bugün

accayip oranda basit ve kalıcı olacak bir öneri vardır...

hepimizin aklına gelmiştir muhakkak. öncelikle tüm batıya göç etmiş kürt asıllı vatandaşlarımız toplanıp doğu illerimizde inşa edilen * toki menşeyli konutlara yerleştirilceklerdir,konutların etrafına fabrikalar kurulacak, iş imkanları sağlanacak, modern alışveriş merkezleri,oyun parkları teskin edilip sosyal hayat şartları muazzam hale getirilecektir...

bunu gören diğer kürt vatandaşlarımız da bu bölgelere yerleşme, ikamet etme adına taleplerde bulunacaklardır. onlar da toplu konut idaresinin katkılarıyla süper lüks, kombili, ısıcamlı, laminat parkeli 4+1* evlere kavuşturulacaktır.

ve projeyi sonlandırmak için yapılacak şirin bir icraat daha kalmaktadır.
o da; rusya yahut ukraynadan kaçak yollarla temin edilen bir hidrojen bombası* ile bu yerleşkeleri nihayete erdirmektir...

sonra toki yeni konut projeleriyle yoluna devam edebilir, önceliğin kimde olacağı henüz belli olmasa da türbanlılar, aleviler ya da sayıları az kalmış da olsa rum ve ermeniler için planlamalar başlayabilir akabinde...

mutlak çözüm son derece basitmiş değil mi dostlarım ?

düzeltme: açıklamaktan nefret ediyorum ama mecbur kalıyorum çoğu zaman...ben mi ablak yazıyorum yoksa insanlar mi eksik okuyor muallaktayım abiler.

düzeltme 2: yukarıdaki yazıdan yola çıkarak kürtleri yok etmeyi isteyen fikirler taşıdığımı algılayan varsa ulaşsın bana, renkli televizyon armağan edeceğim...

(bkz: ironi)
(bkz: ironiden anlamayan nesle asina degiliz)
1. öncelikle köylüler köy meydanında toplanır.
2. ellerine ne geçerse tüfek sopa taş ve elfeneri alırlar.
3. karşıki dağa gece operasyonu düzenlerler.
4. dönüşte yanlarında hanımlarına göstermek için getirdikleri kurt leşleri artık koyunların güvende olduğunun kanıtıdır.
kurtuluş yok tek başına.
ya hep beraber ya hiçbirimiz.
siz bizim kardeşimizsiniz desek yetecekte işte...
hakkat, olmayan soruna çözüm aramaktır. farklılıklar körüklenmiş, doğu kültüründeki çabuk alınma hissiyatı da buna eklenince, sanki ortada bir sorun varmış gibi gözükmektedir.
tabi terör, işsizlik, ve yabancı devletlerin gizli servislerinin harcadığı paralarda buna çanak tutmuştur.

