türkiye siyaseti yine şaşırtmıyor. daha "kumar masası" deyişinin, kimi iYiP'lilerin chp ve kılıçdaroğlu karşıtı söylemlerinin üzerinden 48 saat geçmeden gerçekleşen bir durumdur.
ben meral akşener'in, şahsi ve partisel çıkarları doğrultusunda ilkesel değil, faydacı pozisyon aldığını düşünüyorum. kılıçdaroğlu'nun adaylığına karşıtlık noktasındaki tek düşünce "kazanacak aday - kazanamayacak aday" değildi, belli oldu. iYi Parti, belki tek başına iktidara yürüyüp yürüyemeyeceğini yokladı, mansur veya ekrem'den destek görür de tabandaki "kk aday olmasın" argümanını konsolide edip tek başına iktidar olup olamayacağını denedi... belki kurulacak iktidarda masadan daha fazla imtiyaz toplamak için blöf yaptı... belki cumhur ittifakını yokladı (ki erdoğan, vaktiyle akşener'i davet etmiş olmasına rağmen bu defa, dökülen taşları toplamayız dedi)
her hangisiyse, akşener, millet ittifakı dışında "tarih olacağını" gördü. bunu görmek için 2 gün gibi kısa bir süre yetti. dönmek zaruriydi, dönerken de sözüm ona ilkesel bir dönüş yapılmalı, kazanım elde edildiği gösterilmeliydi, böyle bir koşul koydu, tıpış tıpış dönmüyorum da bir parça dediğimi yaptırıp dönüyorum dedi... ki sunduğu teklif, kılıçdaroğlu'nun da onay verebileceği bir şekilde seçildi. döndü akşener. iki günlük garip bir senaryo izletti bize. döndü.
tüm bunların yanında, kılıçdaroğlu kazanacak mı? evet.
belki de iyi oldu, kk aday olmasın diyenler, bak mansur ve imamoğlu yardımcısı olacak o zaman verelim diye oy verebilir. e kürtler ve sosyalistler zaten sadece kılıçdaroğlu adaylığına sıcak bakıyorlar. saadet/gelecek gibi net sunni/muhafazakar kesim de kılıçdaroğlu için propaganda yapacak, biz de iktidarda olacağız dengeleyeceğiz diyecek tabanına.
arkadaşlar, sanırım bugün iktidar değişti. 6 mart 2023.
dünyadaki her ama her şeyin ekonomik ve dolayısıyla sınıfsal sebeplere dayalı olduğunu iliklerime kadar tecrübe ettikten sonra. komünist olma sebebini salt fakirliğe bağlayanlara "fırsat eşitliği" anlatıp dil dökmeye gerek bile görmüyorum.
bu ülkeye ve insanlarına dair umudu olan herkesin, girip letgo'ya bir ürün koyup muhatap olması gereken kullanıcılardır. her defasında daha fazla şaşırtırlar.
140 journos ve benzerleri yavaş yavaş ana akım medyamızın biraz daha marjinal, alternatif hali oldular. televizyon izlemiyorum diyoruz 140 journos gibileri onun açığını kapatıyor sağ olsun.
henüz izlemeden ali babacan'ın çeşitli efektlerle, görsel oyunlarla nasıl sevimli gösterildiğini tahmin edebiliyorum. ayrıca bu video 140 journos kanalı sahiplerinin inisiyatif alıp yaptığı bir şey değildir kesinlikle, babacan'ın ekibi gidip görüşmüş teklif yapmış karşılıklı çıkarlar doğrultusunda anlaşılmıştır. yoksa neden babacan? yapmayın allah aşkına.
önce 15 haziran'da uygulamalı ders açıklarının kapatılması için üniversitelerin açılacağı duyuruldu, bundan bir süre sonra yök başkanı bu döneme dair her şeyin uzaktan yapılacağına dair tweet attı. bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. ben bir tiyatro öğrencisiyim, sahne gibi şan gibi derslerimin uzaktan karşılanamayacağı aşikar. sistemin çarklarını döndürmek için alışveriş merkezlerini açıp, futbolu başlatıyorsanız, gerekli önlemler dahilinde uygulamalı derslerimin açığının kapatılmasını talep edebilirim. teşekkürler.
pr çalışmalarını aşırı başarılı bulduğum platform.
çok yatırım yaptığı, karşılığını almak istediği yapımları algoritma özelliğini dahi kenara atıp sürekli en yukarılardan gözümüze sokuyor.
inanıyorum ki normalde dönüp yüzüne bakılmayacak olan vasat diziler filmler sırf netflix başarılı bir şekilde pazarlıyor diye bu kadar çok izleniyor. sürekli gözümüze sokuyor şu dizi çıktı yeni çıktı! sonra twit'ler, sözlüklerde başlıklar, entryler... normalde o yapımı asla izlemeyecek biri bile çemberin dışında kalmamak için açıp bakıyor. zalımsın netflix.
aklıma geldi; anıtkabir'e ziyarete giderken mahcup hissederim kendimi. savaşlarda geçen kısacık ömrüne sığdırdığı entelektüel birikim, okuduğu binlerce kitap, bilim ve sanata verdiği büyük önem... mahcup hissederim çünkü kıçımda eşofmanla koca günü yatarak geçirdiğim günler gelir aklıma, şu yaşıma kadar hiçbir önemli konuya katkım olmadığını düşünürüm, bir çeşit "layık" olabilme kaygısı güderim.
bana göre en büyük atatürkçüler bilimde, sanatta, sporda sınırları aşıp tüm dünyada saygın başarılar kazanmış insanlardır, atatürkçülükten anladığım budur benim, idealist ve çalışkan olmaktır.
