Şu anda yazdığım entrydir. Her şeyin olduğu gibi buranın da bir sonu var ve biz fark etmesek de her an bir son yaşıyoruz aslında. Tabii umutsuzluğa kapılmayalım aynı zamanda her an, yeni bir başlangıç da oluyor. Her anın yeni bir başlangıç olduğunun kıymetini bilmeniz dileğiyle... Hep mutlu olun, sağlıcakla kalın.
https://galeri.uludagsozluk.com/r/1748432/+
Geçtiğimiz ilkbahar bir gül, parmaklıkların ardından kaçmaya çalışırken benim objektifime yakalanmıştı. Şimdi galerimi karıştırırken gördüm ve şu gerçeği kabul edelim ki renkler en çok çiçeklere yakışıyor.
Böyle en beklenmedik şarkılarda çok ufak bir çalınınca güzel olduğunu, şarkıya ayrı bir hava kattığını düşündüğüm enstrüman. Sanırım içimde bir yerlerde iflah olmayan bir roman yatıyor.
Etrafımızdaki pek çok insanın anlayışlı olmaması. Bundan yakınan ben bile elbet yapıyorumdur bunu. Ama bunu alışkanlık haline getirenler var.
Siz tek değilsiniz arkadaşlar. Karşınızdaki kişi kim olursa olsun isterse anneniz isterse eşiniz veya sevgiliniz olsun kimsenin hayatı sizden ibaret değil ve yedi yirmi dört sizle ilgilenemezler.
Karşımızdaki kişiye ve onun yaşamına saygı duyup anlayışlı olduğumuz takdirde hayat ve insan ilişkileri inanın daha kaliteli bir hal alıyor.
Şimdi her mesleğin kendine göre bir zorluğu vardır klişesini söylemeden direkt cevap vereceğim. Yoğun olmayan sessiz sakin bir halk kütüphanesinde görevli olmak.
Problemler, türev, fonksiyonlar, olasılık şeklinde devam eder. Sanırım hepsini çok seviyorum. Matematik seni çok özlüyorum, hayatıma geri dönebilirsin ama istesen de dönemezsin. Neyse.
"Gökyüzünden tek bir şey istiyorum
Senin gözlerinde yaşamayı
Tüm dünyayı dolaştım şimdi sana bir şey söylemek için geliyorum.
Bahreyn'den Beyrut'a, Kuzey kutbundan Güney Kutbuna kadar gittim ama seninki gibi gözleri hiç görmedim.
Göklerin Rabbi sana sesleniyorum.
Onun gözlerinde hayatı görüyorum.
Bu dünyadan sana geliyorum.
Ne olur çağrıma cevap ver.
Bahreyn'den Beyrut'a, Kuzey kutbundan Güney Kutbuna kadar gittim. Yine de seninkiler gibi gözler görmedim."
Sözleri ayrı melodisi ayrı güzel olan doksanların sonunda epey popüler olmuş yarı ispanyolca yarı arapça shakira şarkısı.
Çocuk eğitimi, yetişkin eğitimine göre daha kolaydır. Çocukluk döneminde insan beyni bilgi bakımından görece daha zayıftır, henüz öğrenmesi gereken çok şey vardır. Bu yüzden hayatta kalmak için her konuda bilgiye, çevreyi kavramaya, yetişkine göre daha çok ihtiyaç duyduğundan dolayı zihni tarafından bilgiyi reddetme minimum seviyede olacak, kolay bir şekilde öğrenme gerçekleşecektir. Etrafınızda gördüğünüz bir çocuğun zihninin parıl parıl, bilgiye aç olması da işte bu sebeptendir.
Yetişkinlerin ise yaşamak için artık daha az bilgiye ihtiyacı vardır. Çünkü bunların birçoğunu zaten öğrenmiştir. Ki yetişkinken artık "özgür irade" diye bir kavram ortadadır ve bu da bilgiyi ister reddeder ister kaydeder. Dolayısıyla bir yetişkini eğitmek daha büyük çaba ister.
Bana göre yanlış bir olgudur. Önce iyi insan kavramının ne olduğunu anlamak gerekir ki o konu başlı başına bir makale konusudur. Her neyse.
Muhtemelen iyi insan sayısı insanlık tarihi boyunca yüzde olarak hemen hemen hep aynı değerlerde kalmıştır. Örneğin 1302 yılında iyi insan sayısı toplumun atıyorum %23'ünü oluşturuyorsa bu oran 2018'de de hemen hemen bu seviyelerdedir ve muhtemelen 3052'de de böyle olacaktır.
Peki bize iyi insan sayısının azaldığını düşündüren ne? Kötü insanların varlığını daha fazla görmek. Biz şu an medya, internet vs. aracılığıyla birçok kötü örnek, kötü insan görüyoruz. Bir 100 sene önce bu kadar kötü insanın varlığından belki haberdar bile değildi diğer insanlar. Dolayısıyla iki zıt kavramdan birinin yükselişte olduğunu görünce diğeri sanki azalmış gibi hissediyoruz.
Ama iyi insan da kötü insan da hep vardır, bu zamandan bağımsız bir durumdur.
Her şeyden önce orijinal ismi (bkz: the other side of the couch) olan kitabı "bir psikiyatristin gizli defteri" şeklinde çevirip, yazılabilecek en kötü kitap ismini yazan kişiye buradan çok özel saygılarımı sunuyor ve entryime başlıyorum.
Bir psikiyatrist olan Dr.Gary Small'un hekimlik tecrübesi boyunca karşısına gelen ilginç ama gerçek vakalar anlatılıyor hastaların ismi değiştirilerek.
