şimdi ben altı yıl öncesindeki yerdeyim. seni unutmaya çalışan, her bir parçana aşık olan o kızım. gece şahit olurken özlemimize, galata korudu bizi yıldızlarla birlikte. şimdi durup o geceye delicesine dönmek isteyen ben ve hiç bir şey olmamış gibi yoluna devam eden sen varsın geride. yemek yiyemiyorum, uyuyamıyorum ve ağlıyorum günlerdir. bana bunları yapan tenine doyamamışlık, bana bunları yapan tadının damağında kalmışlık hissi. hayat bizi tekrar aynı şehirde, aynı siluetin altında birleştirirken ve biz böylesine aynı dilde konuşurken buraya yazmaktan öteye geçemiyorum. oysa yazmak yetmiyor, acımı dindirmiyor. bana sen, bana seni yaşamak lazım. bana o küçücük kızın kalbinde, onunla birlikte büyüyen sen lazım.
küçük bir çocuğun gözünden dünyaya baktığımda ya da küçük bir çocuğun dünyaya bakışını fark ettiğimde durup bir düşünürüm. nasıl kirlettim ruhumu düşüncelerimle? nasıl kirlendi düşüncelerim yaşananlarla. evet, sanırım tam da böyle oldu. önce üzüldüm, sonra çok üzülmemeyi öğrendim, sonra da üzmeyi. bilerek ya da bilinçli değil ama öylesine uzak gelirdi ki birini üzmek. öylesine sığ bir his olarak geçerdi ki aklımdan. nasıl oldu da ben üzmeyi öğrendim? nasıl oldu da bunu yaparken, bazen vurdumduymaz kalmayı becerdim? şimdi bütün suçlu yaşananlar mı? yapılmaması gerekeni görmek yerine ben yanlışı seçerek öyle işlemişim ki beynime. bencil olmak. sanırım mesele buydu. ipin inceldiği yerden tam koptuğu sırada, orada bir yerde duran şey tam da buydu: bencillik. öyle lanet bir mikrop ki. arınmaya çalıştıkça, bataklığın içinde çırpındıkça batan biri gibi oluyorum. ama biliyorum, herkes biraz bencil. bu savunmam olarak algılanmasın sakın. herkes öyle bencildi ki ben öyle olmak zorunda kaldım. sırtıma zırhımı geçirip, gözüme at gözlüklerimi takıp kendimi bu dünyadan, bencilliğin beşiğinden koruyamazdım. ben de öğrendim bencil olmayı. kim bilir belki de doğru olanı yaptım. hayatta daha rahat kalmak adına, daha az canım yansın diye. mutluluğu biraz daha fazla hissedeyim diye. mutluluğumu. belki de hep bencildim ben de diğerleri gibi. bencil olmaya karar verirken bile, bencildim.
sahip olduklarının hiç biz zaman değerini bilmeden, başkalarının hayatına özenmek. insanoğlunun en çok yaptığı ama hiç farkında olmadığı hata. ve kesinlikle düşünüldüğünde iç burkan bi detay.
herşey yolunda giderken daha doğrusu herşeyi yolunda goturmeye çalışırken artık yürümediğini idrak edip kurarsanız bu cümleyi. karsinizda patlamaya hazır bi bombayi görmek kaçınılmaz son.
nasıl ve nerden çıktın karşıma bilmesem de, tek diyebildiğim iyi ki çıktın. ben iki yılımı hayatımın aşkı sandığım biriyle geçirirken, başımı bi çevirdim, seni gördüm. sonra kokunu aldım içime, sonra dudaklarındaki o görünmez çikolatayı tattım. nerdeydin bunca zamandır sen. neden bu kadar geç çıktın karşıma tatlı. bu yazıyı sana yazıyorum çünkü öyle içerde bi yerde sen varsın ki her şeyinle, başka ne yapabilirdim yazmak dışında.
bir kadının daha önce başkasıyla beraber olması neden bu kadar sıkıntı olur ki. sevmiş kardeşim kadın. sevmek sadece gözlerinin içine melül melül bakmak değildir. bir zar mı yani bütün ahlakı kurtaran. bu kadar basitse ahlak kavramı bence bu mantıkta olanlar şöyle bir dursun baksın kendine. sevişmek ya da seks yapmak adı her neyse. ben başka bir şey diyorum sen başka şey de.
dünyaya şöyle dönüp bir bakmak lazım. koskoca bir sistemin içinde biz gidip bir kadının bekaretiyle ilgileniyorsak, yazık halimize.
filmini izlemek gibi bir hataya düşülmemesi gereken eserdir. kitapta her şey bütün detaylarıyla yazılmıştır, sizi içine alır ve bazen olanlara, yaşananlara tahammül edemezsiniz. vicdanın ne demek olduğunu hatırlamak için, doğru kararlar vermek için bir hayat boyunca tekrar tekrar okunması gereken eserlerdendir.
fakülte bitirmekle ne alakası olabilir ki bunun. üniversiteye gitmemiş ve belki gidememiş bir birey siyasete ilgi duyarak okuyarak çoğu üniversite mezunlarından daha iyi siyaset yorumu yapabilir.
şu an için içinde bulunduğum ve gondolcuların gerçekten karizmatik olduğu, bazı sistemlerine anlam veremediğim, eğer gelinecekse çok az eşya ile gelinmesi gereken şehir. aksi takdirde köprüler sizin başınıza bela oluyor. ilk başta rüya gibi gelen ama iki üç gün kaldıktan sonra insanı sıkan bir şehir. bir de buraya paran varsa geleceksin arkadaş.