kim ne derse desin. bu ülkede herkesin birbirinden farklı gözüken bazı özellikleri vardır. sorunlar da vardır. bu farklılıkları belirginleştirmek, sadece ülkeye zarar verir.
ama kimse komşum ahmet abi, arkadaşım kemal, doktor hasan beyle aramı açamaz.
hayır akşam düğün var gidip halay cekicez davul zurnayla, yarında ahmet abi kafaları cekelim dedi.
(bkz: demokrasi)
"doğuya aidsli bikaç hatun yollamak."
(bkz: ironi bunun neresinde)
(bkz: ironi yapacagim derken mal olmak)
(bkz: ironi yaptim bahanesi)
(bkz: savi tutmayinca ironi yaptim ayagi yapan insan)
(bkz: sozlukte ironi yasaklansin)
böyle bir sorun varsa da bunun çözümü kesinlikle bu tarafta* değil, tamamen karşı taraftadır. öncelikle şunu çok iyi anlayalımki bu topluluğun sorun olarak telafuz ettiği her istek ayrıcalık taleplerinden başka birşey değildir. şu anda bile basiretsiz hükümetler tarafından dengeleri bozacak şekilde ayrıcalıklarla donatılmış durumda olan bir topluluğun hala konuşmakta, hala ezik edebiyatı yapmakta oluşu, ancak onların münasebetsizliği, topluma saygısızlığı, ruhlarına işlemiş eşkiya kültürü veya apaçık belli ettikleri ve artık şüpheye mahal bırakmayan gerçekleşmesi imkansız amaçlarıyla açıklanabilir. tekrar etmeye gerek varmı bilemiyorum, türkiye bir ulus devlettir, bu ulusun adı türk ulusudur, türkiye'de hangi topluluğa mensup olursanız olun türkçe konuşulur, türkçe yaşanır. işte türkiye'de yaşamanın, türk ulusuna dahil olmanın şartları bunlardır. yok siz sıkıntı yaratmaya devam ederseniz, daha büyük sıkıntılarla pişman edileceğiniz şüphesizdir. bugün türkiye' nin en büyük sermaye sahiplarinden pek çoğu kürttür, herkes aynı kanunlara tabidir ve aynı vatandaşlık statüsündedir, üniversite ve memurluğa giriş herkes için aynı sınavla gerçekleştirilmektedir, çocukları okusun diye adaletsizce çocuk başına para yardımı yapılmaktadır. onca yaptıklarına rağmen toplumda kürtlere karşı hakettikleri dışlama yapılmamaktadır. bu topluluk yıllardır düşman devlet ve örgütlerle işbirliği etmekten bir an dahi çekinmemiştir. bizim kanımızı akıtmaktan başka, her hedefimizi baltalamaktan başka, kaçak elektrik kullanıp, bizim sırtımızdan geçinip, herşeyde haksızlık, kirlilik, adaletsizlik yaratmaktan başka, kültürlerinde olan zorbalığı, eşkiyalığı, hırsızlığı, uğursuzluğu, ahlaksızlığı, marabalığı kültürümüze sokup, toplumu yozlaştırmaktan başka ne yapmışlardır. açıkça söylemek lazım türk'ler ve kürtlerin arasına kan girmiştir. birbirimizle kanlıyız ve bu noktada kimse bizden geri adım atmamızı beklemesin. binlerce yıldır birçok devlet, imparatorluk kurmuş, milletlere hükmetmiş, dünya tarihini yönlendirmiş, en güçsüz zamanında bile dünyanın en büyük güçlerine boyun eğmemiş bir milletin çocuklarının birkaç eşkiya bozuntusuna boyun eğmesi elbette ki beklenemez. eğer bir sorun varsa çözümü o taraftadır, kendilerini bilmeleri ve artık akıllarını başalarına devşirmeleri gerek. biz onların asıl sorunlarını da biliriz. şunu bilsinler ki 200 yıldır çok toprak kaybettik, artık bir karışına bile tahammülümüz yok.
en güçsüz zamanlarında bile kimseye boyun eğmemiş ama her başbakanının ve genelkurmay başkanının göreve başlamadan önce mutlaka abd'ne şöyle bir yolunu düşürdüğü milletin çocukları olarak, "o taraf" deyip ayrımın tillahının yapılmasına bütün gücümüzle karşı çıkmalıyız. yüzümüzü abd'ne değil birbirimize dönmek yapmamız gereken tek şeydir. bin yıldır birbirinden kız alıp vermiş anadolu halklarının arasına kan davası girmesi mümkün değildir.

