Ağustos ayında bir çocuk dünyaya getirme eylemidir.
Hele de izmir gibi bir yerde yapılırsa ödemden tanınmaz hale gelebileceğin, lohusalık sorunlarını beşe katlayacak eylemdir.
tıbben tüm tedaviler denenmiş olmasına rağmen iyileşme şansı olmayan hastaların, palyatif bakım ve huzurlu bir ölüm amacıyla yatırıldığı özel merkezlerdir.
hekim, hemşire, fizyoterapist, psikolog, müzik ve sanat terapistleri, din görevlisi ve gönüllü çalışanlardan oluşan bir ekip ile hizmet verir. bildiğim kadarı ile türkiye'de şu an yoktur. kanser hastaları için bir dönem ankara'da bir tane açılmış ancak rağbet görmediği için kapanmak durumunda kalmıştır. çünkü türk geleneklerinde kimse anne babasını, yakınlarını ölmek üzereyken evinden başka bir yere götürmez. tabi bu görüşün ve geleneğin de fayda ve zararları tartışılmalıdır.
bir bilimsel çalışmada yapılan çeşitli ölçüm sonuçlarının farklı makalelerde ayrı birer çalışma gibi ele alınarak yayınlanmasıdır. yani bir çalışmadan birden çok makale çıkacak şekilde sonuçları yapay olarak bölme anlamına gelmektedir. bilim etiğine aykırı bir davranış biçimidir.
Daha önce yayınlanmış bir yayının tümünü veya bir kısmını kaynak göstermeden alarak kendi yayını gibi yeniden yayınlamaktır. bilim korsanlığı da denilmektedir. bilim etiğine aykırı davranış biçimlerinden biridir.
bilim etiğinin mihenk taşı olan kodlardır. nazilerin yahudiler üzerinde yaptıkları deneylerle ilgili yargılandıkları mahkemeden sonra ortaya çıkmıştır.
II. Dünya Savaşı sırasında esirler üzerinde yapılan deneylerin sonrasında, 1947de Birleşmiş Milletler Savaş Suçları komitesine sunulan memorandum Nuremberg Kodu olarak bilinir ve aşağıda verilen, 10 ilke belirlenmiştir.
1. Kişinin gönüllü onayı kesinlikle gereklidir.
2. Deney toplumun iyiliği için olmalıdır.
3. Deney, hayvan çalışmaları ve hastalığın doğal seyrinin
bilinmesine dayandırılmalıdır.
4. Deney, gereksiz hiçbir fizik, mental sorun ya da hasara
yol açmamalıdır.
5. Deneyi yapan doktorun denek olduğu koşullar hariç,
ölüm veya kalıcı sakatlığa yol açan deneyler yapılmamalıdır. *
6. Deneyle karşılaşılan risk, deneyin sonuçlarının insanlara
sağlayacağı yarardan fazla olmamalıdır.
7. Yaralanma, sakatlık ve ölüm olasılığına karşı gerekli hazırlıklar
yapılmalı ve altyapı sağlanmalıdır.
8. Deney sadece bilimsel kalifiye kişiler tarafından yapılmalıdır.
9. Deney süresince denek çalışmayı istediği an sonlandırabilmelidir.
10. Eğer araştırmacı deneyin devamının yaralanma, sakatlık
ve ölüm olasılığına sahip olduğuna kanaat getirirse
deneyi durdurmaya hazır olmalıdır.
ayrıca aydınlatılmış onam kavramı ve önemi ilk kez ortaya atılmış ve kabul edilmiştir.
not: 5. madde ile ilgili soruları olan bir ben değilimdir sanırım.
kaynak: http://www.tpog.org.tr/pdf/hem_3.pdf
mouse ya da klavye ile yukarı aşağı yaparak tünel gibi bir şeyin içinde ilerlediğiniz ve siz ilerledikçe müzik zenginleşen, insanda pis bir tutulma hali yapan saatlerce oynatan oyundur. http://hellorun.helloenjoy.com/ bu da linkidir. kolay gele.
saçma sapan açılan başlıklara, formatın anasını ağlatırcasına girilen entryler söz konusu olduğunda gammazların üşenmeden yapması gerekendir. entry olarak format kelimesine bakınız vermek başlığı tanımlamadığınız için format dışı bir entrydir. bakınız içinde başlık sahibine seslenmek de aynı şekilde format dışıdır.
