albüm 1997 yılında çıkmıştır. ciwan haco isveçli arkadaşlarıyla çok güzel ürünler çıkarabilmiştir bu albümüyle. kariyerinin en iyi ikinci albümüdür bence. bir diğer ise gula sor'dur.
kürtçe bir sözcüktür.türkçede hatun anlamına gelmektedir. ayrıca bir ayrılığı izleyenler sürekli olarak duymuştur. sözcük farsçadan kürtçeye gelmiştir. ayrıca ciwan haconun isveçli arkadaşlarıyla yaptığı dinlemeye değer süper parça. (bkz: biluramin)
Tu xatûna li ser text î
Tu çiçeka her wext î
Tu yî yara min hezkir
Cejn u seyran, bihustî
Ji Bîr nabe, wele, bile ji Bîr nabe
Ji wan pirsên te yên gelek
Sas mam ji xwe re evdal mame
Kûr fikirîm çi Bêjim
Ey xayîn zalim felek
Dawa dil li min neke
Pirsan gelek ji min nake
Ne Bê ev çi xelet E
Ji ve hêviyê Dûr nake
Ji Bîr nabe, ji Bîr nabe
Wele bile ji Bîr nabe
simin ve nadirin ayrılığı diye de çevrilebilir. öncelikle kadın-erkek ilişkisini en iyi anlatan bir filmdi. yalnız nuri bilgenin bir zamanlar anadoludası kadar olamamış. çünkü filmde tamamıyla konu üzerinde durulmaktadır. bu da hollywood sinemasına yakın bir şey demek. fakat nur bilgenin filmi daha bir sade ve özgün. özellikle panlar ve tilstler muhteşem kullanılarak filme ayrı bir doğallık kazandırmış. ayrıca nuri bilgenin bu defa bu filminde konu çok iyiydi. bazı öküzler görmeyerek yani oscara aday göstermeyerek ayp etmişlerdir kısaca diyebilirim ki nuri bilgenin hakkı yendi.
Ozu,12 aralık 1903' da Tokyo'da doğdu. Babaları Tokyo'da gübre satarken o ve iki erkek kardeşi Matsuzaka'da eğitim gördü. Bu yüzden 10 ve 20 yaşları arasında babasını kesintili olarak gördü. Çocukluk arkadaşlarına göre oldukça şımarık bir çocuk... annesine tapan.. ( Tadao Sato) 1916' da Uji-Yamada' da ortaokula başladı.Yaramazlığı, dövüşmeyi, içki içmeyi seven yaramaz kural tanımaz bir çocuktu. içki içme hayatının erken yaşlarında edindiği ve sürdüreceği bir alışkanlıktı.Sinemada Prisoner of Zenda' yı seyretmeyi, ağabeyi Shinichin' in kayıt olduğu prestijli Kobe Higher Commercial School' un giriş sınavına girmeye yeğledi. Bununla birlikte kaçırdığı kolej şansının pişmanlığını küçük kardeşi Shinzo' nun kolej masraflarını ödeyerek giderdi. Ozu bu sıkıcı sınav dönemlerinde sinemaya sevgi duymaya başladı. Koga Nada Ozu' nun ondaki sinema sevgisinin ilk Atagoza sinemasında Matsunosuke' nin eşşiz tarihsel manzarasını gördükten sonra başladığını söylediğini hatırlıyor. Matsuzka' da Atagozana adında harap, eski tiyatroyu görmeseydim yönetmen olmayabilirdim. Gene aynı zamanlarda Nada onun Lillian Gish, Pearl White and William S. Hart' ın daha sonra da , Rex Ingram and King Vidor' ın filmlerine olan tutkusunu hatırlıyor. [Kogo Nada, "Ozu to iu Otoko" (A Man Called Ozu", Kinema Jumpo Tokushu, 1964]Matsuzaka' dan biraz uzakta küçük bir dağ köyüne kolej diplomasının gerekmediği, çok nitelik sahibi olmayı gerektirmeyen yardımcı öğretmenliğe atandı. Sürekli olarak içmesi dışında buradaki yaşamı konusunda çok az şey yazıldı, çizildi. Orada geçirdiği yaşamın sonlarına doğru onu ziyaret eden ve yanında