muntehayi hic
175 (hevesli)
onuncu nesil yazar 5 takipçi 63.01 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    furkan suresi 74 üncü ayet

    1.
  1. dualarda yer alması çok güzel olan ayet.

    Bir diğeri için,

    (bkz: bakara suresi 128 inci ayet)
    3 ...
  2. mutluluğun formülü

    127.
  3. allah'a karşı sorumluluklarını, yapman gerekenleri, farz ibadetlerini yerine getirmek. yani zikir, fikir, şükürdür.

    imandır.
    5 ...
  4. insana en çok huzur veren şey

    50.
  5. namazdır. yani en sevgili ile en yakın olduğun yerdir. insanın yaratılış amacıyla da daha güzel bir eşik bulması mümkün değildir. zira sizi yaratan sizi, size en iyi gelecek şeyi sizden elbette ki daha iyi bilir.

    (#20828549)

    ve duadır...

    (#21055696)
    4 ...
  6. dua

    153.
  7. ''...Duanın en güzel, en lâtif, en leziz, en hazır meyvesi, neticesi şudur ki: Dua eden adam bilir ki, Birisi var ki onun sesini dinler, derdine derman yetiştirir, ona merhamet eder. Onun kudret eli herşeye yetişir. Bu büyük dünya hanında o yalnız değil; bir Kerim Zat var, ona bakar, ünsiyet (yakınlık) verir. Hem onun hadsiz ihtiyacatını yerine getirebilir ve onun hadsiz düşmanlarını def edebilir bir Zatın huzurunda kendini tasavvur ederek bir ferah, bir inşirah duyup, dünya kadar ağır bir yükü üzerinden atıp ‘Elhamdülillahi Rabbi’l-âlemîn’ der...”

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/488364/+ *
    7 ...
  8. insanlık

    109.
  9. bugünlerde cenazesini kimyasal gazla katledilen masum çocuklar kaldırmaktadır.
    2 ...
  10. dursun ali erzincanlı

    77.
  11. Müslüman Kardeşler Teşkilatı'nın liderlerinden Muhammet El Belteci'nin Şehit olan kızına yazdığı mektubu seslendirmiştir.
    allah ondan razı olsun.

    esma'ya mektup...

    http://video.uludagsozluk.com/v/esma-ya-mektup-90553
    5 ...
  12. suriye den mısır dan bana ne

    7.
  13. bunu hala arap hayranlığı olarak gören ırkçı zihniyetin beyanı.

    üzerine gaz yağan bir çocuğun nasıl ağladığını, oraya buraya çaresizce nasıl koştuğunu izledin mi ? cesetlerin içinde bebeğini arayan anneyi gördün mü hiç ? hiç baktın mı o video ve resimlere ?

    sen hiç küçücük bir çocuğun yüzündeki gülümsemenin güzelliğine, o masumluğa dikkat ettin mi ?

    umrunda olması için ''insan'' olmak gerekli.
    3 ...
  14. sarin gazı

    3.
  15. sinir sistemini felç ederek insanı saniyeler içinde öldüren renksiz ve kokusuz yani teşhis edilmesi zor kitle imha silahı.
    Nazi Almanyası'nda katliamlarda kullanılan sarin gazı en acımasız savaş aracı olarak tanımlanıyor-muş.

    suriye'de pek çok insan bu gazdan etkilenmiş. havadan atılan gaz bombalarıyla insanın en savunmasız halinde, yani uykuda yakalanmışlar üstelik. sivil halk. sadece uyuyorlarmış. masum çocuklar katledilmiş.

    http://www.internethaber....oto-galerisi-28235-p1.htm

    http://www.haber7.com/ort...n-cok-kotu-bir-haber-daha

    zalimler için yaşasın cehennem.

    yediği önünde yemediği arkadasındaların tava tencereyle yollara düşüp biberi yiyip üzerine sulanıp bir de portakal gazı demeleri falan aklıma geldi de. karşılaştırma dahi yapmamak gerek.
    3 ...
  16. aşkın gözyaşları

    54.
  17. ilk defa üç sene önce yurt müdüresinin elinde görüp ilgilendiğimi hatırlıyorum bugün aklıma geldi. sonra bir kaç yerde daha gördüm, belki yine elime alıp bıraktım sanırım. bu kış tekrardan elime aldım bir kitapçıda, almayı düşündüm sonra rafına geri koydum. sürekli gözüme takılmaya devam ettiler. en son bu ramazanda, yan iftar masasında bir hanımda gördüm kitabı. rica ettik aldık, baktım. önünde alan kişiye ait özel el yazmalı notlar vardı tam da bakamadım kitaba o yüzden. o gece rüya gördüm, bir köşeye çekildim bitirdim bütün kitabı. serinin hangisiydi hatırlamıyorum.

