bir grup toplumbilim meraklısı üniversite öğrencisi tarafından Gezi Parkı eylemcilerinin neden ve nasıl eylem yaptıklarını anlayabilmek adına düzenlediği ankettir. Katılmak isteyen aşağıdaki linkten ulaşabilir. Eylemi desteklemiyorsanız, lütfen bu anketi doldurmayın. Doğru sonuçlar alabilmek adına lütfen formu yalnızca bir kez doldurun.
istanbullu bir death metal grubu. abandoned by the gods adlı albümlerini tesadüf eseri dinledim ve sanırım gerçekten sevdim. anladığım kadarıyla yurtdışında daha çok tanınıyorlar. bu arada albüm kapaklarının üzerindeki kranthor yazısı da uygur alfabesi karakterleriyle mi yazılmış ne?
1.55 boyunda şişman bir kız olarak kendisine teşekkür edeceğim adamdır. Boyumun 1.55 olması benim suçum değildir, daha uzun olmayı istemek hakkımdır ama memnunumdur ve istemiyorumdur. şişmanlığımla ilgili bir şikayetim de yoktur nitekim çok düzenli spor yapan oldukça fit bir şişmanlığa sahip bir kişiyimdir. şimdiye kadar birkaç erkekten de güzel olduğumu duymuşluğum olmuştur. üstelik o erkeklerin hepsi de oldukça içten ve samimi olmuşlardır, hiçbirinde en ufak bir abazanlık kırıntısı yoktur.
oldukça sık karşılaşılan, rahatsız edici ve can yakıcı bir sütyen sorunudur. memelerim biraz daha dolgun, büyük ve dik görünsün diye gidip en prestijli, en kaliteli iç çamaşırı mağazasından bir ipod classic fiyatına aldığım sütyenimin bile 6 ayda başına gelmiş olaydır. üstelik tam da dönemin en ağır sınavlarından birini olmaktayken vuku bularak moral bozmuştur.
3 saatlik sınavın daha ilk saati dolmadan sol mememin kolumun altına doğru hemen bittiği yerde pis bir acı duydum. etrafa çaktırmadan sütyenimi alt desteğinden tutup dışarı çıkan teli içeri sokmayı denedim. her seferinde sorunu çözdüm sanıp sanıp yanıldım. sınav boyunca mememin acısıyla ve sütyenimi düzeltmekle uğraştım durdum. artık sütyen konusunda ciddi tasarım çalışmalarına girişilmesinin zamanı gelmiştir. işin içine gerekiyorsa mühendislik girmeli ve bu sorun tamamen çözülmelidir.
aksi halde tüm kadınlar birlik olup destekli sütyen yerine şu memeyi ezercesine yayarak sarıp iyice vücuda yapıştıran ve son derece rahat sütyenlerden takarak insanların göz zevkini bozmalı, bu şekilde konuya dikkat çekmelidir.
sadece rektörlük, dekanlık -ya da üniversitenin kurtlar vadisi- tarafından değil gazeteciler-televizyoncular -ya da hükümet'in kurtlar vadisi- tarafından da yanlış anlaşılmış zavallı genç. az önce son derece şerefsizce bir şekilde skyturk 360 kanalında canlı yayında rencide edildi, aşağılandı, yok sayıldı. spiker tuğba atav kendisine "cam kırmış çocuk" muamelesi yaptı. mikail adına konuşan gerzek spiker marmara üniversitesi rektör yardımcısına "siz büyüksünüz, mikail bi hata yapmış affedin. eminim o da pişmandır." gibi son derece kötü niyetli görünen laflar ederek ona hiçbir söz hakkı tanımadan mikail'i programdan şutladı.
halbuki tuğba atav denen kadın show tv ana haberde kapanıştan hemen önce ağzını yaya yaya ve göğsünü gere gere ali kırca'ya üniversite dekanı hakkında ekşi'ye eleştirel entri girdiği için 6 ay uzaklaştırma cezası alan marmara üniversitesi son sınıf öğrencisi mikail boz'u canlı yayında konuk edeceğini söyledi. ama biz nereden bilebilirdik ki sonuna kadar arkasında olduğum mikail boz'a tam bir "çok fena bir bok yemiş suçlu çocuk" muamelesi yapacağını!?
sen var ya tuğba atav, sen gazeteciliğin yüz karasısın. sen gazeteciyim diye ortalıkta gezinen ve kendini çok başarılı sanan bir hiçsin.
