bir seyler yazayim mi yazmayayim mi diye cok düsündüm, kararsiz kaldim falan. sonra ne oluyo monako, ne var düsünecek dedim ve... öhm...
Hayatimda görüp de en fazla etkilendigim kadinlardan biridir funky. Toplamda da 4-5 kez falan görmüslügüm, biraz da sohbet etmisligim var.
Kendisini feysbuk olsun, tivitir olsun falan takip ediyorum. Bi nevi hayranim bu kadina. O kadar kadinsi bi güzelligi var ki, baktikca güzellesen tiplerden. (ayrica sinirsiz bira icip sarhos olmamasi da bariz kiskandigim bi konu.) *
yazdiklari, düsünce tarzi.. taninmasi ve yasanmasi gereken bi insan oldugunu düsünüyorum.
Bunlari söylemek sadece icimden geldi. Ben güzel insanlarin takdir edilmesi gerektigine inaniyorum, funky de onlardan biri kanimca.
- öncelikle cok doluyum sözlük, bosalmam lazim eheheh *
- biriyle mesajlasirken " baglac olan de' yi ayirmayan, sey' i ayri yazmayan, ki' nin ne zaman ayri ne zaman birlesik yazildigini bilmeyen " insandan direkt soguyorum. hayir anlamadigim bir sey var: elli sene ilkokul, ortaokul, lise okuyorsun, hadi belki gitmedin üniversiteye, ha bi de gidenler de var, nasil hala bilmiyorsun ya? her amina kodugumun dil bilgisi sinavinda soruyorlar bunlari ? nasil gectin o sinavlari sen ?
- bir seylere zorlanmaktan hic hoslanmiyorum. disari cikacaksan cik, bana ne yahu? ben evde kalmak istiyorum. asosyalim ben, sosyofobigim. gelemiyorum kalabalik ortamlara, geriliyorum, sözcükler bogazimda kaliyor, ic sesimle konusmaktan sizofren olacam lan !
- yaptigim programlarin hicbirini uygulamiyorum. ders calismam lazim mesela diyelim, ders calisma programi hazirliyorum hemen. sonra bi rahatliyorum böyle, sanki calismisim gibi... sonra o program öyle sürünüyor günlerce. uygulayan yok !
- bana cok calisiyormusum muamelesi yapan insanlar var. bre mal ! görüyorsun ki seninle ayni sekilde vizeden finalden bir gün önce calisiyorum, ayni sekilde panikliyorum, sinav esnasinda senden daha yaratici olunca " inek " muamelesi yapmak nerenden geliyor? * agzina saglam bir tane yapistirasim var.
- bir seyi yapamayacagimdan endise edince bana " sen yaparsin yaa " diyen arkadaslarim var. haa cok rahatladim sagolun.
- dövme yaptirmak istiyorum, param yok. zaten bu para da ne illet bir sey. lazim olunca yok !
- bazen yatiyorum böyle, sirf hayal kurmak icin. hayir kurdugum hayaller de asla gercek olmayacak cinsten... mesela " hayvan gibi yiyip kilo almamak " , " isinlanabilmek ", " istedigin dili istedigin an konusabilmek ", " düsünceleri duyabilmek " vs... sonuncudan pek emin degilim gerci.
- kendi kendime kalinca böyle cok cahil hissediyorum, sanki hicbir seyden haberim yok. ama biri soru sorsun, her konuda fikrim var monako. nasil oluyor ben anlamadim gitti. eksik ve de yanlis bildigim, kulaktan dolma bircok sey var kafamda. hepsini atmak istiyorum. her konuda fikrim olmasin. bazi konularda fikrim olsun ; ama tam olsun.
- yaslanmaktan korkuyorum galiba. ufak ufak yas takintisi basladi.
- kendimi baskalariyla kiyaslamak istemiyorum. baskalarinin da beni kendileriyle veya baskalariyla kiyaslamalarini da istemiyorum. beni rahat birakin !