Bir kere kitap adı gibi size gizli bir şey vadetmiyor, çünkü kitabın aslında böyle bir şey yok yukarıda da anlattığım gibi.
Eğer psikoloji veya psikiyatri ile ilgilenen biriyseniz rahatlıkla alın okuyun. Her bir hastanın ilgi çekici problemi güzel güzel işlenip altı sizi sıkmayan tıbbi bilgilerle desteklenip sade bir hikaye oluşturuluyor. Kısacası yalın ve akıcı bir dile, içerisinde de pek çok bilgiye sahip kitap.
Hayatımın en mutlu gününün üzerinden yaklaşık 55 gün geçmiş. Hala o günden kalan bazı parçalar geliyor aklıma mutlu olmaya devam ediyorum. Muhtemelen bir 55 yıl daha bunla mutlu olmaya devam ederim. Tabii yaşarsam hehe.
Neyse asıl söylemek istediğim keşke seçtiğimiz bir günü baştan aşağı hafızamızda kaydedebilseydik. Hiçbir parçasını, hiçbir detayını unutmadan istediğimiz her an, o günü hatırlayabilseydik. Tek bir gün ya çok bir şey istemiyorum.
Tanım : hayatımın en güzel saatlerinin tamamen her saniyesini kaydedip önüme sunamadığı için kendisine kızdığım ama bir o kadar da hala bana o mutluluğu yaşattığı için çok sevdiğim beynin saklama kabı.
Memleketimde bahçelerde en çok bulunan ağaçtır. Bu yüzden ne zaman bir zeytin ağacı görsem kendimi bir garip hissederim. Sanki olmam gereken yerden çok uzaktaymışım gibi.
Bonus: Bunlar daaaa Vincent Van gogh'un gözünden zeytin ağaçları :
Dertsiz tasasız insan teselli vermez. Biri size teselli veriyorsa bilin ki o da bir şeylerden şikayetçidir, hayatında yolunda gitmeyen şeyler vardır. Kendi sorunlarına çözüm bulamadığından başkalarına yardım etmeye çalışarak bir nevi kendini rahatlatır.
Orijinal adı (bkz: bird box) olan gerilim temalı josh malerman romanı. Kitap bir günde okunup bitirilebilecek kadar akıcı, çeviri güzel, konu olağanüstü ilginç ama kitabın sonu tam bir hayal kırıklığı.
--spoiler--
Kimileri romanın sonunun bize bırakılmasından hoşnut kalmış ancak bence bu güzel değil. Bu kadar merak uyandırıcı bir konuyu işleyip son sayfalara kadar gerilimi artırıp artırıp sonra hiçbir şeyi açıklamadan çekip gitmek olmuyor sayın malerman.
--spoiler--
Yani sonu zekice bir açıklamayla bitse tadından yenmeyecek ama sonunda bir şey olmadığı için vasat sayılabilecek roman.
Davar demeyelim çok ağır olur o ama eğer direk-direkt anlaşmazlığı bittiyse tabii-tabi farkına geçelim çünkü ben artık "tabi ki" diye bir şey görmek istemiyorum hehe.
Çocukken hayranıydım hala hayranım. Tabii çocukken öylesine anlamsız kelimeler söylüyorlar zannederdim şimdi onların anlamlı birer kelime olduğunun farkındayım. Tek fark bu*
Silmediğim mesajları etraftaki döküntü, dağınıklık gibi gördüğüm için devamlı yaptığım bir nevi temizlik. Buna haftalık galeri temizliği de dahil. Yalnızca bir kişiyle konuşmam benim için çok ama çok şey ifade ediyorsa o mesajları silmem.
Genel olarak gösteriş kokan adetler, düşünceler veya davranışlardır.
Örneğin düğün. Bir sürü para verir şaşaalı bir düğün salonu tutarlar, orada verilen yemeklerle, salonun büyüklüğü ve güzelliğiyle insanlara ne kadar harika (!) oldukları mesajını vermeye çalışırlar.
Bazı yörelerde çeyiz görme diye bir adet vardır mesela. Gelinin tüm çeyizini varını yoğunu bir odaya sererler, gelen komşular da onlara bakar. Ne bu şimdi? Nesi mantıklı? Bakın ne kadar da güzel ve pahalı şeylerimiz var biz ne kadar da üstün (!) bir aileyiz mesajı mı?
Bunu bilerek ve isteyerek yapan kişinin, değerli ya da üstün değil aksine öz saygısı düşük biri olduğunu gösterir. Zira benim gözümde karşısındaki kişiye değer vermeyen, saygı göstermeyen birinin kendine saygı duyması anlamsızdır.
Karşınızdaki kişi kim olursa olsun (zaruri durumlar dışında) o randevuya, buluşmaya, toplantıya artık her neyse zamanında gitmek zorundasınız. Kimsenin zamanını çalmaya hakkınız yok. Bu, bir görgü kuralının ötesinde bir zorunluluktur.
Bir erkek bir kadına ondan hoşlandığını söylediğinde herhangi bir sorun olmuyor, çevre tarafından garip karşılanmıyorsa aynı şekilde kadın da erkeğe görüşlerini belirttiğinde bunun çok ekstrem bir şeymiş gibi algılanmaması gerekir. Çünkü insan cinsiyet fark etmeksizin insandır. Bir erkek bir kadından hoşlanabilirse bir kadın da pekala bir erkekten hoşlanabilir. Ve bir insanın duygularını açığa çıkarması kadar da doğal bir şey yoktur.