*faşistlerin de doğru söylediklerini bildiren deyiş.**
şöyle bir alıntıyla belirteyim:
" 'sizin açınızdan çok övünülecek bir alçakgönüllülük bu," dedi pavel petroviç, doğrularak ve başını geri atarak. "Fakat o evvel arkadi nikolayeviç, sizin hiçbir otoriteyi tanımadığınızı söylüyordu. nasıl oluyor bu? hiçbir otoriteye inanmaz mısınız?'
'neden inanacakmışım ki! sonra ne diye inanayım ki! akla yatkın bir şey söylemeleri durumunda onlarla hemfikir olurum, hepsi bu.' "**
insan ürperiyor değil mi? değil. millet gelmemiş takıma yazı ailesiyle geçirmek, tatil yapabilmek için. lebron o zamanlar çaylak, yılın çaylağı hatta. garip bi' takım. zaten kobe'nin KG'in falan olmayışından belli.
bi' kere başta porto rico'ya kaybetmiş bu takım, millet kıllanmış. olimpiyatlarda yenilen üçüncü abd takımı olmuş bu maçla. uluslararası basketbolun geliştiğinin göstergesiymiş bu da.***
aynı takım yunanistan'ı ve avusturalya'yı yenmiş az farklarla. sonra litvanya'ya da yenilince bi' kötü olmuş bu amerikalılar. gruptan da avarajla zor çıkmışlar.
sevgili takımımız* birinci turda angola'yı 89-53 yenmiş, çeyrek finalde de o maça kadar namağlup olan ispanya'yı yenmiş.
ancak yarı finalde manu ginobili'li arjantin'e 89-81 vermişler maçı. üçüncülük maçında litvanya'yı 104-96 yenmişler ama birincilik kaçınca olay olmuş. nba'in memleketi abd basketbolda en iyi olamayınca durum garipsenmiş tabi.
abd'yi geçen arjantinitalya'yı 84-69 gibi bir skorla yenince demişler ki "tamam birader, bundan sonra tekelde değil basketbol." bok değil, nba gibi para kazanan lig mi var lan. neyse. uktecinin de dediği gibi en ezik abd milli basketbol takımıymış bu takım.
berlin'de bulunan, içinde komünal bir yaşam sürdürülen büyük bina. hatta punk başkenti olarak da ilan edilmiş. beni çok çeken bir yer, almanca öğreniyorum lan.
ahanda adresi: köpenicker str.137, 10179 berlin
cinsel veya duygusal anlamda boşalma eylemini bir converse'e yöneltmek.*
şimdi öncelikle duygusal olanını inceleyelim:
-.....işte bu yüzden tekel ekonomisi sınıf ayrılıklarını güçlendiriyor. ama tekelcileşen markalara karşı geliyorsan bunu bilinçli bir şekilde yapmalısın. internette "coca cola'da meyan kökü varmış" şeklinde bir dedikodu yayarak bir şey elde edemezsin. bir kişi markacılığa destek vermiyorsa bunu bilinçli yapmalı.
+ama okul formasının altına bir tek converse gidiyo...
-lan ben senin conversini... converse'in ben ta ... converse'e kafam girsin lan. ieeeyth.
bir de cinsel olanını inceleyelim. aslında ben bunu bölümlere ayıracaktım da, olmadı. neyse:
-(iç ses)evet. jennifer lopez, evet onunlayım. çok iyi. evet. aaah. geliyorum. aah. ıaaargh. ahasktr, ayakkabıya geldi lan. gitti converse lan.
belediyesi olan yerlerde belediye başkanının, müdürlerinin ve bazı amirlerinin, bazen belediye meclisi üyelerinin ofislerinin bulunduğu; belediye meclisinin toplantılarının yapıldığı ve "bugün saat birde ilçe stadyumunda bilmemne belediyesporla bilmemneresi türk telekomun maçı olacaktır. tüm ilçe halkımız davetlidir" anonslarının yapıldığı odaların bulunduğu binalara verilen ad. belediye sarayı halk arasında kullanılmaz, belediye denir direk. bina mina hepsini kapsar o.
yalnız her belediye binası belediye sarayı mıdır bilmiyorum, başkanına sorarsanız öyledir ama büyük ihtimalle.
mesela hamburg belediye sarayı ünlüdür, güzeldir. tabi avrupa'da daha önemli belediye, avrupa gelişmiş şimdi bizim dayıoğlu almanyadayken... *
oldukça güzel yazılar yazan, ancak hakkında pek az bilgi bulunan, hayranlık duyulası bir yazar.
bir yazısından küçük sayılabilecek bir alıntı:
Kürt ve Türklerin birlikte oturduğu bir içki masasında söylenen 10 Türkçe şarkının yanı sıra içkinin de etkisi ile gaflette bulunup Kürtçe türkü ihtiyacı duyulursa; kazara bir Türk hazır ise Kürtler Kürtçe konuşurlarsa; balık değil de çiğ köfte tercih edilirse; bir yabancı orijinimizi sorduğunda yanı başımızdaki hiç sıkılmadan Türk dediğinde ıkına sıkıla Kürt denilirse (ben şimdiye kadar bu soru karşısında Türküm demeyen bir tek Marksist Türke rastlamadığım gibi 'ben Kürdüm' dediğimde irkilmeyen Türk aydınına da rastlamadım. En iyi ihtimalde şakayla karışık 'hadi yine milliyetçiliğini yaptın' iltifatına nail oldum); Mustafa Kemal'in kalpaklı resmî altında otururken, Barzani'nin de bir Kürt ulusal kurtuluşçusu olduğunu söyleme cüreti gösterilirse; "Bağımsız Türkiye" diye haykırılan meydanlarda "Kurdara azadi" de gündeme getirilirse; 1 Mayıs'ın onlarca dilde yazıldığı meydanlara katılanların neredeyse yarısının ana diliyle "Bıji yek Gulan" pankartı taşınmaya kalkılırsa; insan Hakları Derneği'nde insanca yaşamanın ilk koşullarından sayılan anadil ile konuşmaya teşebbüs edilirse, milliyetçilik o günün gündeminde baş köşeye yerleşir. Doğru, sayılan bu örneklerde taraflardan biri milliyetçi kaygılarla hareket ediyor, ama bu milliyetçi şimdiye kadar yanlış yerde aranıyordu sanıyorum. Onu bulmak da öyle sanıldığı gibi zor değil.
her ne kadar anlamayanlar olsa da, en azından birkaç kişi onu anlıyordur, eminim. halkların kardeşliği diye bağıran, hoşgörülecek milliyetçilik yoktur diyen güzel insan.
(bkz: biji yek gulan)
peşin not: kürtçe gördüm eksi veriyim, pis bölücü! diyen arkadaşlara şimdiden selam eder, gözlerinden öperim. ek olarak ise, hatice yaşar bir bölücü değil, içinde insan sevgisi taşıyan, ve evet korkulduğu gibi, etnik köken olarak kürt olan bir insandır.
yaklaşık 1-2 ay öncesinin * umut sarıkaya esprisi.
karikatür i love you sosyalizm partisi'nin bir afişi. afişte ekrem olduğunu tahmin ettiğimiz şahıs işçi önlüklü bir adamı çekiştiriyor:
e*: gel gel.
i*: abi gelemem şimdi iş var.
e: ya gel sen.
i: abi iş?
e: ya gel işte.
ayrıca bu afişin "türkiye'de kapitalizm yok ince zincir edinmiş arkadaş var" şekli de mevcuttur.
franz kafka'nın kısa bir öyküsü. birinci tekil şahısın ağzından anlatılmış. kişi bir "köylü avcısı" ile karşılaşıyor, sonra bir konağın önünde iç dünyasına yolculuk ediyor, bu sırada edebi dil ağırlaşıyor, kişi birden yabancılaşıyor ve okuyucu da kafka öykülerine alışık değilse afallıyor. güzel bir öykü, okumanızı tavsiye ederim.
bir başka neden ise günün başlıklarının yazarlara yeni entry ve başlık fikirleri vermesidir. örneğin bir yazar nasrettin hoca başlığını görünce başlıktaki şahsın eşeği hakkında bilgi sahibi olduğunu hatırlar, nasrettin hoca'nın eşeği şeklinde bir başlık açar.
bir de şöyle bir durum var sevgili sözlük ahalisi, yukarıda intihar konulu başlıklarda da gözlemleyeceğiniz gibi bazı başlıklar aynı günde aynı konuyla ilgili çok entry girilmesini eleştirmek amaçlı açılmış olabiliyor, ancak bu tür başlıklar diğerleri kadar çok gözlemlenmiyor. (bkz: sozlugu nihilistlerin basmasi) ve (bkz: intihar diyeni islak mese odunuyla doverim) başlıkları bu şekilde açılmış başlıklardır.