- offf okulu birakip baska bir seyler yapmak istiyorum aslinda. öyle cok para kazanasim falan da yok zaten.
bazen tonlarca sey yazmak istersin. konusmak istersin ya da, bilmiyorum. nasil rahat edersen.
o hep ifade etmek istediklerin kafanda isik hiziyla dolasirken, nerden baslayacagini bilmezsin hani.
yazmaya nerden baslasan, konusmaya nerden baslasan. nerden bakmaya baslasan.
yalniz kalip daha cok düsünmek istedigine ikna edersin kendini. hani sadece ne düsündügünü anlamak icin en azindan. ama ikna oldugun sey " yalniz " kalmaktir. sonra yine yalnizlastikca düsünürsün, düsünmek istedikce yalnizlasirsin.
ya hic düsünmeyelim mi yani? yapmayalim, düsünmeyelim. düsün düsün boktur isin. yok öyle " düsünüyorum öyleyse varim " zimbirtilari. düsünüyosun, öyleyse yalnizlasirsin arkadas. atalarimiz isi cözmüs. ergen atalarimiz cözmüs. kim yazmis lan onlarin söylediklerini bi kenara? neyse.
sade hayatlar, sade düsüncelerden cikamazlar. sadelik bile kendi basina zor bi ugras zaten. ne ugrasiyosun? napicaksin o "basitlik " ile ?
ben bilmiyorum. napicam bilmiyorum. yemek mi yesem acaba diye düsünüyorum simdi. belki yersem gecer. gerci cok yedim. belki yarin.
her seyi de düsünür olmusuz. olumsuz. yani demem o ki, olumsuz düsünür olmusuz aslinda. serbest cagrisim. simdi yazmasam da konussam bu cagrisim olmazdi. e konusmayayim ben o zaman. konusmak sacma zaten. konusunca ne oluyo ki? hic.
oo yine depresyonlardayiz? yok lan degiliz aslinda, degilim yani. degil. ( bak olumsuz yine. )
simdi öyle sacma bi cümle kurmak lazim ki; hic kimse bi bok anlamasin, ama bi sey diyorum zannetsin. hani önemli bi sey. zamanin ötesinde bi sey. hani " kendi zamaninda anlasilamadi " triplerinde bir sey. sonra biri ciksin desin ki ( bak bu biri kimse risk almayi seviyor ), neyse desin ki : " lan bi bok dememis bu. al bu kelimeyi buraya koy, burdan 3 noktayi kaldir, nokta koy. hatta birak onu da koyma. bi bok dememis iste. cemal süreya mi sanmis kendini napmis. bi sey olmamis. "
bu adam düsünmüs fakat, söylenen o sacma sapan bir sey üzerinde. al ben de sacma dedim yine.
yani burdan konuyu da suraya bagliyorum: " belki de bazen kabul ettiklerimiz, üzerinde düsünmeden kabul ettigimiz seyler, aslinda anlamsizdir. "
cikip anlamsiz oldugunu söylemek gerek. ben simdi bu konuyu buraya baglamasaydim sen düsünmüstün zaten.
düsünmenin bu kadar gereksiz oldugunu vurgulamak icin, düsünmekten bu kadar bahsetmem sart miydi? hayir degildi. cünkü düsünmenin gereksiz oldugunu vurgulamadim. ironiden anlamayan nesle asina degilim ben.
konuyu saptirdim. ne diyoduk? ha tonlarca sey yazmak istersin ve bir türlü nerden baslayacagini bulamazsin. ya da konusmak istersin, nasil rahat edersen.
lan yapmayin etmeyin.
ben dangalakca bi alfabe uydurmusum zamaninda, afedersin bi tarafimdan. böyle tuhaf tuhaf semboller.
eski misirliyim sanki monako.
hadi yaptin diyelim, bi kagida yaz sifreyi sakla dimi.
kendi koydugum sifreyi cözemiyorum.
din ve ahlak birbirinin tamamlayicisi da degildir, ikamesi de degildir. din icinde " güzel ahlak " barindirir. ahlak zaten ahlaktir. yani burda- klise olacak ama - " kime göre neye göre " sorulari cuk oturur. ahlak algisi bireyden bireye oldugu gibi toplumdan topluma da degisir. birinin " ahlakli bir davranis " dedigine, baska bir toplum " barbarlik " olarak bakabilir. din de ayni sekilde degisiklik gösteriyor zaten: müslümanlik, yahudilik, hristiyanlik vs.
sorunsalin cevabini zaten verdim; ama okumaya üsenenler icin gelsin:
murathan mungan okuyup " kadinlari taniyorum ben " havalarinda gezen mide bulandirici erkeklerin bayagi bakislarindan, en ufak bir mimigi dahi anlamlandirmaya cabalayan entel beyinlerinden cok bunaldim. kusura bakmayin ama bi bok bildiginiz yok. siz sadece olan bütün yeteneksizliginizle, basit ve kuru ruhunuza yandas ariyorsunuz kirli carsaflarinizda.
