here comes the rain again in de çözümlemesine bakarsak, türk erkeklerinin at kafalı olduğunu düşünen ve bunun örneklerini her gün görüp tiksinen kadındır. *
- baba borcundan dolayı kayıplara karışmıştı.
- evde doğalgaz kesikti ve dışarıda lapa lapa kar yağıyordu.
- parasızlık yüzünden doğru dürüst yiyecek bir şeyimiz de yoktu.
- anne arpa şehriye çorbası yapmış karnımızı doyururken, bir taraftan da elekttrikli ızgarayı odanın ortasına koymuş az da olsa ısınmamızı sağlamaya çalışıyordu.
dünyanın tüm dengesini sarsacak bir değişim olsa da, kanımca kesinlikle olması gerekendir.
bir çalışan olarak adam gibi dinlenebilmeye ihtiyacımız var ulan. sabahtan akşama kadar işte geçirdiğimiz zamandan yanımıza kalan 4 saatte ne kadar sosyal olabiliriz, geri kalanında zaten uyuyoruz...
yetmiyor arkadaşlar. ne geceler yetiyor dinlenip yaşamaya, ne de hafta sonları...
bence hafta sonları da 3 güne çıkarılmalı. tabi bu üç günde de gündüzler 12 geceler 24 saat olmalı...
bu sefer kimseyi düşünemeyip, bencil olacağım.
ulan dünya kendim için büyük ama senin için çokça küçük adımlar atmış olan güruhtan biri olarak, ilk kez senden bir şey istiyorum. Yapalım nolur? En azından 23 nisan' da bir günlüğüne yapalım, süregelen tarihte eminim çok şeyi değiştiririz beraber.
elinde olan sevgiyi saçma sapan sebeplerle harcamaya çok müsait, hayatı paylaşmak yerine sevdiceğinin canını sıkmaya fazla odaklı, gereksiz yere kalp ve ömür tahribatına yol açan kişidir. tabi kıskançlık dozunu kaçırıyorsa..
bu esasında çok acı bir şey.
teknoloji ilerledikçe de sınırları genişleyen bir olgu kıskançlık.
facebookta online olup ne yapıyorsun (facebook kullanmamak en güzel çozüm)
whatsapp' ta gece birde online görülmüşsün, kiminle konuşuyordun (sonunda invisible mode on yaptırır adama)
bu itler - ki kendileri on senelik arkadaşlarınızdır - niye yazıyorlar sana, neden arıyorlar, sana mı yanlıyorlar?
spoa mı gidiyorsun, piyasa yapacak daha güzel bir yer bulsaydın...
ne? kız kıza mı çıkacaksınız? iyi iyi sağlam piyasa yaparsınız..
her gün kütüphaneye gitmeye başladın, hayırdır? kütüphane memnuruna mı aşık oldun?
bu esnaf ''hatrınız için 30 liraya veririm ayakkabıyı'' dedi. Ne hatrın var? Tanışıyor muydunuz?
vs vs vs...
yapmayın arkadaşlar. herkesin bi sıkımlık canı var zaten.
abartmayın, günah size de bize de...
kara çalmak bu kadar kolay olmasın...
kıskanın ama adam gibi olsun.
yağmurda ıslanmak insanı her türlü pislikten arındırıyor gibi.
yüzünün karası, alnının karası, kalbinin karası, içinin karası... akıp gidiyormuş gibi...
yağmur kutsaldır.
yazmaktan ziyade okumaktan çok daha fazla keyif alan bir kişi olarak; okumaktan hiç keyif almadığım bir yazar.
açıkçası bu kadar uzun zırvalamayı neden bu kadar büyük marifet sandığına ve neden diğer okur - yazarlar tarafından da bu kadar desteklendiğine dair mantıksal bir çıkarıma bile varamıyorum.
o kadar güzel bir ölüydün ki ölüm korkusunu senin cansız bedenini görünce attım üstümden.
tam 17 gündür ölümden korkmuyorum baba, giderken bile bir şey öğrettiğin için teşekkürler.
pembe ölü yanaklarından öpüyorum. seni özlüyorum. her neredeysen umarım huzurlusundur.
dünyanın en şanslı sözlük yazarlarındandır. yukarıda fotoğraflarını gördüğünüz velet ise bizim evimizin minik erkeğidir.
