"Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak!
Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!"
Çok kötü film. Inanilmaz sıkıcı. Ikinci yarı bitmek bilmiyor. Ilk yarı mizah duygusu yüksek olduğu için bir yere kadar idare ediyor da ikinci yarı ölüm. Hikaye inanılmaz sarkamaya başlıyor. Yılmaz Erdoğan in senaryo anlamında en zayıf filmi.
Kodumun Yarrak kafalı bazı solcularının "bördö yoz örtöm vör" diyerek eleştirtigi artık yapılmayan festival. Kına yakın. Sizden bi sik olmaz. Bölünerek bitin.
Türk edebiyatında olmayan bir türdür. Özellikle günümüzde. Herkes birbirinin götünu yalar. Eleştiri dedikleri de tanıtım yazisidir, hani şu gazetelerin kitap eklerinde çıkan beş para etmez şeyler. Herkes orada birbirinin götünu yalamak için sıraya girer. Herkes kendi çetesini kurmuştur Türk edebiyatında. Aksama kadar birbirlerini parmaklarlar. Twitter da birbirlerine methiyeler düzerler. Birbirlerinin kitaplarını paylaşırlar. Bunların çoğu da götüm gibi yazarlardır. Tek başlarına bir yere gelemeyeceklerini bildikleri için ceteleşirler. Iyi yazarın böyle şeylerle işi yoktur zaten. Ama iyi yazarı da göklere cikarttim mi bir daha indiremiyorsun? Niye eleştiri yok. Bi kişi de çıkıp hasan ali Toptaş bozdu diyebiliyor mu? Yok. Yalamaya devam.
Çok bozdu. Öyle böyle değil. AdaM her yıl kitap yazıyor. Bozar tabii. Para ne tatliymis be. On Numara yazar da değildi de yine yoklukta gidiyordu. Şimdi o da gitmiyor. Öyle böyle bozmadı. Baya fena bozdu.
Matbuu yayına geçmeleri saçma olmuş dergi. Sinema Dergisi kıvamında ama o çağ çoktan kapandı. Fazla uzun ömürlü olacaklarını sanmıyorum. Insanlar artık sinema eleştirilerine, ayın filmlerine internetten ulaşabiliyor. Ekstra bir şey vermiyorsunuz ki. Altyazı, psikesinema gibi dergiler belli bir açıdan bakıyorlar ve köklü dergiler. Ki onların da ne kadar sattığı orda da. Rabarba biraz farklı denilebilecek bir konseptle çıktı. Dolu bir dergi değil ama ilgi uyandırıyor. Arka pencere internetteyken iyiydi. Matbuu yayına geçmek -hele boyle bir donemde- büyük risk. Umarım yanılırım.
Derginin kendisini severim ama ne zaman twitter'a girsem birilerini linç ediyorlar. Her konuya politik açıdan bakmalarıni seviyorum ama bu ne şiddet bu celal be kardeşim. Ben de murat tolga sen'i sevmiyorum. Bence de sizin dışındaki eleştirmenler bok yesin. Bence de Körfez yılın en iyi filmiydi. Şaka şaka. Körfez bok gibi film. Orda bi gözümden düştünüz zaten. Dergi iyi ama çok da cetelesmeyin yani. Bunlara gerenk yok.
Stajyer aradığını söyleyip 15 tane insani bir odaya toplayan, herkese işler verdikten sonra işleri almak için bile geri dönmeyen anlamsız yayınevi. Yüksek edebiyat bunlara alcak geliyormuş. Nomrmaldir.
Son zamanlarda çıkardıkları ilk öykü kitapları inanılmaz kötü. Kimin torpiliyle çıkıyor o kitaplar çok merak ediyorum. Hayır, emrah serbes'in falan da bi kalitesi vardı yine. Şimdikiler hepten leş.
Edebiyatın lağım cukurlarindan birisi. Internette söyleşilerine denk geldim. Sahibi esip gürluyor. Bi şeyler söylüyor saçma sapan. Kardeşim tamam parayi vurdunuz da biz eleştirince neyin şeklini yapiyonuz ya. Götüm gibi dergi işte. Vay efendim okuma oranını yukseltmişler bilmem ne. Seni okuyup yükselen orandan nolucak ya. Her ay kapağa bir ölüyü koyarsıniz, içerisi desen nerde popi, yazmayı bilmeyen adam varmış doldurmuşlar. Romantik romantik gençlik anıları, popülist muhalif söylemler. Sizin dile verdiğiniz zarar okuma oranıni yukseltmekle toparlanmiyor kardeşim. Zaten o yükselen okuma oranından da gerçek yazarlar faydalanmiyor. Yi e sizin gibi çöp dergiler, çöp yazarlar arasında gidip geliyorlar. Çünkü her yere coreklenmissiniz. Durum sizlik de değil yani artık. Popüler yayınevlerinin son zamanlarda çıkardığı ilk oyku, Roman kitaplarina bakıyoruz, çakma emrah serbes'ler, kötü Sait Faik taklitleri, öykü yerine aforizma kasan ve hayat hakkında büyük sözler söyleme curretinde bulunan yarak kürek tipler. Değişen bu kültür ortamında ortalığın içine sıçan sizlere de bir laf edelim bırakın da. Siz ve sizin gibi dergiler bu kadar pespaye bir dil üreterek bu kadar çok satmayı başardı. Edebiyat diye insanlara bu iğrenç dil yutturuldu. Öf neyse ya sıkıldım.
