sözlüğe gelirken içi içine sığmayan, konuşacağı mesajlaşacağı kişiyle görüşmek için can atan kişinin beklenti içerisinde giriş yaptığı sözlükte beklenen kişinin olmaması durumudur. bir ihtimal kendisini çevrımdışı gösteriyodur diye mesaj atıp beklersiniz ama gelmez o cevap..
bir arkadaş anlattı yaşadığı duyguları ben de yazdım, yok artık ne işim olur benim(!)
son derece gayretli, dürüst, efendice işinizi yaparken bir karaktersizin sizi karalayarak, açıklarınızı ve ona verdiğiniz sırlarınızı üstlerine söyleyerek peyderpey sizin işten çıkarılmanız için büyük çaba sarfeden ve maalesef ki bunu başaran kişinin, kendi yaptığını çekmesi ve bir başkasının kendisine aynı şeyleri yaparak işten çıkarılmasıyla (bunu duyduğunuz an) yaptığı onca yalan dolan, şerefsizlik gözünüzün önüne gelse bile yine de onun işsiz kaldığı için üzülebilmektir.
bu dünya çok kötü tamam onu anlıyoruz. bu dünyada iyiler için, kalbinde kötülük bulunmayanlar için bir adalet sistemi elbette vardır. siz iyi olmaya, hainlik, fesat düşünmemeye gayret edin.. birgün mutlaka karşılığını alacaksınız.. (bu gerçeğe olan inancım defalarca tükense de)
geniş aile karakteri kütük tarafından kullanılan repliklerin değişik versiyonlarıdır. örnek olarak: ''lan oğlum biz aslında özümüzde çok efendi yazarlarız, küçük yaşta trolleri görünce biz de kendimizi dinginledik.''
troll kaygısı gütmeden, kendi halinde yazan yazarlar derneği yönetim kurulu üyesi gyulickimi. **
gösterime yeni girmiş ve herkes tarafından merak edilen filmi izleyip de bunu spoiler ibaresi bile koymadan pat diye yazacak kadar mal olandır.
e benim takoz yavrum, e benim idrar yollarına asfalt döktüğüm, o kadar malsın ki insanlara film hakkında bilgi verip de onlarla düşüncelerimi paylaşayım, zaten bunun için burda yazıyorum mantığını bile anlamayacak kadar embesilsin. şimdi defol.
hayır efendim açıklama falan yapamazsın..
gündemde olan herhangi bir olay için bestelenmesi farzedilen şarkılardır.
''haydarpaşa yanıyor,
polis sorumluyu arıyor,
haydarpaşa yanıyor,
niye hava desteği gelmiyor,
biz söndürelim diyoruz,
kimse bizi duymuyor,
koskoca tarihimiz yanıp da kül oluyor.''
gaziantep'te doğup büyümüş, gaziantep kültürünü her yönüyle benimsemiş, yardımsever, sevgi saygı ilkelerine gönülden bağlı güzel yürekli bir insan olmaktır.
ulu önder atatürk'ün de tarihe düştüğü gibi; ''türk'üm diyen her şehir, her kasaba, en küçük türk köyü gazianteplileri kahramanlık misali alabilirler.''
artık gördüğü, yaşadığı, duyduğu hiçbir kötü şey için şaşırmayan, ''bu kadar da olmaz'' denilemeyen bir döneme girdiğimizden, herkesin yaptıklarını bir kez daha gözden geçirmesini, yaptığı yanlışlardan ders almasını, bulunduğu durum ne olursa olsun sağlıklı kararlar vermesini, aslında hayatın bizlere bahşedilmiş en güzel armağan olduğunu unutmamak ve onurlu bir yaşam sürmek için çaba sarfetmemizi, hep iyi şeyler düşünmemizi gerektirecek cümle..
yunus emre'mizin de dediği gibi ''sevelimi sevilelim, bu dünya kimseye kalmaz.''
selvi boylum al yazmalım isimli gönüllerde taht kuran filmde asya * tarafından kullanılan replik.
repliğin buraya yazılma sebebi ise çok farklı hacım. şimdi insanoğlu doğar, büyür, ölür değil mi? bu aşamaların geçtiği süre zarfına mektubuna da 'yaşam' denir. * her neyse, sözüm şu ki bir çocuk * konuşmaya başladığında küçüklüğünden beri yanında olan, gece sayıkladığında ''oğlum! daşşağını yidiğim neyin var?'' diye yanına koşan, geceleri mahsuscuktan üzerini açık bıraktığında gelip örtüp örtmediğini kontrol etmek gibi deneylerden hep başarılı olarak çıkan, annesinin sabah işe uğurlayıp akşam kapıda karşıladığı adama ''baba'' demesi kadar doğal birşey yokken, bu kadar gereksiz bir sözü söylemesine, böyle bir konuyla aklını meşgul etmesine sebebiyet verecek olaylara girişmesine ne gerek vardı?
bu yazılanın okunması üzerine; bu muydu insan saygınız? bu muydu sevginiz? diye adamlık, efendilik timsali olan ahmet gibi saygı göreceğime, çılgın şarkısının klibinde iki kolundan tutulmuş, üzerine deli önlüğü giydirilmiş murat kekilli gibi muamele görmek koyar tabi insana..
