Keledoş** Ayran Aşı Hoşap Kalesi
Edremit'te köfte yemek.
iskele
Serçevan *
Bir koltuk bile boş kalsa kalkmayıp bir saat bekleyen dolmuş şoförleri. Van-Kocaeli Dostluk Parkı Murtuğa Kavut
Prestige
işsiz nüfusun tavan yaptığı sanatla alakası olmayan Sanat Sokağı. Muradiye Şelalesi
Cumhuriyet caddesini mesken tutan çevik kuvvet polisleri. Sütçü Fevzi - Sütçü Kenan çekişmesi
Gevaş'taki Çakmaktaşlar'daki Dino'ya benzeyen Van Gölü Canavarı
Açık u, kapalı u diyen öğrenciler.
Dear Darlin, please excuse my writing.
I cant stop my hands from shaking cos Im cold and alone tonight.
I miss you and nothing hurts like no you.
And no one understands what we went through.
It was short. It was sweet. We tried.
And if my words break through the wall and meet you at your door, all I
Could say is:
Girl, I mean them all.
Dear Darlin, please excuse my writing.
I cant stop my hands from shaking cos Im cold and alone tonight.
I miss you and nothing hurts like no you.
And no one understands what we went through.
It was short. It was sweet.
We tried.
We tried.
Woman: I understand why we split before a month.
Been thinking about the ball we dreamt.
Feeling like the sofa was sinking.
I was warm in the hope of your eyes.
So if my words break through the wall to meet you at your door, all I could
Say is:
Girl, I mean them all.
Dear Darlin, please excuse my writing.
I cant stop my hands from shaking cos Im cold and alone tonight.
I miss you and nothing hurts like no you.
And no one understands what we went through.
It was short. It was sweet. We tried.
Oh I concur. These arms are yours to hold.
And I miss you and nothing hurts like no you.
And no one understands what we went through.
It was short. It was sweet. We tried. We tried
Türkçeye Kara Nisan olarak çevrilmiş 1994 Ruanda katliamını anlatan bir başka etkileyici film. Hotel Rwanda\'ya göre kanlı sahneler daha fazla. Hep çekilmeli böyle filmler. Gösterilmeli insanlara asıl suçlular, yardım ediyor gibi görünüp katliamın en büyüğüne çanak tutanlar.
Filmde kendini çocuklarına ve eşine adamış fedakar annemizin ağır ergen kızı ve \"ben her şeyi bilirim\" havalarındaki kocası yüzünden kaybettiği öz güvenini gittiği Amerika\'da öğrendiği ingilizce ve edindiği arkadaşlar sayesinde kazanması keyifli bir şekilde anlatılıyor, insan bir dakika bile sıkılmıyor. Hint filmi sevenlerin kaçırmaması gereken güzellikte bu film.
"Hocam sizin bir ayda kazandığınız parayı ben bir gecede kazanıyorum kaçakçılıktan" diyen öğrencilere sahip olmaktır.
15 yaşındaki öğrencinin bir gece yine sigara kaçırırken kaza sonucu ölmesine şahit olmak, annesinin bu yolda ölen 3. çocuğunu olduğunu bilip ne düşüneceğini bilememektir.
Evde "nasılsın" diye bir kere bile sorulmamış, bir kere başı okşanmamış çocuklara değer verip ilgi gösterip velisinden "hoca sen benim çocuğuma nasıl laf edersin" diye suçlu bulunmaktır kimi zamanda.
Yaptığı her sağlık ocağı için personelini düşünüp lojman yapan sağlık bakanlığının aksine okul yaptım gerisini koyver gitsin diyen milli eğitim sayesinde nerede kalacağını kara kara düşünmektir.
Kızıl Nehirler, Taş Meclisi, Sisle Gelen Yolcu gibi romanları ile tüm dünyada yüzbinlerce satan ve en çok satanlar listesinde uzun süre kalmayı başaran ünlü yazar Jean-Christophe Grange, 5-6 Aralık tarihlerinde istanbulda gerçekleştirilecek 13üncü Pazarlama Zirvesinde ilham veren öyküsünü katılımcılar ile paylaşacak.
