dün gece senden, geçmişten söz ettik
kalplerimize dokunup geçtin
bazı şarkılar sensiz söylenmiyor
gülsek ağlasak olmuyor, bitti
çok yakınında bir gül var
çok büyük çok kırmızı
çok yakınında bir gül var
çok sıcak çok alımlı; alev gibi
bazen rüzgarlar bile dinleyip susar
bazen yağmurlar duyar, gül kokusu konuşur
bazen yıldızlar bakar kayıp gidene
bazen şarkılar bile güle benzer, tutuşur
"insanlara böylesine fütursuzca, aldırmazca hainlik edebilmesinin, onların hayatına girdikten sonra geride bir harabe bırakarak çekip gidebilmesinin belki de tek nedeni ihanet duygusunu bilmemesiydi. kimseyle ihanet duygusuna sahip olabilecek kadar yakın olmamış, kimseye kendini öyle yakın hissetmemişti. insanların ortaklaşa kabul ettikleri bütün o duygular, ihanet duygusu, günah duygusu, ayıp duygusu, başka birçok duygu gibi ona yabancıydı. insanlarla duygusal olarak paylaştığı neredeyse hiçbir şey yoktu. tanrı'dan ziyade şeytan'ın dostu olan deli bir keşiş gibi insanların duygu dünyasından çekilip kendine ait bir duygular ve değerler manastırına kendini hapsetmişti. istediklerini yapmanın kendi doğal hakkı olduğuna inanır gibiydi, yaptığı hiçbir şeyden suçluluk duymuyordu. ama en korkuncu, hainliği kadar büyük bir masumiyete sahip olmasıydı. bütün yaptıklarını, neredeyse delilere özgü bir masumiyetle, kötülüğünü hiç farketmeden yapmasıydı. onu öylesine çekici kılan da, hainliğinin içinde hiç kötülük barındırmamasıydı." *
hain, içinde kötülük taşımıyorsa aklanmalı mı?
hainlik başlı başına kötü bir şey değil mi zaten?
delilere özgü masumiyet, deli olmayanda ne arar?
deli olan o değilse, kim?
olum itü'de görmüyordu bu adam beni, burada hiç görmez de, olur da okursa falan şaşırsın maksat.
kitap almaya geleceğim, %30 indirimimi isterim. çohyahuşuglu müdürüne de selam söyle, yormasın seni fazla.*
janet & jak esim şaheseri.
sözlerinden bir şey anlamanıza gerek yok -kaldı ki istenirse sözlerin türkçesi de bulunabilir-, şarkının hüznünü yaşamak için. muazzam, gerçekten çok güzel ve içli bir ölüm ağıdı.
maalesef sözlük camiasında sadece uludağ sözlük'te görülen durum.
diğer tüm sözlüklerde iyi ya da kötü anında oylanır yazdıklarınız. fakat uludağ bunu yakalayamadı bir türlü. yazılan şeyler kötü dahi oylansa en azından birilerine ulaşıyor, birileri tarafından okunuyor oluşuna seviniyorsunuz. korkmayın be abi, nedir yani. basın şu butonlara. kullanın diye yaptı zall onları.
değişti.
gelmediği, yazmadığı, sevmediği, sövmediği zamanlarda yeni şeyler öğrendi. hayata daha başka bir pencereden bakıyor; daha insancıl, daha insani. her şeyden önce insan demeli'nin hala savunucusu. bunun yanında bir takım şeyleri boşverdi. kafasına takmaktan vazgeçti. zira kafasına taktığı şeyler yüzünden ne madalya aldı, ne de tebrik edildi. kendi kendine gelin oldu, güveyi bulamadı. gerçi güvey dediğin şeyi hiç aramadı.
ama unutmadı.
hep hatırladı.
buradayken daha çok hatırlayacak.
maksadı hatırladığı her şeyde ufacık gülümsemek. başka bir şey değil.
gülümsetene dost olur.
dost oldu mu da gerçekten iyi bir dost olur.
söylemesi...
herkes fikret kızılok şarkısını biliyor, oysa çok leziz bir de bülent ortaçgil versiyonu var;
söylediklerim bomboş
incir çekirdeğini doldurmaz
yapamadıklarımız yaptığımızın sisinden görünmez
başkasını dinlemem
hiç kimseye güvenmem
sonra dünya siyah olmuş, neden?
