Marmaray'daki dilencililerin oyunculuk performansını bir üst düzeye çıkardığını gösteren yeni bir para indirme yönetimidir. Marmaray ile yolculuk eden istanbul sakinlerinin iyi bildiği üzere hemen her yolculukta en az bir defa bu dilencilerle karşılaşılır. Yanındaki çocuk bazen değişir bazen değişmez ama hep aynı numarayı yıllardır kullanırlar. Büyük olasılıkla artık millet gözünü açtığı için eskisi kadar hasılat kaldıramıyorlar olacaklar ki mesleklerini artık yanlarındaki çocuğu neredeyse mumyalayarak yapmaya başlamışlar. Dilencilik performansında sınır tanımayacaklarını gösteren bu dilencilere icra ettikleri sanatlarında başarılar dilemekten başka söz kalmıyor.
Karakter sınırı nedeniyle doğru hâli "5 Ekim 2020 başakşehir çam ve sakura şehir hastanesi protestosu" olması gerekirken kısaltılmış konu başlığıdır.
istanbul'un Başakşehir ilçesinde bulunan Başakşehir çam ve sakura şehir hastanesi'nde görevli sağlık çalışanları tarafından bugün gerçekleştirilen alkışlı protestodur. Hastanede görevli sağlık emekçileri, Haziran ve temmuz ayına dair vadedilen ek ödemelerin yapılmadığını ve ağustos ayı ek ödemesinin beklenenden düşük tutarda yapıldığını öne sürmüşler; adil bir ödeme yapılmaması hâlinde her gün protesto yürüyüşü gerçekleştireceklerini belirtmişler.
En az 16 milyonluk nüfusa sahip ülkenin en büyük kentinde, hele koronavirüs ile en yoğun şekilde mücadele eden hastanelerden biri olan bir kurumda sağlık çalışanları bu noktaya geldiyse, ne zaman adamakıllı oturup düşünmeye başlayacağımızı merak ediyorum.
Piiz grubunun taze çıkmış şahane şarkısıdır. Sözleri olsun, ritmi olsun, klibi olsun; benim gözümde şahane bir parça olmuştur Hele 2.25-2.50 arasındaki kısmı, gerçekten de insanın "ruhundaki kuşları" salıvermesini sağlar. Öyleyse şimdi (bkz: sözlerini de yazayım tam olsun) :
Mutluluk peşinde kаybolup giden yıllаr
Yürüdüm, yürüdükçe uzаklаştı sonlаr
Dаyаnmаk gerek bаzen
Rusya federasyonu devlet başkanı vladimir putin'in, ülkede tarımın gelişmesiyle ilgili yapılan toplantıda söz alan tarım bakanının yaptığı gafa kendini tutamayıp gülmesidir. Rusya Tarım bakanı, Rus tarımında gelirlerin artması için Asya ülkelerine domuz eti ihracatı yapılmasını öneren bakan Tkachov, Almanya'nın ürettiği domuz etinin yarısını ihraç ettiğini örnek olarak verdikten sonra, bu ürünü alanlar arasında Çin, Japonya, Güney Kore ile birlikte Endonezya'yı da saydı. Endonezya'nın Müslüman bir ülke olduğunu ve bu nedenle domuz eti yemediklerini söyledikten sonra, bakandan gelen "Ne farkı var?" lafına katıla katıla gülmüş.
Yani neticede diktatör elbette ama en azından arada bir herkesin saçmalayıp gülebileceği şeylere gülüyor, o da bir şey, biz pek görmüyoruz.
Euronews'e göre Bugüne dek nice gence hayatın önemli bir parçasından kesitler sunan ve hatta kimilerinin idol olarak kabul ettiği ünlü italyan porno yıldızı rocco siffredinin yaşam öyküsünün belgesele aktarılmasıdır. Filmle ilgili ayrıntılar ve fragmandan kesitleri aşağıdaki bağlantıda bulabilirsiniz.
istanbul'un üçüncü havalimanını yapan inşaat şirketi olan Limak'ın patronu Nihat Özdemir'in bir beyanıdır. Üzerinde durmalarına rağmen, 2 yıldır üçüncü havalimanıyla bütünleşik olarak çalışacak demir yolu, kara yolu ve metro hatlarının ihalesinin bile yapılmadığını, bunlar tamamlanmazsa böyle büyük çaplı bir yatırımın şehrin başına belâ olabileceğini söylemiş.
