Ayrıca doğu karadeniz bölgesinin antik çağ ismidir. Hatta Türkiye'nin doğu karadeniz dağları dediği bölgeye hala bütün dünya pontos dağları der.
Trabzon Rumcası* için de kullanılan Yunanca ve ingilizce kelimeler de Pontos kelimesinden türemiştir. Yunanlar Pontiaka der, ingilizler Pontic Greek der.
"ayakkabıyla camiye girdiler, camide içki içtiler" diye iftira atan ve sözde dine saygı çağrısı yapan insanımsıların cami yaptıkları kilise.
1 - ayasofya'nın bulunduğu mahallede 3 tane cami varken ve yeni bir camiye ihtiyaç duyulmazken ayasofya neden cami yapıldı?
2 - yunanistan ya da bulgaristan, oradaki bir camiyi kiliseye çevirdiğinde de "iyi olmuş" diyen var mı ayasofya'nın cami oluşunu savunanlar arasında?
not: evet rum tohumuyum. anne tarafım pontus rumu. bundan sana ne?
okuması zevkli olsa da birçok çöp bilgi veren insandır. yazdıklarının içi boş olmasa da epeyi biyografik bilgi yanlış. firavunlar - ingiliz kraliyet ailesi ve benzeri soy ilişkilerinin de herhangi bir dayanağı yok çoğu zaman.
sadece inanılmaz derecede kötü ya da inanılmaz derecede salak insanların takdir edebileceği katil. toplama kamplarında yaptıkları akla hayale sığmaz. hitler'i takdir eden herkes mutlaka bir toplama kampına gidip tabelaları okumalı. kan donmasının ne demek olduğunu öğreneceksiniz.
hitler'in dünyaya nefretten başka kazandırdığı hiçbir şey yoktu.
Kazım'ın yakınlığını, sıcaklığını bulamıyorum onda. ama o da tıpkı abisi gibi, küfürler edip kin kusmaktansa bu yer yüzünde şarkılar söylemeyi seçti. teşekkürler niyazi.
belçika sömürgesinden kurtulduktan sonra dünyanın en gelişmiş ülkesi olma ve bütün afrika kıtasını kalkındırma potansiyeline sahip olan ama cia'in 5 bin dolarlık bir bütçeyle gerçekleştirdiği darbe sonucu çöken ve afrika'nın tamamını da iç savaşlarla dolu karanlığa sürükleyen ülke.
Not: Kütüphaneye kitap gönderebilirim diyenler özelden gelsin, iletişim bilgilerini vereyim.
Not 2: Kütüphane, Trabzonspor kütüphanesi değildir. 3 istanbul takımı hakkındaki kitaplar da kabul edilir.
kapanması gereken devlet. atatürk'ün devleti falan demesin kimse. atatürk'ün kurduğu devlet bu değil. ve şu anki türkiye cumhuriyeti o kadar çarpık temellere sahip ki, hiçbir zaman düzelemez. tıpkı devrin osmanlısı gibi. kapanıp yenisi açılmalı.
diyalogları salakça,
kurgusu salakça
sahneleri kopuk kopuk,
senaryosu salakça
Trabzon - Rize ilişkisi gerçek dışı,
Of hakkındaki önyargılar salakça
esprileri tuhaf
vs.
olan film.
Kemal Sunal filmleriyle ve Barış Manço şarkıları ve programlarıyla büyümüş insandır. Olağandır. Marjinal olma kaygısı yoktur. içi dışı birdir. Eşşoğlueşek kelimesini Kemal Sunal'dan öğrenmiş, diş fırçalamayı Barış Abisi sayesinde sevmiştir. dünü ve bugünü kötülüklerle dolu olan bir ülkenin güzel şeylerini kaçırmamış insandır.
3-5 kuruş uğruna insanların ve hayvanların suyunu satan, hesler kurup oraları yaşanmaz hale getiren, doğayı katleden insanlar eşkıyadır. onlara küfür eden, taş atan adam özgürlük savaşçısıdır. yaşamı ve vatanını savunduğu için polis tarafından öldürülmüştür. vatanını savunurken ölen adama bizim dinimizde şehit denir.
emre'ye attığı tekmeyle insanlık dışı olmadığını, aksini insanlığının profesyonelliğinin önünde olduğunu göstermiş futbolcudur. o tekmeyi profesyonel bir futbolcu atmazdı. o tekmeyi sadece bir insan atabilirdi. çünkü profesyonellikte duyguya yer yoktur. zokora duygusal olduğunu, her şeyden önce insan olduğunu gösterdi.
bana "ne lazı lan? pkk'dan ne farkın var senin? sikik bölücü" diyen birisinin ağzını burnu dağıtmıştım. bu insanlık dışı mıdır? hayır. aksine, tamamen insancıl duygularımın dışa vurumudur bu. zokora da aynısını yaptı. daha önce zidane da insancıl duygularının bir dünya kupasından daha önemli olduğunu göstermişti. bugün zokora'yı eleştirenlerin çoğu da ayakta alkışlamıştı zidane'ı.
ayrıca Trabzon'da 4 yıl daha kalacağını, kaptan olacağını ve futbolu öyle bırakacağını açıklayan insandır zokora. Tolga Zengin futbolu bırakmadan kaptanlık biraz zor be maestro. ama serkan balcı ikinci kaptan olacağına sen ol. valla. hırsınla, azminle, Trabzon insanına benzeyen kişiliğinle hak ediyorsun kaptanlığı. serkan'dan daha çok hak ediyorsun.
