir i.ne)
alt yazı: av saati ; george, saatlerdir aradığı avı görüş hizasına getiriyor! bahsettiği av, gün de 250 kilo ot yiyen, 8 tonluk, 4 metrelik fil ! george, dürbünlü tüfeğiyle nişan alıp, nefesini keserek, tetiği eziyor, dannn: fil yerde! george, yanındaki beyaz arkadaşıyla çak yapıp, very good, nidalarıyla göt atıyor. arkadaki zencilerin suratların da, vuramayışın fiziğe aykırı gülümsemeleriyle, george' un sırtını sıvazlamaları! george' un filin yanın da hatıra fotoğrafı çektirmesi!
mitingi örgütleyen çekirdek kadroyu ( sarıkızcılar, yök' cüler, chp-dsp-ip' liler vs. ) tırsarak tebrik ediyorum. görünen niyetlerinden , gül' e çankaya yollarını kapamışlardır. ama asıl tebrik, alevilerden aldığı vergilerle sunnilere camii yapan, bütçesi katrilyonları bulan diyanet başkanlığıyla, zorunlu din dersleriyle, hiçbir zaman laik olmamış bu ülkeyi, basit bir sembol olan baş örtüsü üzerinden laik olarak pazarlamalarıydı.
2007 sürüm güneş-dil teorisi sahiplerinin, itiraz ettiği önerme;
(yerleşik jargonla) ulan, sertap erener hangi dilde söylediği parçayla birinci oldu? o zaman niye itiraz etmeyip, bayraklarla ortalıkta dolaşıp, g.t attınız. doğru ya, ingilizce evrensel, yüz yıllardır kader, kültür ortaklığı yaptığınız kürtlerin dili, bölücü !
kendimi refere etmeye klavyem müsaade etmese de, kenan doğulu' nun seslendirdiği parça hangi dillerin kokteyli? (bu arada temsil sahibi adamın soy ismi de bir tuhaf: doğulu! durumdan vazife çıkaracak şabanlara, iyi bir malzeme: tüyodur)
tanım: bu ülkede yaşayan halkların dilleri, bu ülkeyi her platformda temsil etmelidir.
not: tepkilerdeki, yok artık lebron james, bakınızları da türkçeye gösterilen saygı açısından takdire şayan!
ossuruktan kutlamalara, gubidik mitinglere, salakça günlere açılan taksimi, bu ülkenin gerçek sahiplerine kapatıp, şehri açık cezaevine çeviren zihniyete yazıklar olsun.
cumhurbaşkanının yasama, yürütme, yargı üzerin de neden bu kadar geniş yetkilerle donatıldığını *sorgulamaktan öte rte cumhurbaşkanı olmasın, diyenlerin katıldığı mitingdir.
(mitingi örgütleyen - sözüm ona- stk' ları es geçmeden :
1-yök taifesi: özerk-demokratik üniversite mücadelesi verenleri, üniversitelerden uzaklaştırıp, yüzlerce soruşturmaya maruz bırakan statüko severler.
2-add: başında darbe planları yapan emekli askerin olduğu düşünce derneği!
3-chp-ip-dsp-shp : solculuğu sermaye-kışla-bürokrasi üzerinden tanımlayan siyasetsiz partiler.