    üç yıllık bir hikayemiz var neredeyse. baka baka bir hal olmuşum. şart olmuş alıp okumak demek ki.
    1 ...
  18. mim mesle madar

    1.
  19. sözlükte başlığının olmamasına şaşırdım, ilk başlığım bu olsun öyleyse dedim.

    mim mesle madar. m like mother. anne gibi...

    filmin ismi başlı başına bir özet olmuş aslında. uzun uzun yazarım aslında ama, onun yerine konuyu ruhsuz ve kısa bir özet geçecek olursam; iran, Irak savaşında sağlık personeli olarak görev yapan ve kimyasal gazdan etkilenen, hastalık belirtilenin çabuk geçmesiyle de önemsemeyen anne'nin, çok sevdiği eşiyle evlenip hamile kaldığında, her şey çok güzel giderken sebepler üzerinden gelen bir imtihan olarak karşısına çıkar bu durum: yapılan testler sonucunda kimyasal gazların etkisiyle sakat bir çocuk doğurma ihtimali yüksek çıkmıştır. ve bu güzel keman virtüözünün hayatı bu hiç beklemediği bir imtihan ile yön değiştirir. üstelik aşkı, diplomat eşi de yanında değildir. oğlunun dünyaya gelmemesi için elinden geleni yapar. anne, vazgeçer ondan da..ortada büyük bir aşk vardır aslında.

    “Cennet annelerin ayakları altındadır.” hadis-i şerifini ve ''Çocuklarınızı yoksulluk korkusuyla öldürmeyin. Biz onlara da size de rızık veririz. Onları öldürmek, şüphesiz büyük bir günahtır.'' ayetini yansıtan bir film olmuş.

    henüz izledim mi peki ? hayır. ne zaman olur bilinmez, inşallah bir gün. o ufaklığın bakışları için bile bir kaç kez izlenir bu film. sakat bacağı ve sırtındaki oksijen yüküyle yaşayan ve o bakışlara sahip olan 'çocuk'. insanı kendine getiriyor gerçekten. imtihanlarımızı, başımıza gelenleri ne kadar da büyütüyoruz biz öyle. ne kadar da küçük yaşadıklarımız...

    filmden iki sahne, istemeyen izlemesin. sonu mu bilmiyorum ama öyle bile olsa filmi asıl güzel yapan şey ne sonudur ne de içeriğinin bilinmemesidir.



    5 ...
  20. sen yoksan

    4.
  21. barla

    4.
  22. huzurdur...
    iki yıldır bayram günü ellerini öpmeye gitmeyi allah'ın nasip ettiği yer. Şu anda yolunda olduğum yer.
    Allahım haşirde beni burada dirilt dediğim yer.
    Allah'ın "otur dua et, düşün tefekkür et." dediği yer sanki. Dünyaya meydan okurcasına bir "dur!" diyen, konuşan insanla. Sonra soran, "nedir bu telaşen ?"

    Allah nasip etsin herkese...
    6 ...
  23. hüzünlendiren anlar

    7.
  24. hüzün mü kızgınlık mı bilmiyorum gerçi. Belki hüzün yüzünden hissedilen bir kızgınlık. Belki kızgınlığın üzerini örten bir hüzün. Veya tam tersi. Tam tersi sanırım.

    Başlıklar açıyorlar sözlükte şimdi. Sabah 6'da uyandıran dede, bayram sabahı ağlayan anneanne, bayram sabahı anne ile babanın kavga etmesi, bayram namazından dert yananlar...daha nice başlık nice entry.

    Ne kadar büyük bir nimetin içinde olduklarının farkında değiller. Bunlar yüzünden dert yanarlarken kimse hatırlamıyor böyle dertleri olmayanları, kendilerine "dert" arayanları. düşünmeden yazıyorlar işte. Veya yazmak için yazıyorlar.
    Kendileri için çok da önem arz etmiyor nasılsa.
    4 ...
  25. fussilet suresi

    2.
  26. ''allah'a çağıran, salih amel işleyen, ve ''kuşkusuz ben müslümanlardanım'' diyenden daha güzel sözlü kim olabilir ? ''

    [fussilet suresi, 33]



    ''şüphesiz allah, doğruyu söyledi...''
    5 ...
  27. namaz

    288.
  28. ''kitaptan sana vahyolunanı oku,
    namazı da dosdoğru kıl.
    çünkü namaz,
    insanı hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar...
    allah'ı anmak elbette en büyük ibadettir.
    allah yaptıklarınızı biliyor...''

