1. cengiz han: süvari ile geliştirdiği savaş taktikleri ve coğrafya-haritacılık gibi alanlardaki ustalığı ile döneminin ve döneminden sonraki 200 yılın rakipsiz savaşçısıdır.
2. büyük iskender: askerliğin iki can damarı olan lojistik(ikmal yolları) ve işgal sonrası yönetim konusundaki becerisi ile tarihin o zamana kadarki en geniş imparatorluğunu kurmuş ve yönetmiştir. savaş kaybetmeden hindistana ulaşması kaynakları doğru yönetmek ve savaş alanında da deha olduğunu gösterir.
3. mustafa kemal atatürk: hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır sözü ile yeni çağ savaş taktiklerini toprağa gömen ve 1. dünya savaşı stratejilerini tarihten silen adamdır. yemende bir tümenle bir kolordu devirmiş, trablusgarpta sivil savunma ile italyan ordusunu bezdirmiş, çanakkale de sadece bir alay ile devasa savaş gemileri ile çıkarma yapan orduyu engellemiş, sakarya'da ise son derece donanımsız iki kolordu inanılmaz orantısız güç dezavantajına sahipken taarruz ederek yunanı ve tüm askeri otoriteleri altüst etmiştir.
fili keşfeden timur, müthiş topları ile fatih sultan mehmed han, piyade kavramını icad eden mete han, sina çölünü pusulasız geçen yavuz sultan selim, kudüs fatihi selahaddin eyyubi, demir şanşölye otto von bismarck da mansiyon ödülleri sahipleri olsun.
aynı uganda, malawi'nin açıkça yattığı maçta ancak 2-0 galip gelebildi. ayrıca federasyonun (caf) genel sekreterinin şenessa m'erzikalu adında bir ugandalı olması da düşündürücü.
hiçbir şey tesadüf değil, birazcık şerefi olan şanlı güney sudan'ımızın yanında olur...
hadi aklımın başıma geldiği yılları yuvarlak hesap 20 yaş olarak düşünelim. son 10 yıl çok çetin geçti sözlük.
hayata dair sosyal olaylarda, ilişkilerimde, arkadaşlıklarımda, ailemde, ülkeyle alakalı meselelerde her zaman manipülatif olmaktan uzak kalmaya, dinlemeye, anlamaya doğru olanı bulup onu yapmaya gayret ettim. oldu - olmadı - olamadı takdir muhataplarımın...
durmadan kendimi geliştirmeye çalıştım, okudum, öğrendim, çalıştım, uğraştım. aydınlandıkça mutsuz oldum, mutsuz oldukça başarıya odaklanıp daha çok aydınlandım. daha mutsuz oldum.
vasat, sıradan insanlarız biz. toplumun dayattıklarına karşı mücadele etmek yeldeğirmenleri ile savaşmakmış bunu anladım. sıradan semtlerde, sıradan alelerde doğan insanların harcı değil bu. günün sonunda çift hane maaşa aklı çıkacak beyaz yaka çalışanlarız çoğumuz. ya da çeki seneti bol esnaf veya eşek kuyruğu gibi ne uzayan ne kısalan memurlarız.
ben bırakıyorum. işine geldiği gibi konuşan, çıkarını gözeten, toplumun dayattıklarını harfiyen yerine getirip; buna göre evlenen, buna göre yaşayan ve toplumun kanatları altında güvende, kanaatkar mutluluklara razı bir adam oluyorum.
esasen dünyayı bugünkü haline getiren eşeklerin arasına katılıyorum. çobanlıktan yoruldum, kurtlar geldiğinde köylü götünün keyfindeydi. ben bırakıyorum usta.
size kolay gelsin. siz yorulup pes ettiğinizde, orta direğin en ortasında görüşürüz.
kalitedeki düşüşe katılmakla birlikte, dinime küfreden müslüman olsa demek geldi içimden. am göt meme muhabbeti ile hayatını geçirip sonra bunlara sahip olanların at koşturmasına kızmış beyimiz.
hatırlar mısınız kızlar? aslında soru anlamsız, hiç unutmamış olmalısınız...
