bugün

Afgan Yazar Halid Hüseyni'nin, Türkçe'ye "Uçurtma Avcısı" şeklinde çevrilen "The Kite Runner" kitabından sinemaya aynı adla uyarlanan ve Afganistan'da gösterimi yasaklanan film, 21 Mart'ta Türkiye'de vizyona girecek.
Film, Afgan yazar Halid Hüseyni'nin "Afganistan'da kontrolü ve iktidarı ele geçiren Taliban rejiminin uçurtma uçurmayı yasaklaması"ndan etkilenerek kaleme aldığı "The Kite Runner" kitabından sinemaya uyarlandı.

Yönetmenliğini "Düşler Ülkesi/Finding Neverland" yönetmeni Marc Forster üstlendiği filmin yapımcılığını Sam Mendes, Walter F. Parkes ve Laurie MacDonald'ın gerçekleştirdi. Filmin senaryosunu Halid Hüseyni, David Benioff ile birlikte yazdı. Filmde, Khalid Abdalla, Ehsan Aman, Vsevolod Bardashev, Larry Brown ve Laurie Burke rol aldı.

Filmin Konusu
"Kaliforniya'da yaşayan Amir, Afganistan'a Taliban rejiminin hakim olmasından sonra Amerika'ya göç eden Kabilli zengin bir tüccar ailenin oğludur.

Kabil'de geçen çocukluk yılları sırasında evin hizmetçisinin oğlu Hasan ile çok sağlam dostluk bağları kurmuştur. Ancak bir uçurtma yarışı sırasında Hasan'ın başına gelen olayda ona yardım edebileceği halde sırtını dönerek en sevdiği arkadaşına ihanet etmiştir. Aradan geçen uzun yıllar boyunca bu ihaneti ve suçluluk duygusu hiç aklından çıkmaz.

Yıllar sonra Hasan ve karısının Taliban tarafından öldürüldüğü haberini alır. Bunun üzerine bir zamanlar ihanet ettiği çocukluk arkadaşının başı dertte olan oğlunu bulmak ve onun hayatını kurtarmak için Taliban yönetiminin kontrolündeki Afganistan'a geri döner."

Püren Özgören'in Türkçe'ye çevirdiği "Uçurtma Avcısı", Everest Yayınları tarafından basılmıştı.

Afganistan, 15 Ocak'ta filmin ithalini ve ülkede gösterimini "şiddeti kışkırtabileceği gerekçesiyle" yasaklamıştı.
*
uçurtma avcısı afgan kültürünü yansıtan bir kitaptır; aynı zamanda birbirimize ne kadar benzediğimizi anımsatır. genel itibariyle oğul emiri, arkadaş emiri, koca emiri, kardeş emiri, üvey baba emiri okuyacaksınız. afganistanın rusya darbesiyle yoğunlaşan çaresizliğini ve ardından taliban ile gelen şeriat sisteminin!!! zalimliğinin son olarak afganistanı ne hale getirdiğini göreceksiniz.
kitapta cümleler arasına gizlenmiş felsefelerle de karşılacaksınız; bir tane örnek veriyorum;
"mollolar ne derse desin, yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. o da hırsızlıktır. onun dışındaki bütün günahlar, hırsızlığın bir çeşitlemesidir... bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalmış olursun. karısının elinden bir kocayı, çocuklarından bir babayı almış olursun. yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. hile yaptığın, birini aldattığın zamandoğruluğu haklılığı çalmş olursun... çalmaktan daha kötü bir suç yoktur.yukarıda bir yerde bir tanrı varsai umarım benim viski içmem ya da domuz yememden çok daha önemli meselelerle uğraşıyordur.."

film olarak uçurtma avcısından kitabından aldıgım zevki alamadıgımı söyleyebilirim. eğer kitap okunmadan filmi izlenirse gereken msj alınamaz diye düşünüyorum.
21 Mart 2008 tarihinde(yani bugün) türk sinemalarında gösterime giren, Yönetmenliğini Marc Forster'ın yaptığı 2007 abd yapımı film.