23 yıldır kanıyoruz, yeter artık. bir kez olsun ilkel milliyetçi yaklaşımlarınızı bir kenara bırakın da gelin yahu!
Kürt sorunu çözmek değil ortadan kaldırmak mantıklı olanıdır. doğuda toplamak yanlıştır. doğudaki kürtleri yurt geneline yaymak asıl olandır. nedeni basittir. eğer kürtleri doğuda toplarsanız kendi aralarında bir birleşme olur buda onlara vaad edililen kürdistana inanmaları demektir. bu düşünceleri akıllarından çıkartmak ve birbirinden ayırıp gruplaşmalarını engellemek gerekir.
toplama kampı yapalım, hepsini yakalım. nasıl? yakmak demişken madımak'ı hatırladınız mı? benim gibi olmayan ölsün, gitsin buradan dersen olmaz. bir gün sen gitmek zorunda kalırsın. hepimiz türküz. bitmiştir.
tek olmaktır.
türkiye cumhuriyetini kuran türkiye halkına türk milleti denir.
olmayan birşeyi sorun olarak dile getirmekten vazgeçmek en iyi çözüm önerisidir kanımca.
doğu'ya ve güney doğu'ya yatırım.
sözlüğün iki yüzlü humanistleri, hak hukuk eşitlik diye beynimizin etini yiyen zavallılar acaba ne zaman anlayacaksınız kafatasının çapı ile insanlığın doğru orantılı olmadığını?

türbanlıyı, mini etekliyi, ermeniyi, eşcinseli hatta hatta hüsnü şenlendirici'yi! bile kanatları altına alan sözde dava adamları lafa gelince siz ülke de kurtarırsınız değil mi?

cumhuriyet mitinglerine katılır, yolda rastladığınız pantolonu yırtık dilenci çocuğu "iç burkan detay" olarak kayıtlara geçirir, yardım kuruluşlarına para yardımında bile bulunursunuz!

otobüste büyüklere yer verir, baba parasıyla hava atan tikileri kınar, eski sevgililerinize şiirler ağıtlar yazarsınız. ama hepsi bu kadardır işte, sadece bu...
adını terorizmle birlikte andığınız kürtleri insandan saymazsınız, size göre kürt yokedilmesi farz olan bir canlıdır. kaçınızın kürt komşusu oldu acaba, ya da kaçınız sorunlu diye adlandırdığınız doğu şehirlerinden birinde yaşadınız?

zaten hepiniz çok doğru dürüst insanlarsınız. bu ülkede organ mafyacılığı yapan, esrar eroin kaçıran, devleti dolandıran, insanları katleden, yazlık yaptırmak için orman yakanların da hepsi kürt zaten.

kınadığınız hitler'den ne farkınız kalıyor? çözüm belli ya gaz odaları hazırlayacaksınız, ya da oyununa geldiğiniz şu zihniyeti değiştireceksiniz.
öncelikle, kürt sorununa belinin altından çözüm önerileri getirenler iğdiş edilmeli!

sonra, sorunu tartışacak muhatapların, masaya oturup, demokrasi, hukuk, insan hakları çerçevesin de, kürt sorununa ilişkin -samimiyetle- getirecekleri çözüm önerileriyle, kangren haline gelen bu sorun rahatlıkla çözülebilir. sorun taraflardan birinin * varlığının kabul edilmesi. bu kadar basit mi? evet, bu kadar basit! yeter ki iyi niyetli olunsun. fakat iğdiş edileceklerin, yıllardır dayattıkları operasyonel, yok saymalı, pazarlığa oturmazuklu , bazen de nazilere rahmet okutacak türden çözüm önerilerinin, kürt sorununu çözemedikleri de aşikardır.

( muhatapları yanlış anlayacaklara: muhatap, derken bölgedeki baro, oda, sendika, kanaat önderleri, belediye başkanları gibi halkın iradesini yansıtan insanlar kastedilmiştir.)
federatif bir yapı ile çözülebilecek öneridir.
pkk yıllar evvel saldırılara girişip bir baş teröristin fantezilerinin peşinden koşturup gitmeseydi, yüz milyarlarca dolarlık askeri harcamalar yapılır ve bölge halkı bu kadar geride kalır mıydı dedirtir ister istemez.

aksine ortadaki sorunun başlıca nedeni pkk terörüdür. kürt sorunu kisvesi altına saklanmaya çalışılan da, pkk'nın çabalarını meşrulaştırıp, yıllardır o bölgede hep bu yoksulluk vardı imajı vermeye çalışmaktır.

bizzat doğuda 10 yıl civarı kaldım, hiç de yoksulluktan birbirini yiyen görmedim. aksine çok da güzel pertev pilavı yaparlar, kürt dostlar mütevazi ama güzel bir yaşam şekline sahiptir. 1980 sonrası ortaya çıkan terörün, onları nasıl etkilediğini de bizzat görürler. çünkü o tarihten sonra yol yapımına giden araçlar bombalanmış, suçsuz günahsız öğretmenler evleri basılarak öldürülmüştür.

