Kahvede, otobüste,ATM kuyruğunda ya da misafir oturmalarında kolaylıkla tespit edilecek bir bilgi türüdür. Siyasi görüşü fark etmeksizin ortalama bilgi düzeyi güncel siyaset çözümlemesinden ziyade ezber birkaç kelime ile kendini ifade etme seviyesindedir. O yüzdendir ki konuşmalar/tartışmalar herhangi bir sonuca evrilemez.
Gözyaşlarını hep icine akıtmış olan birine dokunarak elini ıslatabilmektir.. Türkiye şartlarında anasından babasından kendisine mal mülk kalmamış sefaletten okuyamamış bir babanın gözyaşlarıdır o.. Her zaman dik durabilmiş sadece ailesi icin eğilmiş birisinin... Hüznünü üzüntüsünü saklamış sevincini abartmamış bir babanın.. Ekmeğin en helalini suyun en berrak olanını.. Komşunun en temizini insanların en iyisini bulabilmiş bir baba.. O kadar zordur ki böyle bir babaya sahip olmak,insan korkar,ben nasil onun gibi olabilirim ki diye.. Onun gibi gözyaşlarımı akıtmadan yasayabilirim.. Hani o gül yüzünden akıp giden yaşlara uzanıp da ellesem dersin.. O yine benim ellerimi ufacık bir bebekken öptüğü ellerim gibi görse.. Aklım yetmese eskisi gibi.. Ama dokunsam o yaşlara.. Gitseler yüzünden.. Gelmeseler bir daha.. Hep gülümsese hayat bize,ya da biz gülümseyebilsek hayata.. Yarını nasil çıkartacağız,ay başını nasil getireceğiz sıkıntısı olmadan...
an acı örneği üniversitede başıma gelmiş olanıdır. yoo yoo yanılıyorsun dostum. parasızlıktan değil,adamın audi'si vardı ya la. ona rağmen yaşadık.
o zamanlar bir sivil toplum örgütünde * görevliyiz. aynı grupta bikaç arkadaşım daha var. toplantıdan sonra bursa'da turlayalım muhabbeti çıktı grup başkanı tarafından. daha yeni oluyor tanışalı ama adam grup başkanı. samimi olmak işimize gelir dedik,birkaç arkadaşla bindik arabaya.
neyse efendim. bursa'yı şöyle yukarıdan seyredebileceğimiz bir mekan bulup oraya yakın bir yere arabayı park edeceğiz. mekanı aradık bulduk ama mücavir alanlarda elinde otopark ücreti geçirmek isteyen belediye görevlileri dolu. bizim arkadaşa bu adamlar kanını emmek üzere bekleyen canavarlar gibi görünüyor tabi. yakın yerlerde otopark ücretine tabi olmayan yerler var ama bizim millet boş bırakır mı?
-neyse ya şöyle ara sokaklara gidelim oralar boştur. park edip geliriz tekrar mekana. dedi ama arabanın içinde kurbanlık koyun gibi bekliyoruz öyle mal mal dışarı bakıyoruz nere boş diye.
-abi şura boş gi.. ha s.ktir ya kapmışlar. gibisinden cümleler ediliyor bolca. kasıldıkça kasıldık ama adam arıyor öyle.
neyse sonra bulduk bir yer. arabayı park ettik. adam arabayı kilitledi ama 2-3 kez kontrol ediyor. şimdi de "arabayı çizmesin veletler" korkusu sardı. gözü arkada kaldı adamın.
o korkuyu da sonlandırma çabası ile yola koyulduk ama bu sefer de yolu kaybettik. nereydi la bu mekan moduna girdik. arıyoruz,tarıyoruz yok. malum ara sokaklardayız ve ana yollar bayağı uzakta kaldı. ara ara bulamadık, arayı arayı bulduğumuz o canım bursa manzaralı mekanı.