2 irk bi araya gelince melez denirmis. yok anam babam yooook!! annen kürt ise, annen laz ise, annen ermeni ise vs * hic bir önemi yok. niye ? cünkü anne sayilmazmis. tarlaymis, tohummus falan. baban nereliyse oralisin muhabbeti var ya , hah bu onun modifiye edilmis hali. al sana bi örnek güzel kardesim;
- dilaraa nerelisin sen ?
+ diyarbakirliyim.
- aa hic benzemiyosun ama sen diyarbakirliya?
+ ** hmm.. anne tarafi kürt, baba tarafi türk iste.
- haa sen türksün o zaman. kürdüm falan deme.
+ *** tamam canim, oldu.
her " memleket nere " muhabbetinde bunu yasayabilir mi bir insan? ne var yani? kürtsem sana ne , türksem sana ne ? ikisi birden ise sana ne ? neden psikolojik baski uyguluyosun sen o findik kadar beyninle ?
herkes yapiyor demiyorum agalar, hasa. fakat cogunluk böyle. sanki olamazmis gibi bi takim haller, anneyi adamdan saymamalar... ben kürt tarafimdan gayet mutluyum, inkar etmiyorum. istesem ben ederim zaten. isteyen inkar edebilir zaten, kime ne?
her neyse olayin özüne dönecek olursak- bak simdi cok yüzeysel bi cümle geliyo- gayet normal bir durumdur.
1910 yılından sonra ceditçilik akımı başlatılmış ve çağdaş özbek edebiyatı bu akımın temelleri üzerinde yükselmiştir. bu akımla yazarlar bağımsızlık savaşını başlatıp esaretten kurtulmak istemişler, bu amaç doğrultusunda halkı uyandırmaya çalışmışlardır.
1960' lı ve 1970' li yıllarda aydınlanma dönemi başlamış edebi eserlerde eğitim, bağımsızlık, vatan ve millet kavramları sıkça işlenmiştir. genç şairler sembolizmin etkisinde kalmış, sembollerin arkasında yine '' özgürlük '' temi işlenmiş, dilde sadeleşmye gidilmiştir.
1991 yılında bağımsızlığını kazanan özbekistan ' da milli kültür ve edebiyat daha hızlı bir biçimde gelişmeye başlamıştır.
Eşcinsellik ...
bazılarına göre tercih, hastalık veya düzeltilebilir bir şey; yani bir hata. bazılarına göre cinsel sapkınlık- sapıklık ya da son yılların modası haline gelmiş bir şey. itirazı olan? ne de olsa heteroseksüel- egemen bir toplumda yaşıyoruz.
" tercih değil; yönelimdir. "
neden yönelim denmeli? çünkü kimse buna karar vermez. e tercihler de kararlar doğrultusunda yapılır. biraz düşünüp ' ya ben en iyisi eşcinsel olayım. ' demezsiniz. aynı şekilde heteroseksüeller de buna karar vermiyorlar. onların yönelimi de karşı cinse doğru.
ille fark arayan heteroseksüeller için gelsin bu paragraf:
tek fark karşınızdakinin cinsiyetinin sizinle aynı olmasıdır. onun dışında aşk yine aşk, sevgi yine sevgi...bir kadının bir kadına aşık olması, bir kadının bir erkeğe aşık olmasıyla aynı şeydir. aşk aynı yerden vurur; kalpten. aynı şekilde aklınız beş karış havada olur, aynı şekilde ayrıldığınız zaman acı çekersiniz.
fark ise homofobik bazı insanların düşüncelerinde yatar. mesela;
özellikle lezbiyen kişilere bazı özgüven patlaması yaşayan erkekler tarafından çok defa tekrar edilen bir şey vardır:
- ya abi, bu kız beni bir görseydi, lezbiyen falan olmazdı. iyi erkeğe denk gelmemiş.
evet. burdan lezbiyen olmaktaki tek nedenin ' iyi erkek ' bulunamamış olması olduğunu anlıyoruz. peki gerçekler ne diyor? ona da şöyle bir örnek vereceğim;
bir erkek eşcinsel kişi, karşısındaki az önceki cümleyi sarfeden heteroseksüel kişiye:
- asıl sen beni görseydin kesin gey olurdun, sana da iyi erkek denk gelmemiş abi ya...
deseydi... yani mantık böyle işleseydi demek istiyorum... bu diyalogdan sonra türkiye şartlarında kan gövdeyi götürürdü heralde.