    [ankebut suresi, 45]

    vahyi insanın kalbinde hissettiren bir kısa film. insanın namaz kılası geliyor. ne güzel şey namaz kılmak...



    ''şüphesiz allah, doğruyu söyledi...''
    8 ...
  29. kandil geceleri camilerin dolup taşması

    0.
  30. kaç yüzümüzün olduğunu düşündürür.

    ama yine de bir başlangıç olabilir, allah bilir biz bilmeyiz. yadırgayıp kınamamak gerekir, önemlidir. kandil gecesi gidilen namazın nelere vesile olacağını yalnız allah bilir. o yüzden yorum yapmamaktır doğru olan. o bir şey demiyor buna, öyleyse kimseye düşmez yorum yapmak.
    lakin şu çizelgedeki kadir gecesi saptaması güldürmüştür:

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/480644/+

    vuhuuuv ! *
    6 ...
  31. risale i nur

    212.
  32. ''tefsir değildir, tefsir ötesidir.''

    ve bilmediğini bilmektir...
    ben bir tabloya dışarıdan baktırmaz, insanı tablonun içine alır, tablonun içindekileri adeta yaşatır diyordum. ama benim tanımlamam her yönden baya eksik kalmış gibi görünüyor.

    --senai demirci--

    Tefsir, teknik bir deyim. Ayetleri önünüze koyarsınız, öncesi ile sonrasıyla nasıl bir irtibatı olduğunu, ne demeye geldiğini, nasıl indirildiğini vs. anlatırsınız. Bu konuda, Risale-i Nur müellifi zaten bir çalışma yapmıştır. Hem de savaş sırasında, hem de at sırtında, hem de ana dilinde de değil, bir tefsirin olması gereken dilde, kendi dilinin yatağında "Arapça", hem de hiç emsali olmayan bir duyarlılıkla ve tutarlılıkla... Söz konusu tefsir, işarât'ül i'caz, Bakara Sûresi'nin 32. ayetinin eşiğinde durmuştur. Bilahare Türkçe'ye de çevrilmiş, Arapçası da daha sade bir Arapça'yla yeniden aktarılmıştır. Yani, Said Nursî, bildiğimiz anlamda "teknik tefsir" yazamayacak biri değildir.

    Peki ama Risale-i Nur nedir? Doğru, üstad da bizzat "tefsir"dir diyor ama.. Bence bu Risale-i Nur'u en azından beklenen, bilinen, sevilen tefsir geleneğinin içinde de bir yeri olduğuna dair bir hatırlatmadan ibarettir.

    Risale-i Nur "tefsir" değildir, "tefsir ötesi"dir...(Bu cümleyi, taassuptan azade söylediğimi gayet iyi biliyorum; Said Nursî takıntım da yok; öyle ki başka bir isim daha Risale-i Nur adı altında yeni metinler yazsaydı, seve seve okurdum. Bir fart-ı muhabbet de değildir bu; çünkü Said Nursî'ye dair değil eserine dair yazıyorum. Ancak, Nur talebeleri olarak bizi eleştirenlerin de hiç olmazsa bakışlarını anlayışla karşılamak gerek. Risale-i Nur, Kur'ân'ı yaşamak içindir, vahyin diri nefesini solumak için okunur. Risale, Risale okumak için okunmaz. Bu yüzden, Nur talebeleri de en az bir başkası kadar okudukların tekrarlayan, okuduklarını okumaya çağıran değil, okuduklarıyla Kur'ânla tanışan, yaşıyan ve Kur'ân'a Risale üzerinden muhatap olma heyecanını taşıran, taşıyan biri olana kadar bu iğneleyici eleştirileri hak vermesek de, anlayışla karşılamak zorundayız.)



