jetonlutelefon
-157 (iyi gün dostu)
altıncı nesil yazar 1 takipçi 59.40 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    genelkurmay başkanlığı nın hantepe çelişkileri

    1.
  1. dünyanın ikinci büyük kara ordusundan bahsedeceğiz birazdan. yüzyıllardır, bu toprakları postallarıyla karışlamış bir ordudan bahsedeceğiz.

    öyle bir ordu ki, yıllık kırk milyar dolarlık bir bütçeye sahip.

    ve şimdi bu ordunun başı olan genelkurmay başkanlığı, ortaya çıkan heron görüntüleriyle alakalı bakınız nasıl çelişkilerin batağına saplanıyor:

    1. Genelkurmay Başkanlığı'nın açıklamasında "çatışma başladıktan sonra Heronları bölgeye gönderdik" deniyor ancak Taraf'ın elinde çatışma öncesine ait görüntüler var. Hatta ilk taciz ateşinin açıldığı tepedeki görüntüyü de Heron çekiyor. Ardından da mevzi değiştiren PKK'lılar, askerlerin bulunduğu bölgeye yaklaşıyor. PKK'lıların ilk görüntüsünün alınması ve mevzilere gelme arasındaki zaman aralığı ise yaklaşık 30 dakika.Genelkurmaydahil tüm birimlerin canlı izlediği bu ilk görüntüde emir verilmesi durumunda, bölgeye en uzak yerden bir uçağın Hantepe'ye ulaşması 20 dakika.

    2. bir başka çelişki ise Çığlı Suyu Vadisi'ndeki yoğun sis ve toz bulutu nedeniyle yardım helikopterinin bölgeye gidemediği iddiası. Meteoroloji bu iddiayı yalanlıyor. Heronun çektiği görüntüden de bölgede havanın açık olduğu net bir şekilde görülüyor.
    2 ...
  2. fethullah gülen in hanefi avcı açıklaması

    1.
  3. Bugün bazı gazetelerde Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın yazdığı bir kitaba atfen, Fethullah Gülen Hocaefendi hakkında gündeme getirilen hayali iddialara Hocaefendi'nin avukatları aracılığıyla yaptığı açıklamadır:

    "Hürriyet, Milliyet ve Vatan Gazetelerinin 20 Ağustos 2010 tarihli nüshalarında yapılan yayınlarda, Eskişehir il Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın bir kitabına dayanarak, müvekkilim Sayın Fethullah Gülen hakkında tamamen hayali, asılsız iddialara yer verilmiştir.

    Sözkonusu yayınlar, bütün devlet kuruluşlarını ve idarecilerini zan altında bıraktığı gibi; müvekkilimi de illegal bir örgüt kurarak devletin tüm kurumlarını ele geçirmek ve yönetmekle suçlayarak, kişilik haklarına hukuka aykırı olarak çok ağır, haksız ve mesnetsiz saldırı teşkil etmektedir.

    Kamuoyu tarafından bilindiği üzere, belli dönemlerde bazı medya organlarında müvekkilim aleyhinde bir takım iddialar tekraren yayınlanarak karalama kampanyaları yürütülmektedir. Oysa, bu iddialara ilişkin olarak açtığımız birçok dava sonucunda, iddiaların gerçek dışılığı kesinleşmiş yargı kararlarıyla kanıtlanmış ve iddia sahipleri çeşitli ceza ve tazminatlara mahkum edilmiştir.

    Bu tür yayınlar nedeniyle müvekkilim hakkındaAnkaraDGM'de açılan ceza davasında da, 81 il Emniyet Müdürlüğü ve diğer resmi kurumlar tarafından yapılan araştırmalarda müvekkilime atfedilebilecek suç teşkil eden bir eylem ve bir suç örgütü tespit edilememiştir. Sonuç olarak yapılan yargılama sonucunda oybirliği ile müvekkilimin beraatına karar verilmiştir. Beraat kararı Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından "suç işlemek üzere örgüt kurduğu yolunda mahkûmiyetine yeterli, her türlü kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı deliller elde edilemediğı" gerekçesiyle oybirliği ile onanmıştır. Böylece müvekkilimin masumiyeti kesinleşmiş yargı kararı ile sabit olmuştur.

    Sayın Gülen'in beraatını hazmedemeyen bazı çevreler, çok sayıda silahlar, bombalar, suikast planları ele geçirilen Ergenekon Silahlı Terör Örgütü davasını fırsat bilerek, "Devlet kurumlarında Fethullah Gülen'in örgütlendiği" iddialarını tekrar gündeme taşımışlar ve kesinleşmiş yargı kararına rağmen infaza devam etmişlerdir.

    Bugünkü yazılarda da, hükümeti devirme planları ve bu kapsamdaki eylemleri nedeniyle yargılanan davalardaki sanıkların savunulması ve masum gösterilmeye çalışılması dikkat çekicidir. Bu durum, yayınlardaki yargılamayı etkileme, müvekkilim üzerinden yargıyı ve kamuoyunu yanlış yönlendirme amaçlarını açıkça ortaya koymaktadır.

    Bu iddiaların, halen Eskişehir il Emniyet Müdürü makamında bulunan ve bütün bu hukuki süreçlerden haberdar olması gereken Hanefi Avcı tarafından sadece "duyumlara" dayalı olarak ileri sürülmüş olması da oldukça manidardır. Üstelik, SayınDeniz Baykaltarafından bizzat açıklama yapılan bir konuda dahi müvekkilimi suçlamasına anlam vermekte zorlanıyoruz.

    iddiaları gündeme getiren medya kuruluşları, Ergenekon davası nedeniyle uzun süredir "hukuka saygı", "hukukun üstünlüğü", "masumiyet karinesi" gibi kavramlara vurgular yapmaktadırlar. Burada sormak istiyoruz: Sayın Gülen sözkonusu olunca bu kavramlar neden hukuk literatüründen çıkarılmaktadır? Bırakalım "yargısız infazı"; neden "yargı kararlarına rağmen infaz" yapılmaktadır? Sayın Gülen'e suç isnatlarında bulunanlar, gerçekte ne tür amaçlar taşımaktadırlar? Bu soruların cevaplarını sağduyu sahibi vatandaşlarımızın en iyi şekilde takdir edeceklerine inanıyoruz.

    Bu vesileyle tekrar belirtmek isteriz ki; Sayın Gülen şahıslarla, kurum ve kuruluşlarla, politik hesaplarla değil; fikirler alemiyle alakadardır. Düşüncelerinin ve faaliyetlerinin eksenine insanı ve evrensel değerler çerçevesinde insanlığa hizmeti koymuş olup, yasalara aykırı hiçbir faaliyeti de bulunmamaktadır. Kamuoyuna saygılarımızla arzederiz.

    AV. ORHAN ERDEMLi
    FETHULLAH GÜLEN VEKiLi"
    3 ...
  4. sigara yasağının aym tarafından iptal edilmesi

    1.
  5. 14 mart 2003 tarihinden bu güne yaklaşık sekiz yıldır devam eden akparti yönetiminin, oy kaygısı olmadan yaptığı en önemli icraatlaran biridir "sigara yasağı". bildiğiniz üzere türkiye kahvehaneler cenneti bir ülke. köyünden kentine neredeyse hemen her mahallede, genç - yaşlı; çalışan - işsiz yığınla insanın bir araya geldiği ve ne millet ne de vatan adına faydalı bir iş yapmadığı kahvehaneler, malum sigara yasağı ile tam biraz tenhalaşmaya başlamıştı ki... ülkenin ve miletin geleceğini düşünmeyen danıştay, bu rehabilitasyon hareketine daha fazla tahammül edemeyerek mevcut yasağı anayasa mahkemesine dava etti.

    sigara yasağının "kahvehaneleri" kapsayan bölümünün iptali, şu an anayasa mahkemesinin üyeleri tarafından istişare ediliyor; şayet iptal gerçekleşirse tüm kapalı mekanlar için emsal teşkil edecek ve anayasa mahkemsine başvurular devam edecek... peki bu nedemek?

    kapalı mekanlarda, tiryakilerin ağızlarından ortama savurdukları nefes soslu zehirleri koklamak ve solumak zorunda kalmamız demek...

    peki bu rezilliğe seyirci mi kalacağız?

    elbette hayır!