şu an bir yaşında olan cici kedimi sizlere takdim etmekten gurur duyarım.
not: havanları seviniz. çünkü onlar bunu net şekilde hak etmektedirler.
bir daha asla okuyamayacak, bir daha asla göremeyecek, bir daha asla hissedemeyecek olan anne ve babacım.
umuyorum diğer dünya vardır ve orada, o ulu aşkınızla birbirinize sarılmış bizleri bekliyorsunuzdur.
umuyorum her ikinizin de gittiğine değmiştir.
umuyorum beni böylece ortada bıraktığınıza da değmiştir.
ölmüş olmanız hiç hoş değil.
4 yıl önce ölen güzel annem, taptaze bir ölü olan babama, aynı dünyada baktığın gibi sevgiyle bak olur mu?
4 yıl önce anNEMi kaybettim.
şu anda babam beyin kanaması sebebi ile yoğun bakımda.
o kadar ortada kalmış hissediyorum ki kendimi.
birinin dizine yatıp günlerce ağlayasım var, ancak ne öyle biri var ne de öyle bir diz.
çaresiz ve yalnızım.
korkuyorum.
- Selamünaleyküm babacığım.
- Aleykümselam.
- Beni sen mi aradın babacığım?
- Yo-oo, sen aradın.
- Gizli numaradan arandım da...
- E açsaydın.
- Gizli diye açmadım.
- Beni niye arıyorsun o zaman?
- Ben mi aradım?
- Oğlum konuşuyoruz ya!
- işte ben de onu soruyorum babacığım, ben aramadıysam kapatayım istersen.
- Sana o kriptolu telefonu emanet edende kabahat zaten.
- Niye kısık sesle konuşuyorsun babacığım, Kısıklıdayım diye mi?
- Ooff, off... Git enişteni çağır, amcanı çağır, abini çağır.
- Abim de var, çağırayım mı?
- Oğlum söylüyorum ya işte, abini al, amcanı al, enişteni al, hepiniz biraraya gelin, oraları halledin.
- Küçük eniştemi mi çağırayım, büyük eniştemi mi?
- Allahım sen bana sabır ver, kızkardeşin geldi mi oraya?
- Büyüğü mü, küçüğü mü?
- Oğlum delirtçen mi lan beni, hangisi geldi senin yanına?
- Küçüğü.
- Yanında mı?
- Yanımda, çağırayım mı?
- Evladım hasta mısın, madem yanındaysa niye çağırıyorsun?
- işte benim kafam da ona takıldı babacığım, ben mi çağırdım buraya, sen mi gönderdin?
- Ekmek çarpsın Harvardın itibarına yazık.
- Anlamadım babacığım?
- Anlasan şaşardım zaten... Sıfırladın mı o şeyleri?
- Neyleri babacığım?
- Hani o senin evde duran şeyleri?
- Senin paraları mı?
- Açık konuşma!
- Kasaları boşalttım, dolarları gönderdim, artanlarıyla da Şehrizardan villa aldım inşallah.
- Açık konuşma diyorum!
- Bende bi 30 milyon miktar avro kaldı, Allahın izniyle hava kararınca onu da halledeceğim babacığım.
- Oğlum maazallah seni yanlışlıkla bi gözaltına alsalar var ya, sülalemizi yakarsın şerefsizim.
- Paraları taşırken korumalar fotoğrafımı çekti gibi geldi bana, bizi dinliyorlar mıdır acaba babacığım?
- La havle, kızkardeşini ver telefona.
- Küçüğünü mü, büyüğünü mü?
- Kapat, ölümü öp, kapat.
- Kriptolu olanını mı kapatayım, öbürünü mü babacığım?
--spoiler--