Senaristlerin içine mutluluk serpiştirmeyi unuttuğu dizi. Evet, evet tam anlamıyla tanımı bu dizinin. Tamam dramın dibine vurulmuş ama insan istiyor ki biraz da mutlu olsunlar. 16 bölüm boyunca birazcık gülümsesinler artık diye içim içimi yedi. Belki de Secret Garden gibi komedi ve dramın iç içe geçtiği bir diziden sonra izleyince böyle oldu ama fazla boğucuydu.
Van için valizimi hazırlarken aldım haberi daha 2 kasımda atanmış bir öğretmen olarak. Dondum kaldım yine, kız kardeşim gitme diye ağlıyor bir yandan. Okullar için bir açıklama yapılmalı bir an evvel. Hastane bile yıkılmışken okulların açık olduğu bir gün Allah korusun ama nasıl bir felaket yaşar Van.
Edit: Okulların açılışı 5 aralık tarihine ertelenmiş.
Sine Büyüka ile araları nasıldır bilemem ama ekranda birbirlerine çok yakıştırdım ben. 1 eylül 2011 büyük britanya türkiye basketbol maçı'ndan sonra oyuncularla röportaj yapılırken ekranın bir yarısını kendisi bir yarısını Sine Büyüka paylaşıyordu. Çok güzel bir görüntü olmuştu. Ayrıca Sine, Cenk Akyol ile röportaj yaparken kameraya öyle bir bakışı vardı ki ben korktum yeminle.
Kitap klasik Dan Brown romanı. Diğerlerinden bir farkı yok. Yine tuhaf, kendini, bedenini amacı uğruna acımadan değiştirebilen bir karakter, onun yanında hoş bir kadın - diğer kitaplara göre daha yaşlı ama bu kitapta- ve daimi ismimiz Robert Langdon. Dan Brown artık Robert Langdon serisine bir son vermeli. Eskisi gibi karizmatik bir karakter değildi bu kitapta. Kitabın giriş, gelişme kısmı çok iyiyken sonu biraz yavan bitti, tatmin edici değildi. Diğer kitaplarla kiliseyle arası açılmıştı bununla telafi etmeye mi çalışmış karar veremedim. Her an bir yerlerden Ömer Çelakıl vari biri fırlayacakmış gibi bitti sonu.
Aklıma takılan bir nokta var ayrıca.
--spoiler--
Kitapta önce 33. derece kardeşlerin arasında kadın olmadığı, kadınların sadece kadınlardan oluşan başka kardeş bir toplulukta bulundukları söyleniyor ama daha sonra Mal'akh'ın çektiği ve CIA'in eline geçen ve Mal'akh'ın yaymayı planladığı üyeliğe kabul töreni görüntülerinde CIA başkanı olan Sato'nun da olduğu söyleniyor. Ki Sato Kadın. Ben mi yanlış hatırlıyorum yoksa hata mı bilemedim.
Mal'akh bu kadar çabuk unutulmamalıydı bir de. Öldü ve bir daha bahsedilmedi adından. Onu bu şekilde canavara dönüştüren olaylar zincirini kimse sorgulamadı bile.
--spoiler--
Şu cümle de çok güzeldi ayrıca.
--spoiler--
Dünyadaki tüm dinler, asırlardır inananlarına inanç ve iman kavramlarını kucaklamalarını söylüyor. Şimdiyse asırlardır dini, batıl inanç olarak alaya alan bilim, bundan sonraki keşif sahasının inanç ve iman ilmi olduğunu itiraf etmek zorunda... Odaklanmış inanç ve niyetin gücü... inancımızı silen aynı bilim şimdi kendi yarattığı boşlukta arada köprü kuruyor.
--spoiler--
Sayesinde Amerikalı bir mektup arkadaşı bulduğum şükela site. Erkek arkadaşı Türk olan bir kız buldum bakalım neler olacak mektubunda.