şimdi birileri çıkıp "kürt sorunu vardır" diyor. saddam ve kürtlerin çok yaşadığı ırak bölgelerinde mevcut olabilir bu sorun ama hepinize empoze edilmeye çalışılan zaten, bunun komple bir sorun olduğudur. oysa türkiye sınırları içerisindeki sözde sorunlu kürt kardeşlerim, cumhurbaşkanlığından, içişleri bakanlığına kadar ilerleyip, türkiye'nin en büyük şirketlerinde yüksek mevkilerde söz alabiliyorsa, bir sorun vardır ortada evet ama bu sözde değil beyinlere yerleştirilen fikirlerdedir.

pkk, yüzmilyarlarca dolara mal olan saldırılarını gerçekleştirmeseydi, bu yoksulluk vukuu bulmazdı. şimdi birilerinin gazıyla sorun var demek, pkk'nın ekmeğine yağ sürmektir. başka da bir halta yaramaz. sonrasında çıkıp özellikle bunun yaygarasını yapanlar "kendim ettim kendim buldum"u söyleyebilirler şakıyarak.
...

Mustafa Kemal'in Samsun'a çıktığı 19 mayıs 1919'dan başlayarak Cumhuriyetin ilanına kadar geçen dönemi kapsayan Kurtuluş Savaşı boyunca öngörülen millet (ulus) kavramı ile uygulanan milliyetçilik politikasının özünü, yapılan açıklamalardan ve alınan kararlardan öğrenmekteyiz. Bu milliyetçiliğin niteliği, sürekli eşit haklı vatandaşlık ilkesi olarak açıklanıyordu. Bu milliyetçiliğin özünü anlamak için birkaç veriyi anımsatmak yeterlidir.

* Erzurum Kongresi 1. Maddesi: 'Erzurum, Sivas, Diyarbakır, Elazığ, Van, Bitlis, Trabzon vilayetleri, Canik Sancağı hiçbir şekilde yekdiğerinden ayrılamaz....' (23 Temmuz-17 Ağustos 1919)

* TBMM'de Kürtlere Özerklik Tanıyan Karar: 'TBMM'nin 10 Şubat 1922 günlü oturumunda, 64 üyenin muhalefetine karşı 373 milletvekilinin oylarıyla Kürtlere özerklik tanınmasına karar verilmiştir'.

* Mustafa Kemal'in Elcezire Cephe Komutanlığına Çektiği Telgraf: '...Kürtlerin oturduğu bölgelerde ise hem iç hem de dış siyasetimiz açısından adım adım mahalli bir idare kurulmasına gerekli bulmaktayız';.

* Mustafa Kemal'in izmit Basın Toplantısı: '...hangi livanın halkı Kürt ise, onlar kendi kendilerini özerk olarak idare edeceklerdir...' (M. Kemal, Eskişehir- izmit Konuşmaları 1923, Kaynak Yayınları 1993, sf. 105)

* Lozan Konferansında Kürtler: ismet Paşa 'Lozan';da milli davalarımızı 'biz Türkler ve Kürtler' diye savunduk' demiştir.

Lozan Antlaşması'nın 39/4 maddesi, Kürtler de dahil olmak üzere tüm Türkiye vatandaşlarına dil ve kültür hakkı tanımış olmakla birlikte, bu hakların kullanılmasına hiçbir zaman olanak verilmemiştir.

