lyla
929 (frontman)
ikinci nesil yazar 4 takipçi 89.80 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    yds 2013 güz dönemi

    1.
  1. 01.09.2013 tarihinde yapılacak olan 2013 Sonbahar Dönemi Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavının (YDS) başvuruları 15.07.2013 - 24.07.2013 tarihleri arasında yapılacaktır.

    Sınava esnek bir sistemlke online hazırlanmak isteyenler Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sürekli Eğitim merkezinin düzenlediği online YDS Kursunu incalerlerse memnun olurlar sanıyorum.

    http://www.esogusemyds.com/
    0 ...
  2. esogusemyds

    2.
  3. 2013 güz dönemine yds'ye yönelik programı açılmıştır. Kayıtlar 15 Temmuz'a kadar.
    Detaylı bilgiler için: http://www.esogusemyds.com/
    0 ...
  4. yds

    129.
  5. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi bünyesinde yeni dönemi için de online bir kurs açılmıştır: http://www.esogusemyds.com Son başvuru tarihi 15 Temmuz 2013.

    (bkz: esogusemyds)
    0 ...
  6. online yds kursu

    1.
  7. Online olarak YDS sınavına hazırlayan kurs. Örnek: esogusemyds
    0 ...
  8. esogusemyds

    1.
  9. eskişehir osmangazi üniversitesi sürekli eğitim merkezinin düzenlediği online yds kursu (kpds üds'nin yeni hali)

    dil kurslarına ulaşamayacak yerde yaşayanlar, ya da kurs programlarını kendi programlarına uyduramayanlar için ideal.

    2013 ilkbahar sınavı için kayıtları 25 şubat'a kadar devam ediyor.

    sitenin adresi: http://www.esogusemyds.com/
    olası sorularınıza cevaplar: http://www.esogusemyds.com/mod/tab/view.php?id=877
    hakkında hürriyet gazetesinde çıkan haber: http://www.esogusemyds.co...kullanimi/basinda_biz.htm
    0 ...
  10. yds 2013

    1.
  11. Üds ve kpds kalktıktan sonra düzenlenen ilk yds sınavımız. HAzırlanıcam ama nereden nasıl çalışacağımı bilemiyoruım, bulunduğum yerde kurs yok, kurs saatleri bana uymuyor derseniz http://www.esogusemyds.com adresine bir göz atmanızı tavsiye ederim.

    (bkz: esogusemyds)
    0 ...
  12. yds

    75.
  13. yds

    74.
  14. Esnek bir programla online olarak hazırlanmak isteyenlerin http://www.esogusemyds.com adresine göz atmalarını tavsiye ederim. Son başvuru tarihi 25 Şubat 2013!

    (bkz: esogusemyds)
    0 ...
  15. can yücel

    296.
  16. 17 mart çarşamba günü eskişehir'de çok konuşulacakmış.

    (bkz: #7497551)
    0 ...
  17. ezginin günlüğü

    185.
  18. hüsnü arkan

    20.
  19. anadolu üniversitesi edebiyat kulübü'nün davetlisi olarak, 17 mart çarşamba günü saat 14:00'te anadolu üniversitesi'nde olacak. can yücel üstüne bildiği ne varsa anlatacak.
    0 ...
  20. anadolu üniversitesi edebiyat kulübü

    2.
  21. tlinkpara

    1.
  22. ebi'nin bir projesi. hayırlı bir işe benziyor ama zorlamak lazım. olay şu; herhangi bir link vermek istediğinizde, o linki tlinkpara'da oluşturduğunuz bir başka link vasıtasıylan veriyorsunuz, oraya tıklayan insanlar 15 saniyelik bir reklamdan sonra verdiğiniz asıl linke yöneliyorlar ve siz buradan para kazanmış oluyorsunuz. fakat 100.000 tıklamaya 15 lira veriyor. epey beklemek lazım yani.

    http://www.tlinkpara.com

    bu da benim aldığım deneme adresi;

    http://www.tlinkpara.com/l/MTY3Mjcx
    0 ...
  23. hakan günday

    63.
  24. 3 aralık 2009 perşembe günü, anadolu üniversitesi edebiyat kulübü'nün davetlisi olarak, anadolu üniversitesi'nde görülebilir kendisi.
    1 ...
  25. anadolu üniversitesi edebiyat kulübü

    1.
  26. 2002 yılında kurulmuş bir kulüp bu. geçmişini anlatmaya kasmayacağım, bu sene içerisinde yoğun bir programları var, onu diyeyim sadece.

