ikinci çoğul şahsa yönelik kibarca veda sözü, bu şekilde özelleştirilmiş ve kibarlaştırılmış biçimi başka pek az lisanda yer bulur. türkçenin güzelliklerindendir.
arkadaşlar evvela karmaşadan dolayı rahatsız olan herkesten çok özür diler, sözlükteki hesabı sil, yazarlığı sil vb. butonu bulamadığımdan uçmak zorunda kaldığımı belirtir, ve bu vesile ile finallere çalışmaya başlarım. harbiden güzel bir sözlüktü, çok kısa zamanda hızla gelişen, bilgilendirici açıdan da, tartışma açısından da başarılı bir sözlük oldu. emeği geçen herkes, sözlük okurları tarafından teşekkürü hak ediyor. tekrar bu rahatsızlıktan dolayı herkesten özür dilerim. herkes iyi baksın kendine, iyi sabahlar...
beyaz takma sakal takmışsa iki kat günahtır, ayrıca o sakal da sağlığa zararlıdır. hele ki o üfleyince ses çıkarıp uzayan sktriboktan düdüklerden çalıyorsa dayak yer.
pek güzel bir yaşar albümüymüş... caz desen, hafif müzik desen, soul, türk sanat müziği desen, hepsinden esintiler var. taş plak havası veriyor, öyle güzel.
her tc vatandaşı gibi, boşluğa küfür yazıp denemek, ardından gülmek görevimizdir. her animasyon gibi, buna da küfür yazınca her nasılsa pek komik oluyor.
giorgos dalaras başlığına yönlendirilmesi daha doğru olan, klasik usulde şarkılarının yanı sıra filarmoni, senfoni orkestralarıyla, ve modern orkestralarla da şarkı söylemişliği bulunan, türkiye'de çok meşhur ve dinlenen bir sanatçı.
chopin'in en iyi dinlenebileceği yorumculardan biri, belki de en iyisi... chopin'in bütün eserlerini yorumlamış, ve büyük beğeni toplamış bir cumhuriyet dönemi müzisyeni.
tost gibi yapılıyor olsa da tost değildir. illa ki tost ekmeğine hazırlanıyorsa bile tek tost ekmeği kullanılarak yapılanı iyidir. iyice kızarmış bir tost ekmeği üzerinde, salam ve eriyebilen fakat su gibi olmayan çedar,gravyer,mozarella,hellim tarzı bir kaşar peyniri alışılagelmiş tarifi olup, buna maydonoz, nane, kekik, sucuk kullanarak yapanlar da vardır. tost ekmeğinin kenarları kesilmez. birçok yerde tavan fiyata satılmasına rağmen bu gerçek fiyatı değildir, isminin fransızca olmasının fiyatıdır.
bir peksimet çeşidi. şöyle ki; içinde meyve (fakat çoğunlukla kuru üzüm) parçacıkları bulunur, asla sert pişirilmez, özelliğini kaybeder. ne nemli ne kuru, yerken ve poşetteyken bile toz halinde dökülen bir kıvamda kalır. batı trakya göçmeni türk, pomak, arnavut pastacılar, istanbul, izmir rumları, kısaca ege ve batı marmara'da birçok pastacı en iyilerini hazırlar. peynir eşliğinde güzel olacak bir kıvamda hazırlanır, tek başına yenebilecek kadar da lezzetli yapılır.
endüstrileşmiş süpermarket tarzı pastanelerde de bulunuyor olmasının yanı sıra, (istanbul ve izmir için) geleneksel, tarihi pastanelerde bir pasta, bir viyana keki, kruvasan, croque monsieur kategorisinde, bunlara gösterilen özen ile üretilir.
yalnızca el kamerasıyla, senaryoyu çekimden hemen önce oyunculara teslim ederek ve hiçbir efekt kullanmaksızın çektiği gerilim içeren bir filmi vardır ki, oyuncuların, seyircilerin, ekibin hepsinin birden gerilmesini sağlamıştır.
gerçi şimdi şimdi artık tam otomatik makineler hazırlıyor bunu da, evvela limonatayı özene bezene hazırlayan bazı kahvehane ve kafelerde portakal suyu da aynı o limonata gibi, kabuklarıyla, greyfurt karışımıyla pek bir özenli hazırlanırdı. kahveci için ne denli zor ise, tadı da o kadar güzel bir içecektir bu özenle hazırlanmış portakal suları.
amerikalı yahut britanyalı bir vatandaş olan mr.smith değil ise, yok yunanistan vatandaşı simitis de değil ise, bildiğimiz susamlı musamlı vapur yiyeceği martı gıdası ise, muhakkak ki ankara simididir.
düşük bütçe olunca illa ki bbg, pembe dizi ya da sktriboktan filmler çekilmeyeceğini, en iyi film ödülünü rahatlıkla alabilecek, bir sinema klasiği olabilecek filmler çekilebileceğinin ispatı.
bütün sahneler, ışık oyunları ve konuşmalar birbirleri ile alakalı, her sahne bir diğerini destekliyormuşçasına birlikte. javier bardem'in oyunculuğu, diğer oyuncuların oyunculuğu, muhteşem. nasıl ki kamera oyunlarında minimalizmin kralları vardır, bu film de senaryoda minimalizmin zirvesine çıkmış...
müzikte ise pek o kadar gösterişli olmamakla beraber, bugün klasik müzikle pek ilgilenmeyip, anlamayıp da klasik müziğin dinlendirici etkisinden bahsedenler genellikle bu çağlardan bahsetmektedirler. kompleks, karmaşık armonik düzenlere sahip, dev orkestralar için bestelenmiş bazı romantik dönem eserleri ve daha da sonraki dönemlarin çalışmaları barok'a göre çok daha yorucu gelir birçok kişiye. öyle ya, chopin dinleyip sakinliğini koruyabilmek, rachmaninoff eşliğinde huzur içinde çalışmak, brahms dinlerken dinlenmek diye bir şey olamaz.
trt fm'de uzun seneler çalışmış, radyoculuk, iletişim konularında başarılı ve ismini duyurmuş, birçok kişinin çok kültürlü biri olarak tanımladığı bir kişi.
aynı zamanda bir avukat ve bir akademisyen, yazarlık da yapmış olan çok yönlü biridir.
doğru politikalar neticesinde dünyada kendine yetebilen, milli sermayesini koruyabilecek güçte, sanat ve kültürde zirvede, tam anlamıyla doğu ve batı kültürlerinin, ekonomilerinin geçiş noktasında yeni bir memleket, ulus devlet.
yanlış politikalar neticesinde, yeni bir sömürge, yine bir sömürge.
türk dili etimolojisi bugün her ne kadar bir köşeye atılmışsa bile, tarih boyu böyle olmamıştır. zaman içinde, kaşgarlı mahmut gibi, tam da türk dilinin en zor günlerini yaşadığı zamanlarda ortaya çıkıp, etimoloji ile dünya tarih ve felsefesine hakim olmuş, lisanının ilk hecesinden, ilk cümlesinden zirvesine kadar her gelişimini izleyebilmiş bilim insanları da çıkmıştır. fakat her zaman da gelişmişlikle doğru orantılı değildir. osmanlı döneminde, edebiyatın en saygın olduğu dönemde, fazla bir türk etimoloji çalışmasından bahsedilemediği gibi, fars edebiyatının iran'dakinden de iyi biçimde osmanlı'da üretildiği döneme denk geldiği için, artık sadece farsça sözcükler değil, isim ve sıfat tamlama teknikleri, cümleler hatta metinler çevrilmeden doğrudan türkçe diye lisana katılıyordu. fakat bunların aksine, osmanlı'nın ekonomik olarak en kötü senelerinde, ömer seyfettin vb. türkçü ve turancı yazarlardan, hocalardan, çok başarılı etimolojik araştırmalar yapamlar çıkmıştır.
güneş dil teoremi her ne kadar bugün pek öneme alınmasa da (içinde bütün dillerin türkçeden türediği tarzı tezler olduğundan) esasında cumhuriyetin ilk döneminde hazırlanan etimolojik çalışmalar, alanında liderdir. mustafa kemal atatürk'ün etimolojiyi incelerken hazırladığı ve hazırlattığı ciltlerin, mitoloji öncesi dünya tarihine de ışık tutmak amacıyla kullanılabilecek derece gelişmiş olduğu birçok ülke akademisyenlerince bilinir.
etimolojiye neredeyse tam anlamıyla hakim olduğunu iddia eden biri, medeniyetler tarihine ve felsefenin zaman içindeki gelişimine de tam anlamıyla hakim olduğunu iddia etmiş olur. eğer böyle bir proje uygulanabilseydi, sözel dallarda etimoloji ağırlıklı ( ya da en azından destekli) bir eğitim ile, öğrenilmesi meşakkatli ve uzun süren birçok kavram, kolaylıkla öğrenilirdi. neredeyse sadece birinci dünya ülkeleri arasında refah ve kültür düzeyi en yüksek olanlarda (evet, creme de la creme) etimoloji hak ettiğine yakın bir dikkat ile incelenir. böylelikle bu memleketlerdeki insancıklar, sadece kendi tarihlerini değil, mitolojiden itibaren geçen haftaya kadarki yakın tarihi neredeyse bütün dünya bazında kolaylıkla öğrenirler.
robert de niro, jean reno ve sean bean ile birlikte ronin filminin başrollerini paylaşmıştır. de niro ile reno karşı mafyaları haklarken bu otomobil kardeşimiz de citroen xantia ile kapışmış ben kralım demiştir.