ülkemizde üretilen ve aslıyla birebir bizzat ve aleni bir şekilde taklit edilen ürünlerdir. bilmeyenler yerler, giyerler, içerler. işin garibi hiçbirşeycik olmaz onlara.
işin en kötüsü de orjinaline etek dolusu (mecazen la şey olmasın) para verirsin, bilmeyen, anlamayan çakma damgası vurur. o pek bir kötü olur aburagoyin..
ilkokulda notalardan çok sevdiğimiz şarkıları (ne gerek varsa) yazdığımız defterdir.
çocukluğu demet sağıroğlu, emel müftüoğlu, candan erçetin, burak kut, izel çelik ercan, oya bora, tarkan'ın dişlerinin arasında boşluk olduğu yıllara denk gelen biri olarak bu sanatçıların şarkılarını yazardım ben hep. hem de nakarat kısımlarını çoğu defa ikişer defa yazardım, üşendiğim zaman ise parantez içersine alıp ya nakarat ya da x2 diye yazardım. şu an işyerimde ağlıyorum. dikkatinizi çekerim işyerinde ağlıyorum. işyerinde ağlayana kızlar teklif ediyomuş. ekşi sözlükte işyerinde ağlamayanı dövüyolarmış. *
ne o öyle misafirlikte çocuğunu methederken ve meziyetlerini anlatırken ensesine bir şaplak patlatan baba iltifatı gibi. hadi diziyi izlemeden önce koç gibi bi oğlan var galiba dizide de ondan bahsediyolar zannedersin. oğlum koç bildiğin tarık akan la. basketbol koç'u. madem koç'u ön plana çıkarmak istiyosun yapımcı veya yönetmen efendi, o zaman şöyle bir şey olsun.
''o benim koçum''
diziye bu ismi ver. fragmanına da şöyle süslü bir söz kullan süperkulade olsun.
''o benim koçum: onunla nefes alıp onunla yok olmak isteyenlerin hikayesi.''
yıllar ne görüntüsünden. ne de gücünden hiçbir şey kaybettiremedi. hep o kuvvetli, hep o anlayışlı, hep o mücadeleci halleri. tıpkı eski aracımız olan toros gibi.. allah torosların motoruna, beygirine, babamında gücüne kuvvetine zeval vermesin.
reno renault reno renault, giderim senle her tarlaya, renault..
geçen haftaki öyle bir geçer zaman ki dizisinde hakan karakterinin yanında hızla koşarak giden berrin'in arkasından bağıra bağıra, hıçkıra hıçkıra, ağlaya ağlaya sarfettiği sözlerdir. üzmüştür, duygulandırmıştır ve sanırım ağlatmıştır.
kahrol balık burcu al sana bomba. yeter ağlamak istemiyorum artık. gülmek istiyorum, görmek istiyorum. kalbinde ruhunu görmek istiyorum. *
arkadaş bu filmi başından sonuna izlemek için taş gibi bir yüreği olmalı insanın. acı, yalnızlık, fakirlik, çaresizlik, sevgisizlik ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi.
filmin konusunu bilmeyen, izlemeyen pek azdır. o hüznü insanın içine yerleştirmeyi başaran yönetmen ne kadar övgüyü hakediyorsa, filmin müziğini yapan cahit oben'de bir o kadar hakediyordur. buyrun burdan gözünüzün önüne o masum ve tatlı yüzüyle kahramanı getirip dinleyin. http://fizy.com/#s/1hotqv
çoğu kişinin yaptığı ve dürüstçe sorulduğunda hala da kabul etmeyecekleri hareketlerdir.
misal hoşlandığı kıza açılamayan ergen kıza başkasının ağzıyla sorular sorar.
+ ehehe şey ya melike bir erkek napsa verirsin *
- valla böyle küçük sürprizler falan çok severim ben özgürcüm.
+ yani hediyeler falan mı? sevdiğini nasıl söylesin istersin?
- evet evet aynen öyle hediyeleri çok severim. o ne elindeki?
+ hiç ya benim değil o. bir arkadaşın bana emanet bıraktı da.
yıllardır izlediğimiz, izlemeye doyamadığımız en iyi filmlerden olan neşeli günlerde geçen bir sahnede güzel gözlü zeynep'in babası olan saim bey'in kızının sevgilisinin evine haciz getirip zabıtaları göndererek evin yıkılacağını söylediği sahnede zabıta tebligatı bildirip karara itiraz eden anne ve babaya ''evi satmışsınız ve altında da imzanız var, ev yıkılmak üzere derhal evi boşaltın'' demiş sonra evden atılıp günlerce sokakta kalan aile malum yaşar ustanın o dehşet konuşmayı yapmasıyla evlerine tekrar kavuşmuşlardır. ''ee artist zabıta efendi madem ev yıkılmak üzereydi de ne diye yıkmadın da mührü vurdun kapadın gittin evi deyyus'' demezler mi adama..