    23 ekim'de besim dellaloğlu ile ahmet hamdi tanpınar ve charles baudelaire üstüne bir konferans düzenleyerek seneye başlamışlar. sonrasında istanbul kitap fuarı'na gitmişler 2 otobüsle. onun ardından 16 kasım'da, yani bugün kurtuluş kayalı'nın sunumuyla, sevmek zamanı'nı izlemişler.

    19 kasım perşembe günü şenol erdoğan ile birlikte, beat generation üzerine bir konferans, 3 aralık perşembe günü de hakan günday ile bir söyleşi düzenliyorlarmış.

    bu facebook grupları:

    http://www.facebook.com/h...d=142443609502&ref=ts

    bu da internet adresleri; (güncellenmemiş)

    http://www.edebiyat.anadolu.edu.tr/
    0 ...
  27. ne mutlu turkiye yane

    1.
  28. nacizanebilgi com

    82.
  29. bayram tatiline çıkmıştı 1,5 günlüğüne, sunucu değiştirip geri geldi. zırt pırt takılmasından kurtuldu sanırım. geçici ip;

    http://91.93.132.57/
    0 ...
  30. eskisehir de abdullah gul u protesto eden genc

    3.
  31. 1 nisan 2007 günü ibis hotel'in açılışı sonrasında rte'ye orta parmak çeken bir arkadaşımı polisler, annesiyle sevişmekle tehdit etmişti. bunu göz altına almışlar, hali nic'oldu bilemiyorum. ilginçliktir, başka bir şey değil.
    2 ...
  32. mannish boy

    2.
  33. the rolling stones diye bir grup varsa, bu şarkı sayesinde vardır. isimlerini burdan almışlardır. dolayısıyla önemini büyütenler vardır bu şarkının. önemlidir ama zaten, büyütsen ne büyütmesen ne..
    0 ...
  34. les paul

    14.
  35. mannish boy dinlerken farkı fark ettirir. ses dediğin, ton dediğin bu değil midir? budur. ve böyledir.
    0 ...
  36. nacizanebilgi com

    76.
  37. türk telekom der ki; "bir yanlışlık olmuş, bekleyin geçer o kendisi..."

    kapatılma gerekçesidir bu. ondan sonra demezler mi, bu ülkenin değerlerine küfrediliyor diye. aha içimden basıyorum küfürü bu duruma ben, bu mudur bu ülkenin değeri? duysalar kapatırlar ama işte..

    şurdan giriliyor şimdilik;

    http://91.151.85.134/
    0 ...
  38. nacizanebilgi com

    39.
  39. "admin bir insanlar tartışacak seviyeye ve zekaya sahip değidir."

    ...cümlesiyle mükemmel bir şekilde ayar verilmiş oluşumdur. tebrik ediyor ve devamını diliyorum gerçekten..

    doğu illerine bilgisayar alımı kampanyasını beğenmeyen, "niye doğuymuş, niye batı değilmiş?" şeklinde bir gerekçeyle kendini haklı göstermeye çalışanlar tarafından verilmiştir bu ayar..

    harikadır, mükemmeldir, biriciktir.. bambaşkadır hatta..
    0 ...
  40. babel

    60.
  41. yine postmodern, yine postmodern...

    evet, ilk söyleyeceğim şey budur, son zamanlarda da hep böyle olmuştur. çekilen 10 filmin neredeyse 9'u postmodern kalmaktadır. keza kitaplar da öyle..

