O değil de daha hic bu sike sureci falan yokken tee 2007'de yine bu platformda kendisinin terör örgütü liderligi alametlerinden bahsettigimde trollukle suclanmis ve ucurulmustum..
Ulan balon joje esasli kariymissin.. Bi ara harbiden bu bebenin seni yildiracagini dusundugum icin kendimden utandim lan.. Belli ki gece uyuyamamis sana laflar yazmis.. Acaba ne yazmis lan ? Sahsen ilk paragraftan sonrasini okumadim.. Okursan bi ozet gecersin.. Kucak dolusu opucukleri buradan yolliyim de tam olsun..
Geçenlerde halki gozlemliyim diye otobüsle bi yerden başka bi yere yolculuk yapiyordum.. Parfüm kokulari terlerine karismis iki kiz dikkatimi çekti.. Sitem ediyolardi.. On dakika daha onlayn kalsa sikilecekmis de allahtan elektrikler kesilmiş de o yağ baglamis, koca gotunu kurtarmis sarisin olan..
Lan dedim dur sunu bi rencide ediyim.. Kalktim ayağa tam o anda nur yüzlü bi teyzeyle göz göze geldik ve bana gözleriyle bisiler anlatti.. Cikardim cebimden 120 TL verdim su sitemkâr kiza.. Faturasini odesin de elektriksiz kalmasin..
Hasili bazilari hakkinizda boyle konusuyor beyler.. Ayrıca, nah tatli, nah ilik, nah seksi.. Hayvanca mk..
Ulan göz var izan var, düz olmasa bu kadar futbol sahasi nasil olacakti ? Tsubasa'dan mi etkileniyonuz nedir ? Onu da geçtim, ya uçaklar ? Yuvarlak olsa nasil düz uçup bizi istediğimiz yere birakiyolar ? Dunyanin disina cikarlardi.. Bi futbol topuna ters sekilde bi dik ucgenin ucunu bastirin anlarsiniz ne dedigimi.. Yoksa Falsolu mu ucuyolar ? Ahaha pis cahiller !
Sadece t.rk kizi sikmiş garibanin yanilgisi.. Sarkik dudaklar, iğrenç çürük kokusu, bakimsizliktan kararma, cop torbasi gibi gevşeklik falan.. Pff.. Az bi eşek sikip geleyim.. Alay etme, eminim o bile daha iyidir..
Kenanlarin kivanclarin buraklarin cagataylarin yakisikli yasadigi ülkenin, sozkonusu seksapel ise ortada olan gerçeği.. Haşin, sert, bazen duygusuz bazen çocuksu, sert ve güzel popolu, kisa sacli ve atletik Turabi, bu ülkenin seksisidir.. Hatta direkt, Turabi sekstir..
oh olsun arkadas ! o kadar söyledik yüklenmeyin şunlara.. yok rus kızı, yok fin kızı, bilmem brezilyalı kalçası, bekaretini kuma gömen bıyıklı türk kızı diye diye bok ettiniz ortalığı ! hatunlar ayıktı sonunda.. marksların angelslerin patlayana kadar uğraşıp basaramadığını başardınız.. hem de hatunluk çatısı altında ! birleştiler mk..
ne güzel eskiden bunlar çete olurlardı üçerli gruplar halinde.. çerkes milisler gibiydiler.. nasıl olduysa arkadaş, bi anda çerkes milisi bu kızlar, pkk'nın ypj kanadına dönüşüverdi.. götümüzü kesecekler.. hep ayarsızlığınızdan..
ibne misiniz nedir anlamıyorum ki.. bilerek mi yaptınız lan ? kızmıycam söz ! dogruyu söyleyin..
tamam bazılarını yereceksiniz, alay edeceksiniz, gururlarıyla oynayıp pacavra gibi bi koseye atacaksınız, guzel bu.. hepsine birden yuklenmek nerden çıktı lan ? çöp mü olum bunlar ? süpürdünüz köşeye köşeye, şimdi öğrenci evi mutfağına döndü.. temizle temizleyebilirsen.. hani hassas denge politikası ?
bakın bu işte emeği olan salaklar;
bu sözlüğün en geyik eğlencesiydi hatun çatışmaları.. çünkü biz bu işi iyi organize ederdik.. bizans oyunları çevirip bin yıllık kaşar papa gibi fitne tohumları ekerdik.. çatışırdı hatunlar eğlenirdik.. güzellik ve zeka uludag kizlarinin milli zaafıydı.. bundan faydalanırdık..
