her aşaması baş belası olan eylem. ev bulması ayrı dert, toplanması ayrı dert, doğru düzgün taşıma şirketi bulmak apayrı bir dert... ev arkadaşını saymıyorum bile. yine yeni ve de yeniden yapacağım eylem. oy anam oy...
tanım: taşınırken eşya kaybetmek istemiyorsanız envanter tutmak en etkili yoldur efem, tavsiye olunur. yeni evden görüşmek dileğiyle, selam ederim!
kendisine you're welcome deyip, djarum karalığında günler dilerim. bana kalbi kadar temiz olan bu bembeyaz nick altı başlığına yazmamı sağladığı için teşekkür ediyorum. gülücük bıraktım buraya alırsın.
serilen ve bağlanan modelleri vardır. serilenler her ne hikmetse daha pahalıdır.
altına bağladığınız 90 yaşındaki dedeniz, gururundan ölene kadar kullanmayıp (5 gün) her adını duyduğunuzda içinizi burkan bir şeydir hasta bezi... senin deden öldü mü lan sözlük?
sermaye sahibi girişimciler tarafından kurulan işletmelerin genel adı. insan kaynakları departmanları vardır, bu departmanlarda en çok duyabileceğiniz cümle "bizde böyle"dir.(meali: beğenmiyorsan ikile bebeem)
maaş olarak kamu sektöründen iyi olduğu düşünülse de, eğer üst düzeylerde değilseniz çok da farklı değildir.
adı üstünde, lipton'un doğu karadeniz çayı ağırlıklı poşet/sallama çayı. sallama çay sevmeyen bir tiryaki olarak, en beğendiğim sallama çaydır. tavsiye ederim.***
ne zaman hakkında konuşulsa, "pahalı ama kaliteli hizmet sunuyor" tezi öne sürülen mobil iletişim sağlayıcı. 10 dakika konuşmanın bedeli 20 liraysa yemişim ben o kaliteyi?
şu ana kadar etrafımızı çok dinledik, aman çekmez, aman etmez, alma başka hat diye ama artık canıma yetti ferman gibi faturalar...
aç kollarını vodafone ya da avea ben geliyorum!
not: turkcell'de denemediğim paket kalmadı, işin garip yanı o paketler nedense işleme girmek bilmez, o paketlerdeki bedava dakikalar "yanlışlıkla" faturalandırılır... eeh eytere bea! göbek bağımız bir mi kesildi*
danimarka'nın yaptığı açıklamaya göre bir polis memuruna elindeki baltayı attığı için kolundan vurularak yakalanmış olan zanlının al-shabaab ve al kaide'yle yakın bağlantısı varmış.
kaynak: the guardian
kitle hipnoz silahı. özellikle 2001 sonrası eski sevgilisi ekonomik kriz ile sevgi-nefret ilişkisinin suyunu çıkartan türkiye'de, ard arda gelen siyasi ve ekonomik değişimlerle, biz, üreticilerin gözündeki "pazar", bizi yönetenlerin/yönetmek isteyenlerin gözündeki "oylar" çok daha kolay kandırılabilir ve yüzeysel bir hale getirilmeye başlandık. bugün youtube'da birol güven'in röportajını izlerken onun söyledikleri şeyler aklıma getirdi, son bir kaç yıldır, dizi ve bbg tarzı programlar televizyonları kuşatmış vaziyette. hatta en nefret ettiğim şeylerden biri olan "gülme efektli" diziler dışında başka hiç bir şeye gülmüyor insanlar. yani gülmeyi bile başkasının dikte etmesi, öğretmesi gerekiyor.
