kimin müslüman olup olmadığına buradaki değerli diyanet işleri başkanlığı mensubu arkadaşlar karar veriyor sanırım.
arkadaşlar, islam'a göre kişi müslümanım diyorsa iş bitmiştir. ama der ki kur'an: ey iman edenler, iman edin! demek ki olay kişinin iç dünyası ile alakalı. onu da sen değil, kişi kendi bilir.
mevlana sanki islam propagandası yapıyormuş gibi bir hava yaratmanın gereği yok. ne olursan gel diyor, müslümansan değil.
tercihin herhangi bir bölümüne sakın ha sakın selçuk üniversitesi ve yeni yavrusu necmettin erbakan üniversitesi yazmayın gençler. nasıl bir büyü yapıyorlarsa, dönüp dolaşıp konya'ya gitmek zorunda kalıyorsunuz.
aslında süper bir bağlama geldi aklıma! hazır bu hatunların hepsi ayrılmışken diziye şöyle gerçekten yetenekli bir leyla gelse mesela, bu şirin ve leyla da ilk leyla'nın ölümüyle mecnun'un geçiş dönemi olsa. öyle ya canım, adam hayatının aşkını kaybettikten hemen sonra yeni bir hayatının aşkı bulacak değil ya...
ama burada önemli olan yeni leyla'nın yetenekli bir oyuncu olması ve burak aksak'ın adam gibi bir kadın karakter yazması.
edit: yetenekli oyuncu falan dedim de, aslında sadece diyaframını kullanabilen bir oyuncu olması da yeterli bence.
sabahın 6sında başladığım devasa genişlikteki istanbul turumun son anda aklıma gelen son durağı oldu geçenlerde. tadilatta imiş, içini göremedim. ama o kadar sultan ahmet falan gezip de aklıma gelmeyen fotoğraf icadı burada hatırlattı kendini.
bir sürü fotoğrafını çektim evin dışarıdan. giriş katındaki o iki pencereye bakarken bir ürperti geldi içime, sanki barış manço oradaydı ve bana gülüyordu (sevecenlikten değil, gerizekalı mı bu diye gülüyordu). ama sonra barış manço öyle şeyler yapmaz dedim. gözümden iki damla yaş süzüldü, keşke burada olsaydı da bana gerizekalı deseydi dedim. gittim.
evet, iyi sesi var falan da, ben şahsen sürekli asi, özgür ve olgun kadın şarkılarından sıkıldım. konu kıtlığımı yaşanıyor memlekette anlamadım ki... sanki bir türlü asi, özgür ve olgun olamıyormuş gibi...
doğal olarak, 19. yy pozitivizm akımının bir uzantısı olan bu güzide bilim kurgu dizimiz, 2. sezon- 8 ve 9. bölümlerde kendini aşmış, bu yeni çağcıların, mardukçuların falan dediği gibi yeni bir çağın habercisi olmuştur resmen.
the impossible planet ve the satan pit isimli bölümlerde, tardis'in bile çözemediği çok çok çok eski bir dil ve açıkça evrenin oluşumundan da önce oraya hapsolmuş bir yaratığın (satan-şeytan) varlığı keşfedilmiştir. hatta, doctor inceden tanrı inancını sorguluyor ve agnostik bir sonuca ulaşarak, yine gördüğü şeye -yani rose'a- inandığını belirtmiştir.
velhasıl, en çok bi sevip üstüne kafa yorduğum tek dizidir.
Kenneth Branaghi, peter rolünde insomniyak bir oyun yazarıdır. karısı çocuk ister, kayın validesi yatalak hasta olarak evinde kalır, komşularının engelli çocuğu onunla iletişime geçmeye çalışır, bir de delinin biri onun yerine geçmeye çalışır. bu sırada peter, uyumaya ve uyumasında engel olarak olarak gördüğü komşunun köpeğini öldürme planları yapar.
mal demek hoş olmasa da, neşet ertaş'ı tanımayan kişidir diyebiliriz. orta anadolukültürüne uzak olabilir, türkü formuna uzak olabilir. ama tanısa hiç olmazsa bir sezen aksu saygısı duyardı bence.
aldım duyumlara göre sanki burak aksak'ı asistan rolünde gördüğümüz dizi. resimlerine baktım şimdi bayağı da benziyor. (bilgisi olan varsa özelden ulaşsın abiler, ben bu halde yaşayamam.)
dizinin değişik bir espri anlayışı var. 10-15 dakika dram izliyor gibi ciddi bir surat ifadesine bürünen adamı birden yarım yarım yardırıyorlar. sonra yine ciddiyet... böyle döngüsel bir dizi yapmışlar. enteresan...
edit: tamam, tamam... burak aksak değilmiş. boşuna heyecanmış. o zaman daha iyi rol yapan birini oynatsalardı ya...
çağrışımsal kelimelerin bir araya getirilmesiyle anlamsız bir bütün oluşturan her zaman ki bir mustafa sandalşarkısı. ama ne hikmetse çok güzel şarkı...
öldü denemez. teorisi tamamen yanlışlansa bile başka teorilere basamak oluşturduğu için miyadı doldu denebilir.
freud zeki adamdır. ilginç noktaları farketmiştir. oturun geliştirin, işiniz ne..
tamam, 0-6 yaş tüm kişiliği oluşturmaz ama, hamurunun, mayasının iyi olması diye de deyimler vardır.
bilinç çeşitlerini reddeden zaten yok. id-ego-superego kavramları da yanlışlanmadı.
acaba bu ölen hangi freud?