Kotulugun bulasici oldugunu da gosteren bm bolumu. 2 yil once izlemistim, 2 yil once de bu konuya takildim. Bu yazilimci gercekte normal efendi diye gecinen bir insan ve bu adamin ensesine vurup lokmasini aliyorlar, adam da gercektekilere sinirlerip sanalda bunlara zulmediyor. Zulme ugrayan da zulum ediyor birilerine. Simdi burda kim masum, kim suclu. Problem nasil cozulur.
Ihtiyacim olan oneridir, edebiyat mezunu kizla bulusmamiz var yanima bir kitap goturmek istiyorum, kitabi cikarip masaya koydugunda, vay be x kitabi okuyor herkes bilmez bunu demesini istiyorum. Tutunamayanlar suc ve ceza vs. Artik kliselesti daha derin seyler lazim.
Hal hatır sormak ile sadece selam vermek arasında kalmaktır. Bazen yaşıyorum bu durumu. Sadece selam verince lan acaba ayıp mı oldu adama daha önce o kadar sohbet muhabbet etmiştik diyorum. Diğer taraftan herkesin de halini hatrını sorunca aceleniz olmasa bile bi yere giderken falan zaman kaybediyorsunuz.
Vay amk. Sen onlarca kitap yaz, onlarca ülke gez dolaş, hayatını akademiye bilime ada, sonra 2 saniyelik gafın gelsin seni gündem etsin, ne güzel istanbul bee.
1- vodafone 225
2- samsung e250
3- nokia c300
4- nokia 500
5- htc desire sv
6- iphone 4
7- samsung galaxy grand neo
8- samsung j3 pro
J3 ü 3 senedir kullanıyorum. Umarım bi 3 sene daha dayanır.
Şu pandemi yüzünden 10-12 kilo aldım. Zaten 10 kilo fazlam vardı. iyice şişmanladım.* Hedefim hazirana kadar en az 15 kilo vermek. Sonuca ulaşırsam editlerim.
insanların da sizi değersiz görmesine sebep olur. değersiz hisseden adam hiçbir şeye hakkı yokmuş gibi hisseder, çok çekingen tedirgin davranır bu da onu kasıntı biri gibi gösterir. Halbuki bu algısını değiştirse daha doğal olsa hem kendi değerini başkasının ölçmesine izin vermeyecek hem de diğer kişiler tarafından daha fazla saygı görecek. Mesele bizim kendi hakkımızdaki duygu ve düşüncelerimiz gerisi boş.
Kurtlar vadisi'ndeki erdal kömürcü geldi aklıma. Belli bi yaşa gelmiş, akıllı, zeki(piçlik anlamında), kendine güvenen, insanları manipüle eden birisiydi fakat ne zaman babasıyla yanyana gelse o 8 yaşındaki dayak yiyen çocuğa dönüyor, babasının bir dediğini iki etmiyordu. Babasına gücü yeter miydi, onu öldürebilir miydi? Evet, ki zaten öldürmüştü en sonunda yanlış hatırlamıyorsam ama yapamıyodu, sürekli pısıyordu. Öğrenilmiş çaresizlik, file zincir vurmuşlar fil yerinden kıpırdamamış misali. *
Ülkemizde psikoloğa gitmenin hâlâ tabu olmasındandır. Halbuki bir diş hekimine gitmek, bir sınav kursuna gitmek, mesleki danışmanlık almak kadar makul ve doğal bir ihtiyaçtır. Bu durumu anormal ve pahalı karşılayanlar ise psikologların sadece sohbet muhabbet edip dert dinlediklerini sanarlar, oysaki kaliteli bir psikolog terapi yapar, destek verir, karşısındaki insanın içindeki özgüvenin açığa çıkarmasına yardımcı olur. Evet ülkemizde biraz lüks gözükebilir ama insanın hayatındaki büyük engelleri kaldırmasına yardımcı olması bence verilen paraya değer.
mantığa ters düşen eylem. felsefeye ilgi duyan adamın para gibi bir derdi yoktur kanımca. çünkü bir insanın böyle felsefik sorunlara kafayı yorması için maddi olarak bir problemi olmaması lazım, sen bir inşşat işçisine gidip platon'un görüşlerinden bahsetsen ilgisini çekmez hadi çekse bile eve gidip onu düşünmez çünkü düşünecek daha hayati meseleleri vardır, acaba bu parayla ayın sonunu getirebilir miyim, bizim çocuğu okutabilir miyim? gibi. zaten en iyi filozoflar da zengin, aydın ve medeni şehirlerden çıkmadı mı? adamların kafa rahat geçim kaygısı yok, ifade özgürlüğü var.
insanın içindeki bütün yaraları, arızaları açığa çıkaran zaman dilimi. Kişi için hayatın, ilişkilerin, duyguların hesabını-kitabını açtırır. Artık şunu yapacağım bunu bırakacağım şunla iletişimi keseceğim öyle olucam böyle edicem derken uyuyakalırsınız. Uyandığınızda ne hikmetse geceden düşündüklerimizin birçoğu aklımıza gelmez bile. Ne kadar yoğun duygular yaşarsak yaşayalım sabah uyandığımızda kalastan hallice oluyoruz. Öyle boktan bir şey.
Bir mesleği seçme nedenlerinden para en önemli seçeneklerden biri tabi ki de ama hayatının 3 de 1 ini verdiğin bir zaman diliminde mutsuzluk çekmek çok acı bir şey olsa gerek. her sabah söve söve uyanmak, tüm gün asık surat ile gezmek yerine en azından keyif aldığın, zamanımı boşa harcamışım demediğin bir mesleği seçmek maddi açıdan ne olursa olsun daha iyidir diye düşünüyorum. Keşke yaptığı işte herkes hem maddi hem manevi olarak hak ettiğini alsa da böyle ikilemler arasında kalmasak ama olmuyor ne yazık ki.
Ya giyimiz kuşamınız duruşunuzla ilgilidir ya da samimiyet. ikinci ihtimal olsa burada gelip başlık açılmazdı o yüzden birinci ihtimali değerlendiriyorum. Evet var böyle bir şey adam 4 yanında çocuğu olan bakımsız suriyeli biri ile giyimi kuşamı diksiyonu düzgün birine muamelesi aynı olmuyor malesef. Halbuki ikisi de aynı bedelleri ödeyerek giriyor muayenehaneye, hadi farklı olsa bile insana statüsüne göre muamele etmek yanlış bir davranış. intibâ çok önemli gerçekten. Ne yazık ki durum böyle
Başlığa bakıyorum da ne kadar çok öğretmenden haz etmeyen insanlar varmış. Bu bile durumu özetliyor, burada öğretmenlere sövenleri yetiştiren belliki kaliteli eğitimciler değildi, bu yüzden hocalara karşı bir önyargı var toplumda. insan sevdiği birinin kazancına, haklarına kıskançlık ve hasetle bakar mı? Hocalar da öğrencilere kendini soğutmuş kendileri de öğrenciden bezmiş olucak ki durum bu. Bu durumun değişmesi için iki tarafın da sabırlı olması gerekir. Genelde öğrenciler hocalara sindirmeye çalışır ve hoca da buna karşılık öğrenciye cevabını verir kutuplaşırlar. Halbuki iki taraf da empati yapsa sorun kalmayacak birbirimizle değil gerçek düşmanlarımızla savaşıcaz ama yok kimse taşın altına elini koymak istemiyor.