o değilde sen git amerikalarda master doktora yap, ingiltere'yi nasıl arayacağını bilme, babana sor, o da ingiltere'yi arayıp "abi bu ön kodlar nasıldı" desin.
tırt reklam, tırt kampanya. bi'kere kardeşim sen deniz gökçeyi bu boktan oyunculuğuyla reklama çıkarırsan trilyonum olsa zırnık verirsem adam değilim. kars kaşarı gelmiş, yerim ulan kaşarını. esnaf adam öyle mi bağırır?
show tv'de yayınlandığı için işin içine hiçbir komplo teorisi karıştırılmadan sadece çocuklara ve ali kırca'ya küfredilen program olmuştur. kanal 7'de yapılmış olsaydı muhakkak ki fethullah gülen, abd, ırak, barzani ve bilumum komplo teorileriyle sulandırılacak ve sonu "bizi asıl bölmek isteyen hükümettir" mutabakatıyla noktalanacaktı.
tabanı yoktur tabanı. yoksa kültürle, nurculukla zart zurtla ilgisi yoktur. solu iktidara taşıyacak emekçi sınıf henüz doğmamıştır. aslına bakarsanız sermayedar sınıf da doğmamıştır ya. bu yüzdendir ki ülkemizde libaraller de tam olarak iktidarda değildir. sağ dediğimiz partiler zaman zaman sermayeyle çatışmış hatta sola yakışır girişimlerde de bulunmuşlardır. öte yandan sol da kendimi bildim bileli faşist takılır.
diyeceğim o ki önce kartlar dağıtılacak ardından oyun başlayacaktır. işte o zaman sol da sağ da aslanlar gibi savaşacak bazen biri bazen diğeri iktidara gelecektir. hele biraz geçsin de.
dünyanın en eski mesleğini icra eden emekçilerimize nacizane tavsiyelerim olacaktır:
bunun 657'ye tabi olanları var, serbest olanı var. öncelikle meslek içinde gelir dağılımını dengelemek adına işverenle pazarlıklar sıkı tutulmalı. şöyle ki; bugun yüksek kaldırımda sabah 9 akşam 5 müşteri kovalayan ve ortalama iş başına 10 lira kazananla, ataköy 5. kısım 12. katta geceliği 250 liraya iş tutan arasındaki ücret dengesizliğini görmezden gelemeyiz.
ayrıca bildiğiniz gibi bu mesleği icra eden işçilerimizin %95'i sigortasız çalışıyor. bakınız bu noktada hem devletimiz açısından muazzam bir gelir kaybı, hem de işçilerimizin gelecek güvencesi ortadan kaybolmuş oluyor. dolayısıyla öncelikli olarak yapılması gereken yetkili merciilere başvuruda bulunup pezevenkliği vergiye bağlamaktır. ilk etapta ssk yeterli görülse de uzun vadede özel hayat sigortası düşünülebilir.
öte yandan göz önünde bulundurulması gereken bir diger konu da yurt dışından gelen kaçak işçilerdir. başta rusya olmak üzere azerbaycan, gürcistan, beyaz rusya ve ukrayna'dan gelen sözkonusu işçilerin bakanlar kurulu kararıyla sınır dışı edilmesi talep edilmelidir. bu sayede her yıl kaybettiğimiz milyonlarca dolarlık döviz ülkemize kalmakla kalmayacak uzun vadede cari dengede iyileşmeler görülecektir.
e tabi bütün bu söylediklerimiz bir gün gerçek olursa; bir diğer tartışma konusu gündeme gelecektir: emeklilik. orospuluk mesleğinde ideal yaş 22 ile 25 arası olduğu toplum tarafından kabul gören bir gerçektir. 28 yaşına gelen bir orospu ne yazık ki mesleğinin son demlerini yaşamaktadır. 10 yıllık çalışma süresi ile hesaplanan emeklilik maaşı ise takdir edersiniz ki bir hayli düşük olacaktır. bu konuda yapılacak en makul düzenleme ise; zorunlu emekli olmuş orospuların kendi mesleklerini icra etmesi için devlet tarafından teşvik/yardım fonu gibi kaynaklarla desteklenmesidir, böylece meslekte sürekliliğin sağlanmasıdır.
hiçbir baltaya sap olamamış, eli iş tutmaz, kabiliyet düşmanı komunist kardeşlerimizin safça bir eşitlik ve adalet arayışı için peşinden gittiği mafya lideri. miras olarak da cenazede saf durmayı öğretmiştir.
saddamın saddam olduğu zamanlardan aklımda yer etmiş, gördüğüm anda yaser arafat, muammer kaddafi, batı şeria, yitzhak rabin ve bilumum 90'ları aklıma getiren, son olarak ahmedinejad ile ropörtaj yapmış gazeteci.
henüz dava başlamadı, ortada fol yok yumurta yok diyelim de milleti fazla kızdırmayalım, yoksa yazdıklarımın tamamını işkembeden sallıyorum bu böyle biline.
solcu bir siyasi parti lideri, solcu bir gazeteci, aydınlık bir üniversite rektörü, emekli paşalar, mafya liderleri aynı davadan yargılanacaklar ya, herkes kıllanıyor bu adamların bir arada ne işi va diye? iktidar partisi kendi konumunu güçlendirmek için, belki de kendine karşı açılan davayı gündem dışına itmek için bu birbirinden masum adamların canını yakacak.