Film eleştirmeni değildir. Alakası bile yoktur. Belki film tarihçisi denilebilir. Zorlarsak. Film "elestirileri" genellikle şöyledir. Filmin konusu, aldığı ödüller, filmin yönetmeni ile bir anası varsa anlatılır. Sonra Atilla bey filmi anlatmaya başlar. Biz izlediğimizi anlamadigimiz için kendisi baştan sona bir özet geçer. Yağdırir spoilerları. Ana fikri falan söyler. Dili erildir. Homofobiktir. Yıllardir eleştiri yazar ama gram ilerleme yoktur. Insan bari ulan o kadar saygı duyulan adamız bari bir az düzgün bir şeyler yazayım der. Tasak geçer gibi sinema eleştirisi yazıyor adam. Şaka gibi. Küçükken, sinemaya yeni yeni ilgi duyduğum zamanlarda da bunun adını duyardim her yerde. Yazılarını okurdum habere. Adam resmen zamanında gelişimimi engellemiş.
Kendisine göre bir eleştiri sistemi olan, Türkiye'de pek yapılmayan teknik anlamda eleştirinin üstune giden ama bunu yaparken Mahsun Kırmızıgül'e spilberg diyebilen ve hay senin tekniğine dedirten eleştirmen. Her filme gider. Çok Film izler ama film izlemek bana kalırsa sinema ile ilgili en son şeydir. Teknik bilmek ve cok film izlemek en fazla kırmızıgül'e spilberg dedirtir. Tuhaf bir puanlama sistemi vardır. Bir bakarsınız saçma sapan bir Türk komedi filmi ortama bir Amerikan ya da Avrupa filminden daha çok puan almıştır. Film eleştirilerine teknik dediğime de bakmayın. Üç beş lens sayar, kamera adı söyler. Memlekette bunu bile yapan olmadığı için o teknik oluyor. Ondan sonra 30 tane film ismi söyler. Öyle bir eleştirmen.
Kötü film. Kötü final. Bartu dışında kötü oyunculuklar. Sürekli sallanan kamera. Bir yere bağlanmayan yan öyküler. Klasik bağirmalı çağırmalı tolga karaçelik finali. Ödül aldığı için abartılan bir film. Göte göt diyemeyen eleştirmenler. Uzun uzunadiya yazamayip yarrak kürek cümleler kuran ben. Filmografinin en zayıf işi.
Bir misyonlari olduğu için ot, kafa, bavul gibi dergilerden daha iyi. Çok boş yapıyorlar, sağa özellikle sola boş boş salliyorlar ama en azından onların camiadan olmayan benle iletişime geçip kizdirabiliyorlar. Ben de gidip işin derinine iniyorum. Diğerlerine göre en azından bi boka yarıyor. Ama açıkçası 12 yıllık iktidarın beslediği yazarların gelebildigi son noktanın cins olmasi üzücü.
Öyküleri zeki Demirkubuz filmleri gibi ama dili kötü. Bazen fazla romantik. Bazen fazla özensiz ve kuru bir dil. Genç islamcı yazarlar arasında gideri var.
Turkiye'nin kurt vonnegut'u dersem fazla iddialı olur ama taklitleri arasında en çok hakkını veren. Ehehe. Iyi yazar. Güldürmeye çalışıp güldüren tek yazar. Belki biraz da Murat Menteş ama o da bir yerden sonra sıkıyor. O da çakma Chuck palahnuik. Baya muhafazakar Chuck.
Kötü öykücü. Şu ülkede mizahı gerçekten yerinde kullanabilen bir tane yazar olmaz mı ya? Mizah zaten zor bir şey. Bir de beceremeyince hiç olmuyor. Göze batıyor. Bütün metni aşağıya çekiyor. Hele son kitap facia. Üstkurmaca yapıcam diye aşırı kötü bi final. Bu neydi ya şimdi.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde Türk Dili ve edebiyat'ı bölümünde öğretim üyesi. Dünyanın en güzel insanı. Ayrıca açık radyo'da edebiyat programı yapıyor. Her zaman öğrencinin yanında olan, öğrencilerini bir yerlere getirmek isteyen ve bunu için öğrenciden bile daha çok çabalayan müthiş insan. Kendisine olan sevgime ket vuramıyorum. Okul bittiğinde özleyeceğim tek hoca olacak. Sizi cok seviyorum hocaaaammm. Bana kattığınız her şey için çok teşekkürler.
Yarrak gibi dizidir. Aslında ortalama üstü dizidir ama yarrak kafalı fan boy'ları her yerde "abi çay içen adamdan zarar mi gelir ehehe" tipinde sümüklü ergenler olduğu için gina gelmiştir. He amk ismail abi, aynen sen bu oyunu bozarsin, aynen aynen 10 numara göndermeler. Zaten burak aksak'da fan boylarin bu romantikligini bildiği için kitabı da yazmış iyice sömürmüstür. Baktı filmler batıyor, az daha leyla ile mecnun sömüreyim demiş zaar.
Az sonra boşalacak ve pişman olacak erkektir. Belki de bu duruma icerleyecek "her gün elime vermekten gina geldi" diyerek kendisini yatağa atıp, kafasını yastığa gömüp saatlerce ağlayacak olan erkektir.