Bazen saatlerce süren ama sonunda amaaan biz burada çene çalıyoruz ama perde gerisinde neler oluyor be abi?,ya ülkemiz için kim hayırlı ise Allah ondan razı olsun,ne diyelim?,canım ülkeyi biz mi kurtaracağız,boşver şeklinde olan cümlelerdir.
hafik ağırlaması olarak da bilinir. çok farklı hareketleri içerisinde barındırır. izleyenlere keyifli anlar yaşatmakla beraber öğrenilmesi diğer oyunlara nazaran daha çok vakit aldığı için düğünlerde çok az kişilerce oynanmaktadır.
2014 öncesinde olduğu gibi tamamen belirsiz olan sorundur.
zira çok çabuk gündem değişikliği yaşayan ülkemde ne zaman ne olacağı tahmin edilememektedir.
ancak siyasal anlamda şu söylenebilir:
bu zamana kadar iktidarını kendisini belirli oranda destekleyen oluşumlarla ( cemaat,dernek,tarikat vb) paylaşan akp hükümeti artık bu riske girmeyecek ve özellikle kritik makamlara sadece kendi adamlarını atayacaktır.
yasal düzenlemeler de tabi bunu destekleyecektir.
bu da yeni bir iktidar ve egemenlik savaşı demek olacaktır.
En uzun yaşanan bir günün gecesinde yaşanan büyümedir.. O uzun günde alınan haberin etkisiyle başlamıştı zaten her şey. Evin direği olan babasının ölüm haberi ile.. O zamana kadar birçok ölüm haberi almıştı. Birçok cenaze görmüştü küçük çocuk. Ama bu seferki farklıydı. Bu seferki kendi babasının cansız bedeniydi.. Ve daha cenaze merasiminde başlamıştı bu erken büyüklük.. Bütün ritüeller bekleniyordu ondan. Tek tek tokalaşmalar,cenazeyi toprağa indirme,toprak atma,mevlüt.. Tüm bunların yoruculuğu bazan düşünme imkanı bile vermemişti. Doğru düzgün üzülemedi bile,şöyle adam gibi.. Ama şimdi yalnızdı.. Tek başına karanlık bir odadaydı.. Ve artık evin tek erkeğinin kendisinin olduğunu cok iyi fark etmişti. Annesine,kardeşlerine bakabilecek tek insanın.. Onlara "babalık" edebilecek tek kişinin.. Artık arkadaşlarla boş boş geçirilen vakitler,kahvede batak oynamalar,okuldan kaçmalar,evin bütün işlerini anne babaya bırakmalar bitmişti.. O çocuk artık büyümüştü.. Hem de daha çok küçükken..
eskiden savaşa korkusuzca giden ya da haksızlık önünde kim olursa olsun eğilmeyen insanlar için kullanılan bir kelimenin zaman içinde erotik pozlar veren kadınlar için kullanılması durumudur. bir yerleri ifşa etmenin "cesurluk" olarak anılmasının ilginçliğidir.
ne güldürmektir ne düşündürmektir ne az söz ile öz söyleyebilmektir ne de gündeme dair yorum yapabilmektir. velhasıl iyi yazabilmek değildir.
zira ne kadar aşırı uçta yazarsanız o kadar tanınırsınız. başlıkları seksten,dine hakaretten veya radikal siyasi söylemlerden yaparak altına da saçma sapan yazmak, sözlükte tanınmanın en kestirme yoludur.
karanlıktan korkan bir çocuğun korkusunu sona erdiren, geceler boyu borçlarını düşünen bir babanın içini ferahlatan, sanki bütün kötülüklere engel olmak için okunan ezanın özelliğidir.
uykudan uyanan için yeni bir gün, geceyi uykusuz geçiren için uykunun başlangıcıdır.