Karanlık adamların zihinleri ve kalpleri eğlence parkına benzer. içine girdiğin anda farklı bir dünyada bulursun kendini, dış dünyayla ilişkin kesilir. Orada vakit geçirdikçe keyif alır, daha çok denemek daha çok kalmak istersin. Ödediğin bedeller ne kadar yüksek olursa olsun, gözünde değersizleşir, “ne için kazanıyoruz ki?” der ve devam edersin. Ta ki, sen yorulana ve parkın kapanış saati gelene kadar. Işıklar söner, etraf ıssızlaşır. Bütün gün eğlence ve keyif çığlıklarının yankılandığı bu yere ürkütücü bir sessizlik çöker. Sabahtan beri seni adrenalin ve coşkuya sürükleyen tüm oyuncaklar görkemli ve ürkütücü birer makine yığınına dönüşür. Kapılar ise kapanmış, sen çıkman gerektiğinin farkına vardığında, son görevli evine varmıştır bile. işte o zaman başlar karanlık adamlar, karanlık sıfatının hakkını vermeye.
Bütün geceyi o korkunç ve soğuk eğlence parkında geçirdiğinde, güneşin tekrar doğacağı mutlak gerçeğine dahi inancını kaybedersin. Kapıları açmak sadece parkın sahibinin tekelindedir, seni bir yerden ötekine sürükler, kafesin içindeki bir kuş kadar mahkumsundur. Kendini bir parlak ışığı takip ederken kapana kısılan bir böcek gibi hissedersin. Aslında gibisi fazla... Tam olarak durumun budur. Yine de her böcek içgüdülerine karşı koyamaz ve kapılır bu girdaba. işte senaryonun en acı sahnesi de burasıdır. Zihninde ve kalbinde ölümcül olabilecek yaralarla kurtulduğun bu kapanı, yeteri kadar zaman geçtikten sonra güzel anlarıyla hatırlar ve günü geldiğinde; bir “iyi ki” yapıştırır geçersin...
sıradan bir forma değildir. bir mirastır metin oktay'dan kalan. bir kültürdür.
ne yetenek ne çalışma ile hakedilir. milliyete de bakmaz o forma. karakter ile kazanılır, karakter ile taşınır. hiçbir maç sırılsıklam olmadan, çamur bulaşmadan çıkarılmaz.
bizi sevenleri üzmeyelim diyerek milyonları reddeden metin'lerin, jübile maçında bağcık bağlarken düğüne hazırlanan damat edasında elleri titreyerek hazırlanan hagi'lerin, ülkesinde savaş varken maça çıkan prekazi'lerin mirasıdır.
bir yandan da ihaneti kabul etmez bu forma, bir kere giydiysen bir daha çıkarılmaz, ömür boyu sırtında kalır ağırlığı.
yönetimler, teknik direktörler unutulur, 10 numaralar unutulmaz. bu formaya ihanet edenler de unutulmaz, sizi sevenlere bir daha bir zamanlar galatasaray'ın çocuğu olan arda gibi ihanet etmeyin. belinizi doğrultamazsınız, size yazık olur.
hakeden yoksa vermeyin baba, asın stadın kapısına, o formayı hayal eden milyonlarca çocuğa ilham olsun.
üzülün lan sadece üzülün, şifa dileyin gerizekalılar. yok kız kaşarmış yok çocuk aptalmış. çocuk lan bunlar. amına koduğumun gevşekleri sizi. delirttiniz lan beni de.
allah bildiği gibi etsin lan sizi her boka söyleyecek bir lafı olan mallar, o kız kaşarsa siz daha kaşarsınız, o çocuk malsa siz önde gidenisiniz. o çocuklar sizden vicdanlıdır amına koyim.
ooo... ne aldıkları para kadar adam oldukları kalmış, ne dil kabiliyetleri kalmış.
ulan adamlar kahve hazırlıyor. kah-ve.
işini yapıyor, para kazanıyor. sipariş alıyor, ödeme alıyor ve kahve yapıyor sana. bu yani.
3 dklık proseste ego gözlemleyecek kadar ne yaşadın, neye bu kadar içerledin a pezevenk?
peşinden de hemen sözlük bokları damlamış. kendi parasını kazanmayan yazmasın lan bu başlığa. emek düşmanı götelekler sizi. sütlü kahveye 13 lira verdiniz diye herkes taşaklarınızı okkalamak zorunda mı?
Birer keyif sigarası yakarsın, onun başı ve eli göğsünde olur, göğsüne şekiller çizer parmakları, hafif neşeli bir muhabbet açılır kendiliğinden, kıkırdamalar arasına birkaç öpüşme. Sarılıp dinlenirsin bi süre. Sonra öpüşmeler sıklaşır ve kollar bir kez daha sarar birbirini. Bir kez daha sevişirken bulursun kendini.
Arkadaş, ben kız kardeşini seviyorum ve onunla görüşmek istiyorum. Senin de bilgin ve rızan önemli, kötü bir niyetim yok. işte bilgilerim, numaram gönlünce araştır. Kız kardeşine güvenmen yeterli. Tanıştığıma memnun oldum.