artık kesinlikle eminim, benim gibi bir çok insanın da hayatında son derece travmatik bir etki bırakan şubat2001 krizinden sonra, herkes eve kapanıp bir dönem hayal görmek, gerçek hayatın ağırlığından kaçmak istedi. bu manada en basit ve en kolay ulaşılabilen televizyon imdada yetişti. o dönemin haberlerini gazetelerine online arşivlerinden bakabilirsiniz, o dönemler bu sit-com'un patlamasıyla ilgili yazıp çizenler, bunun ekonomik krizle bağlantılı olduğunu düşünenler olduğunu görebilirsiniz, yani evreka demiyorum burada.*
insanlar, söz konusu televizyon olunca daha çok teknolojik değişimler ve yeni formatlara daha meraklı, haliyle... ancak son yıllarda iyiden iyiye artan "basın grubu", "karteller" ve "holdinglerin basın yayın departmanı" haline gelmiş olan televizyonlar beni çok rahatsız ediyor. bu manada da devreye internet giriyor. blogspot, wordpress başta olmak üzere bir çok internet nimeti bilgi kanallarımızı çeşitlendiriyor. sizi güdüleyen kanalların sayısı arttıkça da farklılaşıp, daha objektif olmaya başlıyorsunuz.
netice itibariyle çok dağıtmış olsak da türkiye'de televizyon, kitle güdüleme silahı olarak çok etkin bir kullanıma sahip bir bilgi kaynağıdır. araştırmadan, kaynağını doğrulamadan bilgi sahibi olmayınız, size dikte edilenleri biraz da olsa sorgulayınız, yoksa birilerinin güttüğü sürülerden farklı olamayacağız.
esp'ye el süremesek de, ltd explorer'ı çalmanın nasıl bir gaz verdiğini anlatabilemem. hepimiz bir james'tik, hetfield'dık, battery'i çalarken çocuklar gibi şendik!
evli çiftlerin birbirinden yasal olarak ayrılması. evlilik aktinin sona erdirilmesi.
ben bu işin sadece türkiye'de mi çocukların üstüne bu kadar yük bindirdiğini, yoksa başka ülkelerde de anne-baba'nın eşşek kadar olmuş çocuklarını manevi baskıyla bunalttıklarını bilmiyorum. ama yine de anlaşamıyorsanız boşanın, emin olun azıcık adam gibi davranabilirseniz çocuklarınız çok daha mutlu olacaktır.
bahsettiğim dengesizlik ise çiftlerin tartışmaları ve tabi ki çocuklara karşı olan tavır değişikliği. annemle babam boşanırken şehir dışındaydım, geldiğimde beni 7 ay kadar önce evden "s*ktirleyen" baba(cığım) kollarını açmış (annemi de ikna edip, bu manyaklığa devam etmemizi) bekliyordu. aradan yıllar geçti, artık karta kaçmaya başlayacağım ancak adam hala ısrarla arayıp ağzımı yokluyor, sanki annemi ikna edip geri dönecekmişim gibi davranıyor, sık sık çıktığım seyahatlerde "aman kendine dikkat et oğlum, bıdıdı" tarzı mesajlar atıyor, gülüp geçiyorum. lan beraber yaşarken nefret ediyordun, ne oldu?
not: şimdi okudum da, sorunlu ergen tadında olmuş, bilgi olsun diye söylüyorum, öyle sorunlu takıntılı bir insan evladı değilim, durduk yere sözlüğün manyağı gözüyle bakmayın. hehe
smokie'nin yine kendisine ait olan, living next door to alice şarkısının modifiyeli modeli. nakaratını tekrarlamak pek keyiflidir.
sally called when she got the word
and she said i suppose you've heard, about alice
well i rushed to the window, and i looked outside
but i could hardly believe my eyes
as a big limousine rode up into alice's drive
i don't know why she's leaving, or where she's gonna go
i guess she's got her reasons but i just don't wanna know
'cos for 24 years i've been living next door to alice
-alice who the fuck is alice-
24 years just waitin' for a chance
to tell her how i feel and maybe get a second glance
now i gotta get used to not living next door to alice
we grew up together, two kids in the park
carved out initials deep in the bark, me and alice
now she walks through the door, with her head held high
just for a moment i caught her eye
as the big limousine pulled slowly out of alice's drive
then sally called back, and asked how i felt
and she said, i know how to help, to get over alice
she said, now alice is gone, but i'm still here
you know, i've been waiting for 24 years
and the big limousine disappeared
i don't know why she's leaving, or where she's gonna go
i guess she's got her reasons but i just don't wanna know
'cos for 24 years i've been living next door to alice
24 years just waitin' for a chance
to tell her how i feel and maybe get a second glance
but i'll never get used to not living next door to alice
no, i'll never get used to not living next door to alice
avrupa'nın en küçük kolonici ülkesi. günney amerika'da surinam, fransız guyanası, venezuela'da bir kaç nokta, karayip denizinde muhtelif adalar, endonezya, sri lanka, güney hindistan'ın bir kısmı, güney afrika'nın bir kısmı ve daha pek çok irili ufaklı yeri, boyuna posuna bakmadan sömürmüştür. vay anam vay.