Başlık karakter sınırı nedeniyle aslında "Fatih portakal'ın Kemal Kılıçdaroğlu'nu saygıya davet etmesi" olarak ifade edilmesi gereken olaydır.
ensar vakfı'nda yaşanan çocuklara tecavüz olayıyla ilgili olarak belirttiği görüşle kamuoyunda büyük tepki çeken Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema ramazanoğlu'na karşı kemal kılıçdaroğlu'nun 17-25 aralık ses kayıtlarındaki bir ifadeye atfen verdiği demeç üzerine, fatih portakal bugün sunduğu ana haber bülteninde, bakanın da bir anne ve kadın olduğunu belirterek ana muhalefet partisi genel başkanını saygıya ve nezakete davet etmiştir. Yani Portakal'a göre ilgili şahıs ne olursa olsun saygı gösterilmesi gereken bir kişidir ve Fatih bey bize bu bağlamda bir düstur öğretmektedir. (!)
Konuyla ilgili olarak Change.org'da bir kampanya bile başlatılmış. Çocuklara tecavüz edenlerin safında yer alanlar için bizden saygı bekleyen Fatih Portakal gibi kişilerin televizyonlarda artık görülmemesi dileğiyle: https://www.change.org/p/...n-i%C5%9Fine-son-verilsin
not: Bakanın bir anne ve kadın olduğunun farkında olup da mâlum demeci verdiğini ne çabuk unutmuşuz.
iett'nin hizmete soktuğu yeni hattır. Toplam 10 duraklık güzergâhta Kadıköy'den başlayan yolculuğu mecidiyeköy mezarlık durağında bitmektedir. Özetle Kadıköy'den hareket edip, çarşıdan geçip altıyol'dan geçerek Kadıköy belediyesi'ne ulaşmakta oradan da boğaziçi köprüsü'ne bağlanarak beşiktaş'taki köprülü kavşak üzerinden mecidiyeköy'e ulaşmaktadır. Ayrıntılı bilgilere şu bağlantıdan ulaşılabilir: http://www.iett.gov.tr/tr...aatleri-ve-Duraklar%C4%B1
Bu ülkenin bir gerçeğidir ve bunu Linkedin gibi profesyonel ağ nitelikli bir platformda duyuracak kadar çaresiz kalmış bir genç adamdır. Anlattığına göre bankacılık-finans bölümünden lisans derecesiyle mezun olan bu arkadaşımız çabalarına rağmen iş bulamamıştır ve bir çare olarak başvurduğu kpss'de de 81 puan almasına rağmen atan(a)mamıştır. Annesi kanser, babası ise verem hastasıdır. Eğitimine devam edeb kız kardeşleri de vardır. içinde olduğu zor durumdan çıkış adına her yolu denemiş olmalı ki böyle bir durum güncellemesi paylaşmıştır. https://galeri.uludagsozluk.com/r/947381/+
Bankacılık ya da finans alanında çalışıyorsanız veya bu alanda çalışan arkadaşlarınız/yakınlarınız varsa bu arkadaşımıza yardım etmeye ne dersiniz? Kendisini tanımıyorum bunu da belirteyim.
Siz de bu konuyu sosyal ağ hesaplarınızda paylaşırsanız, belki bu kardeşimizin yaşadığı zorluğa özüm bulma ihtimali daha da artabilir. "Oğlum 3 yıldır işsiz!" diye feryat eden anneye "Senin oğlun da işsiz kalsın." diyen koca koca devletlûlerimiz gibi olmayalım, elimizden geleni yapalım.
Doğrusu "Madonna'nın Zülfü Livaneli Kitabının Kapağını isim vermeden paylaşması" olacaktı ama başlıklardaki karakter sınırı mâlumunuz. Madonna'nın, Geray Gençer'in ellerinden çıkan ve Zülfü Livaneli'nin Kardeşimin Hikayesi adlı kitabının kapağı olan görsel çalışmayı, hiçbir isim vermeden, sanki kendisininmiş gibi Instagram hesabından paylaşmasıdır. Şöyle ki:
edit: Bazı kişiler magritte eseri olduğu konusunda bilgi veriyorlar, ne kadar doğrudur bilemem, bakmak lâzım.
edit 2: doğruymuş, fakat kitabın künyesinde geray gençer yazmasın bari öyleyse, adam aynen alıp basmış neredeyse yahu, burada ne tasarımı var? ilginç vallahi.
nâm-ı diğer demokratik sol partidir. Evet, bir zamanın Karaoğlan'ı ile anılan siyasi parti, bugün yalnızca 297 oyla genel başkan seçiyor. Zaten topu topu 636 delegesi var, onların da ancak 393'ü tenezzül edip seçime geliyor. Hani siz de eşinizin dostunuzun bir bölümünü DSP delegesi yapsanız, siz de genel başkan olabilirsiniz. Geldiğiniz nokta buradan belli, zaten %0.07 oranında bir oyunuz var. Feshedin partiyi, gidin, bu gereksiz parti sayısının azalması lâzım.