* Kurtuluş Savaşı boyunca 'Türkiye Halkı': Mustafa Kemal ve arkadaşları Kurtuluş Savaşı boyunca hiçbir zaman 'Türk Milleti' deyimini kullanmamış, toplumdaki çok etnikli ve çok kültürlü yapıyı belirtmek için ısrarla 'Türkiye Halkı' deyimini kullanmış ve kendileri söz konusu olduğunda ise, Türkiyeli olduklarını belirtmişlerdir. (Baskın Oran, Atatürk Milliyetçiliği, 1. baskı 1988, sf. 164)

Bu alıntılardan da görüleceği gibi Kurtuluş savaşı sırasında ırk öğesine yer verilmediği ve çok etnikli, çok kültürlü demokratik bir milliyetçi ideolojinin kullanıldığı anlaşılmaktadır. Peki ya daha sonra...

Kurtuluş savaşı sonrası

24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması ile Türkiye Cumhuriyeti'nin bugünkü sınırları tanındı. Birinci TBMM yerine, 1923 Haziran'ında, uyum içinde çalışacak ikinci TBMM seçildi. Bu tarihten itibaren komşu ülkeler ve batılı ülkelerin de herhangi bir müdahalede bulunmayacağının garantisi alınmıştı, artık sosyal ve siyasal alanda bazı değişimlerin sırası gelmişti. Bu değişimin en önemli kısmı ise toplumu oluşturan çok kültürlü etnik yapının zenginliğinin ve demokratik yaşamından daha çok ırk temeline bağlı tek kültürlü homojen bir Türk milleti oluşturma girişimi yürürlüğe konuldu.

Türkiye halkı yerine Türk milleti deyimi kullanıldı. Kurtuluş Savaşı boyunca 'Türkiye halkı' deyimini kullanmaya özen gösteren M. Kemal, Lozan'da azınlıklar sorunu çözüldükten sonra ilk defa Mart 1923'te 'Türkiye halkı' yerine 'Türk Milleti' deyimini kullandı. Cumhuriyetin ilan edildiği 29 Ekim 1923 tarihli konuşmasında da bu deyimi kullanıyor ve 'Türkiye Milleti' deyimini bir daha kullanmamak üzere bırakıyordu.

1924 Anayasası 'Türkiye halkı'nı 'Türk' olarak tanımladı. 1924 tarihli yeni Teşkilatı Esasiye Kanunu, bir öncekinin öngördüğü 'özerk yerel yönetimler' oluşturma ilkesini kaldırıyordu. Ayrıca vatandaşlık Türk olma koşuluna bağlanıyordu.

'Türk-Tarih' tezi ile 'Güneş Dil' teorisi kullanıldı. Türk-Tarih tezine göre, Anadolu medeniyetleri başta olmak üzere dünyadaki tüm medeniyetler, çeşitli dönemlerde Orta Asya'dan göç eden Türkler tarafından kurulmuştur. Güneş-Dil teorisine göre de bütün diller Türkçe'den çıkmıştır. Bu iki tez Türkçülük ideolojisinin ve Cumhuriyetin homojen bir ulus/devlet oluşturma politikasının düşünsel dayanağı olarak kullanıldı.

ismet inönü; 'Lozan'da milli davalarımızı 'biz Türkler ve Kürtler' diye savunduk' diyen ismet Paşa Lozan'dan döndükten hemen sonra Türkiye'de 'Türklerden başka bir unsur yoktur. Kürt yoktur' diyebilmiştir. (Ömer Vehbi Hatipoğlu, Bir Başka Açıdan Kürt Sorunu, Sf. 36)

Ardından yeni millet anlayışını en net haliyle ortaya koyan yine ismet inönü olmuştur: 'Vazifemiz Türk vatanı içinde bulunanları behemehal Türk yapmaktır. Türkler ve Türkçülüğe muhalefet edecek anasırı kesip atacağız'. (Vakit Gazetesi 25 Nisan 1925)

Mahmut Esat Bozkurt (Dönemin Adalet Bakanı): Türk, bu ülkenin yegane efendisi, yegane sahibidir. Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette bir tek hakları vardır: hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı...' (Ömer Vehbi Hatipoğlu, Bir Başka Açıdan Kürt Sorunu, sf. 25)