    canım arkadaşım,innaritum benim... bak o kadar bilgilisin, kültürlüsün, entelektüelsin, emek vermiş koca bir film çekmişsin, ama kendi fikrini belirtmemişsin be arkadaşım? tamam, anlatılan hikaye ve mesaj güzel, yanlış şeyler yapılıyor, biliyoruz da, yarım bırakmaya, sadece genel geçer bir bakış açısıyla film çekmeye ne gerek var allasen? kendi fikrin olmadıkça, "aslında şöyle olmalıdır, ya da aslında böyle olmaktayken olmamalıdır" diye elle tutulur bir fikir belirtmezsen bu ne kadar sanat sayılır? yapmayın böyle şeyler, yeter artık aaa.. ben sıkıldım siz sıkılmadınız be..

    her neyse.. film güzel film. dediğim gibi, postmodern yaklaşmasa çok güzel film.. anlatılan konu öyle ahım şahım özgün değil ama özgün bir yerden yakaladığından özgün de sayılabilir. güzel film işte..

    gelelim izleyenlerle sohbete...

    --spoiler--
    aslında bütün film, en sonda japonya'daki haber bültenini sunan spikerin söylediği şeyden ibarettir:
    "ve amerikalılar mutlu sona ulaştı..."

    fas... iki çocuk.. bir zamanlar hepimiz çocuktuk.. türlü denyoluklar, türlü fırlamalıklar yapmadık mı? yaptık.. ha onlar gibi de yapmadık elbet ama, diyorum ya, ikisi de çocuk.. çocuk işte, ne bilsin? aklı erer mi böyle şeylere sanki? bir de tabi dağda bayırda, keçi otlatarak büyütmüşsen, farklı dünyalar ve farklı yaşamlar görmemişsen malesef ki kendini de geliştiremezsin, daha da çocuk kalırsın.. demek ki neymiş? bu kurşunu atanlar, çocuk bile sayılmayacak yaşta iki küçükmüş..

    bu kurşun atıldıktan sonra ne olmuş peki? abd hükümeti devreye girerek, ilan edilmesi gerekenleri terörist yahut şüpheli ilan etmiş. sonra da vatandaşını korumak için gereken her şeyi yapmış. terörist olduğu gerekçesiyle küçük bir çocuk öldürülmüş, -ki bizde de örneği vardır; (bkz: uğur kaymaz)- birkaç masum insan evire çevire dövülmüştür. bu masum insanların ne olup bittiğinden dahi haberi yoktur. devlet gelip dayak atmıştır, onlar da yemiştir.. olay budur..

    bu saatlerde meksika'da bir düğün yapılmaktadır. bu düğüne fas'ta vurulan kadının çocuklarına bakan kadın da gidecektir, çünkü oğlunun düğünüdür. çocuklara bakacak kimseyi bulamadığından mecburen onları da yanına alarak meksika sınırını geçer. düğün yapılır, biter.. geri dönüş yolunda, sınıra vardıklarında anneleri "teröristler" tarafından vurulan iki çocuğu gören görevliler araba üzerinde sıkı bir arama yapar. bu esnada arabanın şoförü olan matrak ve fırlama gencimiz de polisle şaka maksatlı olarak hafifçe dalaşır. fakat işler ciddidir. polis kendisine ciddi anlamda kötü davranmakta, resmen bir kaçak yahut terörist muamelesi yapmaktadır.
    tabi bunun sebebinin kendisinin şaka yollu dalaşmaları olduğunu düşünen, işin aslından haberi olmayan gencimiz de inada bindirir ve gazı kökleyerek kaçmaya başlar.. sonrası bellidir işte.. kadın yakalanır, sınırdışı edilir..
    burada dikkat edilmesi gereken bir nokta da, kadın yakalandıktan sonra karakolda polisin, çocukların babasının aranmasından sonra babanın çok kızdığı fakat "lütfederek" mahkemeye intikal ettirmeyeceği yönündeki bilgi aktarımıdır. kadın buna da elbette teşekkür etmiştir. oğlunun düğününde oğlunun yanında olmaması, bir amerikalının çocuklarına birilerinin bakmasından daha önemli değildir, hatta yanında lafı bile edilemez!
    düğün iptal edilip tekrar yapılsın diye de bir teklif gelmişti, düğünde görülüyor ki 1000'e yakın insan var.. nasıl iptal edilebilir düğün?
    her neyse, sonuç olarak hiçbir şeyden haberdar olmayan bir grup insan da meksikada terörist yahut suçlu konumuna gelmiştir.