    "haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır" diyen bir peygamberin ümmeti olarak bu haksızlığa ve yeni nesilleri teşvik edecek ve zehirleyecek olan bu zulme hayır diyelim! işte anayasa mahkemesi'nin iletişim sayfası... lütfen size yakışacak bir edeple doldurun ve gönderin... bizler vazifemizi yapalım:

    http://www.anayasa.gov.tr...l=online&ref=iletisim
    2 ...
  6. israil tohumu

    1.
  7. genetiği ile oynanarak yeni tohumları vermesi engellenmiş kısır tohumlardır. bir kere ekersiniz o kadar... meyvesinden tohum çıkmadığı için yeni tohumları tekrar israilden almak zorundasınız.

    tarım ve köy işleri bakanlığı'nda yaklaşık 115 bin kişi çalışıyor. 70 tane üniversitemiz, 30 tane ziraat fakültemiz, 50 tane tarım araştırma enstitümüz ve 10 bin işsiz ziraat mühendisimiz var... verimli topraklarımız, bol ve temiz suyumuz, dört mevsimimiz, tarım aletleri üretecek demirimiz ve mühendislerimiz var... var... var.. fakat türkiye israil'den tohum alıyor!
    4 ...
  8. namaz kıldıran emo kılıklı genç

    1.
  9. tercihlerine -her ne kadar gelenekten gelen tabularımız bize engel olsa da- saygı göstermemiz gereken gençtir.

    allah öyle aziz ve celildir ki, yüce kur an ında giyim konusunda "edep" konusuna vurgu yapmış ve gerisini kullarına bırakmıştır.

    allah ım, bu kadar özgürlükçü olduğun için seni çok seviyorum.
    1 ...
  10. ümmet olarak zaaflarımız

    1.
  11. ümmet olarak zaaflarımızın olabilmesi için önce ortada bir ümmet'in olması gerekmektedir.

    allah aşkına söyler misiniz, bizler hangi ümmet'ten bahsediyoruz?

    şayet ümmet-i muhammed den bahsediyorsak yüzbin kere hâşâ ki, o kutsî ümmetin zaafları olsun! madem ümmet i muhammed-i mübareke'nin zaafları olamaz öyleyse zaafları olan ve kendisini ümmet zanneden insan yığınını ne olarak adlandırmalı?

    farkındayım, biraz incitici bir konu... belki söyleyiş tarzıda biraz kabaca... cehaletime verip affedin ancak gerçekler her zaman tatlı değildir!

    bu gün bizler gönül rahatlığıyla "islam dünyası" diyemiyorsak ya da "benim ümmetim bir vücudun âzaları gibidir..." hadisine uygun bir ümmet olamıyorsak, hangi zaaftan bahsediyoruz!

    ortada maalesef zaaf falan yok. zira şu an görünürde ciddi bir ümmet yok. elbette lokal olarak mücadele veren muhabbet fedailerine, mücahitlere sözümüz yok. lakin bahsettiğimiz ümmet: "tüm dünyada, bütün müslümanların birbirini canla başla koruduğu, savunduğu, destek olduğu bir kardeşlik" ise... allah bizi affetsin ve bizi birbirimize sevdirsin.
    2 ...
  12. cumhurbaşkanlarının hepsinin erkek olması

    1.
  13. bir kaç mühim sebebe müteveccih durumdur.

    bir tanesini ben söyleyeyim diğerlerini arkadaşlara bırakayım:

    türkiye'de kadın general bulunmaması ve dolayısıyla kadınların darbe yaparak kendilerini cumhurbaşkanı seçtirememeleri. değil mi ama.
    4 ...
  14. milli piyade tüfeğine isim önerileri

    1.
  15. (bkz: tüfek)

    melenkolinin bu kadarı da fazla değil mi hacı? sonuçta silah!
    0 ...
  16. bize iki başbakan fazla

    1.
  17. ilker başbuğ'un bdp'lilere yönelik "dağa gitsinler" sözlerine tepki gösteren bdp lideri demirtaş'ın sözü.
    0 ...
  18. mezheplere göre namaz

    1.
  19. bilindiği üzere islam, belli başlı görüş ayrılıkları nedeniyle bir çok mezhebe ayrılmıştır ve "hak" olarak kabul edilen mezheplerin tamamı, görüşlerinde kur'an-ı kerim'i ve sünnet-i resulullah'ı kaynak olarak gösterirler.

    mezheplerin ittifak ettiği konular çok, ayrıldığı konular ise azınlıktadır. mezheplerin ayrıldıkları konuların çoğu ayrıntı, bir kısmı ise temel kaidelerdendir. görüş ayrılıkların başlıca sebebi ise ayet ve hadisleri anlama farkından kaynaklanmaktadır.

    isterseniz namaz konusunda mezheplerin farklarını öğrenelim:

    ana konu: mezheplere göre namaz

    1. niyet

    namaza başlarken ağız ile, dil ile niyet etmek, hanefi'de bid'at, şafii ve hanbeli'de sünnet, maliki'de caizdir.

    hanefi'de kalbi tatmin olmayanın dil ile de niyet etmesi caizdir.

    2. kıyam

    kıyamda iken, şafii'de ayaklar bir karış kadar açılır. diğer üç mezhepte dört parmak kadar açılır.

    3. intikal tekbirleri - allah'u ekber

    namazda intikal tekbirleri hanbeli'de vacip, diğer üç mezhepte sünnettir.

    4. fatiha suresi

    namazda fatiha okumak, hanefi'de vacip, diğer üç mezhepte farzdır.

    cemaatle kılınan namazda imamın arkasında fatiha okumak, hanefi'de harama yakın mekruh, şafii'de farzdır. maliki ve hanbeli'de, imam yüksek sesle okurken, harama yakın mekruh, sessiz okurken müstehaptır.

    5. salavat

    son teşehhüdde - oturuşta salevat okumak şafii'de farz, diğer üç mezhepte sünnettir.

    6. vitir namazı

    imam'ı a'zama göre vacip, imameyne (imamı azamın talebeleri demektir) ve diğer üç mezhebe göre sünnettir.

    7. beş vakit namazın farzlarını cemaat ile kılmak

    hanefi, şafii ve maliki'de sünnet, hanbeli'de vaciptir.

    8. cuma namazı

    cuma namazına imamdan başka, hanefi'de 3, şafii ve hanbeli'de 40, maliki'de 12 erkek olursa kılınabilir - o cami cemaatine cuma kılmak farz olur. bu sayılar bulunamazsa öğlen namazı eda edilir, cuma namazının şartı sağlanmadığı için cuma namazının farziyeti düşer.

    9. tadil'i erkan - namazı erkanına uygun kılmak

    hanefi âlimlerinin çoğuna göre, tadil'i erkan vacip, imam'ı ebu yusuf (imam ı azamın baş talebesi) ve diğer üç mezhebe göre farzdır.

    10. namazları cem etmek - birleştirmek

    hanefi'de seferde iken namazları cem etmek caiz değildir.

    maliki'de seferde, hastalıkta, karanlıkla beraber yağmur ve çamur olunca, öğle ile ikindiyi, akşam ile yatsıyı birleştirerek kılmak caizdir.