    Risale-i Nur'un Kur'ân'la irtibatı "bilgi"sel/"informatik" değildir. Yani dışarıdan bakmaz vahye.. Ayeti çerçevelenmiş bir nesne olarak önümüze koymaz. Bu tür bir bakışın, bizim meslekteki (tıp) karşılığı "in vitro" yani canlı dokuya tüpte bakmaktır.. Oysa, asıl doku kendi ortamında tanınır; yani "in vivo" olarak. Risale-i Nur bizi Kur'an'a muhatap ederken, "vahyin içine" koyar. Ayetin nabzını dışarıdan tutturmaz bize, bizi ayetin kalbinde tutar, odacıklarına sokar, varlığımızı ayetin nabzı eyler. Çerçevelemez ayeti, bizi, aklımızı, düşünme biçimimizi ayetin tablosu içine koyar.
    O yüzden kışkırtıcı bir soru sorarım özellikle kendi meslektaşlarıma (ve tabii diğerlerine de): "Sen hiç kan gördün mü?" Cevap pat diye gelir; "Evet!" Oysa, görmemişlerdir, göremezler de, göremeyecekler de.. Şimdiye kadar gördükleri kan hep "tüp içinde" oldu, hep "damar dışı"na akmıştı.. Tüp içindeki kan,

    (1) ölüdür ya da ölmek üzeredir,

    (2) hareket etmez, tortulaşmak üzeredir,

    (3) kalbe uğrayamaz, tüp içinde hapistir,

    (4) soğuktur ya da soğumak üzeredir,

    (5) basıncı yoktur; donup kalmıştır,

    (6) pıhtılaşmıştır ya da pıhtılaşmak üzeredir; akışını kaybetmiştir,

    (7) az sonra katısı sıvısından ayrışacak çökelecektir; rengini kaybetmiştir ya da kaybedecektir.

    Oysa damardaki kan, (1) canlıdır hem de her damlasında binlerce can vardır,

    (2) hareketlidir, hem de her noktasında binlerce hücrenin sürekli ve anlamlı bir dansı vardır,

    (3) kalbe uğrar, nefes alır, nefes verir, canla irtibatı sürmektedir, canlıdır, canlandırır da,

    (4) sımsıcaktır; her dokunduğu yere "bahar" gelir, vardığı her hücrede can tazelenir,

    (5) basıncı vardır, ne az ne fazla.. hep dengede hep ahenk içindedir,

    (6) akışkandır; pıhtılaşmayacak kadar seyreltik (diluted) damar dışına çıkmayacak kadar da kıvamlı (concentrated) akar her anda her mekanda,

    (7) rengi hep tazedir, hep canlıdır, kan kırmızı bir dirilik içindedir..

    Peki, bunca tıbbî ders ne anlama geliyor? Kur'ân ayetleri "damar içi kan" gibi canlı, hareketli, kalbe dokunan, neşeli bir akışkanlık içinde, sımsıcak temaslar sunan, akleden kalbi iten bir basınçla kıpırdayan, asla donmayacak, hiç pıhtılaşmamış, kıpkırmızı kan renginde bir tecelligâhtır.

    işte Risale-i Nur bizi vahiyle tanıştırırken tüpe koymaz ayeti, bizi damar içine sokar...

    O "kan kırmızısı" kapakların içinde sürekli bir hayat ırmağı akar, bizi de içine katar.



    Deepnot:Ne garip ki, Üstad, "tefsir" olarak yazdığı işârat'ül i'caz'ın en son sayfasındaki son ayetin tefsiri için Risale-i Nur'un yazdırıldığını fark eder. Yani, milyonlarca Nur talebesi onlarca yıldır milyonlarca sayfalık dersleri sırf Bakara'nın 32. ayetini anlamak için okuyorlar... O ayet de ne diyor? "Subhansın Sen Allah'ım, biz bilmeyiz..." "Tefsir" "bilmek" içindir; "bildirmek" için okunur; ama biz Risale-i Nur'u "biz bilmeyiz" demek için okuyoruz... "Bilmediğini bilmek" gibi eşsiz bir edep elbisesini giyebilmek ümidiyle bu dergâhın rahlesine diz çöküyoruz.

    --senai demirci--
    3 ...
  33. namaz

    284.
  34. açık havada, yıldızların altında yapılması ayrı bir güzel olan. *
    7 ...
  35. ben bu yazıyı sana yazdım

    17597.
  36. elhamdülillah

    27.
  37. kur'an'ın ilk sayfasının ilk cümlesi...

    iki gündür hakkında yazmak istediğim aslında. şaşırdığım birşey farkettim, düşünüyorum üzerinde. bugünlerde bahşedilen nimetlerden ötürü üzerime en çok düşen cümle bir de.
    eksikliğinden mahcubiyet hissettiğim. bütün nefeslerim kadar hamd etsem rabbime, yine yetmeyecek bahşettiği nimetlere.

