--spoiler--
1920 - 28 Mayıs 1982. Arguvan'ın Minayık (şimdiki adı Kuyudere) köyünde doğdu. Asıl adı ibrahim Mamo Temiz'dir. Küçük yaşlardan itibaren önce annesi, daha sonra da dayılarının yardımıyla türküleri öğrenmeye başladı. ilk bağlama derslerini dayısı Hasan Hüseyin Orhan'dan aldı. Öteki dayısından da okuma yazmayı öğrendi.
ilk gençliği ve olgunluk döneminde usta malı deyişlere ağırlık veren Seyit Meftuni, 1964 yılından itibaren kendi deyişlerini söylemeye başladı. Bu dönemden sonra yörede olduğu gibi öteki yörelerde, özellikle Alevi-Bektaşi çevresinde adı duyulmaya başladı.
Birçok aşıkla birlikte Türkiye ve Türkiye dışında çeşitli yerleri dolaştı. Yaptığı plaklar dışında değişik radyo programları da hazırlayan Seyit Meftuni, Adana'da öldü ve Pazarcık'ın Alibeyuşağı köyünde toprağa verildi.
--spoiler--
köy insanının doğallığı, içtenliği, mecbur bırakıldığı kurnazlığı çok güzel dile getirilir bu romanda. çalık hafız dilinden çok etkileyici anlatılır narlıca köyü'nde yaşananlar.
'yediçınar yaylası' ve 'büyük mal' ile birlikte okunmalıdır.
--spoiler--
1957'de artvin'de doğdu. ilk ve ortaöğrenimini artvin'de, yükseköğrenimini ankara'da tamamladı.
bekir karadeniz'in öykü, şiir, çeviri ve başka yazıları değişik ülkelerde yayınlandı, şiir yarışmalarında birincilik, mansiyon gibi çeşitli ödüller aldı.
ayrıca bir yayınevinde editörlük yapan karadeniz, edebiyatın yanında müzik ve fotoğrafla uğraşmaktadır.
--spoiler--
beğeni ve arzulamak gibi iki güzel duygu nasıl böylesine iç içe geçebilir, bir kadının güzelliği nasıl böylesine destansılaştırılabilir, vücudunun sıradan yerleri nasıl böylesine arzu noktaları haline getirilebilir dedirten bir karacaoğlan şaheseri.
'sabahtan uğradım ben bir güzele, ağlatmadı güzel güldürdü beni.' diye başlıyor şiir. 'ben güzelden böyle vefa ummazdım.' diyor bir dizesinde de. ve 'yönümü döndürdüm inip gitmeye, sarıldı boynuma döndürdü beni.' şeklinde sona eriyor.
gelip geçerken uğradığı, sadece 'uğradığı' bir kadından öylesine etkilenmiş ki, bırakıp giderken bir boynuna sarılışıyla gidememiş, bırakamamış adına şiir yazdığı kadını..
ahmet kaya; şahin gibi adıyla bestelemiş ve güzel sesiyle hayat vermiştir bu şiire aynı zamanda.
"sabahtan uğradım ben bir güzele,
ağlatmadı güzel güldürdü beni.
ben güzelden böyle vefa ummazdım,
ak göğsü üstüne kondurdu beni.
şahin gibi yükseğinden uçarken,
keklik gibi engininden geçerken,
ab-ı kevser ırmağından içerken,
susuz pınarlardan kandırdı beni.
ben de bir kuş idim geldim ötmeye,
yarin bahçesinde mesken tutmaya,
göz kaldırdım cemaline bakmaya,
ak gerdanda benler öldürdü beni.
üç güzel de aştı şimdi pınarı,
taramış zülfünü vermiş tımarı,
ak gerdanın altı zemzem pınarı,
ağzımı verdim de kandırdı beni.
karac'oğlan der ki koyun gütmeğe,
bozulmuş bağlara seyran etmeğe,
yönümü döndürdüm inip gitmeğe,
sarıldı boynuma döndürdü beni."
temmuz ve ağustos aylarını daha bi sabırsızlıkla özleten cümle.
yakıcı bir didim yaz gününün akabinde güzel akşam serinliği, püfür püfür ege rüzgarına kendini bırakmak isteyiş, dostların verdiği ılık huzura yelken açış.
büyüme çağındaki bir çocuğun; henüz bir kış önce alınmış ayakkabılarını bir kış sonra denediğinde, o ayakkabılar hakkındaki düşüncesi olabilirmiş pekala.
ezberci eğitim sistemimizin içinde yetişmiş, sınavda çıkması muhtemel soruları ezberlemeye çalışan bir öğrencinin, arkadaşıyla birlikte çalışırken sarf etmiş olabileceği bir cümle.
"hangi günü gördün akşam olmamış,
buna dünya derler hepsi geçer."
cümlelerini kurmuş olması, çok düşündürür beni. günümüzün aklı am göt memede olan gençlerini getirir aklıma. hüzünlere, dertlere gark eder durup dururken beni bu dizelerin sahibi bilge kişi..