"vay be sabahlamışız." diye irkilen ve pes için eline aldığı oyun kollarını terleten gençlerin uyarıcısıdır.
adına sayfalar dolusu kitaplar yazılsa da yine de tam olarak rahatlatıcılığı anlatılamayacak ezandır esasında.
uzun zamandır tartışılan bir konudur ve farklı görüşler mevcuttur fakat en kesin ayrım kemalist-ulusalcı olarak kendini tanıtan solcuların daha "milli" bir tavır takınıp pkk'ya kesin bir dille karşıyken; marksist-sosyalist-komünist-leninist-maoist* olarak kendini takdim edenlerin ise koyu birer pkk savunucusu olması.
buradaki en büyük tezat ise ezilmiş kürt halkının faşist devlete başkaldırısı olarak anılan sürecin, yine bir romantik sol jargondan olduğu gerçeğinin görülememesi. bizzat halka zarar veren bir örgütün yeni bir devlet kurarak sosyalizmi getireceği ise devlet içinde devletten daha çok mevcut devleti sosyalist yapması gerek sol görüşün ikinci tezatıdır.
20 yaşındaki ezilmiş türk gencini katlederek ve uyuşturucu baronlarına teslim olmuş bir örgüte olan bu destek ise solun yine o halkların kardeşliği söylemini sorgulatmaktadır.
özellikle kurban bayramı'nda tartışmaya açılan konudur. ancak burada hem islamın hayvan katliamına cevaz verdiği tezini savunanlar hem de bu teze karşı hindi kesiminden,et yiyen insanlardan bahsedip karşı-tez savunanlar stratejik yapmaktadır.
zira konu tamamen sloganlar üzerinden gitmekte ve iki farklı uç noktanın bir araya gelmesi ise zor olmaktadır. bu zorluk da konuyu bilimsel,duygusal ve enine boyuna doğrusal tartışılmasını engellemektedir.
öncelikle konumuz bir din ise onun vaz ettiklerine ve bu vaz edinlerin uygulayıcısı olan peygamberlerin hayatına bakmak gerekmektedir.
Öldürmek istediğiniz kuduz bir köpek dahi olsa ona işkence etmeyiniz. *
peki bu söz uygulama alanı bulmuş mudur diye sorulsa sanırım şu kıssa kafi gelecektir :
"...Onbin kişilik bir ordunun başında baba ocağı, ana vatanı Mekke'nin kapısına dayanmak üzeredir.
Ordunun en önünde ilerlerken yolları üzerinde yeni doğum yapmış dişi bir köpekle yavrularını görür. Arkadaşlarında Suraka oğlu Cuayl'i çağırarak emir verir.
- Anneyle yavrularının önünde duracak ve ordunun tamamı geçinceye kadar onlara nöbetçilik edip ezilmekten koruyacaksın.
Dişiyle yavruları rahatsız edilmemiş fakat onbin kişilik fetih ordusu istikametini değiştirmiştir."
ayrıca o dönemlerde Hayvanların aşırı çalıştırılmaları yasaklanır. Yüzyıllardır devam edegelen hayvan sırtlarında karşılıklı oturarak saatlerce yapılan hitabet ve şiir törenleri yasaklanır. Sahiplerinin sadece gerçek ihtiyaç süreleri kadar hayvanlarına binmelerine izin verilir.''Hayvanlarınızın sırtını iskemleniz gibi kullanmayın. Allah , bu hayvanları ancak, güçlük çekmeden gidemeyeceğiniz yerlere kolayca gidebilmeniz için sizin emrinize verdi. " der son peygamber.
peki tüm bunlara rağmen kurban bayramının anlamı nedir? burada ise maddi düşünmek islam'ı hatta gelmiş geçmiş tüm dinleri anlamamak olacaktır. zira dinler tarihi maddi değil manevidir ve maneviyata inanmayanlar da dinin emrettiklerine anlam verememektedir. tıpkı kur'an'da geçen kurban ile ilgili ayetlerde ve sünnet-i seniyyelerde olduğu gibi... bunlar açık ve bir o kadar da seçiktir.
bu anlatılanlardan sonra samimi bir şekilde kurban bayramını hakarete kaçmadan eleştirenlere gerekli açıklamaların yapılması gerekliliğini ve kurbana eziyet ederek onu kesen müslümanları ise yanlışlarında uyarmayı bir borç bilmek gerekir.