Trabzonspor'un dışlanmasından değil, Trabzon şehrinin dışlanmasından kaynaklanan durumdur. Evet, Trabzon şehri Türkiye'de ötekileştirilmiştir.
örneğin hrant dink cinayeti (katilin istanbul doğumlu ve fenerbahçeli olmasına rağmen) koca bir şehire mal edilmiştir. en büyük utançlarımızdan olan papaz cinayeti yüzünden koca şehir sorumlu tutulmuş, basında sürekli yüzümüze vurulmuştur.
basın ve Türk insanı sürekli Trabzon'da bir şey olsa da Trabzonlular'ı ötekileştirsek diye bekler. fenerliler polis aracı yakmaya kalktığındaysa tahrik var denir Türkiye'de.
Günün birinde bu kadar ötekileştirilmiş bir şehir bağımsızlığını isterse ilk taşı en suçsuz olanınız atsın.
içinde fırtınalar esen bir afrikalı'nın, adaleti olmayan bir düzene verdiği tepkidir. profesyonelliği bir kenara bırakıp tamamen insani duygularla kendi adaletinin peşinde koşmasıdır. tıpkı zidane gibi.
edit: empati yapın biraz. almanya'da, fransa'da veya başka bir yerde türklere ırkçılık yapılınca anında facebook'tan örgütlenip 3-4 gün süren boykot düzenlemeyi biliyorsunuz. yanı başınızda yapılan ırkçılığa karşı çıkın biraz. zokora fenerbahçe'de olsa, emre de trabzonspor'da olsa bütün fenerliler savunacaktı bu hareketi.
insanın bünyesine zarar vermekten başka hiçbir şeye yaramayan tırt film.
bunun sırp devletine bir tepki olduğunu falan da söylemesin kimse. filmin hiçbir derinliği yok. kadınlara, adamlara, çocuklara, bebeklere tecavüz ediliyor sadece. sadece bu anlatılmaya çalışılıyor.
not: izlerken kova bulundurun yanınızda. her boku sorunsuz izleyen ben, kustum.
Kazım Koyuncu'nun Türkiye'ye yeniden tanıttığı dildir. Lazca'nın Türkiye'de "uy uşağum daa" sanıldığı bir dönemde, Karadeniz'de bile git gide unutulan bir dönemde Zuğaşi Berepe Lazca şarkılar bestelemiş ve bu dile yeniden hayat vermiştir.
çektikleri filmlere bakıldığında (barton fink, fargo, no country for old men veya true grit) akli dengelerinin yerinde olmadığı anlaşılabiliyor. fargo baştan sona kadar rahatsız bir hikaye zaten. diğerlerindeyse inanılmaz psikopat karakterler mevcut. ve psikopattan kastım kurtlar vadisi'ndeki deli erdal değil. böyle karakterler oluşturmak için gerçekten deli olmak lazım. ne bileyim, olağan bir çocukluk geçirmiş insanların aklına böyle şeyler gelmez.
ne diyordu Kazım Koyuncu? Trabzonspor en güçlülerin iktidarına karşı güçsüzlerin de bir şeyler yapabileceğini gösteren takımdı. Trabzonspor herkesi yenen, statükoyu deviren hayali bir kahramandı.
peki Trabzonspor nasıl yönetiliyor?
ortalarda 7-8 yıldır gezinen bir stadyum projesi uğruna akp'nin götü yalanıyor.
türk futbolundaki pisliklerin temizlenmesine ön ayak olunması gerekirken, şike yasasının değişimi için imza atılıyor.
istanbul takımlarıyla bir olunup kendi taraftarının deplasman hevesini öldürülüyor.
taraftara müşteri muamelesi yapılıyor, her fırsatta mikrofonlara "taraftar kombinelere ilgi göstermiyor" diye dert yanılıyor. (kimse kusura bakmasın da, bütün kale arkaları kombineleri akp vekiline satılıyorsa ve o vekil de o kombineleri trabzonlu gençler'e hediye ediyorsa, ben kombine falan almam.)
basketbol kulübü dahil, diğer amatör branşlara yönetim tarafından destek verilmiyor. atıcılık takımının tesisleri yıkılıyor, fazla masraf olduğu gerekçesiyle Türkiye şampiyonu bayan futbol takımı kapatılıyor.
her şeyi geçtim, maç öncesi ve sonrası stadda çalınabilecek onca yerel şarkı (rap atma serisi, uy aha vs) varken pop müzik çalınması nasıl bir mantıktır?
kimse çıkıp da sadri şener Trabzonspor'un ne anlama geldiğini biliyor diyemez. sadri şener böyle devam etsin. ben Trabzonlu değilim. ben iktidar karşıtlığından, asi ve hırçın bir takım olduğundan Trabzonspor'u sevdim. ama bu kulüp böyle yönetilmeye devam ederse, 5 yıl içinde Trabzonspor'u tutmak için hiçbir neden kalmayacak sanırım. benim peşinde olduğum şey sportif başarı değil, bilinçtir. Trabzonspor bilinçli bir şekilde yönetilmeye başlandığında taraftar grupları gibi sorunlar kendiliğinden yok olacaktır.
edit: saraçoğlu'ndaki son maçtan sonra yönetimin aklı başına gelmiştir. umarım bu duruşlarını görevleri bitene kadar sürdürürler.