    şafii'de seferde, bu namazları birleştirip, takdim veya tehir ederek kılmak caizdir. yağmur yağarken de sadece takdim ederek birleştirmek caizdir.

    hanbeli'de ise, seferde, hastalıkta, kadının müstehaza [özürlü] olmasında, idrar ve yel kaçırmak gibi sürekli abdesti bozan özürlerde, canından, malından ve namusundan korkanın, maişetine zarar gelecek olanın iki namazı cem edip kılmaları caizdir.

    11. kadının imamlığı

    şafii ve hanbeli'de kadının kadına imam olması caiz, hanefi'de mekruh, maliki'de sahih değildir - yok hükmündedir.

    12. teravih namazı

    teravihi on rekatta bir selam vererek kılmak üç mezhepte mekruh, şafii'de sahih değildir.

    13. bayram namazı

    hanbeli'de farz'ı kifaye (bir kişi yaparsa tüm müslümanlardan düşer), hanefi 'de vacip, şafii ve maliki'de sünnettir.

    14. namazın terki

    bir namazı özürsüz terk eden hanbeli, şafii ve maliki'de öldürülür. hanbeli'de kâfir olduğu için, diğer ikisinde büyük günah işlediği için öldürülür.

    hanefi'de namaza başlayıncaya kadar dövülüp hapse atılır.

    özürle bir veya birkaç namazı kılamayanın durumu ise şöyledir: şafii, hanbeli ve maliki'de, kazası olanın, sünnet kılması haramdır. (hanbeli ve maliki'de, sabahın sünneti, vitir ve bayram namazı bundan müstesnadır.)

    hanefi'de ise, sünnetleri ve kuşluk, evvabin, tesbih, tehıyyat'ül mescid gibi nafile namazları kılmak, kaza kılmaktan evladır. (çünkü bu kazalar bir özürle kılınamamıştır, böyle kazaya kalmak günah olmadığı için, sünnetleri ve nafileleri kılacak kadar ertelemek de hanefi'de günah değildir. ama namazları kasten, özürsüz terk eden, hanefi'ye göre de sünnet veya nafile kılamaz.

    15. galibin, şehidin ve intihar edenin cenaze namazı

    gaibin, yani uzak ülkede ölenin ardından burada cenaze namazı (gıyaben kılınan cenaze namazı) şafii ve hanbeli'de kılınabilir, hanefi ve maliki'de kılınmaz.

    şehidin cenaze namazı hanefi'de kılınır, diğer üç mezhepte kılınmaz.

    intihar edenin cenaze namazı dört mezhepte de kılınır. ancak maliki'de ve hanbeli'de devlet başkanı intihar edenin cenaze namazını kılmaz.

    16. seferi namazı

    seferi olmak için hanefi'de 104 km, diğer üç mezhepte 80 km uzağa gitmek gerekir.

    giderken yola çıktığı anda ve yolda esnasında da seferi olunur.

    üç mezhepte, giriş ve çıkış günleri hariç, 4 günden, hanefi'de ise 15 günden az kalmaya niyet eden seferi olur.

    hanefi'de seferde 4 rekatlık farzları, iki rekat kılmak vacip, maliki'de, meşru yani günah olmayan seferde 2 kılmak sünnet, şafii ve hanbeli'de, 2 veya 4 kılmak da caizdir.

    şafii veya maliki olan veya taklit eden, mukim iken, hacda seferi olan hanefi imama uyarak dört rekat farzları iki rekat olarak kılar ise, bu namazları sahih olmadığı için kaza etmesi gerekir.

    Not: dinimiz islam sitesinden faydalanılmıştır.
    2 ...
  20. kültür milliyetçiliği

    1.
  21. insanların adet, gelenek, görenek ve ön kabüllerinin bütününü oluşturan "kültür" olgusunun, tek bir millete ait tipini öncelemektir.

    örneğin "türk kültürü"nün, anadoluda yaşayan "ermeni, laz, çerkez, süryani, yahudi..." kültürlerinin yanında öncelenmesi durumudur. esasında uygulanması tam bir ütopyadır. hele de şu asırda milliyetçiliğin her türü -kabul etsek de etmesek de- küresel kültür'ün altında ezilmeye, marjinalleşmeye, nostalji haline gelmeye mecburdur.

    gariptir, en sıkı kültür milliyetçileri bile, neyi savunacaklarını, neyi yaşayacaklarını tam olarak bilmemektedirler. mesela sesli olarak düşünelim! nedir türk kültürü?
    1 ...
  22. ifrat şule i hayatı tez söndürür

    1.
  23. hangi konu olursa olsun, aşırıya kaçıldığı ya da gidildiği vakit sonu hep hüsrandır. allah azze ve celle, kainatı ve insanı nasıl ki belirli ölçülere göre yaratmış, bunu ilim ve bilim kanalıyla öğreniyoruz. aynı şekilde insanda faaliyetlerinde hep ölçülü olmak zorundadır. kainatın sistem ve düzen anahtarlaından olan "ölçü", insan yaşamının huzur ve mutluluk kilitlerine de uymaktadır!
    0 ...
  24. kadınların cihadı evde oturmaktır

    1.
  25. uydurma bir hadise dayanılarak ortaya konan, karanlık ve bağnaz bir zihniyetinin düşdüğü sefil durumun en güzel örneklerinden olan talihsiz bir önermedir.

    islam, ifrat ve tefriti yok etmek, orta yolu göstermek için gönderilmiş bir dindir. dolayısıyla ne yahudilikte olduğu gibi kadın hegemonyasında yaşanan bir hayatı tasvip eder ne de dindar hristiyanların "bakire meryem" rol modeline uygun yaşamaya zorladıkları "bakire rahibeleri" tasvip eder.

    kadın, evinde bir eş ve bir anne olduğu gibi; kadınlara uygun çalışma ortamlarında ve işlerde de kaabiliyetini ortaya koyabilecek donanımda yaratılmış bir havvakızıdır. sosyal hayatı oluşturan bir çok küçük parçaya "kadın eli" değmelidir. büyük millet meclisinden, hastanelere kadar "kadınlık âleminin haklarını ve ihtiyaçlarını" doğrudan ilgilendiren alanlarda mutlaka var olmaları gerekir.

    elbette bu bulunuşları, dişilikleri ile değil kişilikleri ile olmalıdır. bunu sağlamak ise "dinî ve fenni ilimlerle mündemiç" bir islami eğitimiyle mümkündür.

    burada dikkat çekmek isterim ki, bu gün "iran islam modeli"nin hiç bir şekilde savunulacak bir tarafı yoktur. kadınları ancak ve ancak birer şehvet âbidesi gibi kabul edip, onlara kara çarşafların içinde polislik ya da beyaz çarşafların içinde doktorluk yaptırmak gerek insan fıtratına gerek de islam fıtratına aykırıdır.

    afganistan'da, kadınlara dayatılan burka ruhsuzluğuna ise hiç girmek istemiyorum.

    kadın, dişiliğini dışa vurmayacak uygun kıyafetlerle sosyal hayatın içinde muhakkak yer almalıdırlar.

    kendi yobazlığını islam'a dayatmaya çalışacakların, kur'an-ı kerim'de yer alan tesettür ayetlerini tekrar gözden geçirmelerini tavsiye ederim.
    4 ...
  26. amenerresulü

    1.
  27. bakara süresi'nin 285-286. ayetleridir.

    peygamber efendimiz tarafında bir çok faziletinin olduğu söylenmiş ayrıca yatmadan önce muhakkak okunmasını tavsiye buyurmuştur.

    kur-an'ı kerim'i bir büyü kitabı olarak görmüyorsak eğer, amenerrasulü'yü anlamadan okumanın -sevap- dışında bize bir faydasının olmayacağını da düşünüyoruz demektir. o halde buyrun anlamına bir bakalım:

    peygamber ve yanında yer alan mü'minler rab'den ne indirilmişse iman ettiler. öyle ki onların bu imanı, Allah'ı, meleklerini, mesajlarını ve elçilerini kapsayacak şekildedir. ve onlar: "biz Allahın elçileri arasında ayrım yapmayız! Allah'tan gelenleri işittik ve istisnâsız kabul ettik, ey rabbimiz bu hasletlerimiz nedeniyle bizleri bağışla. biliyoruz ki en sonunda sana döneceğiz." dediler.