ben hiç farketmeden
ben hiç farketmeden
ardımda çöplük bıraktım
hiç bıkmadan hep attım
beton beton büyüttüm
hiç sormadan uyudum yattım
bunu böyle kim yaptı
ben orada yoktum ki
sonra dünya siyah olmuş, neden?
ben hiç farketmeden
ben hiç farketmeden
ah bu renkler, ah bu renkler
resimsiz ressam
cevabı yok ben sormasam
ah bu renkler, ah bu renkler
verimsiz ressam
cevabı yok ben sormasam
çocuğuma ders olsun diye
tuttum bir tokat attım
konuşmak anlaşmak varken
ilk fırsatta kavga ettim
güç her şeyin başı derim
ardından düşüncelerim
sonra dünya siyah olmuş, neden?
ben hiç farketmeden
ben hiç farketmeden
politikadan bıkmıştım
hak hukuk derken batmıştım
işler yolunda değil diye
suçu başkasına atmıştım
küçük birikimlerim bana yeter derim
sonra dünya siyah olmuş, neden?
ben hiç farketmeden
ben hiç farketmeden
ah bu renkler, ah bu renkler
resimsiz ressam
cevabı yok ben sormasam
ah bu renkler, ah bu renkler
verimsiz ressam
cevabı yok ben sormasam
lütfen, ama lütfen bu kez kırılmayayım sana.
kaçıncı geri dönüşüm bu bilmiyorum, ne kadar kalırım onu da bilmiyorum. sadece samimiyetini geri istiyorum.
yağmurdan kaçarken, doluya tutulacağım burada gerçi, bunu da adım gibi biliyorum ya, geride bıraktıklarıma saygım var. saygı olduğu sürece korkacak bir şey yok.
bir hamam böceğine dönüşecek kadar şiddetli değil belki ama hayatın her döneminde farkında olsak da olmasak da gerçekleşen şey. her şeyin farklı bir şeye dönüşmesi mümkün değil pek tabii; belli hisler, durumlar, davranışlar, düşünceler farklı, bambaşka şeyler oluyor. bir his davranışa dönüşüyor mesela, ya da hali hazırda vuku bulan durumlar ilerleyen zamanlarda yapılması istenenler listesinin en başına geçip bir düşünceye dönüşüyor.
zaman zaman insanlıktan da çıkıyoruz belki bilemiyorum, görünüşte hamamböceğine dönmesek bile.
teeeey teeey!
ulan zerre değiş be!
bak mevsimler değişti kış oldu, yağmurlar yağdı, askere gidenler döndü, yeni bir aşk, yeni bir iş, yine gülecek nedenler oldu hayatta...
sen hala değişmemişsin be ulu. hala ortaokul modunda nick altı çemkirmeleri okuyoruz sol tarafta. saati geldi, birazdan siyasi içerikliler de başlar, oooh dadından yinmazzz!
doğumgünü kutlu olasıca bir terazi.
sen beklemiyorsundur da şimdi; böyle şaşırtırlar adamı.
iyi ki doğdun plaza insanı!
fena içsel editz: o değil de ben sözlüğe yazmayalı 1 ay olmuş la.
kapital bile geri gelmiş. poisonx dönmüş.
bende mi dönsem yeşil sahalara, ne yapsam? fazlalıklar da gitmiş zatı baktım da.
özellikle logosu hoşuma giden otobüs firması. şaka değil he. sahiden o logoyu gördüğüm zaman böyle bi' rahatlık duygusu çöküyor üzerime ki sorma.
sahiden estetik ama bak, renkleri de güzel;
bu kelime öbeği bir zamanların en popüler şaşırma nidasıydı. hani şu çok güzel hareketler bunlar'daki yılmaz erdoğan'ın yeğeni ersin var ya; heh işte onun meşhur olma yolunda en önemli adımlarını attığı reklam filminde söylediği replikti de aynı zamanda.
--alıntı--
Türkiye'de meydana gelen depremler 'sığ' olarak adlandırdığımız, 50-60 kilometre derinde olan hareketler. Bunun için tespitler yapabilmek mümkün. Japonya'daki depremler ise yerin 300-400 kilometre altından geliyor.
--alıntı--