özellikle yüksek lisansta fazladan ders almak istendiğinde alabileceğiniz maksimum ders kredisini geçse bile enstitünüze bir dilekçe ile istek yaparak ders almaktır.
private sözlük'te bir yazarın entrylerini takip etmenize yarayan butondur. takip ettiğiniz yazar entry girince butonunuz yanar ve okuyabilmeniz için girilen entryleri içeren bir küçük pencere açılır. okudukça silinir o pencereden entryler. bir benzeri uludağ sözlükte var mıdır? varsa nerededir merak konusudur.
ösym'nin insanların cep telefonuna mesaj atması sonucu yaşanan durumdur.
örneğin:" 17 kasım 2013'te yapılacak olan avrasya maratonu nedeniyle, şehir içinde yapılacak yol değişikliği ve trafik yoğunluğunu göz önünde bulundurunuz." ales'e giderken sıkıntı yaşamayalım diye bizleri düşünen sevimli ösym tarafından atılmıştır. insanda; "vay be bu ösym beni ne çok düşünüyor, canım ösym" hislerini uyandırır mı acaba?
kocaeli üniversitesi sağlık yüksek okulu'nda görev yapan, halk sağlığı uzmanı doçenttir. öğrencilerinin kendisini çok sevdikleri söylenemez. hatta ciddi anlamda kendisini şikayet eden öğrenci sayısı doğru olabilir. ama onu şikayet etmeye cesaret edebileceklerini de zannetmiyorum şahsen. kendisinin bolu'da görev yaparken şikayet eden öğrencilerin hepsini dersten bırakıp kocaeli'ne sürüldüğü hakkında söylentiler vardı seneler önce. akitin haberi http://www.yeniakit.com.t...i-h3891.html#.UnufQ_mpWLo
fakat seven insanlar da varmış ki kendisinin arkasında olduklarını ifade eden bir bildiri yayınlamışlar. http://www.onurumuzusavun...mp;Itemid=204&lang=tr
sıfatlarım var..anlamlı anlamsız..gerekli gereksiz..gerçek ya da yalan sıfatlarım..isteyip istemediğim sorulmadan adımın önüne getirilen elimi kolumu bağlayan sıfatlar..koskoca bir boşlukta yankılanan çığlıklara aldırmayan..neyle muhatap olsam yenisini kazandığım tek kavram..kazanmak sayılmamasının sebebini ararken önüme çarpan duvarda yazanlar galiba geceyi tutuşturan..zaten gece değilmi en gerçek ana..gecem var benim olan..ben olmama izin veren..sormayan sorgulamayan..sessizce dinleyen gerçek dost gecem var..birkaç ta biriktirdiğim kıyıdan köşeden topladığım hecem..biraraya getirerek hiçbirşeyi anlatmaya çalıştığım..hiçbirşeyim var koskocaman..atamadığım, birbaşkasına üçbeş damla huzur karşılığında satamadığım..yollarım var dolu dizgin koşamadığım..hiçbirşey'imden kaçmak için kullanamadığım..koskocaman piton kolyelerim var en ufak hatamı gözleyen..sabırla kımldayıp birşey yapmamı bekleyen o arada göz kamaştıran piton kolyem..insanlar var gelen giden bazen bir arkadaşa bakıp çıkma rahatlığında, bazen bu topraklar benim ısrarında,bazense geçici kandırmacalar kayganlığında insanlar..benim olmadıklarını hep zor farkettiğim,farketmemek için uyku denen şarj aletini sakladığım insanlar..asıl korkularım var hayat adını verdiğim kısa filmimin en has dekoru olan..senaryosunu ve senaryosunun kontrolünü kaybettiğim kısa bi film olan hayat var..başrolünden istifa ettiğim..senaryosundaki süprizleri tesadüfi figüranların belirlediği kısa filmim var..ne kadar benim sayılırsa..dekoru teslim ettiğim korkularım..teslim olma korkularım..ellerimi havaya kaldırdığım anda savunmasız kalma korkularım..hem gitmekten hem kalmaktan korkularım..gökyüzünde süzülen uçağın içinde olmaktan da kaçırmış olma fikrindende korkan dengesiz kokusuz balon çalkantılarım var..salladıkça sallayan kusana kadar yılmayan..çalkantılarıma ters yönde kuvvetle direnen saplantılarım saplanmalarım var..bu toprağa çakamadığım ama bana çakılan kazıklarım var..o hiçbirşeyimde yüzen susmalarım..sessiz çığlıklarımı görmeyen kör maymunlarım.. aşklarım var var olduğunu sanmakla yanıldığım..yanılgılarım var bir bavul dolusu..eskilerim var küçüldü bana diyerek komşu çocuklarına bırakamadığım her bedenime uyan eskilerim..yaşanmışlık havuzum var hergün bir daha atlayıp her gece yeniden boğulmaktan kurtulamadığım..yapmam gereken bi dolu eylemim var birikmiş anlamsızca ve atmam gereken her yöne milyonlarca adımım..kusmam gereken variller dolusu hece kombinasyonum var daha ama..