    Allah hiç kimseye taşıyabileceğinden daha fazlasını yüklemez; kişinin yaptığı her iyilik kendi lehinedir, her kötülük de kendi aleyhine.

    ey rabbimiz! unutur veya bilmeden hata yaparsak bizi sorgulama!

    ey rabbimiz! bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yükler yükleme!

    ey rabbimiz! güç yetiremeyeceğimiz yükleri bize taşıtma!

    ve günahlarımızı affet, bizi bağışla ve rahmetini yağdır üstümüze!

    sen yüce mevlâmızsın, hakikati inkar eden topluma karşı bize yardım et!
    5 ...
  28. uydurduğu tespitte yarattığı objeye sövmek

    1.
  29. sanırım başlı başına bir hezeyandır.

    örnekleri çok olmakla beraber, genelde izlenilen yol şudur: öncelikle kıç bölgesinden bir adet tespit uydurulur ve bu tespitte ya "olmayan varmış gibi" ya da "öyle olmayan öyleymiş gibi" gösterilir. ardından hayalde yaratılan / isimlendirilen objeye başlanır sövülmeye.
    1 ...
  30. türk standartları

    1.
  31. dünya standartlarıyla çok ciddi rekabet halinde olan standartlardır. canlı ve cansız varlıklarda kendine has belirlenen standartlar vardır. örneğin toplu taşıma araçlarının dünya standartlarına göre bir istiap haddi vardır. bu aracın iç hacmine göre oturan ve ayakta duran olarak belirli sayılardadır. ancak türk standartlarına göre durum biraz daha farklıdır. şayet nefes alabilecek kadar bir boşluk varsa araç boş demektir! bu sebeple "otobüsün arka tarafıda bozyakaya gidiyorrr" diye çemkiren birisini duyarsanız şaşırmamalısınız.
    0 ...
  32. başbakanın idam edilmesi

    1.
  33. cumhuriyet tarihinde örneği yaşanmış ve şayet genelkurmay başkanının "kağıt parçası" olarak nitelediği ancak daha sonra gerçek olduğu ortaya çıkan belge konusunda gerekenlerin ivedilikle yapılmaması durumunda, tekrarının yaşanması kuvvetle muhtemel yüz karası olay.

    adnan menderes'i idama götüren süreç tahlil edildiği vakit görülecektir ki, o dönemde de bu günkine benzer olaylar yaşanmış ancak adnan menderes gereken işlemleri titizlikle yapmamıştır. adnan menderes'in bu hatası kendisine çok pahalıya malolmuş ve birkaç ay önce "darbe" planlarıyla sobelenen ancak üzeri örtülüp affedilen subaylar adnan menderesi önce tutuklatmış, ardından askerlere dövdürmüş, idamına yarım saat kala "prostat muayenesi" yaptırmış ve tüm bu işkencelerin üzerine yağlı urganda sallandırmıştırlar!

    acıma ey başbakan! yoksa acınacak duruma düşeceksin!
    2 ...
  34. kötü gelin ferhunde

    1.
  35. yaprak dökümü dizisinde "kötü gelini" bi-hakkın temsil eden karakterdir. ülkemizde yaşayan bir çok gelin, başta kayınvalide ve yandaşları tarafından bu karakterde görülürler.
    0 ...
  36. selamünaleyküm

    1.
  37. alması farz, vermesi sünnet olan (bkz: selam) verme eylemidir. "es selamu aleyküm" cümlesini kullanmanın farz ya da sünnetlik bir durumu bulunmamaktadır. ayrıca es selamu aleyküm cümlesinde allah lafzı "gizli özne" olarak bile geçmemektedir! dolayısıyla "allah'ın selamı üzerinize olsun" anlamı maalesef uydurulmuş bir anlamdır.

    cümlenin doğru anlamı: selam yani "bütün korkulardan emîn olma"; aleyküm yani "sizin üzerinize." kavramlarının anlamlarından ve kavramların tarihsel / etimolojik kökenlerinden anlaşılacağı üzere, arapların birbirleriyle karşılaştıkları vakit: "benden sana zarar gelmez, ben dostum, ben senin için güvenliyim, maksadım zarar vermek değil" anlamlarında kullandıkları bir kalıp cümledir.

    kur-an'ı kerim'de yer alan nisa suresi 86. ayetin öncesinde, allah yolunda savaş ve barış konusu işlenmiş ve 86. ayete gelindiğinde: "ve-izâ huyyîtum bitahiyyetin fehayyû bi-ahsene minhâ ev ruddûhâk innallâhe kâne alâ kulli şey-in hasîbân" yani:"bir selam aldığınızda daha güzel bir selamla karşılık verin ya da aynıyla iade edin zira allah her şeyin hesabını tutmaktadır." denilmiştir.

    ayetin öncesi ve sonrası incelendiğinde ayrıca ayet içinde vurgulanan "allah her şeyin hesabını tutmaktadır" emr-i ilahisi hesaba katıldığında burada kastedilen "selam"ın "barış teklifi" olabileceği ihtimali kuvvetle muhtemeldir! elbette biz bu yorumu müfessir ve mücedditlere bırakalım lakin ayet başlı başına ele alındığında bile ayette kullanılan kavramın "selam" kavramı olmadığı ve "es selamu aleyküm" cümlesinin de ayette yer almadığı, ayette yer alan ve kendi içinde dinamizmi ve işlerliği olan "tahiyyat" kavramının ise anlamından soyutlanarak yalnızca "selam senin üzerine olsun" anlamında kullanmanın ne derece kur-an'ı kerim'e ve akla zıt olduğu ortadadır.

    sonuç olarak, karşımızdaki insan "hello", "hay", "merhaba", "selam", "iyi günler", "günaydın", "tünaydın", "iyi akşamlar"... vs diyebilir. bunların tümü "sünnet" uygulamasına giren selamlama çeşitleridir. çünkü sünnet olan "selamlama" faliyetidir.

    bu selamlama çeşitlerine karşılık olarak ya aynı kavramlarla ya da daha muteber olanıyla karşılık verilmelidir. ancak "merhaba" diyen birine sırf -gereksiz ve yanlış olduğunu az önce dolaylı yoldan öğrendiğimiz- bir tepki göstermek maksadıyla "aleyküm selam" demek ne dindarlıktır ne de "ameller niyetlere göre olması hasebiyle" farz yerine getirilmiş olur.

    lütfen folklör haline dönüştürülmüş olan islamı, aslına rücu ettirelim! allah resulünün yaşamını, onun ne kadar nazik, hassas ve -karşısındaki "putperest" bile olsa- ne denli hoşgörülü olduğunu unutmayalım.

    lütfen "gelenekçiyim" gibi komik bahanelerin ardına sığınıp "kaba-softa" görünümlere girmeyelim. "ilim çinde bile olsa alınız" diyen allah resulü "ilmin" insanı ve insanlığı değiştirdiğini ve dolayısıyla geliştirdiğini çok iyi biliyor ve bunu bilerek insanlığı ve hasseten müminleri ilme yönlendiriyordu. az önce kur-an'ı kerim'in ayeti üzerinde yapılan -zerrecik kadar da olsa- ilmi tetkiki bir kez daha gözden geçirip, yanlış anladığımız ayetlerin olabileceğini unutmayalım. inşaallah.
    4 ...
  38. cuntacıları ihbar eden mektup

    1.
  39. tarihin bir an için nefesini tutup, derinden ve süzerek okuması gereken mektuptur! bir devrin kapanışına vesile olan, ne gibi badirelerin atlatıldığının ve nice masumların katledildiğinin işaretlerini bağrında taşıyan kutsal mektuptur.