    tüm bunlar yaşanırken japonya'da bir kız da cinsel ilişkiye giremediği için hayata küsmüştür! o da o denli önemlidir elbet! (kızın sorunları olduğunu biliyorum, ama o denli büyük sorunlar mıdır? elbette hayır..)

    sonuç olarak, spikerin de dediği gibi, amerikalılar mutlu sona ulaşmış, her şey çözülmüştür.. mesele aslında bu kadar basittir.

    bir de meksikanın meksikalılarla dolu olmasından dolayı tehlikeli olması durumu vardı ki gerçekten güzel bir espri ve tespit idi.. o da aslında filmi özetleyebilecek bir cümle..
    --spoiler--

    eveeet, işte böyle.. bir film eleştirisini daha postmodern filmlere bir son verilmesini dileyerek bitiriyorum efendim, iyi seyirler..
    2 ...
  42. ingmar bergman

    9.
  43. çok sakin ama bir o kadar da içe işleyen, delip geçen bir üsluba sahip süper yönetmen.. onun anlattığı olayla bir diğer yönetmenin anlattığı olay aynı da olsa fark dağlar kadar.. sebebi de bu sakin ama etkili anlatım sanırım.. ayrıntılar epey önemli yer tutuyor, diyaloglar öylesine değil. her şey direkt konuyla bağlantılı, ama yavaş ilerliyor. sonuç olarak da ortaya sakin ve etkili filmler çıkıyor..

    en iyilerden olduğu su götürmez..
    4 ...
  44. liberalizm

    72.
  45. birçok kereler farklı olduğu iddia edilse de, kapitalizmle tek farklı yönünün uygulama alanları olduğu sistemdir.. liberalizm bir hayat görüşü, bir ideoloji olduğundan hayatın her evresinde karşımıza çıkar. hukukta eşitlik, ekonomide eşitlik, eğitimde, sağlıkta, orda burda, her yerde eşitlik düşüncesi taşır. liberalizm'e göre aristokrat kesim, yani ülkemiz için kullanırsak beyaz türkler, hiçbir alanda burjuva kesiminden farklı muamele görmemelidir. burjuva kesimi ezmemelidir. onları da oyunlarına almalıdır. top oynarken kaleye geçirmemelidir..

    peki nerden çıkmış bu eşitlik merakı?

    orta çağ avrupası konusunda da bolca irdelenir ki, o dönem avrupasında, bilhassa fransasında büyük, geniş, umulmaz, aşılmaz derecede bir eşitsizlik, bir hak ihlali mevcuttur. halk sınıflara ayrılmış, bir sınıfa dahil olanlar hiçbir şekilde üst sınıfa geçememektedir. soylular, eli mahkum soylu oldukları gibi, köylüler kuşaktan kuşağa köylü olarak kalmaktadırlar. "olunmaz doğulur" mantığı altın çağını yaşamaktadır.

    bu durumdan iyice sıkılan burjuva kesimi, bir çare bulmak adına düşünmeye, araştırmaya ve soruşturmaya başlar. dönemin bilgili kimselerine gidip maruzatlarını bildirirler. onlar da düşünüp taşındıktan sonra bu sistemi anlatırlar burjuvalara. ne anlatırlar yani;

    toplumda bir serbestlik olacak, çalışıp kazanan burjuva sınıf atlayarak aristokrat mevkiine gelebilecek yahut alt sınıfta olduğu için ezilmeyecek, efendilerini memnun eden köylüler burjuva sınıfına çağırılabilecek, hukukta, eğitimde, sağlıkta, ekonomide, her yerde bir eşitlik hakim olacaktır. toplum görülmemiş şekilde mutlu mesut yaşayacak, refah seviyesi tavan yapacak, herkes zengin olabilecek, herkes eğitim alabilecek, herkes okur-yazar olabilecek, herkes hayatın anlamını kavrayacak, herkes her şeyde istediği kadar söz sahibi olabilecek, götü göğe ermiş, ziki taşşağına değmiş şekilde geçinip gidecektir...

    en azından böyle olması istenmiştir..

    peki olmuş mudur?