--spoiler--
Kaliforniya'da yaşayan Amir, ülkeye Taliban rejiminin gelmesinden sonra Amerika'ya göç eden Kabil'li zengin bir tüccar ailenin oğludur. Yıllar sonra çocukluk arkadaşı Hassan ve karısının Taliban tarafından öldürüldüğü haberini alır. Arkadaşının başı dertte olan oğlunu bulmak ve onu kölelik yaşamından kurtarmak için Afganistan'a geri döner.

Afgan yazar Khaled Hosseini'nin aynı adlı best-seller romanından uyarlanan "The Kite Runner"'ın yapımcılığını Sam Mendes, Walter F. Parkes ve Laurie MacDonald'ın gerçekleştirdi. Senaryosunu ise "25th Hour"daki çalışmasından tanıdığımız David Benioff ile Khaled Hosseini beraber yazdılar.
--spoiler--
isminin türkçe uyarlaması ilk anda uçurtmayı vurmasınlar filmini hatırlatan, konusu okunduğunda da çağrışımlar yapan 21 mart tarihinde gösterime girmiş abd yapımı film. merak uyandırıyor...
Khaled Hosseininin bir kitabı. kitap best seller listesine girmiştir. film bu romandan uyarlanmıştır.
kaçmak, kaçmak, kendini her anlamda sürgün etmek. inanılmaz vurucu sahneler, duygu sömürüsüne gerek duyulmayacak kadar çıplak gerçekler. izledikten sonra gece boyu kabuslar görmeme sebep olan film. hala kendimde değilim. ofiste salaklıklar yapıp duruyorum. izleyin.
film açısından harika;ama verdiği mesajlar amerikan rüyası arzusunu pompalayan cinsten.ne olursa görülmesi gereken bir film.müzikleriyle,sade oyunculuğuyla ve birkaç vurucu sahnesiyle etkileyiciliği bir hayli fazla.savaşın,işgalin her türlüsünün,nerden gelirse gelsin kötü olduğunu naif bir dille anlatıyor.
cocukluk, arkadaslik ve sadakate dair; gozleri dolduran bir hikaye. irkciligin sadece amerikadaki zencilere yapilmadigi, komunizm ve seriatin -bambaska ideolojiler olsalar bile- benzer etkilere sebep olabilecegi cok guzel bir dille anlatiliyor. bana ucurtmaymisim hissini verebilecek kadar basarili muzikleri icin dahi izlenebilir. lakin, dunyanin tum yaralarinin, ancak ve ancak yuce guc amerika sayesinde dindirebilecegi mesajini tasimasi yuzumu eskitti.
film muzikleri* alberto iglesias a ait olan 2007 yapimi film.
ABD yapımı film. Keza film her ne kadar Taliban rejimi öncesi ve sonrasına odaklansa da "ABD ile kurtuluş" enteresan bir final olmuş. Kritiklerini okurken Ömer Seyfettin'in Kaşağı öyküsüne gönderme yapıldığını gördüm, kesinlikle yerli bir yorum. Suç, iftira, suçluluk duygusu ve arkadaşlık temalarını kullanmaları ile inanılmaz benzerlik gösteriyorlar. Araç da; özgür olduğunu sandığınız ama ipe bağlı uçan uçurtma olunca iç acıtan sahnelerle başbaşa kalıyorsunuz.
halid huseyni'nin ikinci kitabı "a thousand splendid suns"dan daha etkileyici olan ilk romanı.

