bugün

hayatınızdan geçen karanlık adamlar

hatırlar mısınız kızlar? aslında soru anlamsız, hiç unutmamış olmalısınız...

Karanlık adamların zihinleri ve kalpleri eğlence parkına benzer. içine girdiğin anda farklı bir dünyada bulursun kendini, dış dünyayla ilişkin kesilir. Orada vakit geçirdikçe keyif alır, daha çok denemek daha çok kalmak istersin. Ödediğin bedeller ne kadar yüksek olursa olsun, gözünde değersizleşir, “ne için kazanıyoruz ki?” der ve devam edersin. Ta ki, sen yorulana ve parkın kapanış saati gelene kadar. Işıklar söner, etraf ıssızlaşır. Bütün gün eğlence ve keyif çığlıklarının yankılandığı bu yere ürkütücü bir sessizlik çöker. Sabahtan beri seni adrenalin ve coşkuya sürükleyen tüm oyuncaklar görkemli ve ürkütücü birer makine yığınına dönüşür. Kapılar ise kapanmış, sen çıkman gerektiğinin farkına vardığında, son görevli evine varmıştır bile. işte o zaman başlar karanlık adamlar, karanlık sıfatının hakkını vermeye.

Bütün geceyi o korkunç ve soğuk eğlence parkında geçirdiğinde, güneşin tekrar doğacağı mutlak gerçeğine dahi inancını kaybedersin. Kapıları açmak sadece parkın sahibinin tekelindedir, seni bir yerden ötekine sürükler, kafesin içindeki bir kuş kadar mahkumsundur. Kendini bir parlak ışığı takip ederken kapana kısılan bir böcek gibi hissedersin. Aslında gibisi fazla... Tam olarak durumun budur. Yine de her böcek içgüdülerine karşı koyamaz ve kapılır bu girdaba. işte senaryonun en acı sahnesi de burasıdır. Zihninde ve kalbinde ölümcül olabilecek yaralarla kurtulduğun bu kapanı, yeteri kadar zaman geçtikten sonra güzel anlarıyla hatırlar ve günü geldiğinde; bir “iyi ki” yapıştırır geçersin...