maslak cafe neroda görüşüp öpmemek için kendimi zor tuttuğum fena çekici hatun. varsın o kahveyi atsın üstüme. scarlettle iyi geçinse daha bir şeker olur tabi. fesüpanalla.
bu gece nev konserine ev sahipliği yapmış mekan. ayrıca hoşgörüsüz görevlilere sahiptir; her yer tıklım tıklımken ve geçiş için bir sorun yaratmıyorken anlamsızca merdivenlerin boşaltılmasını isteyebilirler. sonuç olarak zamanın bir çoğu konseri dinlemek yerine uygun bir yer aramakla geçirilir. gece berbat olur, bir zaman sonra sıkılıp çıkılır. ayrıca hayvani bir aralık programı vardır.
hamburga transfer olduğu söylenen futbolcu. ne kadar sevinilse de takımdan gönderildiğine, bu haberle birikte bir "acaba yanlış mı yaptık?" havası hakim olabilir. bekliyoruz.
yadırganıcak veya yüceltilecek herhangi bir özelliği olmayan durumdur. genelde bakınıp, okumakta olduğun bir site olduğundan[kendimden biliyorum] beğenilen yazılara bir ödül kondurabilmeyi de sağlar, ister teşekkür mahiyetinde, ister "altıma sıçtım kardeş, sen çok yaşa" havasında. replersiniz olur biter, acımadan, sızlamadan. ayrıca yazar alımları açıldığında burdan donlarını çeke çeke yetişmeye çalışan bir sürü de yazarı görebiliyorum şimdiden, büyük konuşmamak lazım bazen.
halil ergunun dizide, annemin evde ağlama rekorları kırdığı bir final olmuştur. anne biraz da tecrübesinin yardımıyla olayı soğan doğrayarak kamufle etmeyi başarsada, yutkunmaktan düğümlenen boğazıma soda yetiştirememekteyim. saygılar, artı rep...
kafamı kurcalayan soru ise transfer piyasasının canlandığı, takımlarda gidecek ve kalacak oyuncuların belli olduğu bir dönemde adının dahi anılmaması, tabi ki gönderilecekler listesinde, ki bunlar arasında daha faydalı olabilecek ali tandoğan ve mustafa doğan da mevcut. varolan defansa bir de yabancı almayı düşünen bir yönetimin, hiç olmadı teknik heyetin sözü bu adama getirip getirmediğini merak ediyorum. ne kadar iyi niyetli oynarsa oynasın, bir çift gözü olan herkes kendisiyle olmadığını, olamayacağını anlar. elimizde sadece torpil mevzusu kalıyor ki kimin yeğeni, kuzeni çözemedim henüz, bilen varsa beri gelsin de vazgeçeyim uğraşmaktan şu parlak çocukla.
faydası dokunur, dokunmaz o ayrı konu ama transferin en güzel yanı fbli arkadaşların[özellikle kendi sitelerinde] "sattın", "yıktın bizi eyledin viran" türünden yazdıklarını okuyup gülmektir, eğlenmektir. fazla değil biraz geçmişe dönersek[bir sene kadar öncesi oluyor] biz* de onun transferinden sonra benzeri şeyleri söylemiştik, ki bu arkadaşın videoları izlenme oranlarında epey üst sıralara çıkmıştı o aralar, hani kanıtımız budur, bakın neler neler söylemiş, göt demiş size, ipne demiş...
kim mi? hani sadece tanrının yargılayabildiği bir velet var, zamanında transferiyle ilgili söylediklerimizi ağzımıza tıkamışlardı, ne söylesek şu lanet "profesyonellik" duvarına çarpıp kafada sekiyordu. geç de olsa anlaşıldığımızı umuyorum bu konuda.
transferin en yanlış bulduğum tarafı ise kendisine verilen ücret[yanlış bol]. rakamın uçuk olmasının sebebini haketmesi olarak değil de ikna edilebilmesine bağlayabiliyorum ancak. bari hakanın önünü kesmese de, ikinci kaleci olarak devam etse son yıllarına, takımın ağabeyi olarak hani[ne skimdirik işse].