    ayrıca, türk silahlı kuvvatlerinde görmeyi hayallediğimiz (vurgula: gerçek vatansever bir subay portresinin, milletinin aşığı bir askerin, devletinin hakiki koruyucusu olan bir vatan evladının kaleminden, tarihe altın harflerle yazılmış olan mektuptur.

    okuyunuz! sessiz ve derinden okuyunuz! ve görünüz bu milletin sırtından alınan vergilerle kimlerin hangi namusuzlukları planladığını. haramzadelerin, namus ve şeref kavramından yoksunların ne dolaplar çevirdiğini ibretle okuyunuz!)

    işte o mektup:

    sayın savcım,

    kuşaklar boyu tsk'ya hizmet etmiş bir aileye sahip olmaktan onur duyan bir subayım. son dönemde tsk'nın tarihinde hiç olmadığı kadar itibar kaybına uğraması, beni ve benim gibi vatanını ve milletini seven birçok silah arkadaşımı son derece rahatsız etmiştir. dosta güven, düşmana korku vermiş ordumuzun kendi milleti nazarında güven kaybediyor olması çok acı bir durumdur. kendi milletine karşı psikolojik harekât yapan, toplumu bölen ve toplumun değerlerini karşısına alan bir tsk'nın hayal edilmesi mümkün olmadığı nasıl bir gerçekse, tsk'nın tamamının böyle olmadığı da gerçektir.

    maalesef önceleri doğru ve gerekli olduğuna inandığım ancak şu an içinde bulunmaktan büyük pişmanlık duyduğum, sadece 3. dünya ülkelerine özgü bir şekilde kendi vatandaşına "psikolojik harekât" uygulayan ve bunun adına da "bilgilendirme faaliyeti" şeklinde masum ve haklı görünen bir maske uyduran bir cunta oluşumunda birçok arkadaşımla birlikte görev aldım. bu oluşum ilk başta gayet haklı gerekçelerle kurulan ve gerçek görevi düşmana karşı psikolojik harekat uygulamak olan psikolojik harekât daire başkanlığı'nı kendine maşa olarak kullanıyordu.

    bu güzide kurumun imkan ve kabiliyetlerinden yararlanılarak devletin vali, kaymakam, savcı, hâkim gibi önemli kadrolarında görevli personeli de dahil olmak üzere insanlarımız haklarında oluşturulan "bilgi fişi" adı verilen belgelerle tek tek fişlendi. cunta yapılanmasının organize ettiği yasal dayanağı bulunmayan faaliyetlerin kamuoyuna yansıması sonucu bu kurumumuz yıprandı, adı "bilgi destek harekât daire başkanlığı" olarak değiştirilmek zorunda kalındı ve görev alanı daraltıldı. hali hazırda devam eden cunta faaliyetleri neticesinde, son olarak toplam sayısı dört olan ve muharebede ege ordusu komutanlığı dahil tüm ordu komutanlıklarını destekleyecek olan bilgi destek taburlarının sayısı 1'e düşürülerek asli görevini yapamayacak hale getirildi. geriye kalan son taburda görevli bazı personel halen asli görevlerine yönelik çalışmaları bir kenara bırakarak cunta örgütlenmesinden aldıkları örtülü ve yasadışı görevleri yürütmeye devam etmektedir. yukarıda ifade ettiğim tsk içerisindeki "ülke yönetimine el koyma heveslileri, yani "darbe taraftarları", başka bir ifadeyle "cunta örgütlenmesi"; yıllardır işgal ettiği makamlarla, kilit pozisyonlar ve sivil uzantılarıyla ülkenin gündemini elinde tutmuş ve faaliyetlerini kamuoyuna "tüm tsk'nın ortak görüşü" gibi göstermiş ve göstermeye de devam etmektedir.

    cunta örgütlenmesi ve faaliyetlerinden haberdar ve rahatsız olan benim gibi personel gerçekleri anlatmak için zemin bulamamakta ve sesini duyuramamaktadır. "biz silah arkadaşıyız", "ortak düşmanlar", "biz bir aileyiz", "tsk'yı yıpratmak istiyorlar" gibi temaları kullanarak sözde "korumacı bir yaklaşımla" hedef saptırmaya çalışıyorlar.

    bu "sözde korumacı yaklaşım"la birlikte, gerçekleri bilen ve duyurmak isteyen personel de "korkutma ve sindirme" faaliyetleri ile susturulmaktadır. bu şekilde birçok olay karşısında "kol kırılır yen içinde kalır" mantığı yürütülmektedir. cuntanın pisliklerini içerde gizlemek durumunda kalan tsk'nın itibarı ise sürekli zedelenmeye devam etmektedir.

    ayrıca; 2007 yılı eylül ayında dönemin genelkurmay 2'nci başkanı org. ergin saygun'un emri gereği, üniversiteden bir kısım akademisyen ve chp yönetiminden bazı politikacıların desteği ile dönemin genelkurmay harekât başkanı korg. h. nusret taşdeler'in himayesinde genelkurmay bilgi destek daire başkanlığı'nda şube müdürü olarak görevli kurmay albaylar dursun çiçek, sedat özüer, ilker ziya göktaş ve fuat selvi tarafından kamuoyunu yönlendirme maksatlı çeşitli belgeler hazırlandığına tanık oldum. yukarıda isimleri geçen şahıslar, görev alanlarının dışındaki birçok konuyla ilgili olarak hiçbir hukuki dayanağı olmaksızın çeşitli faaliyetlerde bulunmuşlardır. bu konuda örnek olması bakımından bahse konu cunta tarafından hazırlanmış bir çalışma ek-b'de sunulmuştur. ek-b'nin altında imza bulunmamasının sebebi evrağın elektronik ortamda gönderilmiş olmasından kaynaklanmaktadır.

    toplumun genelinde bilinen ve dedikodu şeklinde kulaktan kulağa yayılan tsk ile ilgili birçok konuyu (pkk'ya yardım, uyuşturucu, fişleme, suikast, örtülü operasyonlar vb.) olayların olduğu bölgelerde görev yapanlar, medya aracılığıyla öğrendi. ancak medyanın bilmediklerini ben ve benim gibi genelkurmay bilgi destek daire başkanlığı bünyesinde görev yapan arkadaşlar, yani bu faaliyetleri bizzat planlayan ve icra eden kişiler çok yakından biliyoruz. bilgi destek personeli olarak bizzat olayların içerisinde (aktütün'de, dağlıca'da, poyrazköy'de, çukurca'da ve daha birçok yerde) olduğumuz için gerçekler tüm çıplaklığıyla bilinmektedir.

    ayrıca, askeri okullarda başlayıp karargah, birlik ve lojmanlarda her anı bir arada geçen, tatillerini bile beraber yapan bizler birbirimizi çok iyi tanıyoruz.