kalan arkadaşlarıyla aylarca beraber içmeye başlamışlardı.Sonunda babası ona içki borçlarını ödemek için para göndermek zorunda kaldı. Ve Ozu on senelik ayrılıktan sonra ailesinin yanına, Tokyo' ya döndü. Yeğeninin film tutkusunu farkeden amcası onu önce Teihiro Tsutsumi sonra da yönetici Shochiku ile tanıştırdı. Ozu, çok kısa bir süre sonra, babasının isteklerine karşı gelerek yardımcı kameraman olarak onlarla çalışmaya başladı. Sinemanın saygıdeğer ve uygun bir meslek olarak görülmediği 1923'lerde yaratıcı, yetenekli gençlere rastlamak da kolay değildi. Ozu'nun babası bile oğlunun bu işle uğraştığını reddediyordu, amcası onu ikna etmek zorunda kaldı. Ozu'nun asistan kameranlık işi araç gerçleri taşımak gibi fiziksel çalışmayı da içeriyordu. Ozu'nun yardımcısı olarak çalıştığı kameraman Hiroshi Sakai, yazın sadece bir şortla Berhauer kamerayı omuzlarında taşıdığını.zaman zaman da Kiyoko Ushihara'nın dizi dibine oturup ona film yapımcılığı hakkında sorular sorduğunu , özellikle yeni nesil sinema yapımcılığı nasıl olacak diye merak ettiğini anımsadığını söylüyor.Tadamoto Okuba'da yardımcı yönetmen olduktan bir yıl sonra ilk senaryo denemesini yaptı. Aslında ikinci senaryosu, The Sword of Penitence, yönetmenliğini yaptığı ilk filmdir.1927 yılından altmış yaşında kanserden ölünceye kadar olan sürede, Ozu 33 tanesi hala varolan 54 film yaptı.
japonların en önemli filmlerinden biri. 1953 yapımı olan film birçok öğeyi yansıtmakta. ayrıca yönetmen filme müthiş bir evrensellik boyutu kazandırmıştır. gelenek olarak bizimkilere benzer özellik taşımaktadırlar yani birbirlerine olan saygı ve sevgi adabı gibi. herkesin izlemesi gereken bir film.
--spoiler--
Müthiş bir dönüşüm ve modernleşmenin pençesinde bölünmekte olan Japonya'dayız. Taşralı, emekli bir karı-koca, Tokyo'da yaşayan evlenmiş çocuklarını ziyarete giderler. Gençler giderek hızlanmakta olan şehir yaşamının meşguliyeti içerisinde, onlarla ilgilenmektense birbirlerine pas edip kurtulma hafifliğindedirler. Sadece savaşta ölmüş oğullarının dul gelini yaşlı çifte şefkat ve ilgi gösterir. Evlerine döndüklerinde kırgın ve kafaları karışıktır. Çocukların titreyip kendilerine gelmesi için dramatik bir olayın gerçekleşmesi gerekecektir.
--spoiler--
filmi sonuna kadar marly streep götürüyor desem yeridir. bence en iyi kadın oyuncuyu sonuna kadar hak etmiştir. oyuculuğu o kadar doğal ki senaryosu ve urgusu kötü olan filmi dört dörtlük götürebilmiş. ayrıca margaret thatcheri çok güzel canlandırmıştır filmde. bir bir aynı hareketler , aynı mimikler ve aynı konuşmalar.
görsellik açısından mükemmel olan bir martin filmi. özellikle bu film sinemada 3 boyutlu olarak izlenilmeli yoksa zevk alınamaz güzelim filmden. gel gelelim oscara aday gösterilmesi ise georges mellies'i konu almasından dolayıdır kesinlikle. çünkü bu sene oscar alan çoğu adaylar bir ilki yani önceden işlenip gizemini kaybeden ve şimdilerde gün yüzüne çıkarmaya çalışan filmere verilmiştir. aslından o kadar ocarı hak etmiyordu film.