Tinder'a yeni eklenen bir özelliktir. Normalde Tinder uygulamasında beğendiğiniz profillerin sahiplerine bildirim gitmemekteydi. Sadece onlar da sizi belli bir lokasyon aralığında bulup beğendiğinde eşleşme gerçekleşiyordu. Super like ile artık bir kullanıcının diğerinin profilini beğendiği bilgisi karşı tarafla paylaşılabiliyor. Fakat Tinder, bu yenilik geldi diye her önünüze gelene "super like" yapmanızı da istemiyor. Bu nedenle kullanıcılara günlük olarak belli bir "super like" sınırı koyuyor. Bu sınır Tinder Plus kullanıcıları, yani uygulamayı aylık bir ücret karşılığında kullanan kişiler için daha esnek hâle getirilmiş. "Super like" özelliği tüm Tinder ahalisine hayırlı uğurlu olsun.
Kendisiyle birlikte iş yapıp yapmamalarına aldırmadan, Linkedin'deki bağlantılarının doğum günlerini kutlayacak kadar alçak gönüllü ve nezaket sahibi bir insandır. Ülkemizde koca koca egolardan geçilmeyen pazarlama ve reklamcılık alanında böyle insanların varlığını bilmek mutluluk vericidir.
cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan'ın veciz (!) sözleri arasına giren son bombasıdır. Benzer çıkışlarda olduğu gibi yine bir yurt dışı gezisinde, Slovakya'da söylemiştir. Hani mealen diyor ki: "Siz kabul edin etmeyin, ben başkan olana kadar gerekirse her gün önünüze sandık getiririm. 400 milletvekilini verdiniz verdiniz, vermeyecekseniz uğraştırmayın, ben yaparım."
Az önce gerçekleşen (bkz: 27 kasım 2014 cesare prandelli'nin kovulması) olayından sonra gönlümden geçen teknik direktörün galatasaray'ımızın başına geçmesi durumudur. Sezon ortasında, takım bu kadar fakr-u zaruret içinde harab ve bîtap düşmüşken Türk futbolunu ve kulübü tanıyan, büyük takımların kadrolarını idare etmekte zorlanmayacak, şampiyonluklarla kendini ispatlamış bir Mustafa Denizli bence seçenekler arasında en iyisi, en kötü ihtimalle abdurrahman çelebi bir seçim olacaktır.
Anlaşılan o ki yine güzel bir tat bırakacak bir albümle karşı karşıya geleceğiz. ilk albümüyle "Hâlâ taş gibi şarkı yaparım ben arkadaş, Liam * gitsin kumda oynasın." diyen Godlike genius'ın bizi hayal kırıklığına uğratacağını sanmıyorum. Yukarıdaki linkte yer alan şarkıya bakacak olursak yine ilk albümdeki gibi melodik temeller barındıran, kendine eşlik ettirmekte zorlanmayan şarkılar bekleyebiliriz. ilk albümde Everybody's On The Run, Dream On, If I Had A Gun, The Death of You and Me, aka... what a life, aka... broken arrow, a simple game of genius gibi müthiş şarkılarla bu albümde de karşılaşmayı ve önümüzdeki beş buçuk ayın hızlı geçmesini diliyorum efendim. *
mastercard sponsorluğunda Profesyonel rehber saffet emre tonguç'un sunduğu istanbul turlarından oluşan televizyon programıdır. her cuma 21:00'de ntv'de yayınlanan programda her hafta istanbul'un ayrı bir güzelliği keşfedilirken gerek saffet emre tonguç'un uzman rehberliği gerekse konuk ettiği ünlüler programa renk katmaktadır.istanbul'un bilinmeyen pek çok yönü izleyicilerle paylaşılmaktadır. Tekrar yayınları ise cumartesi günleri 00:00'da ve pazar günleri 11:00'dedir, izlenmesi tavsiye edilir.