şimdi bakıyorum nickaltlarına, hepsi birbirine methiyeler düzüyor.. bi dostluk rüzgarı bi dayanışma bi kardeşlik.. neden ? salaklığınızdan.. evet ulan, her kızı verecek zannedip ozel mesajlarla falan yavşamanızdan.. iddialarınızda samimi olmadığınızı gördüler.. asıl eğlenceyi ıskalayıp şahsi menfaatleriniz için milli davamızı satışınız uyandırdı bunları.. gücü ele alabileceklerini farkettiler ve tadını çıkarıyorlar.. niye birbirleriyle çatışıp komik duruma düşsünler ki ? nasılsa hepsi birer piremses di mi ibneciğim ? neden patladı bu ifşa olayları sanıyorsunuz ? sırf sizin amsalaklığınızdan faydalanabileceklerini anladıkları için ! karaktersiz ibneler..
kalkıp bi de şu taş gibi bebelere kezban demiyo musunuz uç kuruşluk beyninizle, sinirden kendimi sikesim geliyor.. kezban ne amınakoyim ya ? kezban ne ibine ? kezban mı kaldı ? bu mu yani övündüğünüz anadolu zekası ? bi bok beceremeyip sonunda kezban yeaa demek mi ? kezban babanızdır !
Allah'i yaratilmis olan varliklarin ozellikleriyle niteleyip, onlara benzetenlere verilen ad. Teşbih kökünden turemistir.. Kelime anlami "benzetenler" demektir.. Bu benzetmeler genellikle insani ozellikler uzerinden yapilir..
Kur'an'da gecen ve sunni yorumculara gore mecazi soylemler sayilan "allah'in eli, kolu" gibi kavramlari gercekten var kabul eden gorusler de müşebbihe grubuna dahil kabul edilir..
melami şeyhlerinden olup 46 yıllık şeyhlik dönemi boyunca kendisine mürid olan yol arkadaşları dışında hiç kimse sosyal hayatta hacı ali bey olarak tanıdıkları bu saygın insanın şeyh olduğunu bilememiştir..
1590 yılında doğduğu kabul edilir.. sadrazam rüstem paşa'nın terzibaşısı olan amcasının yanında sarayda bi süre çalışmıştır.. öğrendiği bu zanaat sayesinde kanuni sultan süleyman'ın iran seferine katılmıştır.. sefer dönüşü ankara'ya uğrayan terzi ali rumi burada, melami şeyhi ankaralı hüsameddin ile tanışmış ve kendisine mürid olmuştur.. şeyh hüsameddin, ali rumi'nin adını idris olarak değiştirmiş ve kendisini cemaatine almıştır..
burada kısa sürede manevi mertebeleri aşıp melamiliği incelikleriyle öğrenen derviş idris, artık hayata daha farklı bir gözle bakıyordu.. vahdeti vücud düşüncesini ruhuna harmanlamıştı.. bunu öğrenmekle kalmamış ruhuna yaymıştı..
tüm birikimlerini derviş idrise aktarıp bu kutsal bilgileri kendisine emanet ettiğini söyleyen şeyh hüsameddin onu istanbul'a görevlendirmişti. gidip orda gerekenleri yapacaktı derviş idris..