hiçbirşeyimi hiçbirşey yapmaya bile..
halim yok..
hem faydalı hem daraltan baskıdır.
faydalıdır çünkü; sonuçta türkiye'de yaşıyoruz ve toplum seni bir yüzüğe endeksli değerlendirdiğinden hayatını idame ettirmek için gereken faktörlerle başa çıkabilmen adına yardımcı olur yüzük.
daraltır çünkü; 26 yaşında hayatının aşkı olan adamı da bulsan, kendisi erkektir ve erkek kısmının en çok seveninde bile yüzük, sarımsak-vampir etkisi yaratır. adama gidip "annem yüzük takmamızı istiyor" dersen bilirsin ki panikleyip saçmalayacaktır. o kendisi hazır olduğunda gelmeli değil mi? hem mantıklı kadın doğrusu ve güzelinin bu olduğunu bilir.
baskı ne gereksiz bir kavramdır arkadaş. yok yok vazgeçtim. baskının faydalısı olmaz. hem bakalım adam madam dedik ama biz hazır mıyız o yüzüğü takmaya allah allah! *
artık bir çok hastanede kan örneği almak için kullanılan, enjektöre göre çok sayıda artısı olan alet. örneğin; özel basınçlı sistemi sayesinde gereğinden az ya da fazla kanı tüpe almaz. enjektörle alındığında oluşabilecek karışıklıkları minimuma indirir. kullanımı kolay ve rahattır. bir elle sabitleyip diğeriyle aspire edeceğim diye uğraşmazsınız. arka arkaya tüpleri takarsınız o alır. güzel bir icattır. kim icat ettiyse eline sağlıktır.
günümüz dünyasında yaşayan, gerçekçi insan söylemidir. *
başa döndük. bitti o güzelim kandırmacalar. edebiyat bitti. şiir bitti en çok.. uğruna eline kağıt kalem alma özverisini göstereceğin hisler bitti.
başa döndük. en ilkel halimize. sadece güdüleri ile hareket eden, üremek için kimyasal çekim duyduğu karşı cinsi kolundan çekip seks yapan, mağara insanlarının giydirilmiş garip formlarıyız. medeniyetin gelmesi yalan. biz gün geçtikçe ilkelleşiyoruz.
bütün amacımız seks, kandırmasın kimse ne kendini ne de başkasını. inanmayan varsa dönüp baksın etrafına, en çok da kendi içine. biraz bilinçaltıyla konuşsun. zaten ego yorgun bir pinpon topu olmuş. süperego ve id aralarında maymun etmiş egoyu. kalmamış vasfı. daha da kötüsü bu maçı id kazanmış. insanların değer yargısı kalmamış bu garip zamanda. herkes birer nemfomanyak, sadece kadınlar ya da erkekler değil. tüm cinsler. amaç hep girmek ya da almak. işler, evler, arkadaşlar, arabalar, kostümler en çok da kelimeler bu amaçla seçiliyor artık. taktikler klişe ve saçma. insanlar hislerini aldırmış ve rahat. önce güven mi öldü aşk mı bilen yok ama hep aynı olmuş yakınmalar: " şöyle yolda giderken çarpışıp kitaplarım düşsün, kitlenelim göz göze gelince. mideme kramplar girsin. kekeliyim konuşurken. öyle bir aşık olmak istiyorum artık. ama yok.."
erkekler aşık olunacak kadın, kadınlar aşık olunacak adam bulamamaktan yakınıp kendilerinin dünyada tek olduklarını zannetme yanılgısındalar. o kadar garip iletişimler ki zamanınkiler; bu insanlar uzayla iletişim kurabilecekken, dünyada bundan yakınan kimse birbirini bulamıyor ve herkes yalnız.
doyumsuzluklarımız medeniyet sandıklarımızla beslendi. ulaşabildiklerimiz arttıkça aldattık. aldattıkça acıktı doyumsuz libidolar. özgürlükler mi öldürdü aşkı acaba?