    özellikle ülke gündemini uzun süre meşgul eden ve devletin kurumlarını birbirine düşüren son "irticayla mücadele eylem planı"na bakıldığında; her olayda oldu gibi bu olayda da cuntanın kendi bekası için ülkemizin tüm değerlerini paramparça etmeye çalıştığı görülmektedir.

    tsk'da psikolojik harekât birimlerinin kuruluş safhasından bu yana aktif bir şekilde görev alan ve 2009 yılı genel atamalarına kadar genelkurmay bilgi destek okul komutanlığı'nda görev yapan hv. öğ. bnb. hicri dinçerol bahse konu belge hakkında; "bu belgeyi biz hazırlamıştık, nasıl sızdı anlayamadım?" demiştir. bu ifade, hv. öğ. bnb. hicri dinçerol'un da cuntanın bir elamanı olduğunun ve söz konusu cuntanın faaliyetlerinin irticayla mücadele eylem planıyla sınırlı kalmadığının açık bir göstergesidir.

    sayın savcım, "irticayla mücadele eylem planı" basında yer alır almaz, erken davranarak söz konusu evrakın aslını gizlice dosyalandığı klasörden aldım. belgenin aslının yerinde olmadığı anlaşılınca önce bir kriz yaşandı. ancak daha sonra belgenin ele geçmesinden korkan bir cunta mensubu tarafından imha edildiği görüşü benimsendi. nitekim org. ilker başbuğ, belge hakkındaki basın açıklamasını aslının imha edildiğine kanaat getirdikten sonra yaptı.

    mensubu bulunduğum tsk'ya uzun yıllar hizmet etmiş bir subay olarak bir hizmetim daha olsun istiyorum. özverili çalışmalarınıza katkıda bulunmak adına ek-a'da yer alan bu belgeyi size göndermeyi vatanım ve milettim adına bir vazife biliyorum.

    söz konusu gayri hukuki çalışmalar, tsk içerisindeki cunta yapılanmasının kilit isimlerinden olan org. hasan iğsiz'ın genelkurmay 2'nci başkanlığı döneminde hız kazanarak devam etmiştir. org. hasan iğsiz'ın doğrudan netice alınabilecek bir eylem planı hazırlanması konusunda verdiği direktif gereği, korg. mehmet eröz ve tümg. mustafa bakici'nın da katkılarıyla gerekli çalışmalar başlatılmış ve söz konusu eylem planı kur. alb. dursun çiçek tarafından hazırlanmıştır.

    irticayla mücadele eylem planı'nın basında yer almasını müteakip, belgenin hazırlanmasında kullanılan tüm bilgisayarlar temizlenmiş ve ilgili evraklar imha edilerek, kamuoyuna genelkurmay başkanlığı tarafından böyle bir çalışmanın olmadığı yönünde bir açıklama yapılmıştır. imha süreci bizzat org. ergin saygun'un özel sekreteri kur. alb. uğur berksun tarafından takip edilmiş, kendisi bilgi sistemleri işletme şubesi'ne giderek söz konusu eylem planını hazırlanmasında kullanılan 30709, 33746, 40077, 27238, 27229 ve 16693 bim numaralı bilgisayarların hard disklerinin geri getirilemeyecek şekilde silinmesine nezaret etmiştir. bu işlemde alb. şükrü kisadere, ütğm. erhan sakalli, ütğm. kazım bozkurt, bçvş. mustafa urhan ve svl. me. rıfat sülük görev almışlardır.

    sayın savcım, böyle bir olay vuku bulduğunda, normal şartlar altında uygulanması gereken prosedür şudur: olayın öğrenildiği anda ikk ve güvenlik daire personeli idari tahkikat için çağırılır. bilgi destek daire'ye gidilir. daire personelinden hiç kimsenin içeriye girmesine müsaade edilmez. daire personeli tek tek çağırılarak dairedeki tüm dolaplar aranır. ilgili veya ilgisiz tüm bilgisayarlara el konulur. genelkurmay askerî savcıları eşzamanlı olarak şüphelilerin evlerine giderek arama ve el koyma işlemi yapar. elde edilen deliller ışığında dava açılmasına veya açılmamasına karar verir. örneğin, geçen yıl ankara'da bilgi güvenliği ihlali şüphesiyle, ivedilikle mahkeme kararı çıkartılmış, çiğil tepe lojmanları'nda 40 yakın eve baskın yapılarak, askeri savcılar tarafından arama yapılmış, bazı bilgisayar ve dokümanlara el konulmuş ve olayla ilgili bir şahıs gözaltına alınmıştır. yine bu yılın mayıs ayı sonlarında benzer bir durumdan dolayı özel kuvvetler komutanlığından bir grup personelin evi, işyeri arabaları gece yarısı, yukarıdaki olaya benzer şekilde hız ve kararlılıkla alınarak, gözaltına alınanlar olmuştur.

    sayın savcım, irticayla mücadele eylem planı'nın medyaya yansımasından sonra genelkurmay karargâhı'nda, yaşanan diğer gelişmeleri özetlemek istiyorum.

    1) genelkurmay başkanlığı olaydan, söz konusu belgenin medyaya yansıdığı gün sabah saat 04:30 itibariyle genelkurmay iletişim daire başkanlığı vasıtasıyla haberdar olmuştur.

    2) ikk ve güvenlik daire başkanı tümg. m. mutlu arikan ve beraberindeki bir bnb. olayın olduğu sabah olayı incelemek üzere bilgi destek daire başkanlığına geldiklerinde, bilgi destek daire başkanlığında görevli alb. çiçek'in haricindeki diğer iki şube müdürünün mesai başlangıcından önce dz. p. kur. kd. alb. dursun çiçek'in şubesi'nde bilgi ve belge temizliği yaptıklarına şahit olmuşlardır.

    3) aynı gün mesai başlangıcında alb. dursun çiçek'e tümg. m.mutlu arikan tarafından "bunu siz mi hazırladınız?" diye sorulmuştur. alb. çiçek, panik içinde inkâr ederek "bunu biz yapmadık, bizim dairenin işi değil" deyince tümg. arikan "sen onu bırak, ben sana bu şekilde hazırlanan yüzlerce belge gösteririm, sen bana bu belgenin nereden sızdığını söyle!" diyerek tepki göstermiştir.

    4) bu olay anında hiçbir mahkeme kararı alınmamıştır. hiçbir gözaltı gerçekleşmemiştir ve hiçbir ifadeye başvurulmamıştır. belgeyi tesbite yönelik ciddi hiçbir araştırma yapılmamış, gayrı ciddi bir şekilde davranılmıştır.

    5) sivil savcılığın olaya el koyulması hususu gündeme gelince, alb. çiçek'in bilgisayarı, ilgili şubedeki bütün bilgisayarlar ve ilgili server (anabilgisayar) dahil her şey alınmıştır. alınan tüm bilgisayarlar özel programlarla 35 kez geri getirilemeyecek şekilde silinmiştir. bu işlemler 19-20-21 haziran 2009 tarihlerinde cuma, cumartesi ve pazar günü gizli bir şekilde gerçekleşmiştir. silinen bilgisayarların genelkurmay mebs başkanlığı'nda kayıtlı numaraları: 41440, 34218, 24187, 20245, 24159, 27861, 34331, 24251, 24040, 38534, 29595, 24551, 29653, 24532, 39198, 13924, 13920, 16118, 16110, 539337, 121561, 224259, 321609, 421624, 41510, 29816, 24045, 34359, 41520, 24362, 41401, 24749, 38537, 24242'dir. bilgisayarlar ve hard diskleri savcılığa tüm temizleme işlemlerinden geçirildikten sonra gönderilmiştir. daha sonra bu bilgisayarlar başka birimlere kaydırılmıştır.

    6) alb. çiçek'in ve ilgili şubenin bilgisayarlarını inceleme ve temizleme işleminde genelkurmay mebs başkanlığı'nda görevli ütğm. fatih karacaer ve deniz kuvvetleri mebs başkanlığı'nda görevli ütğm. berrin şahin, (gnkur. as. sav. yrd. as. hak. yzb. volkan şahin'in eşi) görev almıştır.

    7) alb. çiçek'in evinin aranma işlemi belgenin basında yer almasından beş gün sonra göstermelik bir şekilde gerçekleştirilmiştir. genelkurmay askeri savcı yardımcısı as.hak. yzb. i. volkan şahin aramaya ciddiyet kazandırmak için evde tam 5-6 saat vakit harcamış, hiçbir arama yapmamış ve bir şey bulmadan dönmüştür. yavuz hırsız misali sayın askeri savcımız, bilgi destek daire başkanlığı'na geldiğinde "biz personelimizi böyle koruruz" diyerek tavrını açık bir şekilde ortaya koymuştur.