turizmde daha çok konaklama işletmeleri, hava yolu işletmeleri ve acentalar tarafından kullanılan terimdir. türkçe karşılığı aşırı rezervasyon anlamı taşır. yine bir işletmenin alabileceği rezervasyon kapasitesini aşması durumudur. bu durum işletmelerin aldığı rezervasyonlarını garantiye almalarını sağlar. bu uygulamayı dünyanın her yerinde kar sağlamayı en önce şiar edinmiş işletmeler tarafından uygulanır.
tabi bu durumu bir de tüketici açısından düşünürsek ne kadar sikmidirik bir uygulama olduğunu görürürüz. mesela ailen ile günler öncesinden otelde veya uçak bileti almışsınız. o gün oraya gittiğinizde size yatak ve koltuk yoksa bu sizi zor duruma düşürür. oradan buraya gider gelir kudurursunuz. özellikle bir otel işletmesinde rezalettir çünkü günleri de alabilir sizi seçtiğiniz otelde konaklatmaları. havayolunda ise daha önceden gidip yerinizi almamışsanız ve geç gitmişseniz size yer yok denirse 1-2 saat beklersiniz bir sonraki seferi.
bu durumdan kurtulmak için yapılması gereken tek şey yoğun sezonlarda rezerve etmemek gerekir yoksa paranızla rezil olur dönersiniz. eğer türkiyede tatil yapmak istiyorsanız öncelike haziranın 15'i ve ağustosun sonları arası rezerve yapmamanız gerekir ve olabildiğince erkenden otele girmeye çalışın, uçak için ise erkenden gidip biletinizi alın ve garantiye almış olun.
Kuzey Irakın Süleymaniye bölgesinde bulunan Baban Aşireti, Osmanlı devletine karşı en büyük üç Kürt isyanından birini gerçekleştiren köklü bir aşiretti.
Baban aşireti, Osmanlı'ya karşı 1806-1808 Babanzade Abdurrahman Paşa isyanı, 1812de Babanzade Ahmet Paşa isyanlarıdır. Aşiret bundan sonraki Kürt isyanlarına da destek vermişti. Babanlar veya Babanzâdeler olarak bilinen aile 17. yüzyılın ikinci yarısında Baba Süleyman ile başlayan, geniş bir Kürt ailesidir. II. Abdülhamit'in Baban ailesiyle ilişkileri iyiydi. Nitekim Dahiliye Ve Harbiye Nazırı Baban Aşiretinden Abdurrahman Paşaydı.
Babanzade ailesinin ileri gelenlerinden Mustafa Zihni Paşa, 1848'de Süleymaniye'de doğmuş; öğrenimini Bağdat'ta tamamlamıştı. Üstad-ı Mason Mithat Paşanın Bağdat Valisi iken "mühürdar"ı olmuş, böylece memuriyet hayatına başlamıştı. 1929'da istanbul'da vefat eden M. Zihni Paşa'nın "ilim ve islam", "Mikyasu'l-Ahlak, "Kuvay-ı Maneviyye", "islam'da Hilafet" isimli eserleri vardır.
Babanzade Mustafa Zihni Paşa'nın; Ahmed Naim, ismail Hakkı, Hüseyin Şükrü ve Hikmet adında üç oğlu daha vardır. Babanzâde ailesinden Babanzâde Ahmet Naim, Mustafa Zihni Paşanın en büyük oğludur. Babanzade ailesinin bütün evlatları, torunları Galatasaray Lisesi mezunudur. Yeni kuşak torunlarının tercih ettiği lise daha çok Saint Benoit Fransız Lisesiydi.
ilk tahsilini Bağdat' da tamamladıktan sonra istanbul' a gelen Ahmed Naim, 1891'de Galatasaray Lisesi'ni, 1894 yılında da Mülkiye Mektebini bitirir. Naim, 1895'de ek görev olarak Galatasaray Lisesi'nde Arapça hocalığına başlar. 1908'de II. Meşrutiyet'in ilanindan sonra tamamen "Maarif Nezareti"ne geçer.