Programla ilgili gelişmelerden ve gezi rotalarından haberdar olmanız için:
istanbul'un kağıthane ilçesinde, Kuştepe'ye yakın bir mahalde yer alan plazadır. Fotoğraflara bakılırsa güzel ve geniş imkânlara sahip bir binadır ama çevresi hiç de iyi değil gibidir. Şu an çalıştığım işyeri buraya taşınacaktır. Ulaşım konusunda -özellikle anadolu yakasından gelenler için- hâlâ soru işareti oluşturmaktadır.
Şimdi bunun üzerine Erhan efendi'ye söylenecek birkaç söz var, biraz uzun yazacağım, sabredip okursanız ne âlâ!
Birincisi: "Biz iyi işler yaptıkça, iBB de yönetmeliği değiştirecek, eski haklarımızı bize geri verecek." diyor Erhan Yazıcıoğlu, ne münasebet? Ne talihsiz bir açıklamadır bu! "Hak verilmez, alınır." Erhan efendi, hele ki konu iBŞT'de oyuncuların söz sahibi olmasıysa, bu zaten oyuncuların doğal hakkıdır. Bunun için ayrıca kendilerini kanıtlamalarına, hele hele bunu sanatla gram ilgisi olmayan bürokrasi kafalılara göstermek gibi bir mecburiyetleri olmaması gerekir. Sizdeki mantık baştan sakat yani. ikincisi 6 yardımcı seçmişsiniz ama yalnızca biri kadın. Yahu liyakate göre seçtiğinizi farz etsek bile bir kadın daha çıkamadı bunca oyuncu arasında? Vallahi yazık. Üçüncüsü; diyorsun ki "Biz otokontrolümüzü kaybettik. Sivri çocuklarımla da konuşacağım, biraz uçlarını törpüleyeceğim, otokontrolü öğreteceğim." Zaten uçurumun kıyısında duran Türk tiyatrosunun kıyametini getiresin diye israfil olarak seni mi seçtiler yoksa? Bu nasıl bir kafa? Daha da fenası, tiyatronun içinden gelen, bol sahne tozu yutmuş biri olarak bunu gayet normal bir şeymiş gibi söylüyorsun. Buna ne desek hafif kalacak, hem de çok hafif. Sansürcülüğün daniskasi, "Otokontrol öğretecekmiş." Yani otokontrol şu içinde bulunduğumuz zamanda zaten pek eksikliğini çektiğimiz, ihtiyacımız olan bir şeymiş de bir de üstüne Erhan Yazıcıoğlu öğretecekmiş. Sanatın içinden gelen biri bile bunları fütursuzca söyleyebiliyorsa vurdumduymazlık tavan yapmış demektir. Dördüncüsü; diyorsun ki "Ben Muhsin Ertuğrul ekolünden geldim. Gençlerin lehine çalışacağım, baskıyla da savaşırım." nasıl savaşmayı planlıyorsun sahi? Söyle de biz de aydınlanalım. "Otokontrol" teslimiyetiyle mi savaşacaksınız sanatın önüne dikilen bürokratik ve muhafazakâr yapıyla? Allah aşkına kendinize güldürmeyin insanları, bizimle kafa bulmayın. Muhsin Ertuğrul ya da bir başkası, hangisini ekol olarak kendinize bellemişseniz, o kişiler hayattaysa intihara meyilli olmuş ya da hayatta değilse mezarında ters dönmüştür siz bu pervasız sözleri söyleyince. Böyle savaşacaksanız hiç savaşmayın, istemez, kalsın. Hiç olmazsa diğerlerinin hangi safta olduğunu herkes biliyordu ama sizin gibileri, yani altına koltuk verilince, sansürü "otokontrol" adı altında cicileştirmeye çalışacak kadar U dönüşüne yatkın kimilerini bilmiyordu, öğrenmiş olduk. Gerçek yüzünüzü, kişisel kariyer muhterisliğinizi ve koltuk sevdanızı en üst seviyeden bize gösterdiğiniz için teşekkürler Erhan Yazıcıoğlu!
felixia yeap adlı Malezyalı playboy tavşanıdır. Şimdi biz bu birdenbire gelen "hidayete erme" örneklerine çok rastladık tabii, ilk kez değil, hatta kendisi bu olayı "yeniden doğuş" diye tanımlıyor. Ayrıca -bildiğim kadarıyla- islâm'a giren her kim olursa olsun önceki günahlarından islam açısından hesaba çekilmiyor, pür-i pâk, sıfır bir statüden başlıyor. Kim bilir? Bakarsınız daha da coşup Orta doğu bölgesinde süregiden cihat hareketlerine yurtdışından takviye desteğe gelir, belli mi olur? Hem de ta Malezya'lardan, yani yol da uzun, yol uzun olunca sevap da çok, hem ramazan ayındayız, zamanlama mânidar Felixia, az değilsin. Ne diyelim? Hür iradesidir, özgürdür, hayırlı olsun.
an itibariyle yaşadığım sorundur. normal yoldan giriş yapmak mümkün değil, vpn ile bağlanabiliyorum. aynı sorunu yaşayan var mı? sizde durum nedir a dostlar?