al sana hakaret ediyorum! al hakaret! hadi beni affet tuğba! ben gencim, böyle hatalar yaparım. sinirle öfkeyle çok sert yazılar girerim. bu yüzden sen benim büyüğüm olarak ben affet tamam mı! yap bir büyüklük? ha işgüzar tuğba? yuh olsun senin demokrat gazeteciliğine! öğrenci düşmanısın sen!
mikail'in dediklerine zerre kadar değer verme! o dekanın oraya ne şekilde atandığı üzerine hiç düşünme! neden dekan ve rektör seçimlerinde öğrencinin senin o leblebi beynin kadar söz hakkı olmadığını sorgulama! aman diyim, sen bir ülkenin üniversitelerindeki öğrenci konseylerinin neden bu denli hiçe sayıldığını hiç dile getirme emi! sen sadece git rektör yardımcısına andaval andaval konuş ve mikail'e dönüp pişkin pişkin "en azından cezan azaltılmış" deyip sırıt ve adına saçmasapan konuştuğun mikail'e hiçbir söz hakkı vermeden postala çocuğu gitsin! ama tüm bunları yaparken çaktırmadan kameraya bakıp saçlarını düzeltmeyi hiç ihmal etme ve sanki mikail'in arkasındaymış gibi davranıp 1985 yılında oluşturulmuş kokuşuk üniversite ceza yönetmeliği üzerine hiçbir laf etme!
mikail'e yapılan hakaret bizlere yapılan hakarettir.
mikail ve daha birçokları için verilen cezalar biz üniversite öğrencilerini ayağa kaldırmalı.
sözlük yazarlarınca bir erdem olarak görülen bir rezillik ve acziyet belirtisi. küfürle harikalar yarattığını sanan arkadaşların içine düştüğü üzücü durum. küfür bir joker ve jokere sahip olmak bir maharet değil. o küfrün yerine konması gereken gerçek sözcüğü bulabilmek vardır ki, becerebildiğin noktada kralsındır.
mesela artık iğrençsin ibne vs. gibi tepkilerden vazgeçsek ne güzel olmaz mıydı?...
bir kadının regl dönemindeyken yaptıklarının en harikasıdır. çikolata yemekten ya da sevdiklerinin başının etini didiklemekten bile daha fazla mutluluk verir kadına. regl iken ılık suyun altına girmek daimi cenabetlik sabıkası altında hijyenik pedin ve kanın birleşiminden kaynaklanan o son derece kimyasal ve nahoş kokunun hissettirdiği pislik hissinden öylesine kahramanca ve narince kurtarır ki kadını. tertemiz suyun yardımıyla bacaklardan akan doğurganlık yerini alçakgönüllülükle tekrardan kadınlığa ve bekarete bırakır. bunun şaşırtıcı bir yanı olmamalı; banyonun zeminindeki kızıl suda yüzen et parçaları kadına dehşetten çok huzur verir. tanrı onu hayatının en verimli yıllarında her 7 günde 1 gün o suyun içinde yüzdürerek ona kadınlığını hatırlatır.
diğer yazarlar tarafından sik yağmuruna tutulmayan yazarlardır. siklenenlerinse kafasına kafasına tonlarca sik atılır. ben gördüm geçen, bi yazar bizim sokağın köşesinde sikleniyordu. hatta ordan geçerken çaktırmadan bi tane siki aldım cebime attım, ilerde siklemek istediğim bi yazar olursa kafasına atarım diye. malum, benim sikim yok.
sevgili gizem, aylin, melisa, alev, selin, okşan, pınar, gamze, tatyana ve daha niceleri,
afferin kız size!
orospuysa orospu, kaşarsa kaşar, neyse nesiniz; ama inanın hiçbiriniz sizin a.ınızın derdine düşenler kadar haysiyetsiz değilsiniz.
önüne gelene vermeyen ne olsun!
gençliğin yüreğine su serpecek, dertlerine derman olacak, beyinlerini açacak, ufuklarını geliştirecek potansiyele sahip bir dönemsel projeler zinciri. temelleri bilkent üniversitesinde atılmış olup toplum gönüllüleri tarafından desteklenmekte olan bu projenin bu yazki içeriği şöyledir:
Türkiye'de ve dünyada etkili ve sürdürülebilir bir gençlik politikası oluşturabilmenin anahtarı işe eğitimden başlamaktır. Lise ve üniversite eğitimindeki sistemsel ve içeriksel aksaklık ve eksiklikler gençlerin ta en başından basiretlerini bağlamaktadır. Kendilerinin bizzat eleştirdiği eğitim sisteminin sorunlarını bile analiz etmekten yoksun olan gençler çözüm üretme aşamasında hepten yetersiz ve etkisiz kalmış; bunun sonucundaysa kendilerini hayata hazırlayan bu sisteme karşı duyarsız ve ilgisiz olmak zorunda bırakılmışlardır.
Gençlik Kumpanyası, bu aşikar kısır döngüyü kaderinden kurtarmayı kendine uzun vadede vizyon edinmiş genç bir proje ekibi olarak bu yazki dönemsel projelerinde Türk eğitim sisteminin en kilit sorunlarından biri olan "Gençlerin okullarda çok dar bir gelecek ve iş hayatı bakış açısı çerçevesinde yanlış ve eksik yönlendirilmeleri" konusunu ele alacaktır. Çünkü Gençlik Kumpanyası, bu sorunun Türkiye'deki genç işsizliğinin temelinde yatan önemli sorunlardan biri olduğuna inanır. (Eğer bir ülkenin başbakanı "işsizlik yok değil, iş beğenmiyorlar." gibi bir açıklama yapıyorsa, Gençlik Kumpanyası bunu göz ardı etmek yerine bunun üzerine gitmelidir.) Lise eğitimleri boyunca daima sayısal alana, özellikle tıp ya da mühendisliğe yönlendirilen ve diğer alternatifleri göremeleri engellenen gençler, üniversite eğitimleri boyunca bir sürü gibi hep aynı şeyi istemeye mahkum olurlar. Dolayısıyla dünya standartlarına uzaktan yakından yaklaşamamış üniversiteler bile kendilerinde bu alanda eğitim verme hakkını görmekte; bunun doğal sonucu olarak bilim, sanat ve alternatif meslek dalları gibi birçok alanda ciddi eksiklikleri olan Türkiye donanımsız ve donanımsızlığının farkında olmayan bir sürü mühendise çoktan doymuş bulunmaktadır. işte, Gençlik Kumpanyası Türkiye'deki istihdam sorununa çok basit ama akıllıca bir bakış açısı getirmiş bulunmaktadır.
Tam bu noktada Gençlik Kumpanyası'nın bir fikri var. Gençlerin geleceklerine doğru, yaratıcı ve bilinçli bir şekilde yönlendirilmeleri için okullardan başlamak zorunda değiliz. Türkiye'de gençlerin okul dışında yine bir araya gelip takım ruhu içerisinde eğitildikleri bir yer daha var: GENÇLiK KAMPLARI. (MEB gençlik kampları, Kızılay gençlik kampları, özel gençlik kampları, uluslar arası gençlik kampları, üniversite gençlik kampları, ekolojik gençlik kampları ve daha bilmediğimiz niceleri!)
Gençlik Kumpanyası der ki: Biz neden bu gençlik kamplarını gençlerin okullarda çok dar bir gelecek ve iş hayatı bakış açısı çerçevesinde yanlış ve eksik yönlendirilmeleri sorununa gençlerin bizzat kendilerinin çözüm üretebilecekleri yaratıcı atölyelerle dolu bir eğitim kampı haline getirmeyelim?
Gençlik Kumpanyası katılımcıları, bu yaz gerçekleştirmeyi planladığı dönemsel proje süresince gençlik kamplarını gençlerin kendi gelecekleri için kendi okullarında uygulanabilir çözümler üretebilecekleri bir sistemin "nasıl?"ını araştıracak, düşünecek ve geliştirecekler. Bu konuda donanımlı olan ve Avrupa'nın gençleri yönlendirme projeleri hakkında bilgi sahibi olan profesyonel gençlik çalışanları ve eğitmenlerle çalışacaklar. Çok çeşitli ve hiç akla gelmeyen iş alanlarında çalışan, hatta yepyeni iş alanları yaratmış olan insanlarla bir araya gelecekler ve meslek edinmenin aslında tamamen insanın yaratıcılığına, ilgi alanlarına ve yeteneklerine bağlı olduğunu bir kez daha keşfedecekler. Projenin sonunda elde edilecek olan çıktılar lise ve üniversite düzeyindeki gençlik kamplarında ayrı ayrı uygulanacak bu eğitimin içeriğini kapsayacak.
Şimdilik ulusal çapta çalışmayı planlayan Gençlik Kumpanyası, bu projeden maksimum verimi alabilmek için projeyi uluslar arası platforma taşımak konusunda çalışmalar da yapıyor.
senelerdir ankara matfen dersanesi sezenler öss şubesinde çalışan kısa boylu, tombul, tıknaz, yuvarlak camlı gözlük takan son derece şeker ve bir o kadar da sinir biyoloji öğretmeninin adıdır.
5-11 aralık 2010 tarihleri arasında ankara'da alternatif politikalar merkezi tarafından düzenlenen bir avrupa birliği eylem 3.1 projesidir. amaç "türkiye'de gençlerin politika yapım süreçlerine katılımını artırabilmek"ti. bunun için 3 gün boyunca sorun analizleri yapıldı ve sonraki 2 günde çözüm taslakları oluşturuldu ve son gün bu çözüm önerileri mecliste bizzat partilerin grup başkan vekillerine sunuldu.
bu projeye türkiye'nin dört bir yanındaki onlarca üniversiteden 52 genç katıldı: türk'ü, kürt'ü; ateisti, dincisi; radikal atatürkçüsü, fanatik akp'lisi; ülkücüsü, sosyal demokratı... taraflısı tarafsızı hep birlikte bir 6 gün geçirdiler. inanılmaz tartışmalar oldu, yeri geldi salonlar terk edildi, yeri geldi bağrışlar çağrışlar oldu. ama o 6 günün sonunda şunu fark ettiler: hepsinin tek ihtiyacı olan şey saygı ve doğru anlaşılmaktı. ve aslında heps bu ülkede aynı şeyi istiyordu: barış. özde aynı yöntemde farklı olan bu gençlerin buradan kazandıkları en güzel şey "farklılıklara saygı duymayı öğrenmek" oldu. artık hepsi sorunları çözümlerken olaylara ve fikirlere çok yönlü bakabiliyorlar.
benim naçizane fikrimse sudur: sorun analizleri sırasında karşımıza çıkan en büyük sorun keşke gençlerden kaynaklı olmasaydı. memleket meselelerine ilgisiz ve duyarsız yaklaşan bir gençlik var bu ülkede. bu gençlik, ülkenin başına geçmiş tüm hükümetlerin gençleri potansiyel tehlike olarak görerek yarattığı korkunç eğitim sistemiyle sindirme politikasına alet olmaktadırlar.
meclise sunulan öneri taslağıysa şöyleydi:
a. katilim sorununun gençlerden kaynakli alt sorunlarina yönelik çözüm önerileri
1. yakın arkadaşlardan başlamak üzere kulüp, topluluk, fakülte ve bölümlerde katılım sağlanan aktivite ve toplantılardan bilgi ve tecrübe paylaşımı yapılmalı.
2. gerçekleştirilecek etkinlik programları ve güzel örnekler basın ve internetle periyodik olarak paylaşılmalı.
3. gençlerin sık bulunduğu sosyal mekanlara (okul kantinleri, cafeler vs.) gençlerin genel katılımına yönelik bilgilendirme broşürleri konulmalı ve belirli günlerde gençler tarafından herkese açık etkinliklerle ilgili toplantılar gerçekleştirilmeli.
4. bir gençlik networkü oluşturulmalı ve içeriği aşağıdaki gibi olmalı:
a. makale ve yazı paylaşımları
b. video, fotoğraf ve röportaj paylaşımları
c. forum,
d. bütün çalışmaların/projelerin bulunabileceği koordineli bir takvim
e. katılım simülasyonları (katılım oyunları)
5. katılımla ilgili önyargıları kırabilmek için fikir ve tecrübelerin paylaşılabileceği faaliyetler düzenlenmeli ve aileler de bu faaliyetlere katılımının teşvik edilmeli.
b. katilim sorununun toplumdan kaynakli alt sorunlarina yönelik çözüm önerileri
1. gençlerle veya gençler için çalışan kamu kurum ve kuruluşlarında stajyer, yarı zamanlı ya da kadrolu olarak çalışan gençlere daha fazla yetki ve sorumluluk verilmeli.
2. kurum çalışanlarına gençliğin katılımıyla ilgili kurum içi eğitim verilmesi ve bu eğitimin etkisinin/veriminin ölçülebilmesi için kurumların performans denetimi sırasında gençlerin katılımı konusu yer almalı.
3. gençlerle ilişkilendirilebilen çalışmalar yürüten kamu kurum ve kuruluşları bütçelerinden gençlik projelerini/çalışmalarını ve finanse etmek için ödeneklerin arttırılması; kurumların çalışanlarına yılın belirli zamanlarında gençlerle birlikte projeler geliştirme ve bu projelere katılma görevi verilmeli. proje süresince buradaki görevler kamu görevlerine kıyasla öncelikli kılınmalı.
4. bünyesinde gençlerin yer aldığı sivil toplum örgütlerinde, gençlerin bu örgütlerin karar alma mekanizmalarında görev ve sorumluluk alabilmeleri için buna yönelik tüzüklerde kota belirlenmeli.
5. gençlerde-çocuklarda sosyal sorumluluk ve toplumsal hizmet bilincinin oluşması adına çalışmaların yapılması için sivil toplum örgütleri lobi yapmalı ve okulların oluşturacağı bu faaliyetlerde kolaylaştırıcı olmalı. bu konuda yüksek kredili seçmeli derslerin müfredata sokulması öncelikli tutulmalı.
6. sivil toplum örgütleri, gençlerin katılımı konusunda bilinçlendirilmeleri için ailelere farkındalık arttırıcı faaliyetler düzenlenmeli.
c. katilim sorununun yönetimden kaynakli alt sorunlarina yönelik çözüm önerileri
1. gençlerin isimlerini kullanmamayı tercih ederek sürece katılabilmelerini sağlamak adına siyasi partilere ve sivil toplum örgütlerine üyelikler resmiyetin yanı sıra gönüllülük esasına da dayandırılabilmeli.
2. bilgi erişiminde var olan sansür kaldırılmalı.
3. polis-öğrenci kavgalarının önlenmesi için belediye ve valilikler eylem-protesto izinlerini kolaylaştırmalı ve devlet buna destek vererek gençlerin demokratik haklarının daha kolay kullanmaları sağlanmalı.
4. gençlik bakanlığı kurulmalı ve bu bakanlık hizmet bakanlığı şeklinde düzenlenmeli. gençlerin parlamentoda ve parti yönetim kademelerinde belirli oranda temsil edilmelerinin önü açılmalı.
5. türkiye piyasasına giren, belirli sayıda kişi çalıştıran firmalar belirli oranlarda genç istihdamı sağlamalı ve bu konuda teşvik edilmeli.
6. gençleri ve siyaset insanlarını bir araya getirebilecek teşvik, hibe ve projeler oluşturulmalı ve diyalog kurulması sağlanmalı.
7. üniversitelerdeki öğrenci temsilciliklerine senatoya etkin katılım sağlayabilmeleri adına oy hakkı verilmeli
ben seda sayan'ı ve safiye soyman'ın kocası olan faik bey'i çok beğeniyorum, onları televizyonda görünce acaip mutlu oluyorum ve zaman mekan gözetmeden 32 diş seyretmeye başlıyorum. elimde değil.
türkiye'nin gelmiş geçmiş en iyi dağcılarından biri idi. dağcılık kariyerinde bir everest-k2 tırmanışı vardı ve ikinci kez oraya tırmanmayı istiyordu, ama bir farkla: oksijen tüpü kullanmadan. 2 temmuz 2003'te k2 tüpsüz tırmanışı antrenmanı için seçtiği ala-arca dağlarında (kırgızistan) tutunduğu kaya parçasının yerinden kopup üzerine gelmesiyle kayalara çarpa çarpa yüzmetrelerce aşağıya düştü ve orada öldü. koşullar helikopterin dağa çıkmasını engellediği için ekip arkadaşları haldun ülkenli ve alper ışın duran uğur'un cesedini kendi elleriyle aşağıya indirdiler.
uğur uluocak sadece bir dağcı değildi, aynı zamanda başarılı bir tüplü sualtı dalgıcı, bir bisikletçi ve bir uzun mesafe koşucusuydu. onu her ne kadar türkiye tanımıyor olsa da dünya tanıyordu.
itü makine'den mezundu ve marmara üniversitesi'nde öğretim görevlisiydi. aynı zamanda atlas dergisi için profesyonel fotoğrafçılık yapıyordu ve belgeseller hazırlıyordu. fotoğraflarından bazılarının başarısı dünyaca tescilliydi.
uğur 5 dil biliyordu ve profesyonel olarak saksafon çalıyordu.
bugün, itü dağcılık kulübünün (itüdak) tişörtlerinin üzerindeki dağcı silüeti uğur uluocak'ın dolomites dağlarında çekilmiş bir fotoğrafından tasarlanmıştır.