afgan iki çocuğun dostlukları, beraber geçirdikleri çocuklukları, acılı ayrılıkları, tıpkı yok olan çocuklukları gibi kominizm, şeriat ve bombalarla paramparça olan vatanlarının kaderlerine işleyen hikayesi. birlikte uçurtma uçurdukları semaların mermiler, bombalar kuşatınca solan yüzü gibi aniden değişen hayatları. çocuk yürekleriyle yaşadıkları mutlulukları, acıları, suskunlukları büyüdükçe pişmanlıkları, iç acıtan yalnızlıkları, çaresizlikleri haline gelen tüm anıları, mutlaka gözyaşlarınızı dökmenizi sağlıyor. kahramanımız emir'in geçmişleri hakkında öğrendiği büyük gerçek, seneler sonra kefaretini ödediği büyük günahı ve dinmeyen pişmanlığının, korkularının yıllar önce yaptığı kötülüğü yapacağı iyilikle düzeltmeye çalışmasının, elinde kalan tek şeyin, umudunun havada sarı bir uçurtma gibi süzülüşünün hikayesi.

kitap bittiğinde akılda kalan hüzünlü bakışlarıyla kocaman çekik bambu gözler.

"zendagi migzari".
--spoiler--
''Afganistan'da 1979 Sovyet işgalinin hemen öncesinde açılış yapıyor ve film boyunca bizi etkisi altına alacak ve her şeyin özünü oluşturan Amir ve Hassan'ın arkadaşlığını görüyoruz. Amir, Afganistan'da saygı duyulan ve Baba diye hitap edilen zengin birinin oğluyken, Hassan onların yıllardan beri hizmetlileri olan Ali'nin oğlu. Amir ve Hassan&'ın arasındaki ilişki çok ender rastlanılan bir ilişki; her şeyi konuşup paylaşmaları, saatlerce vakit geçirecek kadar yakın olmaları aralarındaki hiyerarşik bağı ortadan kaldırmıyor. Dışardan bakıp onları görenler iki arkadaşı değil, bir Peştun ile Hazara'yı ya da efendi ve hizmetliyi görüyor. Annesi kendisini doğururken ölmüş olan Amir, babasının bundan dolayı kendisini suçladığını ve asla onu olduğu gibi kabullenip sevemeyeceğini düşünüyor. Amir, babasının aksine şiddete karşı kendini savunacak kadar bile dayanıklılığı olmayan ve kendini hikayeler okuyup, yazarak mutlu edebilen bir karaktere sahip. Hassan ise, Amir'e o kadar sadık ve içten biri ki Amir, Baba'nın ona olan sevgisini kimi zaman kıskansa da, aslında o da Hassan'a hayranlık duyuyor ve değer veriyor. Akıllardan çıkmayacak bir diyalog Hassan'ın sadakatini anlamamıza yardımcı oluyor. Amir,'Benim için gerçekten yerdeki pisliği bile yer misin?' diye soruyor ve 'Tabii ki yerim Amir Ağa ama asıl sen benden böyle bir şey yapmamı ister misin?' cevabını alıyor. Kabil'de yaygın bir faaliyet olan uçurtma yarıştırmak ikilinin favori hobisi ve o seneki yarış için ise ayrı bir heyecan ve umut besliyorlar. Bu gün onlar için hiç unutmayacakları bir zafer ve mutluluk kaynağı olarak tarihe geçeceğine; korkunç bir olay sonucu hiç peşlerini bırakmayacak, tüm hayatlarını değiştirecek bir gün olarak zihinlerine kazınıyor. Daha küçük bir çocuk olan Amir, gösterdiği korkak davranıştan sonradan utandığı gibi, o gün yaşananları da aklından çıkaramıyor. Durumu düzeltmek yerine, ileride pişmanlığını arttıracak daha da kötü bir kararla kendini rahatlatmaya çalışıyor. 1979'da Sovyet işgaliyle Afganistan Amir ve babası için yaşanamaz hala gelince ülkeyi terk etmek zorunda kalıyor ve pek çok zorluktan sonra Amerika'ya varıyorlar. Bundan sonra baba oğlun hayatlarına yabancı bir kültürde, yepyeni bir ülkede devam edişlerini ve geçmişin hayaletlerini geride bırakmaya çalışarak, tanıştıkları yeni insanlarla tekrar başlangıç yapışlarını izliyoruz. Yıllar sonra yaptıklarını telafi etme şansını yakalayan Amir, Afganistan'a geri dönüyor, ancak hatırladığı Afganistan yerine Taliban rejiminin harap ettiği bir ülke ve acımasız bir manzara buluyor. The Kite Runner işgal, terör, ırkçılık gibi bir çok izlemesi zor spesifik konuları içerse de, asıl seyirciyi etkileyen her insanın yaşayabileceği durumları, hissedebileceği duyguları izlemek oluyor. Yurdundan kopan Baba'nın Rus karşıtlığını ve Afganistan'a döndüğünde Taliban karşıtı tavır takınan Amir'i filmi izlerken insan gayet iyi anlıyor, bu yüzden politik mesaj olarak algılanması zor oluyor. filmin başka bir artısı rollere seçilen oyuncuların çoğunun ideal bir seçim olmasıydı. Küçük Hassan ve küçük Amir'i oynayan çocuklar en zor sahnelerde bile, sanki bu rolleri oynamak için doğmuşlar izlenimini veriyorlar. Amir'in büyük halini canlandıran Khalid Abdalla göze hoş gözükse de, duygulu anlarda donuk kalıp fazla değişmemesi rahatsız ediciydi. Baba rolündeki Homayoun Ershadi ise, karizması ve inandırıcıyla yer aldığı her sahnede dikkati üzerine çalabiliyordu. The Kite Runner; suçluluk, pişmanlık, telafi, aile, ikinci şans, nefret, sadakat ve en önemlisi gerçek dostluk hakkında size verebileceği her şeyi sade ve içten bir halde sunuyor. insanlık değerlerini yeniden sorgulamanızı ve dünyaya daha gri bakmanızı sağlıyor. Dahası savaşın gerçekliğini sadece aksiyon sahneleri ve pahalı efektlerle değil, insanların üzerinde yarattığı bire bir etkiler üzerinden anlatıyor. Etkisi altından çıkması zor olan ve uzun süre izlediğiniz filmleri basit gösterecek derinliğe sahip bu film ayırdığınız zamana kesinlikle değiyor.''
--spoiler--