öte yandan sabancı suikastinde de parmağı olduğu söyleniyor. yahu bütün eylem insanı aslan devrimcilerimizin yüreğine su serpen, burjuvazinin kalesine atılmış en büyük golde de ergenekonun parmağı mı var? yuh artık! olur mu öyle şey?
yoksa dursun karataş derler bu örgüt lideri de ergenekonla pazarlığa mı oturmuş zamanında?
cumhuriyet mitinglerinden hiç bahsetmiyorum, bu işin tamamen ergenekon tarafından organize edildiği ayan beyan ortada.
hadi hepsi şimdilik iddia aşamasında da, ya bu faşist - komumist işbirliği gerçekten doğruysa, bana grup yorumu, cumhuriyet mitinglerini, türk solunu eleştirdim diye kızan arkadaşlar zerre kadar utanacaklar mı? yoksa türkü bar çıkışı kuvayi milliye örgütü kadıköy ilçe teşkilatına gidip yeni eylemlere doğru yelken mi açacaklar?
akp karşıtlığıdır, o kadar. bunun dışında dişe dokunur hiçbir planı programı yoktur.
2002'den beri devlet üzerindeki etkinlikleri azalmaya başlayan birtakım çevreler (bayılıyorum bu lafa), hükümeti devirmek için giriştikleri türlü maymunluklara bir isim bulalım demişler ve ulusalcılığı seçmişler.
milliyetçi deseler, olmaz. solcuları karşılarına alırlar. solcu deseler hiç olmayacak bu sefer askeri kızdıracaklar. ne olsun? ulusalcılık olsun. o zaman içini doldurlalım.
bize ne lazım? son kurşunu atacağız darbe ile, yani orduyu kemirecek paşalar, meydanları inletecek kemalist hatipler, ki halk desteğini kesmesin. üstelik hareketimize tarihsel bir senaryo yazılacak, bunu da ancak eski tüfek profesörler becerir. tamam mı müdürüm? iki tane de gazeteci ayarlayın, nerede bunun basın ayağı?
çocuklar biz neyi destekliyoruz? hayır hayır bu olmadı, biz neye karşıyız onu söyle?
1- yabancı sermaye,
2- islamcı yerli sermaye,
3- amerkan emperyalizmi,
4- avrupa birliği,
5- islam, arap kültürü
6- şeriat,
7- yunan'ı denize döktük, onları da yazalım mı, hani kıbrıs falan?
yaz oğlum. peki, şu halde rusya bize uyar, çin ve hinditan da öyle, ayrıca sermayeyi de devlet eliyle oluşturmak lazım, kademe kademe, atatürk öyle yapmıştı, kültür devrimi lazım bize batı ile bütünleşmiş ama dimdik ayakta.
ah atam, neredesin, altın saçlım çakmak gözlüm çatalkaram çingenem?
ha bu arada, atatürkçü düşünce derneği de bizlerle, tuncay var gazeteci, hulki var kafalı adamdır, onlar bulacakmış hocaları.
bulsun müdürüm, ben güvenirim.
attila var rahmetli, eskiden hiç sevmezdim aramızda kalsın hafif solcu takılırdı.
biz solcu değil miyiz müdürüm?
değiliz oğlum öğrenemedin mi hala, biz ulusalcıyız, yani milliyetçi ama öyle bildiğin milliyetçilerden değil. yani ülkücülerle karıştırma, onlar kafatasçı bizler hümanistiz, demokrasi istiyoruz ama bir şartla, halk seçmeyecek.
peki kim seçecek müdürüm?
devlet oğlum devlet, tam bağımsız türkiye cumhuriyeti?
ama müdürüm sanki bu sloganı solcular atmıyorlar mıydı?
hah tamam işte, onlar da bizden. yani şöyle düşün; bizim solcularımız, mesela askerler, mesela bürokratlar, haimler, savcılar, devlet memurları.
onlardan solcu olur mu müdürüm?
olmaz mı? neden olmasın, biz marx'a karşıyız ya da engels'e.
laf aramızda senin mesleğin nedir müdürüm?
ben emekli hakimim oğlum ağır ceza hakimi, kapı çalıyor git bak bakalım çocuk bizim bayrakları getirecekti atatürk baskılı.
bu başlık profesörü mü yüceltir, çobanı mı küçültür anlayamadım.
türkiye'deki profesörler ya dışarıda iş bulamayan yeteneksiz hödüklerden ya da gençliğinde kazandığı asistan maaşı "olsa da olur olmasa da olur" gibisinden zengin züppelerinden meydana gelir. bunun ortası yoktur, ya öyledir ya böyledir (yazarınız fena sabit fikirli ayrıca odun kafalıdır, hemen eksileyiniz).