(bkz: hollanda doğu hindistan şirketi)
(bkz: afrikaans)
east india company ve hollanda doğu hindistan şirketi şeklinde bilinen şirketler. genelde british east india company olarak bilinir. ana amaçları doğu hindistan'la ticaret yapan tacirlerin filolarını korumak, ticari anlaşmalara garantör tadında imza basmak, gerekirse kafa göz dalıp barışmak, barıştırmak olan doğu hindistan ve çin'le illgilenen imparatorluk özerk birimi. oh bitti sonunda.
east india company ya da british east india company*
kraliçe 1. elizabeth tarafından, 31 aralık 1600 yılında, "doğu hindistan'la ticaret yapan londra'lı tacirler ve başkanı/yöneticisi (ticari terimi guvernörmüş, nasıl çevirilir bilemedim) şirketi" adı altında kurulmuştur.
kuruluş amacı doğu hindistan'la yapılan ticareti izlemektir ancak daha sonra çin'le yapılan ticarete de el atmış bir nevi ticaret odası ama değil zira şirket. öeh, neticede hisse dağıtan, 273 yıl boyunca işler durumda olan, dünyanın şu an bildiğimiz çok uluslu şirketleriniin atalarından biri.
çoğunluğu islamiyet'e inanan, ancak kendi kutsal kitabını bile okumayan, tanrı'nın açıkça affetmeyeceğini belirttiği kul hakkını yemekte beis görmeyen toplumların geri kalmasıdır.
başlıktaki entryleri okudum da, aklıma şu geldi. sürekli doğu'nun eskiden ne kadar gelişmiş olup da batının boklarını sokaklara döktüğüne dair süper genellemeler var. hadi diyelim ki tüm batı bunu yapıyor. ancak ne hikmettir ki bu boklarını yollara döken medeniyetsizler* daha o zamanlardan şimdiki üniversite yapısının temelini atıyorlar, osmanlı'da ya da "çok gelişmiş" doğu toplumlarında örneği pek de bulunmayan dini eğitimle pozitif bilimleri aynı yerde öğretme çabasına giriyorlar. eğri oturalım doğru konuşalım, iş doğu-batı kavgası değildir. iş, islamiyet gibi baskıcı ve kaderci bir dinin, gelişmeye izin vermeyecek olmasını reddedememektir. batı'nın "karanlık çağ" olarak adlandırılan çağı ne kadar sürmüş? din orada ne kadar can yakmış? din halen bu coğrafyada can yakıyor, geldiği günden beri. yapmayın, etmeyin, en koyu hristiyanla*** bile dinlerini gayet medenice tartışabiliyorken bunu çoğu müslümanla yapamaz, hemen kafirlik ve ateistlikle suçlanırsınız.
son olarak, ağzımıza sakız olan batının sömürgeciliği var. doğrudur, bu adamlar kolonileşmiştir ancak ilk bilinen koloniciler kimlerdir? fenikeliler... sami ırkından olan fenikeliler. yani neticede arap. neticede doğulu. ayrıca bugün petrol geliriyle dünyanın görgüsüzlük harikası işlerine imza atan arap şeyhleri çok masum, onlar müslüman çünkü... oysa ülkelerinde aylığı 50 dolara çalışan pakistan'lı, etiyopya'lı kardeşleri var ama sırf müslüman diye sömürgeci değil... avrupa en azından sömürdüğünü halkının iyiliğine de kullanabilmiş, adam gibi yaşatabilmiş. sen hala futbol maçına dellen, sokaklara çık... deli gibi zamlar geliyor, ülke durmadan kutuplara ayrılıyor, sakın ses etme. sonra avrupalılardan üstündük... peh!