KAYNAK: http://www.resetmagazine.net
afganistan'in neler gecirdigini anlatan, kafa bulandiran filmlerden.

--spoiler--
hassan'in tecavuze ugradigi sahnede, insan kendi ruhu tecavuze ugrami$ gibi hissediyor.
--spoiler--

(bkz: amerikan tecavuzunden sonra afganistan)
insana okurken büyük keyif veren, ama okudukları karşısında insanların ne kadar vahşileşelebildiklerini gördüğünde içini sızlatan kitap. afganistan'ın ne kadar acınası bir ülke olduğunu daha net gözler önüne seriyor.
hassan; küçük boyuna rağmen ne kadar büyük bir yürektir... izleyin efendim bu filmi hatta önce kitabı okuyun daha sonra izleyin bu filmi ama sakın haa ''ahh kankam'', ''vahh can dostum'' dediklerinizden sakın ola soğumayın. duygusal bir insansanız, gözleriniz biraz kendine gelir.
gökyüzündeki uçurtma savaşlarının yeryüzündeki savaşlara yenilişini,ayıplarımızı,dostluğu,her şeye rağmen temiz kalabilmeyi anlatan filmlerdendir.film başlar. uçurtma şenliği sevincinden iki çocuğun dostluğuna düşersiniz önce düşen uçurtmayla birlikte.
-ne yapıyorsun burada?
-gel otur,emir ağa!
-burada vakit kaybediyorsun,uçurtma diğer yöne gitti.
-bu tarafa gelecek.
-nereden biliyorsun?
-biliyorum işte.
-ama nasıl?
-sana hiç yalan söyledim mi?
-nereden bileyim!
-pislik yemeyi tercih ederim.
-gerçekten öyle mi?
-ne öyle mi?
-yalanını söylersem yer misin?
-istersen yerim.ama gerçekten böyle bir şey yapmamı isteyecek misin?
-deli misin? istemeyeceğimi biliyorsun
-biliyorum.
çok şeyin özetidir iki çocuğun bakışları,konuştukları, sonradan farkına varırsınız.