mütevazı hayatları, şekilciliğe önem vermek bi yana dursun, kendilerini her daim en aşağıda görüp buna göre hareket eden bu tarikat ötekilerini rahatsız ediyordu.. en ufak bi beklentileri olmaksızın kendilerinin düştüğü durumu önemsemeden irşad yolunda hayatlarını tüketen gençler ve yaşlılar, osmanlı dönemindeki şatafatlı tarikatlara cok uzak bir duruş sergiliyordı..
bugün bile yeni yeni hazmedilebilen, eşitlik, özgürlük ve adalet düsturlarını o gün savunmak ve bunun hakkında konuşmak ciddi sıkıntılara sebep olabiliyordu.. sahip çıktıkları bu düşünceler sebebiyle zındıklık ve küfürle yaftalanıyorlardı.. buna rağmen melamiler bu uğurda yıllarını tüketmiş, çok defalar da idam edilerek hayatlarından olmuştur..
şeyh idris istanbul'a döndüğünde melamiliğe katıldığını ve şeyh olduğunu gizli tutuyordu.. sosyal hayatına ali rumi olarak devam edip, ticaret yapıyordu.. kısa sürede zengin olan ali rumi önce "ali bey", hac farizasından sonra da "hacı ali bey" olmuştu..
hacı ali bey, büyük bir konak yaptırmıştı.. Saray erkânı, vezirler, şeyhülislâm, müftü, din adamları kısacası her türlü memuru konağına davet eden hacı ali bey bu kişilerle yakın ilişkiler kurmuştu.. sanılmasın ki bu davetlerde sadece zenginler ve saygınlar vardı; konak neredeyse her gün büyük sofralar kurar fakirleri ağırlardı.. halk arasında çokça sevilirdi hacı ali bey..
şeyh idris olarak gizlice faaliyetlerini yürütüp, tabiri caizse kendisinde ışık gördüğü insanlara şeyhliğini ifşa ediyor, mürid olarak cemaate davet ediyordu.. asla bu davetine olumsuz yanıt almaması bi yana tüm müridleri bu kutsal sırrı hayatlarının en önemli vazifesiymis gibi saklıyordu..
bi süre sonra kulaktan kulağa yayılan şeyh idris ismi fikirleriyle birlikta taa saraya kadar ulaşmıştı.. gizli vazifeli polisler her yerde kendisini bulmak icin ellerinden geleni yapıyor lakin bir tülü bulamıyorlardı.. ancak kendisi isterse bu polislere ifşa oluyor, zaten onları da cemaatine (bi çeşit ahilik) alıyordu.. uzunca bi süre bulunamayınca hazret, kendisine gizli manasına gelen muhtefi lakabı takılmıştı.. artık adı tüm istanbul'da idrisi muhtefi olarak anılıyordu..
83 yıllık hayatı boyunca onca malına mülküne rağmen asla hak yoldan sapmamış, allah yolunda varını yoğunu harcamıştır bu zat.. fakirleri doyurmuş, muhtaçların ihtiyaclarını her anlamda karşılamış, diğer yandan da halkı melamilik inancı, felsefesiyle tanıştırmış adeta ufuklarını genişletmiştir..
insanları hacı ali bey'in yardımseverlik ve dostluğuyla karşılıyor, uygun olanları idrisi muhtefi olarak cemaate davet ediyordu.. bu kısmı ne kadar doğrudur bilinmez lakin sadrazam halil paşa ve şeyhülislam mustafa efendi'nin de kendisine mürid olduğu söylenmektedir..
1674 yılında vefat etmiştir.. cenazesini büyük bir kalabalık kaldırmış, bu zühd sahibi, saygın insana karşı son görevlerini yerine getirmiştir..