not: bir de unutmadan şu 200-300 yıl muhabbeti hayli komik, yapmayın etmeyin, en azından 500 sene önce batı doğu'ya fark atmaya başlamıştır, azıcık okuyun, edin. tarih sadece size anlatılan osmanlı imparatorluğu romantizminden ibaret değildir.
belli bir süre sonra alışkanlık yapar. ne işe el atsanız kurumaya başlar... ama güzel bir yanı da var, bir yerden sonra sinirleriniz bozulduğu için gülmekten kendinizi alamazsınız, çevreniz "aman deli bu, yaklaşmayalım buna" ya da "aman ne neşeli adam lan bu, maşşallah tü tü tü" der.
ayrıca geçen gün bir sitede okuduğum arabesk bir vecizeyle (hatırladığım kadarıyla) bitirmek istiyorum;
"şerefsizlerin kazandığı bir dünyada, kaybeden olmayı yeğelerim"*
bir arkadaşım vardı lisede, özenti ötesi. siz ne yapsanız üstüne çıkmak için yapmayacağı olmayan bir adam. biz yeni yeni metallica, megadeth, iron maiden gibi heavy/thrash metal'in babalarını dinlemeye başladığımızda beyimiz de çok değişik olduğu için nereden bulduysa bu grubu çıkarıp getirmişti. üstelik kennibl körps derdi, bizi yarar geçerdi. bu adam ne zamanki bu adamların yaptığı böğürük vokali bize savunmaya başladı, bruce dickinson kimmiş lan? dedi, arkadaşa ağzımızla değil, başka bir yerimizle gülmeye başladık.
özet olarak süper sözlere sahip olma ihtimali olan gruptur, zira bir bok anlaşılmıyo o iğrenç vokalden. (tabi vokal diyebilirseniz?)
(bkz: #6919804)
kolaylığı, zorluğu bir yana, estetik ol(a)maması bir yana, sözlerde ne dendiğini anlatamayan vokal çeşididir. lan şarkıyı nasıl takip edecez? nerede o vokal değişimleri, o ses oyunları, varsa yoksa börgh börgh börgh!
nerede bu axl rose, nerede phil anselmo, nerede ronnie james dio lan???
tamamen kendi düşüncem olmakla beraber, rock-metal müzik seven ve hiç de fena olmayan bir kültüre/görgüye sahip bir müzik dinleyiicisi olarak tamamen gereksizlik gözüyle baktığım bir vokal(?) türüdür böğürük vokal.
not: tek istisnasını (o da bazı şarkılarında) death* olarak kabul edebiliyorum... en azından aradan bir iki şey seçebiliyosun, şarkı neyle ilgili anlayabiliyosun...
rock ve metal müzik seven bir insan evladıyım. diğer türleri de severim, sayarım, değişik müzikler dinleyen arkadaşlarım vardır, sayelerinde bilgim görgüm artar. bu kadar girizgah yeter, konuya geçelim, bahsi geçen grup enstrüman hakimiyeti ve gitar tonlarıyla pek güzel bir profil çizerken, doro pesch gibi harika bir kadın vokalin çıktığı almanya gibi diyardan, kükrer-böğürürgillerden güzel bir abla almışlardır. tamam müzik güzel ama ne dediği hakkında en ufak fikrim olamıyor. bir de bu angela ablannın nette dolanan bir videosu var, ablaya "hello disene angela" diyorlar, el cevap: "röööööööööööööööğrrrrrrh", muhabirin ebleh tepkisi: "holy fuck!" harbiden holifak!
victoria's secret'ın 2008/2009 defilesinde giydiği, önünde "kisses" arkasında "big hugs" yazan iç çamaşırıyla*** bir çok erkeğin aklını başından almış, 1981 doğumlu amerikalı model. bazı kaynaklarda adı "shannan" olarak geçmektedir. resmi internet sitesini bulamadım be sözlükçü...