türkiye cumhuriyeti devletinden bir sosyal yardım başvurusu.
pandemi başlangıcından itibaren okulsuz-işsiz kalmış bir üniversite öğrencisi olarak (okurken aynı zamanda bir barda garsonluk yapıyordum) başvurduğum, henüz bir dönüş alamadığımdır. pek umudum da yok aslında ama gelse fena olmaz, kirayı verir ev sahibini sustururuz en azından.
mücadele yürüttüğü dönem mahir ve deniz'e kıyasla mutlak kemalizm-atatürk karşıtı çizgi belirlemiş devrimci kişi. olumlama veya karalama yapmıyorum, olan bu.
malum evdeyiz. hani üf acayip kendimi geliştireceğim diye gidip italyan yeni gerçekçilerden siyah beyaz film mi izleyeyim yoksa ezel mi konusunda kararsızım... önerilere açığım.
edit: oha birilerinin annesine falan küfür ettim sanırım bu seri eksilerin başka bir açıklaması olamaz. ne dedim lan?
geçtiğimiz günlerde youtube dehlizlerinde gezinirken mehmet ali birand'ın moderatörlük yaptığı bir 28 şubat tartışması videosuna denk geldim. karşısında besim tibuk var, şimdi celal hoca beğeniriz beğenmeyiz ama nihayetinde bir beyefendidir, tartışma adabını bilir, saygısızlık etmez. karşısındaki kişi besim tibuk, bence liberalliğin de getirmiş olduğu o salaş, gevşek tavırla celal şengör'ün sözünü kestiği zaman celal hoca'nın bir anda sinirlenmiş gibi azarlayıp sonra tekrar hemen kibarlığa dönüşü var ki, izlemeye değer...
gerçekten iyi bir insan olduğu her halinden belli olan, icraatlarıyla tüm toplumdan takdir toplayan, kendini yetiştirmiş olgun bir insan.
işte bu insan ideolojiler üstü bir noktaya geçip, tüm toplumdan sempati kazanabiliyor.
twitter kapak fotoğrafında aliya izzetbegoviç'in şu sözleri durmaktadır;
"iktidara gelirseniz hal ve hareketlerinize dikkat edin, kibirli olmayın. size ait olmayan şeyleri almayın, güçsüzlere yardım edin, ahlak kurallarına uyun. unutmayın ki her iktidar geçicidir..."
kılıçdaroğlu'nun genel başkanlığı bırakması isteğini barındıran önerme.
hangi partiden olursanız olun, partizanlığınızı biraz olsun kenara bırakıp, objektif düşünmek isterseniz, kılıçdaroğlu'nu başarısız görmediğimi söylemek isterim. şimdi diyeceksiniz ki yaaav kardeşim kaç tane seçim kaybetmiş bir insan nasıl başarılı, sen aptal mısın? hayır aptal değilim, anlatacağım. açıkçası kılıçdaroğlu'na da bayılmıyorum, sadece aheste aheste gelmiş olsa da bunca senenin sonunda gerçekten iktidara aday olunabilecek bir ortam yarattığını görüyorum.
bazı şeyler için iktidar olmanıza gerek yoktur, siyaset bir denge işidir. bir partinin iktidar olması veya olmaması, yani bilgisayar gibi 0 ya da 1 şeklinde çalışmaz siyaset. bir parti iktidar olamasa dahi, ne kadar güçlüyse, ne kadar yoğun bir toplumsallığa ulaşmışsa, mevcut siyaset içerisinde de sözü o kadar önemli olur.
kılıçdaroğlu bu gücüyle, tamamen kendi etkisiyle asgari ücretin akp'nin hesapladığından daha erken ve daha yüksek bir noktaya çekilmesini sağladı mı? evet.
kılıçdaroğlu bu gücüyle emeklilere bayram ikramiyesini dile getirerek, bu toplum tarafından olumlu karşılık görünce akp'nin de bunu gerçekleştirmesine sebep oldu mu? evet.
kılıçdaroğlu yerel seçim stratejisiyle büyükşehirleri kazanarak türkiye ekonomisinin çok büyük bir parçasını barındıran şehirleri yönetme noktasına geldi mi? evet.
evet tüm bunlar çok uzun yıllara yayıldı, ama 2023 için bir imamoğlu veya mansur yavaş adaylığı ile gerçek anlamda, somut anlamda bir iktidar hedefi oluştu mu? evet.
şu kısacık yaşamımda en çok iki grupla kavga ettim, biri bunlar diğeri...
her türlü haşere bir şekilde seviyor beni, misal evde 3-4 kişi olur, kimsenin yanından dahi geçilmez ben sabaha bir sürü ısırıkla uyanırım, kampta bile başıma geliyor bu, herifle aynı çadırda kalıyoruz bir tek ben ısırılıyorum. bir dakika biz herifle neden aynı çadırda kalıyoruz? neyse...
tekrardan dönüp dönüp referans alınmalarıyla meşhurdur. rönesans bunun en büyük örneğidir. ne zaman ki sanatta yahut felsefede "modern, çağdaş" olanın zırvalığından sıyrılıp "doğru" olanı ararsak, yüzümüzü döneceğimiz yerdir.
adama enayi gözüyle bakabiliriz ama şahsi düşüncem adam gidip bu yanlışlığı düzeltmese kısa bir süre içinde ortaya çıkardı. sonra banka yakasına yapışır avuktlar mahkemeler derken bir şekilde bu durumu bankaya bildirmemesi gibi envai çeşit sebeplerle 96bin'den fazlasını alırdı banka.
sonuçta bin tane kağıt imzalatıyorlar, bir yanlışlık olduğu zaman bunu bankaya bildireceğim maddesi de vardır kesin. swh.