1573 yılında doğduğu kabul edilen beşir ağa ikinci devre melamiliğin son şeylerinden olup 90 yaşında iken şeyhülislam suni zade'nin fetvasıyla, beraberindeki 40 müridiyle beraber boğularak idam edilmiştir..
sarayda bostancılar ocağına girmiş, genç yaşında bir çiftlik sahibi olmuştur.. sütçülük mesleği ile meşgul olduğundan kendisine "sütçü beşir ağa" da denir.. rahmetlik, henüz 20 yaşındayken bir berberin vasıtasıyla dönemin melami şeyhi idrisi muhtefi ile tanışmış ve kendisine mürid olmuştur..
idrisi muhtefi'nin yardımcısı hacı kâbâyî vefat edince bu göreve getirilen beşir ağa'nın, özellikle diğer tarikat şeyhlerinin kıskançlığı sebebiyle hakkında bi takım dedikodular çıkmıştır.. bu durum devlet ricalinin de kulağına gitmiş ve rahatsızlığa sebep olmuştur..
köprüluzade fazıl ahmet paşa avusturya'da seferdeyken idam edilen beşir ağa ve ardından korkusuzca ölüme koşan 40 yiğit müridi istanbul'da çatlak seslerin çıkmasına sebep olunca sadrazam şeyhülislam'ı göreven almak durumunda kalmıştır..
okuma yazma bilmemesine rağmen saflığı ve cezbeli sohbetleriyle gönülleri fetheden hazret, melamiliği geniş bir çevreye yaymıştır..
vefatından sonra şeyhliğe bursalı seyit haşim geçmiştir ancak bu yeni dönemde melamiler kendilerine karşı takınılan sert tutum dolayısıyla gizlenmeyi tercih etmişlerdir..
zaten melamiliğin doğasında gizlilik olayı olduğundan yadırganmamalıdır bu tutum.. gerek osmanlı yönetiminin sert tutumu gerekse diğer tekke ve dergah odaklı tarikatların olumsuz lobi faaliyetleri sebebiyle zaman zaman şeyhleri idam edilen melamiler; sağlam duruş, güçlü inanç ve biçoklarına nazaran daha saf islam aşkları sayesinde varlıklarını günümüze dek sürdürmeyi başarmışlardır.. melami geleneklerine bağlılık gün geçtikçe sağlamlaşmış olduğundan günümüzde dahi melamiler kendilerini saklı tutmayı ustaca becermektedirler..
ayrıca belirtmekte fayda var, melami olmak icin herhangi bi yerde herhangi bi üstada, uluya yahut şeyhe tabi olmak gerekmemektedir.. melamilik her şeyden öte bi yaşam şeklidir..
ilginc bi islami felsefedir.. adini, kurucusu Ebu Abdullah Muhammedbin Kerram'in soyadindan alir.. mücessime olarak da bilinir.. tanriyi bi kaliba sokma geregi duymuslardir.. belli başlı görüşleri bu fikri destekler;
-allah arş üstüne oturdu (mesela bu)
-sema allahın ağırlığından yaratılmıştır ayetinden yola cikarak, tanrıyı cismani bi hale sokmaları.. (mücessime)
-iman dil iledir.. kişi kalbinde küfür olsa da "lailahe illallah" derse mümindir. (al sana şekilciliğin krali)
hani kalbin saflığı, ihlas ?
öte yandan özellikle son görüş onlara ait değilmiş gibi şöyle de farklı bir görüşleri vardir..;
-Farz namazlar ve hac için niyetlenmek gerekmez, nafileler için gerekir..
burda da bu arkadaslarimiz kalbi duyguları ön plana almislar.. dogru ya da yanlıs, niyet farzdir, sarttir ya da degildir.. bahsettigim o degil..
hatta ne var biliyor musunuz ? bence kerramilik (kerramiyye) sanki elitist bi oluşum.. kalbi tam imana erememiş ancak sevimli abilere, "olur mu abicim sen de cok saglam muslumansin ya" demenin tarikat hali.. ki bu kadar şekilci insanlarin ihlas icinde riyaya yahut şirke bulaşmadan, zühd ile imanlarini korumalari; başta melamiler olmak üzere biçok karizmatik tarikata ve felsefi görüşe göre de pek mümkün değildir.. e tabi en iyisini allah bilir..