    şöyle olmuştur tam olarak;

    fransiz ihtilaliyle birlikte bu düşünceler iyice yaygınlaşmış, her bir yerde uygulanmaya başlamış, burjuvalar artık daha serbest bir hale gelmiştir. toplumda gerçekten de bir serbestlik söz konusudur. artık aristokratlar burjuvaların saçını çekmiyor, ensesine vurup parmağına üfletmiyor, "üzerine yemek dökülmüş" deyip başını eğdirdiği burjuvanın ensesine tokat vurmuyordur. kanka olmuşlardır tam anlamıyla..

    peki köylüler ne olmuştur?

    onlar da "köylü" statüsünden çıkmıştır, tam bir serbestliğe kavuşmuştur. eskisi gibi mal sahibinin kölesi durumunda değillerdir. (bkz: serf) artık fabrikalarda kumaş dokuyan, makinalara yağ döken işçiler haline gelmişlerdir. burjuva ve aristokrat birbirleriyle şakalaşırken, onlar da ortamda zorunlu olarak bulunan şahsiyetler olmuş, esprilere gülmeye, kendilerine yapılan şakaları hoş karşılamaya çalışmaktadır. birçoğu halinden öyle memnundur ki, bir rüya olduğunu düşünmektedir. arsitokrat abiyle burjuva abi barışmış, mahalleye tam bir huzur gelmiştir. dahası, aralarına köylü'yü de dahil etmişlerdir. daha ne ister ki köylü.. serbestlik gelmiş, artık o kocaman şatoda oturan bıyıklı, uzun saçlı, bir sürü karısı olan adama hizmet etmek yerine fabrikada günde 15 saat çalışıp para kazanmaktadır. şimdilik verilen para azdır ama, işverenin söylediğine göre zamanla artırılacaktır. serbestlik ne güzel sistemdir..
    .
    .
    .
    .
    liberalizm budur kısaca.. serbestiktir.. burjuvanın elindeki sermayeyi istediği gibi kullanıp daha da zenginleşebildiği, aristokrat'ın zaten tuzunun kuru olduğu, köylüye de "para bul, ticaret yap, sen de zengin" ol dendiği bir serbestliktir. arada tek tük para denkleştirip küçük yerler açan köylüler çıkınca da mallarının elinden alınıverdiği bir serbestliktir. her şeyin usülüne uygun yapılması dolayısiyle, o eski köylü, yeni alt sınıfın sesinin çıkmadığı zenginliktir. nasıl sesi çıksın? bulup buluşturduğu paralarla bir şeyler satın alıp bir terzi açmış, kendi yağıyla kavrulup gitmekteyken, bir gün mahallesine açılan bir dikimevi daha ucuz fiyatlarla dikim yaptığından müşterilerini kaybetmiştir. terzi, müşterilerini geri kazanabilmek amacıyla fiyatları düşürmüş, kendi kar payını çok az seviyeye indirmişse de bir faydası olmamış, dikimevi kampanya başlattığından fiyatları daha da aşağı çekmiştir, hem de hiç kar edemeyeceği kadar aşağı.. terzi de eli mahkum, indirime giderek zararına satış yapmaya başlamıştır. fakat bir süre sonra elinde avucunda ne varsa bitmiş, dükkanını kapatmak zorunda kalmıştır.