iyi de heteroseksüellerin bunu ifade etme özgürlüğü var da, eşcinseller ifade edince neden şiddet uygulanıyor? sanki eşcinsel insanlar her gördüğü ' güzelmiş/ yakışıklıymış ' dedikleri kişiyle ilişki mi kurmaya çabalıyorlar?
hayır kimse korkmasın diye söylüyorum; prosedür hetero- ilişkilerde nasılsa, diğerinde de öyle. kur yaparsın, sana karşı bir şeyler hissediyor mu karşındaki diye bakarsın, açılırsın falan.
bu homofobiklik niye ve neden şiddete dönüşüyor?
arachnophobia sahibi insanlar örümceklere eziyet mi ediyor? yani bu fobi olayı şiddet mi getiriyor beraberinde?
benim fikrime göre homofobisi olan insanların içinde eşcinsellik yatıyor. eşcinsellerle aynı ortamda bulununca veya diyalog kurunca sanki kendilerinin hisleri açığa çıkacakmış gibi hissediyorlar ve bunu da şiddetle bastırmaya aynı zamanda bu şiddeti göstererek diğer insanlara " normal " olduklarını iletmeye çabalıyorlar. şimdi bütün homofobikler inkar eder bunu, ben de kanıtlayamam zaten.
ayrıca eşcinselliğin bir tarafı daha var; sorgulama. evet. heteroseküeller kendilerini ' neden ben böyleyim? neden karşı cinsten hoşlanıyorum? ' diye sorgulamazlar. genel kanı bu yönde; çünkü bu bilemediğimiz bazı merciiler tarafından ' normal ' olarak addedilmiş.
halbuki eşcinsel insan sorgular. kendini, duygularını, bunların nedenlerini... o yüzden genel olarak daha duygusal, duygulara önem veren ve bunları anlamlandırma çabası içersinde olan insanlardır.
bir de suna değinmek istiyorum: yapılan bir istatistiğe göre işyerinde gey olduğu bilinen bir insanın maaşı , heteroseksüel olanlara nazaran daha düşük veriliyor ya da zaten hiç ise alınmıyorlar.
ben burdaki mantığın sırrına eremedim henüz. yani eş cinsel olmak zekadan mı azaltıyor? herhalde böyle düşünüyor olmalılar.
neyse konuyu daha fazla uzatmadan,
özetle:
eşcinselliğin kollektif olarak kabul edilme meselesi önce bireysel olarak kabul etmekten geçiyor. insanı cinsel yönelimine göre yargılamak bir çeşit faşişzmdir bana göre. ama en azından günümüzde bunu ' normal ' karşılayan insan sayısı epey arttı. ama yine de eşcinsel insanların kendi haklarını savunması gerek. öyle oturulan yerden ' o benim hakkımı savunsunculuk ' olmaz. aktif olup bunu göstermek ve anlatmak gerek. bugün anlatılır, kimse kabul etmez; ama aynı şeyi 5 yıl sonra anlarlar, 5 yıl sonra kabul ederler. *
sözlerini de yazayim tam olsun: *
Untie me, I've said no vows
The train is getting way too loud
I gotta leave here my girl
Get on with my lonely life
Just leave the ring on the rail
For the wheels to nullify
Until this turn in my head
I let you stay and you paid no rent
I spent twelve long months on the lam
That's enough sitting on the fence
For the fear of breaking dams
I find a fatal flaw
In the logic of love
And go out of my head
You love a sinking stone
That'll never elope
So get used to the lonesome
Girl, you must atone some
Don't leave me no phone number there
It took me all of the year
To put the poison pill to your ear
But now I stand on honest ground, on honest ground
You want to fight for this love
But honey you cannot wrestle a dove
So baby it's clear
You want to jump and dance
But you sat on your hands
And lost your only chance
Go back to your hometown
Get your feet on the ground
And stop floating around
I find a fatal flaw
In the logic of love
And go out of my head
You love a sinking stone
That'll never elope
So get used to used to the lonesome
Girl, you must atone some
Don't leave me no phone number there
la-da-da
kova burcu kadini, lezbiyen *, manik depresif; kisacasi harika kadin. mrs. dalloway en önemli eserlerindendir mesela.
ilk büyük aski , aile dostu olan violet dickinson' dur. virgina woolf' un yahudilere karsi acik bir nefreti olmasina ragmen kocasinin yahudi olmasi ayrica bir enteresandir.
17. 12. 2011 saat 18. 00 itibariyla baslamis 18. 12. 2011 saat 00. 05' te son bulmus kizlar zirvesidir.
süper olmustur; " gelen herkese tesekkurler, muhabbet cok güzeldi. " zirvesidir.