57 milyon dolar karşılığında Erkul Kozmetikin sahibi Mehmet Erkul ve Eteksan Tekstilin sahibi Tekin Esen'e satılmış handır. istiklal caddesi'nin Tünel'e doğru olan kısmındaki bu tarihi bina, kendisini her an belli eden bir mimaride ve konumdadır. her gün önünden geçtiğim bu tarihi yapının avm ya da başka türlü bir şekilsizlikle mezarının kazılmaması en büyük dileğim ama umutsuzum be sözlük.
Mart 2014'te çıkacak ikinci foster the people albümüdür. ilk albüm olan Torches'ın yakaladığı başarıyla gelecek için umutlarımız oluşmuştu. Albümden çıkan ilk single coming of age de yine iyi bir albüm geldiğinin habercisi gibidir. Merakla bekleniyordur.
Bu yılki Brandweek istanbul kapsamında yapılan etkinliklerin birinde M.A.R.K.A. reklam ajansı başkanı hulusi derici'nin verdiği konferans sırasında, salondaki izleyicilerden biri olan türk reklam sektörünün duayen ismi haluk sicimoğlu'nun gerçekleştirdiği eylemdir. Üslubu ağır kaçmış olsa da haluk sicimoğlu yerden göğe kadar haklıdır. Zaten kendisi de üslubu için kendi konferansı sırasında özür dilemekle birlikte haklılığını yinelemiştir.
Olayın gelişimi şu şekilde olmuş: Brandweek Istanbul'daki konferansı sırasında Hulusi Derici, ajansının * yaptığı Didi buzlu çay reklamına sözü getirdiğinde Haluk sicimoğlu "yiyin gari" diyerek didi reklam konseptinin, strateji bölümünün başında bulunduğu ajansı alice bbdo'nun yaptığı köylü kadın temalı Lay's reklamından taklit edilmesine gönderme yapmıştır. Bunun üzerine hulusi derici "Anadolu kadını sizin tekelinizde mi?" cevabıyla durumu savunmaya geçse de haluk sicimoğlu bu sefer daha yüksek bir ses tonuyla "yiyin gari" deyince "O zaman gidip dava açın." demiştir. Haluk sicimoğlu da sonunda patlayarak "Allah belanı versin gavat!" şeklinde bağırmıştır. Alınan bilgilere göre de salonda bulunan reklamcı ahalisinin çoğunluğu haluk sicimoğlu'nun isyanını haklı bularak "Çalıntı reklam yapma" şeklindeki ifadelerle hulusi derici'ye tepki göstermiştir.
Reklamcılık satışla beraber yaratıcılığı da içeren bir alandır. Her ne kadar bu Türkiye'deki markaların pazarlama ekipleri tarafından hâlâ daha tam olarak anlaşılamasa da ( veya anlamak istenmese de) işini iyi yapmak isteyen her ajans yaratıcı olmak ister. alice bbdo'nun Lay's için oluşturduğu konsept olan yiyin gari'deki köylü Anadolu kadını ve onun şivesi üzerinden çizilen imajla, M.a.r.k.a.'nın yaptığı didi reklamında görünün imaj neredeyse birebir aynıdır. Bu esinlenmek değil, düpedüz hırsızlıktır. Haydi, malum ajansın Atlasjet için kullandığı "en iyi iki numarayız" konseptini de yurtdışından aynen kopyalayıp yapıştırdığını biliyoruz. Müşteri olan çaykur bunu nasıl kabul etti anlamak gerçekten zor. Yani her durumda mevzunun iler tutar tarafı bulunmuyor. Nitekim didi reklamını ilk izlediğimden bei bu imitasyon yapımın varlığı beni tiksindirmiş durumdadır. Hâl böyleyken elbett eüslup fazla ağır kaçmış ama ortadaki emeğin çalınması durumunu gördükçe insan, haluk sicimoğlu'nun yerinde belki de kim olsa sinirlerine hâkim olamazdı diye düşünüyor.