    hiçlikten geldik herbirimiz. hiçliğin, hiçlikten çıkaran'a karşı söyleyebileceği ne olabilir ki minnetten başka ? borçluluğun en güzel ifadesidir elhamdülillah.

    hiç dikkatimi çekmemişti yüce kitabın ilk cümlesinin 'şükretmek' olması. kainatı ayaklarımız altına serip aşkına muhattap eden rabden başka hangi yüce ister böylesi bir karşılığı ? o kadar verilene karşılık istediği tek bir cümle: elhamdülillah. hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, her şey elinde bulunan birinden başka kim isteyebilir bu kadarını ?

    hep merak ederim. ederdim, sorardım neden ben diye. ben o'nun için hiçbir şey yapmazken yüce rabbim neden ''bu kulum da olsun, o olmadan olmaz'' demiş ki diye.

    daha yeni farkediyorum.

    ''elhamdülillah'tan önce gelen ayet, ilk ayet ''bismillahirrahmanirrahim'' yani, ''rahman ve rahim olan allah'ın adıyla'' esirgeyen ve bağışlayan rabbin adıyla'dır...

    ''elhamdülillahi rabbil alemin''den sonra gelen ilk ayet, ''errahmanirrahim''dir.
    yani o rahmandır, o rahimdir...

    iki güzel sıfatının arasına sıkıştırmıştır allah şükretmeyi: rahman ve rahim... Iki güzel isminin arasına gizlemiş bütün o sorunların cevabını.

    yok olanın yokluğunu değer görüp de yaratan rabbim bütün bu soruların cevabını en başta vermiş aslında. ''ben esirgeyenim, bağışlayanım'' demiş.

    o'nun büyüklüğüne imza atmaktır elhamdülillah. nimetin içinde in'amı hissetmektir. hamd etmesi gereken bir rabbi olduğunu, yalnız olmadığını bilmektir. ve yine şükretmektir.

    elhamdülillah...
    3 ...
  38. safra kesesi

    12.
  39. çok hassas olan, hemen etkilenen organ.
    önce sorunun mide olduğu zannedilebilir. aç karnına yediğiniz soğuk bir meyve, içtiğiniz soğuk su gün boyu rahatsızlanma sebebi olabilir. batar batar batar. az yemek yiyorsanız daha çok batar. hiç sevmediğiniz, herkesin de ısrar ettiği doktor yolunu bile düşündürür. soğuk yiyeceklere ve içeceklere dikkat etmek gerekir. gece gece birsürü de yapmanız gereken şey varken esasında, böyle bir entry girdirir.
    1 ...
  40. sabretmek

    36.
  41. imanın yarısıdır.

    ''...Cenâb-ı Hakkın insana verdiği sabır kuvvetini evham yolunda dağıtmazsa, her musibete karşı kâfi gelebilir. Fakat vehmin tahakkümüyle ve insanın gafletiyle ve fâni hayatı bâki tevehhüm etmesiyle, sabır kuvvetini mazi ve müstakbele dağıtıp, halihazırdaki musibete karşı sabrı kâfi gelmez...''

    sadece musibet zamanı gösterilmesi gereken bir şey değildir. sonu güzelliklerle biten imtihanlarda da başı oynar sabır.

    zordur. çok zordur bazen. allah yardımcımız olsun...
    2 ...
  42. kuran daki çelişkileri buldum diyen adama cevaplar

    12.
  43. amacı zaten çelişkiler falan bulmak değildir bu insanın. copy paste yazarıdır altı üstü, çoğunu kendisi bile okumamıştır.

    inanırsan, iman edersen sorumluluklar başlar haliyle. kolay mı ? o sorumluluklardan kaçmak için atılan binbir takladan biridir.

    inanmak isteyene, arayışta olan insana allah kapıları öyle bir açar ki. kulunun iyiliği için, onu en çok seven ve sevdiğinden kendisine çevirmek isteyen rabbi hiç onu başıboş bırakır mı ?

    copy paste ile yorulacağına önce kur'an ve dili hakkında biraz araştırma yapsın. üzerinden ahkam kestiği o yüce kitap neymiş, nasılmış bir öğrensin. tefsir yolu çıkacaktır karşısına. o yol sonuna kadar ona açıktır. allah muvaffak etsin.
    5 ...
  44. kuran daki çelişkiler

    181.
  45. tefsir yoluna gidilmeyip, meal okuyarak, insanın başkalarının kur'an'dan ne anladığıyla uğraşmasının sonucudur bütün bu kafa karışıklıkları.