çoban dediğin de dağda gezen, taşa toprağa sıçan, kıçını da yıkamayan, üstelik hayvanlarla çiftleşen, yani sizin kafanıza uymayan, hayal dünyanızda yarattığınız çağdaş türkiye resmiyle bağdaşmayan bir ayıoğluayıdır.
oysa ben derim ki aslolan iştir. işinin hakkını veren, sürüyü kurtlara kaptırmayan çoban, yabancı dil bilmeyen, yazdığı kitabın yarısı çalıntı olan (alemdarloğlu mu? haspinallaah, aklıma o geldi ne uyapayım) yani ilim dünyasında taş üstüne taş koymayan profesörlerden daha makbuldür (yine genelleme yine genelleme, olmuyor olmuyor).
ayrıca buradan yetkiklilere sesleniyorum, lütfen dünyanın ilk 500 çobanı seçin artık, aralarında mutlaka bir türk olacaktır (burası şaka hemen atlama).
bir işi bilen yapar, yapamayan yönetir, ikisini de yapamayan öğretir. (profesör bunlardan 3. saydığım gruba girer)
ayrıca şeker kardeşim memleketi profesör kalkındırmaz, o izler, görür, yazar çizer, uzun vadeli öngörülerde bulunur, insanlık adına çalışır.
kardeşim bu ülkede profesörün seçtiği adam da çoban seçtiği de 70 milyonluk bir insan kalabalığını yönetmeyecek midir?
peki bu insanlar çobana mı daha yakındır profesöre mi?
peki profesöre 2 oy hakkı versek chp akp'den fazla mı oy toplamış olacaktır?
herkes profesör olsa müreffeh bir ülke mi olacağız yoksa hepten mi batacağız.
acaba çobandan, profesöre ait oksijeni yaktığı için hesap mı sormak gerekir?
lost denen şu allahın belası dizideki en sağlam karakterdir, michael emerson tarafından canlandırılır ki zaten bu herif harbici oyuncudur, testerede oynamışlığı vardır.
sabah soğuktur, sabah bombok bir günün ilk anıdır, sabah işe gitmektir, sabah trafiğe takılmaktır, sabah ayazda yollara düşmektir, sabah akşama daha çok vardır, sabah beyninin intikam anıdır, sabah ilk sigaradır, sabah herkesin koşuşturmacasıdır, sabah iyi ki herkes vardır ve sabah aynada kendine bakmaktır ve sabah içinden ettiğin milyonlarca küfürdür.
süpper bir memlekette yaşayan süpper gizli ve zeki güçlerin yaptıkları eylemdir. ne analitik, akademik, alafortanfonik, teorik, kuramsal, kavramsal, serzenişli ve duygusal, ayrıca komplike, bir o kadar çelişkili bir kavaram değil mi?
vallahi gördüm ve üniversite'deki sosyaldemokrataydınteorisyen bir hocamı hatırladım. kendisi sık sık ülkemizin dinamikleriyle oynamanın sakıncalarından söz eder, ardından oynanması halinde devreye çeşitli güçlerin "otomatikman" girebileceğinden bahsederdi. (devre, dinamik, otomatikman hatta cycle, dynamics, automatically. yuh! güvenlik kalkanı ve emniyet subabı)
e haliyle bu kadar teknoloji olsa olsa genelkurmayda olurdu canım, nasa ile atbaşı giden aselsan teknolojimiz, erke dönergeci ve balans ayarı. işte budur, yaşasın irtica ile mücadelemiz. insan eliyle de değil, say ki işi robotlar yapıyor.
ders: türk siyaset tarihi. dinamiklerimiz hangi hallerde bozulur? anayasaya dokunursan, yök'e bulaşırsan, mgk'ya laf edersen, anayasa mahkemesi ile dalaşırsan, pkk ile kafana göre takılırsan.
bu durumda ülkemizde senin benim göremediğim birtakım süpersonik güçler devreye girermiş.
misal; enflasyon, işsizlik, sağlık, eğitim gibi konular bu ülkenin dinamikleri dışındadır ve insan eliyle manuel çalışır. hatta bırak uğraşsınlardır, sen bulaşmadır, beceriksizlerin işidir.
ülkenin dinamikleriyle oynanmaz, türkiye'nin dinamikleriyle oynanır. aslında ülkemiz dünyada dinamiği olan yegane ülkedir.