sol frame'in ağzına sıçan çoluk çocuğa inat kalite kokan entryler peşindeyim. aklı başında yazarlar candır. kaç yaşına geldiniz hala trollüğü yeni keşfetmiş gibi, acaba neyin peşindesiniz?
evet burayı ciddiye alıyorum, evet belli bir seviyede stabil kalabiliriz.
kişinin karakter yapısı hakkında ip ucu verir bence. şahsen kendilerini pek sempatik bulmam. yemeği de tembel hayvan modunda yiyorsa zaten kanı ağırdır, fıtı fıtı yürüyen pratik yapıma ters.
şimdi bu tür suda çözülebilen kahve içerlere küçük bir tavsiyem olacak. ortalama 20-30 liraya french press alıp filtre kahve içmeye başlayın. abi ekstra pahalı bir şey değil, at değil deve değil. demlenen kahvenin tadına varın zaten 3 ü 1 arada tarzı şeylerle kendinize yaptığınız eziyeti fark edeceksiniz.
kendisi ölü ve diri taraf olmak üzere ikiye ayrılır ancak çoğu turist bunu bilmez.
ölü kısmı şu fotoğraflarda görünen, girişi paralı olan, kapısında tabiat parkı yazan uç kısmı; yani kumburnu. suyu çarşaf gibidir, dalga yoktur, dibindeki taşları çok net görebilirsin, yüzerek karşı kayalıklara geçip atlayabilirsin vs.
diri taraf dediğimiz belcekız halk plajıdır, ince kumu harikadır, parasız girersin, oldukça dalgalıdır, hemen derinleşir, dalgalar aman vermez bildiğin boğuşursun, günübirlik gemilerin kalktığı yerdir. yolları aşıp denize ilk buluştuğunuz, karşınıza çıkan plajdır. kumburnu için direksiyonu sağa kırmanız gerekir.
şimdi bu bilgiyi neden verdim? nasıl verdim? kime verdim? *belcekız'da yüzerken, orta anadolu'dan geldiği sonradan anlaşılan bir ailenin "ya bu nasıl ölüdeniz resmen adam dövüyor" demesinden gerek duydum. kalk o kadar yolu gel ve karşına çıkan plajı ölüdeniz san, üstelik hayellerin yıkılsın. olacak iş değil. adamlar fotoğraflarda gördüğü, el ensede sırt üstü yatacakları bir deniz hayal edip bilmeden tatillerinin tümünü o denizde geçireceklerdi resmen. gerekli bilgiyi verip yoluma devam ettim neyse ki...
"dünyanın en büyük problemi, akılsız ve fanatik kişilerin kendilerinden son derece emin olması, buna karşılık zeki insanların sürekli şüpheler içinde olmasıdır."
kategorize etmeye karşı olsam da (bkz: joffrey) ağızlı tüm erkekler diyebilirim.
bir de sinan akçıl dudaklı. hazır başlamışken murat boz gibi antipatik gülen, metin hara gibi sarımsı/kızılımsı sakallı ve gülen...
konu bahanedir aslında tartışma hedesi ne olursa olsun sonuçta aynı tartışma ortamı doğabilirdi.
insan hayati bir konuda ya da yok efenim simit mi gevrek mi gibi bir konuda da aynı şiddetle tartışabilmekte. biraz mizaç, biraz da kişinin o temaya yüklediği anlamla ilgilidir bence.
sadece şikayet değil bir konu hakkında yardım, talep vs. istenebilen bir platformdur. ha sanmayın ki yazdıklarınızı direkt cumhurbaşkanı okuyor.
edit: anlayacağınız zeki müren de sizi görmüyor. lakin bu yolla örneğin sosyal yardım alan birçok kişi tanımaktayım, doğru kullanıldığında işe yaramaktadır.
sony'nin aynasız fotoğraf makinelerinden. fiyat performans olarak övgüyü hak etmektedir. aynı seriden a6300 ve a6500 "sadece fotoğraf değil asıl video çekicem" diyenler içinse; a6000 de bir o kadar fotoğraf çekimi için idealdir. yani ağırlıklı olarak fotoğraf çekecekler için giriş seviyesi babında gayet mantıklı bir bebiştir.
şahsen ben diğer seçenekleri kullanmaya devam edeceğim. klozette oturarak, yayılarak, saygısızca ayağımı sehpaya uzatarak, bir şeyler atıştırarak... ciddi ciddi kitap okunmaz ki zaten. ne yani senli benli olamayacak mıyız.
kayseri'den getirttiğim bir torba kadar kurutulmuş hali mevcut. içilebilir şekildeki tarifi bulamadığım için ben anca tütsü olarak kullanıyorum. bir de ipe dizip duvar süsü yapsam tam olacak.