Görülüyor ki savaş öncesi söylenen ve iki halkın birlikte eşit haklarla yaşayabileceğini sürekli dile getiren yönetim savaş sonrasında tam tersi fikirlerin hayata geçirilmesi için azami hızda görevinin başına geçmiştir. Adı geçen hiçbir lider gerek ülke içinde kullandığı gerek uluslararası toplantılarda ve antlaşmalarda kullandığı 'bu ülkenin asli kurucuları hem Türkler hem de Kürtlerdir' sözünün arkasında bir daha durmamıştır. Tek amaç Kürtler başta olmak üzere ülkedeki bütün diğer halkların kendi özgünlüklerini kaybederek tamamen Türkleştirilmesidir. ilk yıllarda sayısal anlamda fazla olmayan birçok halk bu tutuma karşı koyamamıştır. Kürtler ise, tarihsel nedenler yanında, coğrafi bütünlük, devletin kuruluşundaki katkıları, gelişmiş dilleri, köklü kültürleri, sayısal konumları nedeniyle asimilasyoncu baskılara direnmiş, kimlik, dil, kültür, anadilde eğitim ve öğrenim haklarının tanınmasında ısrarlı davranmışlardır. Bu nedenle varlıkları inkar edilmiş, ulusal demokratik talepleri reddedilmiş, ekonomik, sosyal ve siyasal ayırıma tabi tutularak baskı altında asimilasyona zorlanmışlardır. Uzun yıllar 'Türkiye'de Kürt yoktur, herkes Türktür!' söylemi resmi tez olarak kullanılmıştır.

Sonuç olarak

Özellikle savaş dönemi tarihin bizlere öğretmesi gereken bazı sonuçlar vardır. Bunlar, tarihsel gerçekliğin sürekli üstünün örtülmesi, belgelerin genç kuşaklara öğretilmemesi ile sorunu doğru temeller üzerinde geliştirilebilecek tartışmaların önü kesilmiştir.

Bugün ülkenin gençliği olarak bizler meselenin bir terör meselesi olmadığını bilmeliyiz. Sorunun bir halkın kendini halk olarak ifade edebilmesi için ihtiyaç duyduğu dilini kullanabilme, kültürünü yaşayabilme, kimliğini özgürce eşit haklara dayalı bir biçimde kullanabilmesi sorunu olarak bilmeli ve bunu sağlayabilmek için Türk ve Kürt gençliği olarak kardeşliği ve barışı teminat altına almalıyız.

genç hayat 1 kasım 2006 (Cemil Demirhan)
(bkz: kürt sorunu) * *

şunları sıralamadan çözemezsiniz.
öncelikle bunun bir kara propaganda olduğunu, kürt sorunu dediğiniz şeyin birden fazla problemden oluştuğunu bilmelisiniz.Neydi bu sorunlar; terör sorunu, sosyal * ve ekonomik sorunlar. ayrıca ABD 'nin Daha da Büyük Ortadoğu Projesinin bir parçası ve ikinci israil yaratma hezeyanı olduğunu ve tüm bunların öyle olmadığı halde olmayan Kürt Problemi çatısı altında bir kara propaganda olarak sürüldüğünü anlatmadan/anlamadan çözemezsiniz. Neden, çünkü Kürtlerle bir problemimiz yok. bu devletin kürtleri senin benim gibi üniversitelere girebiliyor, özgürce ev/iş sahibi olabiliyor, akp'den veya başka partilerden milletvekili olabiliyor. Ha, dersiniz ki doğu'da işler hiç de öyle pir-û-pak yürümüyor mualla hanım. e, evet yürümüyor çünkü orada bir terör problemi var, pkk'yı yoketmeden * bir ekonomik yatırım da yapamıyorsunuz ve pkk bu boktan havadan nemalanıyor. pkk ve pkk'lı bazı siyasiler, unutmamalılar ki pkk tehlikesi yüzünden bir kısım kürt, kendi çocuğunu terör örgütünden uzak tutmak için ve pkk tehditlerinden dolayı * yerini yurdunu terketmiştir, pkk'nın kürtleri savunduğu falan yoktur, pkk'nın kürtlere ve bu yaratı/sözde kürt sorununa ihtiyacı vardır.
TR'nin bir diğer hatası ise; terör örgütünü tamamen yokedemedi, yoketse de diğer gerekli temizlik önlemlerini alamadı/pkk örgütü elemanlarını/sempatizanlarını asimile edemedi ve aynı zamanda TR ,pkk yerine, kendi bölgesindeki kürtlerin hamiliğine soyunamadı, bir kürt kökenli Türk vatandaşları kavramını oturtamadı. psikolojik baskı yapılmalıydı.
(bkz: adolf hitler)