gelişen teknoloji mi yoksa?
kadınlar, doymak bilmeyen, hepsi benim içimde olsun iştahıyla aldattıkları erkeklerden ıssız adamlar yaratıp, karşılaştıkları "ben bağlanamıyorum, ilişkiyi beceremiyorum." yalanı müptelası, önüme geleni döllemeliyim adamlarına lanet ediyorlar bugünlerde.
erkekler ise, bir ilişkinin sorumluluğunu almadan, önüne geleni becermeyi erkeklik sayıp, aslında aşık olabilecekleri kadınları bile tek gecelik sekslere kurban ederek yaşlanıp, evlenilecek kadın yok la piyasada serzenişleri ile kırklı yaşlarında, kendi yaptıkları makarnanın tenceresi, bilgisayardaki porno arşivi ve elinde cinsel organıyla uyuyakalıyorlar.
aşk öldü.. belki de öylesine şeffaflaştı ki dünya, biz kendimizi pembeye boyalı alanlara bakıp kandıramıyoruz. insanların iç organlarını görsek de, bulantı için bir talcid yetiyor.
aşk ölmüş.. içimdeki benden duydum bunu acıdı içim..
acaba hiç mi var olmadı paranoyasıyla başbaşa bıraktı..
cenazesine gidemedim..ama iyi bilirdim..
insanları dinini korumak kisvesi altında tehdit eden kimliği belirsiz bir kişinin facebook kullanıcı adıdır. aynı zamanda bir kavramdır silverman. müslümanlığı bilmeden savunmaya kalkanlar için kullanılan bir lakaptır. anne bacı resimlerini porno sitelere yakıştırmasına rağmen kendisini müslüman olarak tanıtabilme yeteneğinin adıdır. gerçek müslümanların adını lekeleyen anlamına gelir silverman.
hikayayesi tüm yazarlara ders olması gerekendir.
tüm hikayesi revolter00 kişisinin aldığı bir facebook mesajı ile başlar..
"sana karşı dürüst olacağım. bilmeni isterim ki bu sadece sana yapılan bir şey değil. ekşi sözlük'te de senin gibi davranan bazı insanların başına bu geldi.
uludağ sözlükten bir arkadaşım beni uyardı. uzun zamandır dini konularda aşağılayıcı, hakarete varan yazılar yazmışsın. en son olarakta arkadaşımın sabrını taşıran şu yazın olmuş
south park ta hz muhammed e hakaret edilmesi (71) *
hicbir seyi degistirmeyecek olan, gayet neseli bir eylemdir.
ben her gun yapiyorum, hicbir sey olmuyor, valla lan. ha oyle iki de bir hazreti diyip de yuz verilmemesi gerekir, o da baska bir tartisma konusudur.
(revolter00, 19.04.2010 01:02)
madem sen her gün hz muhammed'e hakaret ediyormuşsun, bir şey olmuyormuş, o bir şey olsun istedi ve bana haber verdi. ben ne uludağ sözlükten ne ekşi sözlükten bir üyeyim. benim alanım çok farklı. ama ne peygamberime ne diğer inançlarıma hakaret ettirmeye göz yummak istemiyorum. inan bu kadar fazla açıklamayı diğer mağdurlara bile yapmadım. herşeyimin üstüne yemin ederim.
kendi kişisel hayatında, arkadaş ortamında istediğini yapabilirsin bu beni alakadar etmez. ama o ortamlarda bizim gibi olan insanlar var ve o ortamı okuyan 15-16 yaşındaki insanlar var. ben artık liselerdeki gençlerin o dönemlerde allah kitap sövüp, yaşları ilerleyince çoğunun tövbe etmesini istemiyorum. herşeyin başından beri farkında olsunlar. onları da kimse ayartamasın. o yaşlar çok kritiktir. belki sende o yaşlarda bu tarz bir insan oldun. tarzın beni hiç alakadar etmez. yeterki o sitedeki yazılarını ya komple kaldır, ya da tek tek girdiğin dini konulardaki mesajları bul ve sil. binlercedir biraz zor olacagına eminim.