* ancak, bir gece tuvalete gittiğinde makatından siyah bir dışkı gelen insanın duyabileceği özlemdir...
o geceden sonraki günlerde de karşılaşılan bu hal, birkaç gece kalınan yoğun bakım sürecinden sonra daha da depreşir. doktor denetim için geldiğinde her defasında "hala melana mı?" diye sorar.
ve o çok iğrenilen şeyi tekrar görünce insanoğlu yeniden yaşama dönmüş gibi sevinir...
artık yoğun bakım yoktur..artık serum artık hastane kokusu yoktur...
esasında devletli toplumlarda yaşayan her insanın az ya da fazla miktarda maruz kaldığı durumdur. şöyle ki;
doğa durumundan, bir sözleşme ile toplumsal iradenin, en egemen güç olan devlete teslim edilmesi ve devletin de işlevsel olabilmesi için vergi düzenine geçmesi ile "kul hakkı" kavramı çok daha farklı bir anlam kazanır. bu anlamlandırma, modern dünya devletlerinde ise artık nev-i şahsına münhasır bir hal alır. devletin ekonomide daha çok söz söylemesi, sosyal devlet anlayışın gelişmesi, siyasi-askeri-teknolojik gelişmeler ile devlet en büyük tüketici ve üretici durumundadır.
böyle bir durumda, vergiler ile karşılanan elektrik,su,ısınma giderlerinin olduğu bir binada çalışan;çocuklarının boğazına halktan toplanan vergiler ile lokmalar götüren bir memur elbette ateşten bir gömlek giymiştir.ç
gereksiz yere harcadığı her miligram suda,her vat elektrikte bir hak olduğu gerçektir. bu gerçeklik ise çok acı bir şekilde unutulmaktadır.
Harf sayısı 18dir. Bunlardan üçü ünlü, 15i ünsüzdür. Sağdan sola doğru yazılır. Orta Asyada Soğdların kullandıkları Hint-Avrupa dil ailesine bağlı, iran kökenli antik bir dildir. 9'uncu yüzyıla kadar ipek yolu üzerinde konuşulan en önemli dil olmuş olan Soğdca, Soğdların gitgide daha çok Türklerin arasında kalmaları ve Türkçe konuşmaya başlamaları ile önemini kaybetmiş ve hatta sonunda tamamen kaybolmuştur. Uygur alfabesi de Soğd alfabesinden geliştirilmiştir.
siyaset ile nefret ile ırk ile ideoloji ile birbirinden kopan,kutuplarda yaşayan bir toplumda, kutuplara de eşit uzaklıkta ama ikisinden de uzakta,ortada yaşamaktır.
bu yaşayışta bir de kabulleniş vardır: onlarla beraber yaşamak..
ne onlarla yaşarsın ne de onlar olamadan.. ergen gibi hissedersin kendini çoğu zaman..
modern dünya insanının yaşamının özetidir. kapitalizmin canavarlaştırdığı insanın kârını azami noktaya taşımak için değer tanımadan değersizleştiği dünyada herkesin birbirine rol yaparak yaşaması,herkesin birbirini tanıdığı ve iğrendiği halde yüzlerine gülerek yaşamasıdır..
nasıl mı?
sokağa çıkarsanız,mahalle bakkalınıza girersiniz,fahiş fiyatta mallarını size satar. ancak sizler bu işi "güle güle" yaparsınız.
dershaneye gidersiniz hocaların kayıtlı olamadığını ve vergi kaçırdığını bilirsiniz ama onlardan "güle güle" ders alırsınız. ne siz onların "talebe"si ne de o sizin "hoca"nızdır. sadece para ekseninde dönen olaylar bütünüdür,o kadar.
ve bu kişiler birilerinin babasıdır,annesidir,abisidir. bu milletin fertleridir, bizizdir. ve bizizdir bizi dolandıran,rol yapan....