- hani bakın o yapmış ama başaramamış-
edit: mi acaba?
görünüşe göre, daha akşam ne yiyeceğini bilmeyen birkaç kişinin ortaya koyamayacakları şeydir. hayatında hiç malatya'dan öteye geçmemiş insanların bu konuda ürettikleri çözüm ne ola!

kime kürt denir, kime denmez? hangi kürtler sorunludur, hangileri uyum sağlamıştır? sorunlu olanların derdi ortak mıdır? sorunun kökeni nedir? sorunun *tarihi nedir? bunları bilmeden klavye bilgeliği yapılır mı?

onu geçtim... acaba sorunun çözülmemesinin nedeni, gerekli kişilerin sorun hakkında yeterince bilgi sahibi olmaması mıdır?

(düzeltme: alt tarafla bu kadar yakın olmamak için.)
sorunun temeli bu ülkede yaşayan herkesin "türk" olmadığının kabulü ile mümkündür. ötekileştirdiğinin ya da varsay kendi kendi ötekileşmişin "diğeri" olma sebeplerini elimine etmek; her kurumun, her söylemin, her tanımın başına milli kelimesini koyanların sorumluluğundadır. mesuliyet bilinci yerleşmemişlere, "ne mutlu türküm" den başka kelamı kabul etmeyenlere derim ki ben de -bir kürt olmadığım halde-: "türklerden daha eski bir kültürüm, destanlarım ve türklerde olmayan mitolojim var." ne oldu şimdi? kesin hop oturup hop kalktı hamasi duyguların. tiz zamanda silahını kuşanıp sefere çıkasın geldiyse işimiz zor. bu ülkede birlik, beraberlik ve bundan doğacak selamet tekrar ediyorum: dayatmaların merkezindeki kurum ve kişilerdir.

sen her fırsatta türkten gayrısının iyisine de, kötüsüne de aynı muamelede bulun, ondan sonra da "sorun var, sorun bunlar, koparacaksın yılanın başını!" de. iyi de sen bulsaydın bir baş. hadi bu millet cahil diyelim, kendi sorunlarını çözmeyi bilmiyor, inanmakta ve sadakatte yanlış yola sapmış-bak nasıl benzeşiyor türkler ve kürtler-; ulan gebeş adamların karşısına onlardan bir lider mi koyabildin de eleştiriyorsun? oysa, kendilerinden olan az çok bilen olarak kabul edebilecekleri birine sen bir değer verip, onunla hep sana ait olmuş olan bir makamı paylaşsaydın, onu onların lideri haline getirip, "sizin adamınız bizim de adamımız" temasını işleseydin farklı olurdu. ama, ona bile tahammülün yok. ulan hangi ülkede bir ilde 20-30 tane diğer memleket derneği var acaba merak ediyorum. etnik, bölgesel, şehir mlliyetçiliğini kendi kendine yapan bir millet nasıl olacakta bir diğeri ile uzlaşacak merak ediyorum. alsace lorraine geldi birden aklıma. of of şu yağmur bir yağsa.
kürt sorunu ve pkk sorununu ayırmak. pkk sorununu çözdüğümüzde kürt sorunu diye bir şey kalmaz.