    8) aynı şekilde genelkurmay karargâhı'ndaki tüm kâğıt imha makineleri biraraya toplanarak, hukuki açıdan sıkıntı oluşturacak kırk torbaya yakın evrak (kağıt parçaları!) makinelerde kırpılarak ve akabinde yakılarak deliller yok edilmiştir. bahse konu işlemlerde görev alan erbaş ve erler de dahil olmak üzere tüm personel uygun (!) bir şekilde uyarılmışlardır. evrak imhasında görev alan erbaş ve erlere ait isim listesi ek-ç'de sunulmuştur.

    9) albay dursun çiçek ve ekibinin hazırladığı "irticayla mücadele eylem planı" belgesinin tsk'ya ait olmadığını raporlamak ve belgenin yazım teknikleri açısından sahte olduğunu ispata yönelik; bilgi destek harekâtı ve gayri nizami harp teknikleri hakkında deneyimli, akademik eğitim ve karar tecrübesine sahip bir personelin başkanlığında bilirkişi heyeti oluşturulmuş ve kamuoyunun, belgenin sahte olduğunu algılamasına yönelik, göstermelik bir rapor hazırlanmıştır. ancak gerçek, bilirkişi heyetinin dediği gibi değildir. gnkur. ist. bşk'lığında olduğu gibi gnkur. bilgi destek daire başkanlığı'ndaki mevcut uygulamada; özel içeriği bulunan evrakların (hükümet, irtica, şahıslar, stö vb...hukuki açıdan sıkıntılı evraklar) üzerinde tsk'ya ait olduğunu gösterir hiçbir ibare bulunmaz;

    a. değişik yazı fontları ve puntoları kullanılır,

    b. kapak yazısı ile eki biraraya getirildiğinde kapakla ekin bir birinden devamı olduğunu gösterir hiçbir ifade bulunmaz,

    c. özel içerikli eklerin üzerine gizlilik derecesi, imza bloğu, kontrol güvenlik numarası, evrak numarası gibi tsk'ya ait ibareler yer almaz,

    (gnkur. başkanlığı'nın mit ve egm'den şahıslar (sivil) hakkında yapılan yazışmalarda bu görülebilir.)

    ç. bilgi notları saklanırken kapağı ayrı bir yerde, bilgi notu ayrı bir yerde saklanır. böylece bilgi notu tsk'ya ait olmayan bir yazıymış gibi görülebilmektedir.

    d. bilgi notunun hangi kapağa ait olduğunun belirlenmesi ise tarih, saat grubu, bilgi notu ve kapağına aynı numaranın verilmesi gibi yöntemlerle yapılmaktadır.

    e. buradan da anlaşılıyor ki andıç, eylem planı, bilgi notu gibi çalışmalarda herkes kendine göre bir usul ve tarz belirleyebiliyor.

    10) irticayla mücadele eylem planı'nın sızmasından hemen sonra, benzer belgelerin sızmasını önlemek üzere, özellikle alb. dursun çiçek'in (e.) org. horşit tolon'a gönderdiği iletinin basında yer almasını müteakip, bilgi güvenliği konusunda gnkur. ii'inci bşk. org. hasan iğsız imzasıyla gnkur. başkanlığı'nın 24 haziran 2009 tarihli, isth: 2240-57172-09/ikk ve güv. d. bil. güv. ş. sayılı ve "bilgi güvenliği tedbirleri" konulu bir emir yayınlanmıştır. bu emirde;

    a. evraklara güvenlik kontrol numaraları üç defa basılacaktır. birincisi konu ve evrak numarasına gelecek, ikincisi metne, üçüncüsü ise imza bloğu ve imza üzerine gelecek şekilde olacak.

    b. bilgisayar ortamındaki yazışmalarda kesinlikle yazı bittikten sonra arz ederim, ad soyad, görev gibi ifadeler olmayacak.

    c. hiçbir evrakta ıslak imza taranarak bilgisayara yüklenmeyecek, elektronik imzalı olarak gönderilecek.

    ç. internette elektronik postalarda isim kullanılmayacak.

    d. karargâhlardaki internet bilgisayarları ve dizüstü bilgisayarlar sınırlandırılacak gibi ifadeler yer almıştır.

    (...) bu emirden de anlaşılıyor ki bu belgenin ortaya çıkması tsk'yı çok zor durumda bırakmış, bu tür olayların tekerrür etmemesi için gerekli önlemlerin alınması istenmiştir.

    sayın savcım, beni bu çalışmaya sevk eden gerekçe alb. çiçek ve ekibinin hazırladığı "irticayla mücadele eylem planı"nın ele geçirilmesi ile başlayan süreçte genelkurmay'ın, "belgenin tsk'yı yıpratmak adına hazırlanmış olduğu" ön kabulü ile belgenin sahteliğini ispatlama çabaları olmuştur.

    burada onur kırıcı olan şey sayın genelkurmay başkanımızın medyanın karşısına çıkıp kamuoyunda kafaları karıştıran hususlara cevap vermekten ziyade, kendini savunma refleksiyle "belgenin aslını bulabilecek" olmasına rağmen alaycı bir üslupla "bu bir kâğıt parçasıdır" demesidir. ayrıca yargıyı hiçe sayarak ve emir verici bir tavırla, "bu belgenin gerçekliğini değil, kimin yaptığının bulunmasını istiyorum" ifadesidir.

    sayın savcım, bir cunta ekibinin yapmış olduğu illegal bir çalışma nedeniyle yıllardır görevini layıkıyla yerine getiren personel, yerinden edilerek suçlu muamelesine tabi tutulmuş ve çeşitli yerlere sürülmüştür. ama asıl suçlu olan dz. p. kur. alb. dursun çiçek, deniz kuvvetleri komutanlığı karargahı'nda daire başkanlığı makamına atandırılarak himaye görmüştür. aynı şekilde tuğg. mustafa bakici, tümgeneralliğe terfi ettirilmiştir. korg. mehmet eröz konumunu korurken, org. hasan iğsiz 1'nci ordu komutanlığı makamıyla ödüllendirilmiştir. olayın failleri yerine yıllardır bilgi destek daire başkanlığı'nın gerçek emekçileri olan subay, astsubay ve sivil memurlar suçlu muamelesi görerek karargâh dışında çeşitli yerlere sürülmüştür. burada asıl konu albay dursun çiçek değildir. dursun çiçek zavallı bir adamdır. asıl önemli olan bu albay'ın bulunduğu konumdur.

    sayın savcım, albay dursun çiçek tarafından hazırlanan ve çeşitli sivil toplum örgütleri (stö)'nin fişlenmesini içeren andıç, 7 nisan 2008 tarihinde taraf gazetesinde yayımlanmıştır. taraf gazetesinin konuyu haber yapmasından sonra genelkurmay başkanlığı soruşturma başlatmıştır. soruşturma sonucunda hazırlanan bilgi notu ek-c'de sunulmuştur. bu bilgi notunda andıç çalışmasının genelkurmay başkanlığı'nın emri ile 29 temmuz 2004 tarihinde başlatıldığı, nisan 2006'da ilgili makamlara arz edildiği ifade edilmektedir. yani genelkurmay başkanlığı adı geçen andıçın varlığını kesin bir şekilde kabul etmektedir. bu rapor neticesinde alb. çiçek hakkında herhangi bir işlem yapılmamıştır.

    sayın savcım, cunta, şimdiye kadar "kendi hukuku" dışında bir hukuk tanımadı. şimdi sizin gibi adaleti tesis edecek ve gerçek hukukun üstünlüğünü ortaya koyacak "cesur" savcılarımızın nefeslerini ensesinde hissedince yaptıkları kirli işlerin üzerini kapatmak için her türlü gayrı ahlaki yola başvuruyorlar. gerçeklerin üzerini örtmeye çalışıyorlar.

    sayın savcım, bu ülkenin insanları gayretlerinizi takdirle karşılamaktadırlar. her türlü fedakarlığı ortaya koyarak çalıştığınızı biliyorlar.

    sayın savcım, tanık olarak çağırmanız durumunda da gelmeye hazırım.

    cumhuriyetin savcılarının söz konusu cuntayı çözmeye başladığını görmekten mutlu ve umutluyum.

    saygılarımla arz ederim.
    2 ...
  40. anlaşılmıştır paşam

    1.
  41. irticayla mücadele eylem planı gerçek olduğuna göre şu aşağıda sıralanan maddeler artık biz kullar tarafından anlaşılmıştır paşam!