    dükkanı kapattığı gece neden bu hale geldiğini uzun uzun düşünürken farketmiştir ki, dikimevi zararına satıştan hiçbir kayıp yaşamamıştır. bu nasıl olmuştur? kendisi evine ekmek götüremeyecek duruma geldiği halde, kendisinden de az fiyata, daha çok zarara dikim yapan o imalathane nasıl olmuş da kayıp yaşamamıştır? bir sağa bir sola döndüğü yatağında, en sonunda cevabı bulmuştur;
    malum dikimevi zengin bir burjuvaya aittir. zararına satışa ondan çok daha uzun süre dayanabilecektir, çünkü sahibinin fazladan doluca parası vardır.
    terzi, ertesi gün öğrenmiştir ki, mahalledeki bakkal, sütçü, manav, yarım dönüm arazisi olan çiftçi de aynı şekilde iflas eşiğindedir. hiçbiri kendileriyle rekabete giren büyük firmalarla başa çıkamamış, hepsinin gücü tükenmiştir.

    bir gün toplanıp bu soruna bir çare bulunması için devlet denilen o kuruma gitmişlerdir. binaya girdikleri zaman kendilerini süzen alaylı bakışlarla karşılaşsalar da bir anlam verememişler, maruzatlarını bildirmek üzere yetkili mercilere çıkmışlardır. şikayetin dinlenmesi ve geri dönmeleri ancak beş dakikalarını almıştır. çünkü verilen cevap, devlet sisteminde liberalizm denen bir ideolojinin uygulandığı, herkesin her girişiminde özgür olduğu, başlarına gelenin sebebinin kendileri olduğu, ticari hileleri uygulamaları gerektiği, sabretmezlerse zengin olmalarının mümkün olmadığıdır.

    köylülerimiz binadan çıktıkları vakit karşıdaki çay evine girmişler, söyledikleri çayları beklerken sus pus oturmaktadırlar. uzun süren sessizlikten sonra çiftçi konuşur;
    - böyle bir sistemi niye getirmişler ki?
    bir oğlu orta öğretime kadar okuyabilmiş bakkal başını sallar;
    - bizim iyiliğimiz içinmiş. serbest olmamızı istiyorlarmış. köylü sınıfından çıkmamıza olanak sağlamışlar.
    uzun süren bir sessizlik kaplamıştır grubu. hepsi de aynı şeyleri düşünmektedir;
    "köylü olmamak, ezilmemek güzel.. güzel ama şimdi de hiç paramız yok.. o zaman hiç olmazsa karnımız doyuyordu. ne yapacağız şimdi biz?"

    o sırada bir dikimevi ve bir ayakkabı atölyesinin işçi aradığını duymuşlardır. ve ayaklarına kadar gelen bu fırsatı kaçırmamışlardır elbette..

    artık birer işçi olmuşlardır..

    uzunca yazıyı kısaca özetlersek; liberalizm denen sistem, hayatın her alanında bir eşitlik olgusunu savunur. ama bu eşitliği sadece hak edenler görür. paran varsa oynarsın ve kazanırsın. e tabi mantıklı düşünürsek, kumar masasında küçük para koyarak büyük para kazanmayı bekleyemezsin değil mi? büyük parayı nerden bulacağın da sana kalmış tabi..

    eşitlik böyle olur işte! şöyle bir söz vardı sanırsam;
    "bütün insanlar eşittir, bazıları daha eşittir.."
    1 ...
  46. seri katil

    31.
  47. ismini bir fbi ajanından almış kavram..ya da kişiler..her neyse evet.. biraz düşük kalıyor da tereddüt ettim neyse..

    şimdi, bu arkadaşlar hiçbir zaman öldürmek istediği için öldürmez. hani derler, "efenim seri cinayet bir tutku, bir bağımlılıktır, öldürmeden duramaz insan, nasıl bir sigara içici içmeden duramıyorsa vıdı vıdı vıdı....."

    sallamayın..

    dururlar..

    hem de yıllarca durabilirler..

    neden ve ne zaman öldürürler peki?

    bu insanlar öldürmek istediği için öldürmez zaten, bunu bilmemiz gerekli önce. öldürme sebepleri, cinsel açlıklarını tatmin etmektir. pek tabi "seri katillerin içinde böyle yakışıklı olanları da var mesela ted bundy gibi, o niye böyle bir şey yapsın ki?" itirazları gelebilir.

    cevap veriyorum; efenim cinsel istek ile cinsel açlık başka şeylerdir. bu adamlar öyle sapık ve psikopat adamlardır ki, cinsel ilişkiyi öldürdükten sonra daha bir zevkle yaparlar. hatta tecavüzle yetinmeyip jeffrey dahmer gibi iç organlarıyla seks yapanlar bile görülmüştür. gerçi o manyak adam erkekleri öldürüyormuş ama tabi bunun bunla ne alakası var şimdi değil mi? evet, konuyu dağıtmayalım..

    pek tabi bu dereceye varan bir psikopatlık bir iki kişiyi öldürüp, tecavüz edip, organlarını parçalayıp, etlerini yiyip, cesetlerini yakmayla sönmez, durulmaz, yavaşlamaz. bu cinayetler, daha doğrusu bu terapiler bazen ard arda bir düzinelik sayıya ulaşır. ki geneli de böyle olmuştur. ve dolayısıyla seri katil ismini bundan almışlardır.

    böyle olmayanları yok mudur?

    vardır dedik ya! yıllarca bekleyebilirler bunlar. ne zaman ki o libido, o açlık, o sadizm durduralamayacak, dizginlenemeyecek seviyeye geldi; o zaman tekrar bir terapi başlar bu arkadaş için. sokağa çıkar, birini bulur, öldürür, yapacağını yapar, yok eder...

    hiç yakalanmaz mı bu adamlar?

    yakalanır..

    evet yakalanır ama kolay yakalanmaz değil mi?

    evet, kolay yakalanmaz..

    neden?

    bunu sigara ya da ne bileyim alkol bağımlısı biri çok daha iyi anlayacaktır. ben anlatayım da o anlasın madem..
    diyelim ki hiç paranız yok.. sigaranız da bitti. ve de bir iki saattir hiç sigara içmediniz. artık öyle bir duruma geldiniz ki, bir sigara için allah muhafaza bir sürü şeyi feda edeceksiniz. "allahım bir sigara olsun, bir sigara bulayım başka bir şey istemiyorum" diye diye yakarıyorsunuz.. sorarım size; böyle bir durumda gözünüz etrafı görür mü? olacakları düşünebilir misiniz? onu geçtim, mantıklı hareket edebilir misiniz?

    edemezsiniz değil mi?

    bu adamlar da aynı dertten muzdarip işte. adamlar bağımlı, napsın? krizden kurtulmak için ne yapabiliyorsa yapacak. "aman yakalanırım, aman çevrem bana ne der? aman rezil olurum.." diyecek hali yok ya? artık ok yaydan çıkmış.. çok büyük bir kararlılıkla yaparlar işlerini..

    peki bunun soruyla ne alakası var?

    geliyoruz tamam.. şöyle alakası var; bir işte ayrıntıya ne kadar saplanırsan o kadar zorlanırsın bebek! küçük ayrıntılar bazen hayat kurtarır evet ama zaman kaybı anlamına da gelir. bu adamlar böylesi bir duruma geldikleri zaman sadece yapması gerekeni yaparak amaçlarına odaklanırlar. ayrıntıları düşünmezler. böylelikle şüphe çekmezler. çünkü yaptıkları son derece doğaldır. tabi kendilerine göre.. ha derseniz ki hiç mi açık vermezler? e verirler tabi. ama böyle bir duruma gelmiş normal bir insandan çok daha az açık verirler. çünkü seri katillerin en büyük özelliklerinden biri şeytani bir zekaya sahip olmalarıdır. yakalanmamalarındaki en büyük etkenlerden biri budur. (bkz: hannibal lecter)
    bir diğer etken de, bu seri katillerin son derece normal görünümlü birer insan evladı olmalarıdır. hatta bir çoğu eğitimlidir. (bkz: ted bundy)* (bkz: karındeşen jack)*

    gelelim sebeplerine...

    yani neden bu hale geldiklerine...

    araştırmalar gösterir ki bu adamların hemen hepsi travmalı bir çocukluk döneminden geçmiştir. aile kavgaları, kötü yoldaki bir anne, dayak atan, çoğu kez sapık ve alkolik bir baba..

    size sorarım..

    böyle bir aileden gelen biri normal bir sosyal hayata sahip olabilir mi?

    olamaz..

    peki normal olmayan birine, normal olanın tepkisi ne olur?