Naim, Ekim 1918-Ekim 1919 tarihleri arasında kısa bir süre Darülfünun'un umum müdürlüğünü (rektörlük) de yapar. 1919 yılında Ayan Meclisi'ne üye olur. Babanzade Ahmed Naim Bey (1872-1934), siyasal islamcı düşünürlerin önde gelen isimlerindendi. islamcı fikir hayatının oluşmasında büyük payı vardı. Babanzade Ahmed Naim, son devrin mutasavvıflarından Fatih Türbedarı Ahmed Amiş Efendinin torunlarından, Fatih Dersiamlarından Hasan Sabri Serinken Efendi ve Ayşe Serinken çiftinin kızları Avniye Serinken ile evliydi. Aynı aileden Ulviye Serinken Tayşi ve Fahri Tayşinin kızları Nezihe Tayşi Baban, Babanzade ailesinden Müeddep Baban ile evlendi. Babanzade Ahmet Naim, Halveti tarikatına mensuptu. Fatih türbedarı Amiş Efendinin hem damadı, hem de müridiydi.
Darülfünunda rektörlük yapan Babanzade Ahmet Naim Bey Üstad Masondu. Bir dönem Darülfununda rektörlük yapan son Şeyhülislam Musa Kazım Efendide 33.dereceden masondu. (Türk Mason Dergisi, Yıl: Temmuz,1957, Sayı:27,s.31-32)
Ahmet Naimin en yakın arkadaşlarından ikisi Mehmet Akif Ersoy ve Elmalılı Hamdi Yazırdı. Talk show programcısı Okan Bayülgeninde anne tarafından büyük dedesi olan Elmalılı Hamdi Yazırdı. Elmalılı Hamdi Yazırın akraba çevresi hep Üstad Masonlardan oluşuyordu. Elmalı Hamdi hakkındaki detaylı bilgiyi ilerleyen dönemlerde dile getireceğim.
Murat Bardakçının kayınpederi ibrahim Manav'ı sahaflar çarşısına kazandıran isim Babanzade Ahmet Naimdi. Babanzade Ahmet Naim ile tanışan ibrahim Manav Bey, mesleğe 1951 yılında sahaflar çarşısında başlamış ve hat sanatı ile yazma kitaplarda uzmanlaşmıştı.
Murat Bardakçı hakkındaki makalemde Babanzadelerin Kürt Yahudisi olduklarını belirtmiştim. Prof. dr.
Yalçın Küçük de bu konuda aynı fikirdedir.
Naim bir tarikatçıydı ve köken olarak, Kürt Yahudisi ve tabii masondu. (Yalçın Küçük, Çöküş, Mızrak Yayınevi, istanbul, 2010. s.194)
ibrani Baba ve Bava isimleri için Baba, baban ve benzeri karşılıklar sıralayabiliyoruz. (Yalçın Küçük, Çöküş, Mızrak Yayınevi, istanbul, 2010. s.194)
Soyadı kanunundan sonra soyadlarını Baban olarak tercih etmeleri, bizleri isim Bilim çalışmalarına yaklaştırmaktadır. Baba ibranice "kıymetli, sevilen, göz nuru" anlamına gelmektir. (-an) yada (n) Farsçada çoğul yapmakta ler ve lar belirtmeye uymaktadır.
osmanlı döneminde 1812 tarihinde olan kürt ayaklanmalarından biridir. bu isyanda aslında süleymaniyede babanzadeler tarafından meydana gelmiştir.. Babanzade Abdurrahman Paşa isyanı'nın 6 ay geçmesinin ardından ahmet paşa amcasının(abdurrahman paşa) intikamını almak için çıkardığı ayaklanmadır.
insanların düşüncelerini sosyal medyada takip etmeleri için ya da sözlükte kız düşürürüm düşüncesiyle yapılan eylemdir kanımca. ayrıca buna neden gereksinim duyuyordur henüz anlamış değilim!