    1) ergenekon terör örgütünün bir hayal mahsulü olmadığı gerçekte var olduğu artık anlaşılmıştır!

    2) genel kurmay'ın, akreditasyon adı altında kendisine "düşman ve dost unsurlar" belirlediği artık anlaşılmıştır!

    3) akredite sayılan bir kısım "basın ve yayın organları"nın "irticai grupların iç yüzünü gösteren propaganda çalışmaları"nı planlı bir şekilde yürüttükleri, tsk personeli ve ailelerine yönelik bilgilendirme faaliyetleri (ki ne hakla!) icra ettikleri, tsk içerisine sızıdırıldığı değerlendirilen personel ve aileleri ile bunların irtibatta olabilecekleri kişiler takip ve kontrol altına alındığı; bilgisayar ve doküman güvenliği konusunda tedbirler artırıldığı anlaşılmıştır!

    4) iskender evrenesoğlu denilen sahtekarın ergenekon'un ve dolayısıyla cuntacıların sahte peygamberi olduğu, bu şaklaban yoluyla müslüman türk halkıyla alay edildiği anlaşılmıştır!

    5) ömer öngüt denilen madrabaz yoluyla bu milletin yüz akı alim ve gruplara sistemli bir şekilde saldırıldığı anlaşılmıştır!

    6) şu an 5 askerin neden savcılara gönderilmediği anlaşılıyor! hatırlayınız: "yakalanan veya çözülen tsk personelinin bizim belirlediğimiz temalar doğrultusunda beyanda bulunmaları ve bu açıklamaların basında geniş yer bulması sağlanacaktır."

    7) nurettin veren isimli sümüklü böceğin kim tarafından kullanıldığı anlaşılmıştır!

    8) tsk'dan masum ve namuslu subay ve astsubayların neden atıldığı anlaşılmıştır!

    9) son yıllarda basında çıkan "cemaat - pkk" haberlerinin kimler tarafından çıkartıldığı anlaşılmıştır!

    10) hangi filmleri ve dizileri takip etmemiz gerektiği anlaşılmıştır!

    11) "bodrumda namaz", "çatıda namaz" haberlerini yaptıranların kim oldukları anlaşılmıştır!

    12) akp'liler hakkında yapılan haberlerin kimler tarafından servis edildiği anlaşılmıştır!

    13) yıllarca çevremizdeki ülkeleri bize düşman olarak tanıtanların kim olduğu da anlaşılmıştır!

    14) akp içinden çıkan ayrıksı otlarının hangi efendilere köpeklik yaptığı anlaşılmıştır.

    15) medyaya düşen "ses kayıtlarını" gerçek oğlu gerçek olduğu anlaşılmıştır!

    16) baskı ve zulümle bazı tsk personeline işkence edilerek ifadeye zorlandığı haberlerinin doğru olduğu anlaşılmıştır.

    17) yıllarca alevi - sünni düşmanlığını ortaya çıkarıp besleyenin kim olduğu anlaşılmıştır!

    18) "benim babanneminde başı örtülüydü" teranesinin kaynağı anlaşılmıştır!

    19) tsk içinde görev yapan namuslu insanların hangi şartlarda görev yaptığı anlaşılmıştır!

    20) "ılımlı islam teranesinin" kimlerin eseri olduğu, kimlerin pompaladığı anlaşılmıştır!

    bu 20 maddeyi anlayamayan varsa, tekrar okusun lütfen: "irticayla mücadele eylem planı" ve " cuntacıları ihbar eden mektup"
    1 ...
  42. there are messages from god

    1.
  43. "Tanrıdan mesajlar var" anlamına gelen ingilizce ibare.
    0 ...
  44. gelecek seçimlerde chp ye oy vermek için 13 neden

    1.
  45. Olmayan 13 nedendir!

    "Neden?" diyorsanız. Muhalefeti başaramayanın iktidarda yeri yoktur efendim de ondan!
    6 ...
  46. yerinde fakat kalitesiz espri

    1.
  47. "Tam yerine rast geldi, manzara koyduk" repliğinde de ifade edildiği üzere tam yerinde ve zamanında yapılmış, ancak ya son kullanma tarihi geçmiş ya da içeriği bozulmuş espridir.
    0 ...
  48. halkı psikolojik harekat yöntemleriyle yıpratmak

    1.
  49. Türkiye'de bilinen bir takım unsurların organize bir şekilde başardıkları yıpratma çalışmalarıdır.

    Medyadan Silahlı Kuvvetlere; Derneklerden holdinglere; Anadolu insanı üzerinde yürütülen yıpratma taktikleridir.
    0 ...
  50. yazarların beraber namaz kılmak istediği ünlüler

    1.
  51. Mütedeyyin ünlülerdir.

    Ölümün farkındadırlar. Ve bu sebeple namazla hem-dem olmuşlardır.
    2 ...
  52. sözlük değil genelev sanki

    1.
  53. Her gün sol bölmede yüzlerce iğrençliğe şahit olanların ulaştığı reel yargı!
    1 ...
  54. kamusal alana sünnetli penisle girmek yasak

    1.
  55. Yasaklara bir yenisini daha katan "anakasa mahkûmesi" aldığı son kararla şeriata karşı dikey duruşunu sürdürdü.

    Türban kararının ardından, kadın erkek eşitliğinin bozulduğu söylentilerinin çıktığını ifade eden mahkûme başkanı. Bu durumu düzeltme adına "laik bir ülkede şeriat kurallarının geçerli olduğunun açık bir göstergesi olan sünnetli penislerle kamusal alana girilemiyeceğine" hükmetti.

    "vazifelendirilecek görevlilerin gerekli kontrolleri titizlikle yapacağına inanıyoruz" diyen başkan şunları da ekledi:

    "öhüm öhüm, sevgili laik vatandaşlarımız. bizde müslümanız. benim babannemde sünnetliydi. ama bu kadar da olmaz ki! hangi devirde yaşıyoruz Allah aşkına! hayır biz biliyoruz bu işi dini vecibe olarak yapmıyorlar! tamamen siyasi! zaten % 40'larla gelen o melun partiye oy verenlerin hepsinin sünnetli olduğunu öğrendik! habersiz zannetmeyin siz bizi. uçan kuştan, kesik penisten haberdarız netekim! laikliğin yok olmasına izin vermeyeceğiz! gerekirse topunun malafatını kökünden koparırız! bu böyle biline!"
    0 ...
  56. küçük dile piyrsing taktırmak

    1.
  57. nokia 5230

    1.
  58. Nokia 5230, 149 Euro'luk fiyatıyla ile birlikte dokunmatik.

    Nokia 5230 3.2 inch'lik dokunmatik ekrana sahip ayrıca 2 megapiksel kamerası var ve VGA formatında video kaydı yapabiliyor. 3G ve A-GPS özellikleri bulunurken Wi-Fi teknolojisi bulunmuyor.

    3.5 mm kulaklık girişi, 16 GB'a kadar desteklenen microSD ve FM radyo özellikleri var.

    Symbian S60 yüklü model de 33 saat gibi uzun bir sure müzik dinleme olanağı var. Youtube gibi ünlü sitelere bağlantı için seçenekler eklenmiş.

    http://drop.ndtv.com/gadgets/imgs/f/nokia_5230.jpg
    2 ...
  59. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük