Facebook ta o denli sayfa ve gruplar var ki bir kısmı gerçekten sağlam bir kısmı ise bi o kadar boş diyenler için rehber niteliğinde gruplardır.
Mesela; https://facebook.com/groups/1818221051801034
Yok işte sanırım bu durumu beceremediğim ilişkidir. Her şey birisinden etkilendikten sonra başlıyor mesela. Seni sadece fiziksel olarak etkileyen ise sadece tek gecelik oluyor. Tam birisiyle sevgili olduğunu sanıyorsun mesela bir bakmışın kaldırımda tek başına yürürken buluyorsun kendini. Elbette insan her şeyini paylaştığını destek aldığı, akıl danıştığı, beraber uyuduğu, baZen tartışdığı sonra özür dileyip barıştığı, sürprizler yaptığı, beraber hayaller kurduğu birisini arıyor hayatında. Eğer bu sevgililik ise işte o yok şu an bende.
Bir erkek susuyorsa bilin ki nöronları, içinde bulunduğu durumu düzeltmek adına bombardımana geçer. Ne demek yani? Şöyle ki, bulunduğu yer muhtemelen onu rahatsız etmiştir. Bulunduğu yerde bir şeyler hafızasını tetiklemiş, düşünmeye başlamıştır. Uzaklara bakıp susuyorsa büyük olasılıkla çok güzel şeyler düşünmüyordur. Gözlerinize bakıp susuyorsa bilin ki güzel şeyler düşünüyordur.
Bir nevi iştahsızlıktır. insanın bazen iştahı kaçar, canı hiç bir şey istemez ve ağzında devamlı kullandığı bir kelime vardır; "bıkkınlık"
*bıktım bu işten,
*bıktım bu yoldan,
*bıktım bu yerden,
*bıktım bu hayattan...
Ve bu insanlar aslında tanıdık insanlardır. Çok fazla hayal kuramayan, yalnızlıktan şikayet eden, kalabalığı sevmeyen ya da aşık olamamış insanlardır.
Bir anadan dünyaya gelen yolcu
Görünce dünyaya gönül verdin mi?
Kimi böyük kim böcek kimi kul
marak edip heçbirini sordun mu?
Bunlar neden nedenini sordun mu?
muhtemelen düşük özgüven'in sebep olduğu karamsarlıktır. Çünkü bu insan rededilmekten korkar. Geçmişinde defalarca rededildiği için mesaj yazacağı kişiden de daha ilk başta bunu düşünür. Elbette sonuç kaçınılmaz olur büyük olasılıkla. O yüzden içinizden geldiği gibi davranmak en hayırlı olanıdır.
istanbul'da bir akşam üstünü düşünün, mesai saati bitiminde yolların kalabalıklığını düşünün mesela. Trafik sıkışmıştır, metrobüs'ün içerisi insan kalabalığıdır. Her bir insan'ın varacağı hedef farklıdır. Yollara baktığınızda yoğun bir araba sürüsü görürsünüz. işte beynimizin içi de istanbul'un meseai saati çıkışı gibidir. Milyonlarca nöron bulunmaktadır ve bu nöronlarla iletişim kuran milyonlarca hücreler durmadan sinyal gönderir.
Beynimizin içi o kadar karışık ki, sadece küçücük bir noktasını incelersek karşımıza samanyolu galaksisinden fazla hücreler çıkabilir. Düşünüldüğünde ise bu kadar hücreden akıp giden sinyallerin her birini çözecek olsaydık nasıl bir insan olabilirdik? Beynimiz bunca sinyali elbette tam zamanlı olarak işleyemediği için büyük bir depo oluşturmuş ismi de bilinç altı...
Sevinçlerimizin, hüzünlerimizin, hayallerimizin ve tutkularımızın hatta benliğimizin bir grup sinir hücresinden meydana geldiğini düşünün. Evet bu size inançlarınızdan ötürü oldukça saçma gelebilir. Ancak hepsi bu sinir hücreleri ile bağlantılı moleküler birleşimlerdir. Bu durumu biraz daha açalım.
ilahi dinlere inanan bireyler şüphesiz insanın fiziksel bir bedeni olduğuna ve bu fiziksel bedenin içinde ise maddesel olmayan bir ruh olduğuna inanırlar. işte buna dualizm deniliyor. Dualizm bir çok dinde esas olarak alınmıştır. Bu akımın öncülerinden Rene descartes hayvanların birer makine olduklarını ancak insanların hayvanlardan ayrı olarak ikilik durumu yani dualite olduğunu söylemiştir. Günümüzde milyonlarca insan dualite'ye inanmaktadır. Bir çok insan hayvanlarda bizdeki gibi bir bilincin olmadığını sadece insanlığa yardım etmeleri için yaratıldıklarını savunurlar.
Ancak bilim şöyle diyor; "fiziksel bedeninden başka bir sen yoktur." Elbette bu durum saçma gibi gelebilir. isterseniz biraz bilincimizin fiziksel özellikleri hakkında konuşalım. Bizler meraklı yaratıklarız. Durmadan merak ederiz. Çocuklar nasıl konuşmayı öğreniyorlar? Birisi bize neden çekici ya da itici gelir? Gibi bir çok konuyu merak ederiz.
Beynimizdeki sinir hücreleri birbirlerine kimyasallar ile bağlantılıdır. Bir uyarıcı görevi üstelenirler. Mesela hüzünlendiğimizde farklı bir uyarılma, sevindiğimizde ise farklı bir uyarılma ile kimyasal tepkime oluşur. Bunun neticesinde duygular ortaya çıkar. Bu duyguların depolandığı yer ise bilinç altımızdır. Oraya erişim sınırlıdır. Hangi durumlarda bu büyük depolama alanına ulaşabiliyoruz? Uykuda...
Uykumuzu mutfak olarak düşünebiliriz. Bu mutfağa dışarıdan o kadar çok şey alıyoruz ki, etrafımızda olan biten herşeyi... işte bu mutfakta hayallerimiz bilinç altımızdan bilincimize doğru hareket eder. Bu yüzden uyandıktan sonra halen uykunun etkisi altında kalabiliyoruz. Hatta bazen saatlerce unutamıyoruz. Bunun sebebi gerçekten de gerçekçekçi olması. Bilinç altımızdan kopup gelen nesnelerin bilincimizde yani onları anlayarak yorumladığımızda bize o kadar gerçekçi gelir ki ve bir okadar da saçma. Saçma olduğunu bildiğimiz halde bu durumu yorumlamak isteriz. Çünkü rüyadakilerin bir anlamı olmalı değil mi? Ancak o anlamlar ansiklopedilerde değil, senin bilinç altında. O gördüklerini sadece bilincin çözebilir. Rüya tabirleri değil...
90ların ortası yada sonlarıydı galiba. içimde hiç fitne, fesat olmadan oturmuş evde karı bekliyordum. O zamanlar deli gibi karın yağması beklenirdi. Hatta gece uyumadan önce dışarı bakılırdı acaba yarına kar yağar mı? diye. Sabah Çekyat yatağımdan kalkar kalkmaz açtım perdeyi ve dışarı baktım. Ortalık bembeyaz nasıl sevindim. Sevincimden öleceğim lan! Neyse elimi yüzümü yıkadıktan sonra kahvaltı yapmaya indim. Yok ev dublex olduğundan değil, yemekler yer sofrasında yenildiği için yere çöktüm desem daha doğru olur. Halen deli gibi severek yediğim tahinli pekmezi bi yandan yerken bir yandan da karşımda açık televizyonu izliyordum. istanbul felç, istanbula inme indi, ortalık fenaaaa, okullar tatil, bazı devlet daireleri de tatile girdi ulan dedim, sinek osursa istanbulda tatil oluyor bizim burda bi cacık olduğu yok. Neyse önlüğümü kaptığım gibi anneme eyvallah diyerek çarptım kapıyı düştüm okul yoluna. (annemin önlüğümün yakasını düğmelemesini saymazsak). Okula giderken karın üzerinde ayaklarımla traktör tekeri izi yaptım. Sonra döndüm yaptığım şahesere şöyle bir baktım. Lan şimdi arkamdan gelen şaşırır burda traktörün ne işi var? Diye Neyse okula gidince de karın üzerine elimle kedi patisi yaparım düşüncesi vardı aklımda
ilk teneffüs zilinin ardından yarışa girmiş tazılar gibi bahçeye bütün okul akmaya başladı. Evet bu bir yarıştı. ilk çıkan kara kavuşur bir kartopu yapar ve önüne gelen ilk çocuğa fırlatırdı. Ben ortalarda çıkardım. Sınıfımızda gözlüklü bi hatun vardı adını hatırlamıyorum şu anda. O zamanlar seviyoruz tabi. En azından o hafta onu seviyordum. Baktım bu da dışarda kartopu oynuyor. Ayağımının dibinden elime aldığım bi tutam kartopunu topladım ve yavaşça kıza doğru yaklaştım. Aramızda on metre falan mesafe vardı. Tam elimi kaldırdım atacakken arkamdan hödüğün biri kızın adını söyledi. Kız bana doğru dönmesiyle ağzının üstüne zıbammm diye benim kartopunu yedi! Aha dedim. Sıçtık! Kız yere yığıldı bi yandan yüzünü tutuyor bir yandan ağlıyor, bir yandan da kanka bildiklerim öküz gibi anırıyor örtmeeniiimm örtmeeniiiiimmmm diye. Lan dedim bok vardı sabaha kadar karı bekledin.
Bu sabahta yataktan jilet gibi kazınıp alarmın 8 sefer 5er dakika arayla çalmasının ardından öffleyerek kalktım. Elimi yüzümü yıkadım. Perdeyi araladım bi baktım kar var. hasstir bunun ayazı yarına fena çıkar diyerek üzerimi değiştirdim ve yola koyuldum. Bu sefer kahvaltı yoktu. Önümde açık televizyonda bangır bangır tatil ilan eden spikerde yoktu. Kravatımı da kendim taktım. Önlüğüm olmadığı için ceketimi alıp kapıyı çarpıp işe gittim. Ofisin penceresinden dışarı baktım ne kartopu oynayanlar vardı ne de koşanlar. Facebooku açtım her yerde kar ve kar sevincini profilinde yaşayan insanlar
Henüz geçen ay yaşanan icloud şoku milletin üzerinden atılamadan şimdi de snapchat milleti şok etti. Kanı dikine akan bir grup hacker snapchat veritabanına sızıp yüzbinlerce kişinin hesabını ele geçirmiş. Bununla da yetinmeyen elleri nasırlı hackerler hackledikleri bir indexi de internette paylaşmışlar.
"Evet, günlük hayat içinde denk geldiğimiz yaşlı amca-teyzelerin birden belirip söylediği birkaç repliği yazmak istedim.
1-SALGIN VAR
En favorim ve en popüler cevap bu, aman sakım hapşırmayın bi yerde. Teyzenin biri çıkar ama yavrum dikkat et salgın var bu ara der. Aradan 2-3 mevsim geçtiğinde hapşırsanız o teyze yine sizi bulur ve salgın var bu ara der.
2-ESKiDEN BURALAR DUTLUKTU
Bu artık geyiğe vurdu biliyorum ama hala ciddi ciddi söyleyen amcalar var. Mesela bir avm otoparkına park edersiniz. Amca sakince sizi izliyordur, yüzünde acı bir gülümseme ile çok gelişti buralar, eskiden hep dutluktu der ve kaybolur.
3-SABAH DENiZ ÇARŞAF GiBiYDi
Denize girmeye hazırlanırsınız, plaja gidersiniz. Orada kovboy şapkalı sıfır kol atletli bi amca elleri arkasında sizi beklemektedir. Gelir sakince sabah deniz çarşaf gibiydi der. Hayır ne yapayım amk, uyuku problemim var, bizde biliyoruz sabahları denizin güzel olduğunu. Amacın ne ki dayı ?
4-NEREDE O ESKi BAYRAMLAR
Buna katılmadan edemeyeceğim, zira artık harçlık vermiyorlar. Eskiden veriyorlardı, neden acaba.
5-AH BU YENi NESiL YOK MU
Bu türle özel ilgileneceğim zira küpeli bir erkek, dövmeli bir kız görmeyedursunlar. Amcanın fotolara baksan ispanyol paça pantolon, saçlar çenede, bize laf yapıyor bir de.
6-OKUNAN BÖLÜM-SORUN EŞLEŞTiRMESi
Bu bölüme göre değişir ama genelde üniversite okuyan gençlerimize sararlar.
-Ne okuyon sen
-Makine Mühendisliği teyzecim
-Bizim tilivizyonun gumandası bozlumuş bi bakıver
?
Gibi vb
7-HiÇ SAYGI KALMAMIŞ
Bunu kullandıkları yere göre değişir, otobüste yer vermediğinizde denk gelebilirsiniz. Ama tabii ki bizim okuyucularımız yer veriyordur değil mi ? J
8-BiZiM ZAMANIMIZ MUHABBETi
Genellikle bizim zamanımızda ile başlayan tüm cümlelerde size laf sokarlar, cok acı sokarlar bazen koşarak uzaklaşın.
9-BiZiM ORDA Bi .. KiŞiSi VARDI
Burada noktalı yere köyden birinin adı gelir, mesela bizim sarıların Sülo vardı vurdum mu adamın gibi kelimeler.
Özetlemek gerekirse gün içinde oldukça sık karşılaştığımız bu terimleri sıraladım, daha da fazla vardır. Ama inanın bana dünyanın en sevimli insanlarıdır onlar. Onları üzmeyelim, saygıda kusur etmeyelim."