senin hakkında bildiklerim arkadaşımın anlattığı kadar ve senin profilinden anladığım kadardır. benim amacım hepinizle uğraşmak değil zaten herkesin kendi seçimi. isteyen ateist isteyen satanist isteyen hristiyan olur. ama neredeyse medya kadar güçlü olan bir ortamda bunu her allah'ın günü yansıtmak bana doğru gelmiyor. moderasyondan kişilerle aynı ortamda içip kanka olduğunuzdan dolayı sizin üyeliğinize bir zarar gelmez. sizi mahkemeye verirsek dava uzun sürer. bu tarz çözüm yolu iki taraf içinde en uygun olanıdır."
bu mesajdan sonra ereşkigal yazarı dayanamaz ve dinime küfreden müslüman olsa/#7852997 entrysini girer. silverman durur mu? durmaz.kendisi sözlük yazarı olmasa da, ekibi hemen ona yetiştirir hakkında yazılanları ve basar mesajı bu sefer ereşkigal'e ;
"ben o lavuga adam gibi söyledim sürekli dini konulara hakaret ediyormuş. bana demişsin oku diye de aç en anlaşılmamış entrylerini sen oku o adamın. namaz kılanlar için pis pis şeyler yazmış. seninde hoşuna gitti galiba bir porno izleyicisi olarak revolterın dine hakaret etmesi ? sen kimsin ki beni sorguluyorsun ?"
yoruma açık bir kavramdır silverman.. silverman olanlar yüzünden dininden soğuyan, uzaklaşan insanlar vardır bu memlekette.
düşünce ve düşündüğünü ifade etme özgürlüğüne vurulan bir baltadır silverman..
allah'a inandığını söylerken, insanları cezalandırma yetkisini kendisinde görmesi ile kendini tanrılaştırarak allah'a şirk koşup kendi ile çelişenleri tanımlayan bir kavramdır.
dikkat edilmesi gereken bir çoğunluktur malesef silvermanler. bir gün sizi de bulabilir. susulmamalıdır.
hastane enfeksiyonunun diğer adıdır. hastaneye yatıştan 48-72 saat sonra, taburcu olduktan sonraki 10 gün içinde, yoğun bakımlarda 24 saat, cerrahi müdahelelerde bir ay, implantlarda 1 yıl içinde görülen enfeksiyonlar nozokomiyal enfeksiyon sayılır.
zamanında mayaların tanrılarına kurban vermek adına yaptıkları eylemdir. merak edenler mel gibson'ın apocalypto filminde sözkonusu kurban verme ayinlerini görebilirler.
kocaeli üniversitesine bağlı, hemşire, sağlık memuru ve ebe yetiştiren yüksek okuldur. hemşirelik eğitimi, çoğu üniveriteden farklı olarak modüler sistem adı verilen bir biçimde verilmektedir. hemşirelik dersi en az 16 kredidir. ve haftada 28 saatlere ulaşan bir yoğunlukta işlenmektedir. devamsızlık konusunda aşırı hassas, kendi aralarında iletişimi minimum ve beklentileri birbirinden aşırı farklı öğretim üyelerine sahiptir. bu yüksek okulda okuyan öğrenciler, uykuyu yeterli alamadıkları, üniversite hayatını yaşayamadıkları, aralıksız ders çalıştıkları, bilimsel araştırma anlamında çok şey öğrenebilecekken bilimsel araştırma olgusundan soğudukları, mezun olduklarında psikolojik yardım almaları zaruri hale gelecek denli stresli minimum dört yıl geçirirler. genellikle bu dört yıl uzar çünkü dönem başına üç dersleri de olsa, bu üç dersten ikisi koşulludur. bir dersten kalmak demek bir yılın uzaması anlamına gelmektedir. bütün bu sıkıntılı eğitim sürecinin sonucunda; psikolojik arızalarla, tükenmişlikle, yüksek lisans isteklerinin kaçması ile, bir daha okulun kapısına dahi gelmeyi çok yoğun bir biçimde istemeyerek, ancak bir çok üniversite ve * sağlık meslek lisesi mezunundan çok daha kapsamlı, çok daha dolu, çok daha işinin ne olduğunu ne olmadığını bilerek ve çok daha donanımlı mezun olurlar. genellikle işini seviyorlarsa devlet hastaneleri onlara mesleki doyumu veremez. özel hastanelerde öğrendikleri gibi bir hemşire kavramıyla karşılaşma şansları daha yüksektir.
kalbin sol ventrikülünden 1 dakikada dolaşıma pompalanan kan miktarıdır. yetişkinlerde 4-8 litre, çocuklarda kilogram başına 100-150 mililitre olmalıdır.