    "hemen defol burdan!"

    yani genellikle böyle olur herhalde..

    e şimdi her zaman herkesten tepki görmüş, her zaman dışlanmış biri doğal olarak hangi sorunla karşı karşıyadır?

    tabi ki cinsel sorunlar..

    ihtiyacını karşılayamaz ki.. karşılayamayınca da ne yapar? karşılayabileceği yollar aramaya başlar.. en son çare de bu olur işte..

    pek tabi her zaman böyleleri çıkmaz bu tür ailelerden. ama bu bir ortak özelliktir, hepsinde vardır. biri hariç; (bkz: ted bundy)
    o zaten başlı başına bir inceleme konusu.. hayvan!

    velhasıl, bu herifler zevk için öldüren caniler değil, başka çareleri olmadığı için öldüren zavallılardır. tabi bu onlara sevgi beslemek için yeterli bir sebep değildir. sonuçta hepsi hastalıklı psikopat manyak katillerdir. seri katilin biri bir otel odasının aynasına rujla şöyle bir şey yazmıştı 1946'da;
    "tanrı aşkına beni daha fazla cinayet işlemeden yakalayın, kendime engel olamıyorum.."
    işte böylesi çaresizdir aslında bu kişiler. ellerinde değildir yani..

    peki bu kadar hakareti neden sıraladım? kesinlikle bir önyargım yok kendilerine, benim seri katil arkadaşlarım da var yani sonuçta.. ama şimdi ben kimseyi isim verip de burda yani şey yapmak..olmaz..

    neyse..

    eğer bir seri katil olsaydım, şunun gibi olmak isterdim;
    (bkz: albert fish)

    evet, yeterli..

    editli not: insanların sadece adamlardan oluşmadığının, adam kelimesi yerine insan kelimesini kullanmam gerektiğinin farkındayım elbette. ama napalım ki bunların hepsi erkek.. o yüzdendir yanlış anlamasın feminist arkadaşlarımız..
    2 ...
  48. bolivyali kucuk asker

    1.
  49. ernesto che guevara'nın öldürülüşünü anlatır bir şarkıdır. tüm bolivya halkına ithaf edilmiştir aslında. melodisi epey neşelidir fakat öyle bir hüzünlendirir ki "ne dinledim lan ben?" dedirir insana..
    3 ...
  50. ernesto che guevara

    108.
  51. grup yorum

    82.
  52. tarzların üstünde bir gruptur. nasıl ki pink floyd, iron maiden, orhan gencebay beğenisi ne olursa olsun, herkes tarafından bilinir ve dinlenirse bu grup da aynı noktadadır.** yaptıkları müziğe, şarkılarına ve becerilerine saygı duymamak ancak düşmanlık derecesinde bir nefretle mümkündür herhalde.
    türkçe'yi sevdiren şeylerdendir bu grup.. nasıl ki nazım hikmet'ten ötürü türkçe bildiğimize, türkiye'de yaşadığımıza şükrediyorsak, bu grup için de şükrederiz biz. başka hangi halk bu denli içli şarkıları iliklerine kadar hissederek dinleyebilir ki? evet, halklar kardeştir, rekabet istemeyiz ama, ara sıra da olsa övünebiliriz değil mi?*

    çok pis gaza getirir bir de.. bir kızıldere dinlerken, haziranda ölmek zor derken neler neler hissedilir, anlatılmaz yaşanır..
    4 ...
  53. ahmed arif

    31.
  54. doğu-batı sentezinde doğuya ağırlık vermiş, daha anadolulu ve daha ortadoğulu olmayı seçmiş şairdir. nazım hikmet'ten çok fazla etkilenmişse de üslubuyla ayrılmıştır. nazım daha sakin ve daha modern iken o daha dobra, daha argo ve daha agresif bir tavır almıştır. hapishane şiirleri bu konuda en belirleyici olanlarıdır.
    2 ...
  55. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük