mevcut ekonomik krizin anlaşılması için yapılan girişim(ler).
ilk bakışta bütün bunalım sırf bir kredi ve para bunalımı gibi görünür. (Marx)
Bu cümleden yola çıkarak ilk bilinmesi gereken krizin kredi ve para krizi olmadığı tam tersine üretimden kaynaklanan krizin kendisini kredi ve para krizi olarak kendini göstermiş olmasıdır.
Şimdi basit bir örnek krizi anlamak için önemli olacaktır.
Diyelim ki maaşının 1000 ytl. Kredi kartınızın da limiti 5000 ytl. (Not, şu an bankaların belirli oranda limit yükseltmiş olduğunu, eksi krizden ders çıkararak tabii, yok sayalım. Çünkü örneğimiz sanayii boyutunu anlamak için verilmiş bir örnek)
Şimdi 1000 ytl'lik maaş ve 5000 ytl'lik kredi limiti ile, diyelim limitin tamamını doldurdunuz. Yani 3000 ytlik alış veriş yaptınız.
ancak sizin 1000 ytl maaşınız olduğu için an gelecek 5000 ytl için ödemeniz gereken alt limiti ödeyemeyeceksiniz. Çünkü temel giderlerinizi (kira, yol, su, elektirik) ödemek zorundasınız ve elde kalan para alt limit için biel yeterli değil.
işte bu anda üretimden elde ettiğiniz gelir, yani gerçek gelir yetmediği için krize girersiniz.
Şimdi bu örneği sanayii ye aktaralım.
fabraikanızın toplam değeri 5 trilyon. yeni bir işe başlayacaksınız ama 10 trilyon krediye ihtiyacınız var.
banka size 5 trilyon değeriniz ve üretim kapasitenize bakarak 10 trilyonu borç olarak verir. ama üretimi yapıyor olmanız o ürünün satışını garanti etmediği için tüketimdeki herhangi bir durgunluk sizin kredi ödemenizi durdurur. Bu sanayii krizidir.
ikinci adımda da, banka sizden geleceğini düşündüğü 10 trilyona dayanarak, kendisinden diyelim 5 trilyon kredi isteyen birisine de kredi verir. Nasıl verir, bir başka mali kuruma öz semaryesini göstererek ondan borç ya da kredi borcu alarak.
Şimdi siz bankata borcunuzu ödeyemiyorunuz, çünkü aşırı üretim yapıp pazar doydu ve stoklar erimiyor, bankanın kredi verdiği 5 trilyon sahibide aynı gerekçe ile borcunu ödeyemiyor. Size 10, diğerine 5 trilyna veren banka bir başkasına 15 trilyon borçlu mu? siz ödeyemediğinizda banka da kendi borcunu ödeyemeceği için hem siz, hem de banka krize girer.
etkisi zincirleme biçimde tüm alanlara yayılmaya başlar.
Sonuçta iki şey gerçekleşir. Elinde güçlü sermaye olan diğerlerini yutar. Ancak yutması üretim ve tüketimi sağlamadığı için üretim araçlarının tahribatı zorunludur. Bu da ancak ve ancak savaşla mümkündür.
ABD'se son 40 yıldır küçük çaplı işgallerle bunalımını aşıyordu. ama gelinen noktada bunalım bir kaç ülkenin üreim araçlarının yıkımı ile giderilecek gibi olmadığında, dah ageniş çaplı bir savaş kaçınılmazdr.
lakin haberi veren milliyet gazetesi erkek ve kadın popolarının seçilmiş olmasına rağmen, sadece seçilen kadının ismini ve milliyetini vermiş olması ayrı bir vaka.
istanbul'da patlak veren gösterilere karşı pompalı tüfekle polislik yapan vatandaş.
işin garip yanı başbakan sıfatını taşıyan kişinin, olayın sorulması üzerine ettiği laf daha vahimdir:
"Vatandaşlarıma özellikle sabır tavsiye ederim. Fakat bu sabır nereye kadar olacak bunun da endişesi içindeyim. Eğer siz vatandaşın mağazasının camlarını indirirseniz, vatandaşın hayatına kastederseniz hayatına kastettiğiniz vatandaş kalkıp da eğer elinde böyle bir tedbiri, böyle imkânı varsa kendisini savunma yoluna gidecektir. Yani bu tür yollara bir tür sevktir."
Bu durum için yakın zamanda yayınlanan bir yazıdan alıntı yapmak yerinde olacaktır.
"Ekonomik krizin yeniden yapılanma sürecinde krizden asıl etkilenenlerin sistemin karşısına geçmek yerine yeniden sisteme eklemlenmesi öncelikli bir görev haline gelir. Çünkü her egemen bilir ki nicelik ve nitelik olarak toplumsal desteğe sahip olamazsa, kendi kendine varlığını sürdürme ihtimali hemen hiç yoktur. Bu nedenle de ekonomik krizin yoğunlaştığı süreçlerde, tarihsel olarak geçmişi olan çatışma alanları derinleştirilir, eğer yoksa bu tür çatışmalar üretilir....
Yaşanan süreçle birlikte Maraş, Çorum ve Sivas olaylarının benzerlerinin oluşma ihtimali dünden çok ama çok daha fazla. Bu nedenle yakın gelecek için olası her duruma hazırlıklı olmak gerekli. Hele ki, 93 Sivas katliamında olduğu gibi, katliamı engelleme gücü olduğu halde, buna göz yumanlardan medet ummanın bedeli o zaman olduğu gibi bugün de ağır olacaktır."
markalandırmanın 2005 tarihli olması ve marka alanının "temizlik maddesinden, alkolsüz içeceklere, ayakkabıdan, ilaç ve giysiye kadar geniş yelpazede çeşitlilik" göstermekte.
haber yorumsuz olacak nitelikte ama dilim durmayacak: kapitalizm che'yi orak çekiçi markalaştırırken sıranın kime gelebileceğini de gösteren durumdur.
bianet'te adnan hoca'nın site kapatmalarına dair yayınlanan bir yazıda, adnan hoca'ya hakaret edildiği iddiası ile, yazının "siteden kaldırılması aksi halde sitenin kapatmatılması için mahkemeye başvurulacağını" bildirmesi.
Site, yazıda hakaret olmadığı, mahkemeler eleştirildiği için, yazıyı kaldırmayacaklarını ilan etmiştir.
"Yarın vizyona girecek Mustafa filmini görmek için, umuyorum ki milyonlarca Türk izleyici sinema salonlarına koşacak ve yine umuyorum ki Mustafa filmi, Sabancı Hloding'in katkıları ile bir Recep ivedik'ten daha fazla seyirci toplayacak." http://haber.gazetevatan....d=205831&Categoryid=4
hayır niceliğe bu kadar tapan adamların, az sayıdaki asker ile çok sayıdaki düşmanı yenmeyi başarmış bir komutanı, siyasal önderi ** nasıl anladıklarını iddia ediyorlar onu merak ediyorum?
"Yarın vizyona girecek Mustafa filmini görmek için, umuyorum ki milyonlarca Türk izleyici sinema salonlarına koşacak ve yine umuyorum ki Mustafa filmi, Sabancı Hloding'in katkıları ile bir Recep ivedik'ten daha fazla seyirci toplayacak."
nasıl mı: takip eden yunus ekibindeki polislerden birisi motorsikletinden düşünce silahı patlıyor, kurşun maktülün çenesinin altından giriyor. matrix mi len bu?
"işkenceye ne gerek var, vurun gitsin pezevengi" anlayışının polisimizde hakim olduğu günlerde edilen sözdür ayrıca.
24-25 ekim 2008 günü Fransız 1. ve 2. liglerinde grev kararı alarak, fansız futbol federasyonunun, sandalye sayısını futbol klüp başkanları lehine arttırma girişimini durdurmuş sendika.
internetin nasıl işlediğinden bi haber bakanın (bkz: binali yıldırım)akıllara zarar beklentisi.
oldu olmadı her siteye girişte
- serverülke içindeyse, kdv ödemek için pop up,
-server ülke dışındaysa ayak bastıpop upı açılsın. parayı vermeyen siteye giremesin.
"sayın kullanıcı bu sayfanın vergisini ödemediğiniz için içeriğini göremezsiniz. imza: binali yıldırım"
neymiş efendim, siteler türkiye'de şube açacak vergi verecek.
pardon ama birisi şu bakana, internetin bu şekilde çalışmadığını anlatsın. bu adam bakan ama neyin nasıl çalıştığını bilmiyor.
internette vergilendirme bir kaç şekilde şekilde olur.
1- Kurduğunuz siteye ödediğiniz para ile sunucu kendi faaliyetinden dolayı vergisini öder. facebook, hangi server iel anlaşmışsa, vergisini oraya öder. Ayrıca bu adamlar şirketse, kendi ülkesine zaten vergi veriyor.
2- internetten ticaret yapıyorsanız zaten vergi dairesine kayıtlı olmanız gerekir.
3- com.tr uzantısı için vergi kaydı aranıyor.
4- ben kullanıcı olarak ödediğim her kuruş paradan zaten vergi alıyorsun.
daha ne vergisi, diyerek kapatma zevzekliğine bahane arıyorsun.