-O uçurtmayı senin için getirmemi ister misin?
-Senin için bin tane bile getiririm.
dendiğinde filmin sonunda, bir insanlık ayıbı almış götürmüştür ya filmin ikinci yarısını, yine de filmin ilk yarısına gider aklınız.hasan hep var gibidir.
etkileyici bir eser, afganistanı anlatan, o na ihanet ettiğini bile bile sevgisi hiç eksilmeyen kardeşi hasan ve hasana olan iyilik borcunu çocuguna yaparak ödemeye çalışan emirin hikayesi, filmini henüz izlemedim ama sitesindeki hüzünlü müzik kitaba oturmuş;

http://www.kiterunnermovie.com/main.html
--spoiler--
hasan' in cocuk yasta basina gelen tecavuz olayini, filmin sonlarina dogru oz oglunun, defalarca ve hatta ayni kisi tarafindan yasamasi insani insan oldugundan utandiriyor. cocuk bir de suratini eksitip demiyor mu "ben artik kirliyim" diye

taliban ciksin disari elinde agir tufeklerle sakal boyuna baksin, adim basi din ve allah adina insanlari sorgusuz sualsiz taslayarak asarak oldursun, kapili kapilar ardina girsin ve 9 yaslarindaki erkek cocuguklarina tecavuz etsin...olacak gibi degil. mahvolmus bir vatan, olmayan bir gelecek, annesiz babasiz o kucuk yasta ruhuna tecavuz edilmiyormus gibi bedenini de rahat birakmamalari...
--spoiler--

bu filmden sonra kalktim dus aldim kendime gelebilmek icin.
afganistan da olmadığınız için sükretmenizi saglayan bi film.
hassan la amir in ki gibi bi dostluk kurabilmişseniz de çok sanlısınız.
izlediğim en muhteşem filmlerden biri. beni ağlatabilmiştir. tebriklerimi sunmam gerekir. ağladığım sahne ise küçük erkek çocuğunun "ben kirlendim" demesidir.

gerçek hayatta bunu düşünen kim bilir ne kadar çok çocuk var. halbuki, kirlenen onlar değil. bir bilseler. onları buna düşündürmeye sevkeden içine şeytan kaçmış insancıklardır asıl kirli olanlar.
Kitabı filminden 1000 kat daha mükemmeldir.
Afganistanda yaşayan bir ailenin yaşadığı zorluk ve maceraları anlatır.
filmi daha çarpıcı olabilirdi diye düşündüğüm halit hüseyni eseri. yine de güzeldi. yürek burkan sahnelere sahiptir filmi.
"tekrar iyi biri olmak için bir yol var." sloganına sahip filmdir.
uzun zamandır beni böyle etkileyen ve duygulandıran bir film olmamıştı. izleyin, izlettirin.
(bkz: alkış yok mu bu sözlükte)
hasan'ın tecavüzünden sonra oturup ağlanabilecek, günlerce etkisinden çıkılamayacak film. Filmin hepsi izlenmese de o sahne gitmez aklınızdan..
okumaya değer kitap.
bir kere elinize aldığınızda ancak uyku sizi birbirinizden ayırabiliyor; çünkü yalın dili sizi etkisi altına alıyor.
olayların bu kadar etkili bir üslupla anlatılması, yazarın henüz ilk kitabı olmasına karşın onu uzun süredir içinde büyüttüğünü kanıtlıyor.

bir insanın vicdanıyla mücadelesini takip ediyoruz kitap boyu aslında.