    kur'an-ı kerimin türkçe tercümesi imkansızdır. arapça karakteristik özellikleri olan bir dildir. birçok kelimenin türkçe karşılığı yoktur. tefsir yolu açıktır, ona başvurulması gerekir. insanın tefsir okumamaktaki tembelliğini kur'an üzerine yıkması ise büyük bir acımasızlıktır, bedbahtlıktır.

    en kötüsü dünya hayatına da, sonsuz bir hayata da işte böyle zarar verir.
    2 ...
  46. güzel susma dersleri

    2.
  47. sözlük yazarları dahil her insanın alması gereken ders. çünkü susmak, insanın kendisini okumasıdır. insan kendisini okuması geri kalan her şeyi okuması demektir. susmak ilerlemektir.

    ayrıca susmak, hz ömer'in (r.a) söylediğidir. ''esenlik ve huzur on kısım ise dokuzu susmaktır.''

    huzurdur insanoğlunun en çok istediği. huzur susmaktadır.

    çünkü, ''Bela insanın sözü üzerine gelir.'' [hadis-i şerif]
    1 ...
  48. gündemi takip etmemek

    13.
  49. insanı ümitsiz ve isyan dolu cümleler kurmaktan uzak tutar. enerjinin minimum seviyeye düşmesinden, yaşama sevincinin yerlere inmesinden korur. ama bu demek değil ki ''bana dokunmaya yılan bin yaşasın''. bu demek değil. kimse gündemi takip ettiğimiz için kurtulmayacak. ''bak senin kardeşlerin ne haldeler bir de sana bak'' gibi düşünceler getirir insana şeytan, dürter resmen insanı bakması için. takip etmemeye çalışmak zil takıp oynamak demek değil. onların dertleriyle dertlenmek, dua etmek demek. yanlı basına taraftar olmamak, kanmamak demek. müslüman olumsuzluğa itecek her türlü şeyden uzak tutmalı kendini. psikolojik savaşa yenilmemeli.

    ''idrak-i maali bu küçük akla gerekmez.Zira bu terazi o kadar sikleti çekmez. ''

    işine bakmalı bir müslüman. ayağına dolanan çer çöple uğraşıp kaybetmemeli. enerjisini boşa kürek çekmeyle bitirmemeli. sabrını savurmamalı. o sabır ona her an lazım. savurmamalı ki asıl sabretmesi gereken yerlerde isyan etmesin.

    ''Evet bu zamanda siyaset, kalbleri ifsad eder ve asabî ruhları azab içinde bırakır. Selâmet-i kalb ve istirahat-ı ruh isteyen adam, siyaseti bırakmalı.''

    ''Siyasetle meşgul olan, ehemmiyetli hizmetlerinden geri kalır. Hem de siyaset boğuşmalarına kapılanlar, selâmet-i kalbini kaybeder.''


    ''Sakın cereyanlara kapılmayınız, siyasete girmeyiniz, asayişe dokunmayınız!"


    görevimiz iman hakikatleriyle bağlanmak hayata.

    ''Hem Kur'an bizi siyasetten şiddetle men'etmiş...''
    1 ...
  50. aşk ı sükun

    2.
  51. teslimiyeti yani tevekkül etmeyi ve aşk'ı anlatan.
    başlangıcı özetlemiştir.

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/476389/+

    ''her insan hacer'dir...
    fark,
    yürüyüşte...''
    1 ...
  52. pantolon giymek günahtır

    6.
  53. öncelikle aşağıdakileri ''ben şehadet ederim ki allah'tan başka ilah yoktur. ve 'ben yine şehadet ederim ki hz muhammed (s.a.v) onun kulu ve resulüdür', elçisidir.'' demeyen okumasın boşuna.

    islam dini sınırlara önem verir. insanoğlu dahi, ateşten önce ilk ''çit''i bulmuştur. bildiğiniz çit. insanoğlu ilk olarak sınırlarını çizmiştir. ama bu önem, ''kolaylaştırın, zorlaştırmayın.'' a kesinlikle aykırı değildir. din insanın kendi üzerine istediği gibi kesip biçebileceği bir elbise değildir, olmamalıdır. dini ''zamana uydurmak'' gibi birşey sözkonusu değil. şu an pekçoğumuzun yaşadığı başka bir şey gibi sanki, adı yok tuhaf bir şey. gerçek müslümanlık bu değil.