bide bu tansferle yönetimin yabancı kontenjanını açtığı söyleniyor. teorik olarak doğru olsa da pratikte bir sıçış olayıyla karşı karşıyayız gibi geliyor. bu beceriksizlikle ancak fbnin bırakacağı deivid filan alınabilir, o da aranan kan bulundu diye yutturulur işte. neyse. ben taraftarın sesini duar gibiyim şimdiden; rüştüüüü rüştüüüüü.
akla mantığa uygun olmadığı açıktır. hatta altı, yedi yıllık bir çalışmanın[belki de daha fazla] ürünü olan bir takımla başarılmıştır ve aynı alt yapının, tarihinde dünya kupası görmemiş insanlara üçüncülük yaşattığı da aşikardır. lakin her galatasaray mağlubiyetinden sonra temcit pilavı muamelesi görmesini de anlayamıyorum bu başlığın.
maç sonrası nurullah sağlambeşiktaşı iyi çözdüklerini anlatmaya çalıştı. yaptıkları tek şey iyi oynamaktı halbuki, en azından ağır zeminin şartlarına ayak uydurarak oynayabilmek. ibrahim üzülmezin runjenin kucağına giden topa müdahale etmesi mi, yoksa ofsayttan attığınız golü mü iyi analiz ettin teknik adam olarak? fal açtırdım desen daha makul bir cevap. beşiktaş oyunuyla zaten mağlubiyeti hak etmiş. diri bir takım olarak maç boyunca fizik üstünlüğünü korumuşsun, üstelik diğer anadolu kulüpleri gibi golden sonra kapanmak yerine açık oyunu tercih etmişsin. bunun adı analiz filan değil, delgado biraz gününde olsa[bugüne kadar hiç olmadı ya, neyse] hesabının kitabının esamesi okunmayacak. ama pardon, sen bunları zaten analiz etmiştin değil mi?
izlemem ama sırf bu yasakçı zihniyet yüzünden oturup izleyeceğim bu akşam. daha düne kadar özgürlük diye bağıranlar kendileriyle çelişkiye düşüyorsa, aynı duruşu televoleler, bbgler ve saire programlarda, bunları da geçtim erbil beyin şaklabanlıklarından sonra ekranlara dönüşünde sergilemiyorlarsa[başka var mı lan?], o duruşa vuruş kaç kuruş? rtük de yalanmış bu arada.
epeyce gitmeme rağmen her defasında bir sonraki veya bir önceki sokaktan saparak dar ve izbe sokaklarda vakit öldürmemi nasıl başarabiliyor anlayabilmiş değilim. ki bu kafenin değil daha çok benim sorunum gibi görünüyor. neyse..
tadilatıyla beraber basık havasından kurtulmuş olması, bahçenin de alternatif mekanlara bölünmesi ve resimlerle bezenmiş duvarlarıyla "her ihtimale karşı" aklımda bulundurduğum bir mekan olmaktan çıkıp, gidilesi bir yer olmuştur.
şu sıralar solun liderliğine soyunmaya hazırlanıyormuş kendisi. tek ümidi ahmet necdet sezerin desteği olsa gerek. üstelik bugüne kadar yaptığı yayınların, haberlerin tarafsız olmadığı, ileriye dönük bir amaç taşıdığı sonucu çıkıyor ortaya ve tarafsız gazetecilik ilkesi samimiyetsiz bir hal alıyor. kendisi daha iyi bilir aslında bu tür komplo teorilerini. kimlerden destek alacağı tez zamanda belli olur, hayal mi gerçek mi öğrenmiş oluruz bizde. ama yel değirmenlerine karşı savaşmak kolay değildir, kendimden biliyorum.
kel göbekli biri geliyor hemen akla, elinde birası ve tuvalete giderek vakit harcamamak, daha çok tv izlemek için klozetli koltuğu. 1. yılın kutlu olsun. nice yıllara.