birkaç gündür içinde bulunduğum durum.
sözlüğe girişimi yapıyorum, günün başlıklarına, karmama, istatistiklerime falan bakıyorum, sonra buguna tıklıyorum. ilginç bir başlık görüyorum, açıyorum, okuyorum. düşünüyorum biraz, sonra bir şeyler yazmaya başlıyorum. bir-iki cümle sonra durup "off boşver ya yazmıycam" diyorum. n'oluyor anlamıyorum.
hayır tamam ilk hafta heyecanı vardı geçti falan da, insan gerçekten bildiği bir konuda da mı yazmak istemez yahu? paylaşmak istiyorum, ama yazmak isteyemiyorum. n'oluyorum?
sorunlarım tabi ki var, ama ben hep yazarak def ediyordum onları. **
çok sevgili okul müdürümüz azmi özkardeş tarafından sarfedilen "espri" amaçlı söz öbeği. ayrıca denenirse değişik bir metal müzik türü de olabilir tabi.
biz iki üç arkadaş okulun bas gitarlarını tünel'e tamire bırakmış, iki hafta sonra da almışızdır.
-n'oldu çocuklar aldınız mı gitarları?
-aldık azmi bey.
-bi' gün çalın da görelim o zaman.
-imf'de çalıcaz zaten.**
-hmm. iyi iyi. ne tür parçalar?
-okulun klasik türü öğretmenim, metal.
-heavy mi light mı? *hangi metal bu? ergani'deki mi? ereğli demir çelik mi? dinlerken bir önlem almamız gerekiyor mu?
-eee... şey... alışık değilseniz sert gelebilir tabi.
-olsun bi' denemek isterim.
sonrasında diyaloğu duymuş olan insanlar birkaç dakika ne olduğunu anlayamamışlardır. *
ingilizce'yi doğru dürüst bilmeyen bir öğretmenin sınavında geçen bir söz öbeği.*
sınav kimya sınavı. kara mi kizil mi kişisi soruları yaparak ilerlemektedir, sınav kendisine kolay gelmiştir. sonra bir boşluk doldurma sorusuna gelir. soru bir paragraf ve paragrafın içinde 14 boşluk şeklindedir. yazanlardan anladığı kadarıyla bir şeyler yazar, ama sonra
"This measurements are of ....." gibi bir cümleyle karşılaşır. "bu ne lan" olmuştur ilk tepkisi. öğretmenin buna itiraz eden öğrencileri saçma bir şekilde azarladığını görünce o boşluğu sallayarak doldurmuştur.
bu söz öbeği sınav sonrası şöyle diyaloglara sebep olmuştur:
-This measurments are of ta iyiydi ha.
-ya abi o neydi ya? acaba çok zor da çok ağır bi grameri falan mı var?
-sktir lan ne ağır olcak hocanın mallığı...
(bkz: bu da böyle bir anımdır)
bence gayet doğal ve doğru bir eylemdir.
türban takmanın doğru olduğunu savunmuyorum, hatta fikirlerim aksi yönde ama insanların özgürlüğünü kısıtlamanın herhangi bir açıklaması olamaz.
bu şeriata giden bir adım da olabilir; ama siz aksini savunuyorsanız bir şeyleri yasaklayarak, baskı yaparak savunduğunuz şeyi elde edemezsiniz. insanın türban takma özgürlüğünü yok saymak; insanın komünist veya atatürkçü bir partiye girme özgürlüğünü yok saymaktan, evinin duvarına istediği posteri asma hakkını yok saymaktan farklı değildir.
hayır, denemişler olmamış; ne uğraşıyorsunuz? *******
çok özentilik kokan bir önermedir.** kara mi kizil mi kişisi sozlukte yazar olduğu ilk gun politik bir başlığa entry girmektedir. x kişisi* bunu görünce gaza gelir ve zamanında gündemi oyalayan "alevi kürtler türktür" önermesine gönderme yapmak ister.
- ateist kürtler yoktur. ehehe. he.
sonuç pek hoş olmamıştır.
garip bir şekilde olmasını istediğim olay.
bu konuda kesin felsefî görüşlere sahip değilim, ama öldükten sonra bir yerlere gitmektense yok olmayı tercih ederim.
o zaman ne mutlu olma ihtiyacı kalır, ne hayal kırıklığı ve pişmanlık, ne de üzüntü ve sıkıntı...