    Diğer Peygamberler, kavimlerine lanet ettikleri halde, Peygamber efendimiz (s.a.v) bir savaşta, kâfirlerin yok olması için dua etmesini istediklerinde, ''Ben lanet etmek için, insanların azap çekmesi için değil, herkese iyilik etmek için, insanların huzura kavuşması için gönderildim'' buyurmuş.
    yine Kur'an-ı kerimde de mealen, ''Seni âlemlere rahmet, iyilik için gönderdik'' [Enbiya suresi, 107] buyuruluyor.

    yani efendimiz(a.s.m) beddua eden bir peygamber değildi. taif dönüşü taşlandığında bütün kainatı yerle bir edecek bir dua edebilirken o ''Allah'ım, gücümün tükenişini, çaremin bitişini ve insanların gözünde değersiz görülüşümü sadece Sana şikâyet ediyorum.'' demiştir. düşünün.
    çok az yerde, belirli günahları işleyen belirli gruplar için bunu yapmıştır o da çok az yerde.
    bunlardan birisi ise,

    ''Erkeklere benzeyen kadınlara ve kadınlara benzeyen erkeklere Allah lanet etsin!'' buyurmuştur. [Taberani]
    ''Erkeğe benzemeye çalışan kadın, kadına benzemeye çalışan erkek bizden değildir.'' [i.Ahmed]
    ''Kadın elbisesi giyen erkeğe, erkek elbisesi giyen kadına lanet olsun!'' [Hakim]
    ''Kadın gibi davranan erkeğe, erkek gibi davranan kadına lanet olsun!'' [Buhari]

    dediğim gibi islam sınırlara ciddi önem veriyor. ''kadına benzeyen erkek, erkeğe benzeyen kadın''. yaratılış itibariyle bir sınır koyulmuştur bizlere zaten. fıtratta var yani. sınır, fark. boşuna olmasa gerek.

    ''Benzemek niyeti olmasa da, erkeğin boynuna kolye, koluna bilezik ve kulağına küpe takması kadınlara benzemek olur ve caiz değildir. Kadının da, benzemek niyeti olmadan da, pantolon giymesi caiz olmaz. Pantolon erkek kıyafetidir.''
    oturup bir düşünmek gerekir. yapılamıyorsa yapmaya çalışmak, yapılabiliyorsa da yapmak gerekir. bedduası var, hem de kaç kaynaktan. şehadet etmemiş miydiniz ? bir pez parçasına gitmeyecek herhalde öyle değil mi ?
    aşırı olarak görülebilir fakat değildir. bizi bizden önce ve daha iyi bilen allah bizim için en güzelini istemez mi ?
    hem''her günah içinde küfre giden bir yol vardır.'' hiçkimse, hele hele bu zamanda kendisine güvenmemeli.
    haşa, bir bildikleri yok mu sizce ? düşünmek gerekmez mi, çabalamak gerekmez mi ?

    düşünmek gerekir... zira o (a.s.m) dua edince ay ikiye bölünüyor.
    ve zira üstünlük takvadadır...
    7 ...
  54. türkiye de müslüman bir gençliğin oluştuğu gerçeği

    7.
  55. hem şiddetle yok oluyor, yok olduruluyor; hem de diğer taraftan oluşuyor, sağlamlaşıyor.
    özellikle şu 2012'den sonra inançlı insanlarda bir yöneliş, terse gidenlerde ise şiddetli bir ısrar var gözle görülür bir şekilde.

    ''Zaman durmadan deveran ediyor, dönüyor. Gündüzler geceleri takip ediyor. Geceler gündüzlerin arkasından süratle geçiyor. Ve zaman müstakim bir hat gibi gitmiyor. Bugün birilerine bayram yarın başkalarına bayram. Bugün birilerine sevinç yarın başkalarına sevinç. Bugün derenin dibinde emekleyenler yarın zirvelerde gezmeye namzet. Zaman kurak ve çorak olabilir, ama bu zamanın bağrına ekilen cennetlerden daha kutsi gözyaşları yarını cennetlere çevirecektir.''

    ''Ne yapayım acele ettim, kışta geldim. Sizler cennet-asa bir baharda geleceksiniz. Şimdi ekilen nur tohumları, zemininizde çiçek açacaktır.''