Amacı doğrultusunda kullanıldığında deli gibi eğlenmemek elde değil, zamanımın çoğunu bu sitede geçirir oldum zira. Türk abazanından çok Mısır ve Hint abazanları doldurmuş durumda. Gördüğün anda Mısırlı detected deyip kaçmak gerekebiliyor. Ayrıca engelleme denen olay sayesinde kimse rahatsız edemiyor o yüzden kendi milletinin insanına da abazanlar burayı da doldurmuş diyerek bu kadar laf etmek de ayrı bir aşağılık kompleksi olsa gerek. Her mesaja cevap verme diye bir zorunluluk yok sonuçta . Ki mesajlara bile istemediğin ülkelere kapatma şeklinde bir seçenek sunulmuş. Kapat olsun bitsin.
Türkiye'nin ortaçağı yaşadığını düşünen, kriz ne durumda ülkende diye sorulduğunda "herkes tatilde şu an, Atina boşalmış durumda, eylülde tekrardan başlar protestolar" diyen Yunanla da adını bile bilmediğin ülkenin insanıyla karşışabilirsiniz ayrıca.
Artık insan yakınımızda değil;
çok uzaklarda kaldı; ölçülemeyecek denli uzakta:
Elimizi uzatsak kaf dağına dokunabileceğiz de;
insan daha daha ötelerde kaldı.
Kuzey Kore'de oğlu ve hasta karısıyla yaşam mücadelesi vermeye çalışan bir adamın hikayesinin anlatıldığı Türkçe'ye Sınır olarak çevrilmiş 2008 yapımı Güney Kore dram filmi. Filmde mutlu anlar nadir zira bittiğinde insanın yüreği daralıyor mutsuzluktan. Başrol oyuncusu In-Pyo Cha çok başarılı ayrıca.
--spoiler--
Hasta bir eş ve küçük bir erkek çocuğunu geride bırakmak, sen bir şeyler yiyip içerken geride bıraktıklarının ne yaptıklarını düşünüp kahrolmak ya da oğluyla en sevdiği şey olan futbolu televizyonda bile gördüğünde izleyememek... Fedakarlık, sevgi, umut, bekleyiş her şey var bu filmde. Tabi kavuşamama da. Ne zıt di mi bütün Türk filmleri mutlu sonla biterken bütün Kore filmleri kötü sonla bitiyor.
--spoiler--
--spoiler--
isa sadece Güney Kore'de mi yaşıyor? O herkesi kurtarmaya geldi. Fakat nasıl oluyor da işler bu kadar adaletsiz hale geliyor? Demek ki Tanrı bile zenginlerin arasında yaşıyor. Aksi halde Kuzey Kore'yi böyle nasıl bırakabilir?
--spoiler--
--spoiler--
+ Yetimhaneye neden bırakıldığını biliyor musun? istemiyorsan, cevap vermeyebilirsin.
- Çengelli iğne yüzünden.
+ Ne demek istedin?
- Bir gün, babam yeni annem ve bir bebekle eve geldi. Ninem de oradaydı.Onlar yemeklerini yerlerken ben diğer odada bebeğe bakıyordum.Bebeği sevmek istemiştim. Bu yüzden onu kucağıma aldım...Fakat benim çirkin olduğumu düşünmüş olmalı ki avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı.Ninem, üvey annem ve babam koşup geldiler.Bebeğin bacağında kan vardı.Çengelli iğne batmış.Fakat üvey annem, ninem ve babam benim batırdığımı söylediler.Dediler ki, az kalsın benim yüzümden bebek ölüyormuş.
--spoiler--
Bunları söylerken bir yandan resim çizip bir yandan ağlayan sevimli mi sevimli çekik gözlü küçük bir kız düşünün; babasını deli gibi sevip yine babası tarafından acımazsızca yetimhaneye bırakılan bir çocuk. Yine çok hüzünlü bir Kore filmi. Sadece sonu beklediğim şekilde bitmedi. Bir şeyler eksik gibiydi.