(bkz: heyecanlandın itiraf et)
böyle bir yöntem yoktur. has.ktir nidalarıyla başlığa hırpani bir şekilde tıklayıp fark yaratmak gibi çılgınca düşüncelerini suya düşürdüğüm için üzgünüm dostum. lakin yok böyle birşey.
ben istemez miydim ''yaptım olacak'' veya '' % 100 çalışıyor'' diye bakınızlar vermeyi. ***
ilginç bir olayı vardır bu aletin.. ilginçlik alette değil de ülkemizde kullanılmasındadır.
şöyle ki: gazetelerde bir dünya define bulma makinesi reklamları vardır, bilmemn kaç metredeki altını şıp diye gösteriveriyo diye falan. define aramak ve bulunan defineyi zimmetine geçirmek, okutup bozdurmak yasak iken, satılmasının gayet legal olması pek bir gariptir. burası türkiye var öyle..
gaziantep'in düztepe mahallesinde hizmet vermeye başlamış güzel ve temiz bir hastane. diğer özel hastanelere göre (belki de yeri bakımından olsa gerek) daha halkla iç içe, daha candan ve yakından ilgilenilen bir hastane görünümü çizmektedir.
toplu taşıma aracında geçmekte olan liseli muhabbetinde şunlara şahit olunmuştur.
-hasan nerde oturuyon sen?
- evde oturuyom zaaa xd xd. (öyle iğrenç güldü ki xd xd direkt çağrışım yaptı)
-niye yoktun lan ilk ders.
-olum beni girişte demet hoca yakaladı, sen ayrıl dedi, niye dedim ne bilim ya saç ya sakaldan dedi zaaaaa xD xD.
(ağzına ağzına lavabolarda kullanılan esnek terliklerle vurmak istedim ama yapamadım sözlük)
bunları yazdığım için bi utanıyom ki sorman gitsin gardaş. **
savunacak birşey kalmadıysa zamandan
emekliliğe giden bir adam kalkar bu koltuktan
gönlü yanadır ki eskilerle anılmasından
fakat bellidir ki hep yanılmasından.
olmaz artık sav amca
olmaz artık bu kadar
bilmiyor musun ateş
düştüğü yeri yakar.
hoşçakal! iktidarlar sensiz olsun *
daha durma bu saflarda sen;
gidiyorsun.. *
bir flash tv ve yalçın çakır harikasıdır. canlı yayın dedikleri bu olsa gerektir.
adam canlı yayında anasının yanında bu lafı söylüyor ve yalçın çakır bir abi şevkatiyle olayı normal karşılayıp da programa devam etmiyor mu? arkadaş çıldırmamak elde değil..
ilk zamanlar yeşillikler içinde koşup oynayan bir çocuk misali fütursuzca ve sorgusuz sualsiz keyifle entryler giren, başlıklar açan ben; artık sözlüğe yazmak bir yana şifremi kullanıcı adımı bile hatırlayamıyorum çoğu zaman..
ben sözlüğe olan entry girme hevesimi yitirdim, ben bu sözlüğe olan başlık borcumu ödeme hissimi yitirdim. ve ben uludağ sözlüğe olan inancımı kaybettim, ben sana başlık açamam..
(müzik girer, kameraya yakın ama kamera yokmuş gibi)
mouse'mi de aldım yanıma, laptopumu da taktım koluma, teşekkür ettim vınn adına, yazıyorum, yazıyorum ama bıkmıyorum vallahaaaa...
klibi ve kalitesiyle ilk günden itibaren dinlenilesi überkulade şarkı.
sadece oyunculuğu ile * tanınan demet tuncer'in de çok güzel bir sesinin olduğunu da öğrenirsiniz bu şarkıyla. hiç yoktan haftada iki kez olmak kaydı ile üst üste 4-5 defa dinlenmesi gerekir.
inci sözlükle yollarını ayıran bir grubun kurduğu ve yavaş yavaş geniş kitlelere yaymaya başladığı (umulur ki bu) yeni bir sözlük anlayışı.
ilk bakışta ''bu da incinin aynısı la aminüm'' dememenizi, iyi takip etmenizi diliyor; çok beğenip müptelası olacağınıza kesin gözüyle bakıyorum..
capslerle yarılacak, yorumlarla koltuktan düşecek, önermelerle bakış açınızı değiştireceksiniz hafız, o derece diyorum. (ama zamanla) **
kemal sunal'ın tokatçı filminde japon uyuşturucu kaçakçısı kılığına girmiş şevket altuğ'a polis baskını kaydı yapılmış teybin siren sesinin bir türlü çalmaması üzerine sorduğu soru.