    Bediüzzaman Said Nursi

    ahir zamandayız. beynimizi yıkamak için binbir takla atıldığı bir zamandayız. bilmiyorum osmanlı devrindeki ihtişamlı yükseliş yakalanır mı ? zorluklar içindeki rahmetin lezzeti de apayrı hamd ü senalar olsun. dünya kapkaranlık olsa, bu eserleri okuyan insanların her biri eline bir ışık alsa dünya apaydınlık olurdu, orası kesin. bahar geldi veya gelmek üzere. allah bizleri de o baharın tomurcuklarından eylesin.

    az kaldı kavuşmaya. elhamdülillah.

    De ki: ''Hak geldi, batıl yok oldu. Şüphesiz batıl, yok olmaya mahkûmdur.'' [isra suresi, 81]
    3 ...
  56. günahlarınızı anlatmayın

    4.
  57. bir tavsiyeden de ötedir. ve inanılmaz önemli bir noktadır.

    zira işlenmiş olan günahları bir başkasına anlatmama konusunda peygamberimizin (a.s.m) ciddi bir uyarısı vardır. Buyururlar ki:

    "işlediği günahları açığa vuranlar dışında, ümmetimin tamamı affedilmiştir. Bir adamın gece kötü bir iş yapıp, Allah onu örttüğü halde, sabahleyin kalkıp:
    "Ey falan! Ben dün gece şöyle şöyle yaptım" demesi açık günahlardandır. Oysa o kişi, Rabbi kendisinin kötülüğünü örttüğü halde geceyi geçirmişti. Fakat o, Allah'ın örttüğünü açarak sabahlıyor."

    sahabe hazretlerimiz yaptıkları yanlışları, olayları efendimiz'e (a.s.m) anlattıkları zaman, o'nun ilk söylediği şey ''kimseye anlatma'' olmuştur her zaman. benim dikkatimi çekmiştir. çünkü nedense tam tersini yapmak gerekir gibi gelir insana. öyle ki bocalatır bile. tamamen şeytanın hilelerinden birisidir bu düşünce ve his.
    şeytan der ki insana, ''için başka dışın başka'', ''yalan mı söyleyeceksin'', ''allah'ın bildiğini kuldan mı saklayacaksın''... gibi gibi gibi aynı kendine yakışır, şeytanca pek çok düşünce getirir insana. adı üstünde 'şeytanca'. yaklaşılmaması, kanılmaması gerekir.

    günahların gizliliği insanı tövbeye yaklaştırır. pişmanlığın ateşinde yandırır. günahlar insana aşama atlattırır. kulluğu yaşatır en derinlerde. allah'a yaklaştırır.

    ''Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi helak eder ve yerinize, günah işleyip, peşinden tövbe eden kullar yaratırdı.'' (Müslim, Tevbe, 9, 10, 11)

    midye içine kaçan bir kum tanesi misali, inci eyler tüm şerleri allah. o kadar merhametlidir ki, merhametini 'bilmekten' 'yaşamaya' terfi ettirir tövbe ile.
    ve insanların hayatlarını didiklemek de çok büyük bir günahtır, isterse en yakınınız olsun bu insan. açık ararcasına veya psikopatça veya başka nedenlerden, ruh halleriniz yüzünden bunu yapmayın hiçkimseye. allah'ın bizlerden istedikleri çok, çok başka şeyler çünkü. rabbi ile olan yakınlığına dokunmayın. ''gece gibi olun...''
    allah insanın içine öyle bir mahkeme koymuştur ki hem... vicdandır adı. sönmemişse, ölmemişse eğer. bu insana yeter. öyle bir yeter ki.

    hassas da olmak gerekir elden geldiğince. mesela kaza borcununuz var üzerinde, bunu dillendirmekten kaçınarak, mümkün olduğunca yalnızken ödemek yani kimseyi şahit kılmamak en güzeliymiş.
    kul bunları bile dillendirmekten geri durmalı yani.
    ayrıca aks-ül amele neden olabilir gibi gelir bana. hele hele günümüzde insanların hataları islam'a mal edildiği için kişi kendisini olabildiğince geri çekmelidir.

    bediüzzaman said nursi hazretlerinin bir ölçüsü vardır, her daim kullanılması gereken: "Her sözün doğru olmalı; fakat her doğruyu söylemek doğru değildir."

    ne de güzel söylemiş. hamd ü senalar olsun.

    ve mükemmel bir başlıktır. içimden bir şeyleri koparıp götürmüştür... ne yazsam eksik kalacak. allah razı olsun.

    burada daha ayrıntılı ve güzel bir şekilde anlatılmıştır:

    http://www.risaleforum.ne...insanlara-anlatmayin.html
    15 ...
  58. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük