bir önceki deusozluk'te yazarların seviyeleri gerçekten üst düzeydi yalnız script kötüydü açıkçası. yeni scriptleri ile iddialı bir sözlük olmaları işten bile değil. izmir'den böyle bir patlama bekliyordum zaten.
burnun hokka gibi değil, kirpiklerin upuzun değil, efendime söyleyim "0" beden değilsin diye senden yüz çeviren, otobüste, dolmuşta, okulda varlığının farkına dahi varamayan erkeklere bakma, ağızlarına düşme, ileri git, terso yap hatta. bir burnun, şekilli bir kalçanın peşinde koşan adamdan sana hayır gelmez. seni hor görmek için söylemiyorum bunu, yanlış anlamayasın beni. giyimine kuşamına dikkat et dahi demeyeceğim sana. makyaj yap demeyeceğim. neysen o ol diyeceğim klişenin beline vuraraktan.
gözü dışarıda bir ashton kutcher'ın yanında olacağına bir john lennon'un yoko ono'su ol.
1913 almanya'sında geçen bir haneke filmi. ingilizce'ye the white ribbon
şeklinde çevrilmiş.
savaş öncesi alman insanı profilini gözlerimizin önüne seren filmde insanlar öyle katı, öyle gri ve öyle sevimsizler ki (bir kaçı hariç) yani adolf hitler gibi bir insanın o milletten çıkmasına şaşırmamalı.
filmde oyunculuklar tavan yapmış durumda. bilhassa çocuk oyuncuların oyunculukları bizim çocuk oyuncu eğitiminde ne kadar geride olduğumuzu çat çat yüzümüze vuruyor.
dikkatimi çeken bir başka detay ise karakterlerin rol esnasında ellerini kullanışlarındaki harikuladelikti. 4-5 yaşındaki çocuk oyuncudan 70 yaşındaki adama kadar bütün oyuncular en az bir sahnede ellerini kullanıyor. belli ki haneke bunun üzerine özellikle eğilmiş.
adolf hitler gibi bir canavar nasıl bir aileden çıkabilir? sorusunu kendinize bir kez de olsa sormuşsanız cevabınız bu filmde.
bir kez olsun meşale dumanı yemeden, bir nebze olsun tribün kültürüne şahit olmadan tam olarak anlaşılamayacak, baştan aşağı testosteron bir film.
bir gün bir kız bana "erkekler beraber futbol oynuyorlar, birbirlerine tekme atıyorlar, kavga ediyorlar ve maç sonunda geldikleri gibi kol kola çıkıp gidiyorlar. bu onların arasında müthiş bir bağ oluşturuyor. sanırım biz kadınların erkekler gibi güçlü dostluklar kuramayışımızın nedeni bunun eksikliği" demişti.
--spoiler--
you know the best part? it isn't knowing that your friends
have your back. it's knowing that you have
your friends' back.
--spoiler-- http://www.imdb.com/title/tt0385002/
yaradanına kavu$mu$ olmasına, hatta muhtemelen külliyen toprak olmu$ olmasına rağmen hala beni rahatsız etmeye devam eden merhum. geceleri filan aklıma dü$üyor mütemadiyen. aklıma dü$üyor dediysem öyle değil lan. hemen deği$ti bakı$ları bak hele $unlara. koskoca adamın nesi aklıma dü$sün lan benim? nekrofili ney bilmem ben. dümdüz bir adamım diyorum. straight diyorsunuz siz. neyse bir laf etmi$ bu bey amca fi tarihinde neymi$ i$te 'ya kimsenin yapmadığı bir i$i yapacaksın, ya da herkesin yaptığının en iyisini yapacaksın' diye. tamam güzel laf, didaktik, dinamik, tecrübe dolu, genç gazlayıcı bi mesaj filan ama önüne gelenin ağzında sakızlı gaymaklı kabak datlısı oldu ulan caanım aforizma.
bu da kafa be karde$im, susun artık, tekrar-u ahsenini sikeyim, yeter.
nerde ba$arısızlık abidesi, tuttuğu elinde kalmı$, paçasından yakasından cenabetlik akan bir dürrük var, bu laf ağzında it oğlu itin.
insaniyetli zamanına geliyor bazen insanın biliyo musun. kendini kurtarsın, alsın yürüsün niyetiyle alıyorsun kar$ına ' bak oğlum siktirtme bankasını, kapesesini. $öyle $öyle imkanların var, kimsede yok bu imkanlar, ufakdan ba$la, ilerde iyi egmek yedirecek bu sektör, hem kendi i$in olur la, el oğluna müdana etmezsin filan diye konu$uyorsun. oturduğu yerden dudağın sol tarafıyla bıyık altı bıyık altı gülerek doğruluyor yav$ak:
'baba iyi diyorsun da ortam çok kötü, çeşme ba$ları hep tutulmu$. hem o dediğin i$i yapan dolusuynan adam var piyasada. bizi bırakmazlar. hem ne demi$ vehbi koç: ya kimsenin yapmadığı bir i$i yapacaksın, ya da..
-dündar..
-ya da herkesin yaptığ.. he ne oldu?
-dündar, çe$me ba$ını sikeyim evladım, kli$eni, külliyatını sikeyim çocuğum.
en sıtreyt yurdum delüğanlıları bile hatun deryasında susuz kalırken gayet normal hissiyattır. hayatın ibneliğidir diyeyim ben sana. (vay babam vay en varo$undan bi de tanım kastım ya, artık medeni biri oldum say sen.)
bir zat-ı muhteremin biri bi yerde güzel örneklediydi ya bunu unutmu$um bak, $eyedemedim $imdi ismini.. neyse $öyle diyordu: 'bize hep ok atıldı $imdiye kadar. biz o okları etimizi yırta yırta çıkardık ve kırdık attık yıllar yılı. birimiz çıkıp da argadaj bu okları kim atıyor, yay hangi pu$tun elinde? diye sormadık.'
bir izmirli olarak söylemeliyim ki üzüldüm ben bu olaya. ha bir yanım hafiften hafiften oh olmu$ da demiyor değil, yalan yok ama sonuçta bu kutupla$manın bu hallere gelmesindeki en önemli faktör, tarafların olaylara kan davası güder gibi yakla$maları değil mi zaten? ke$ke yapılmasaymı$, ke$ke onlar da bizim esnafımızın dükkanlarını filan ta$lamasalarmı$ her fırsatta ama..
amcasını teröre $ehit vermi$ bir insan olarak: bu entrye kadar yapılmı$ olan "oh olsunculuk" un onlarca katını yapma hakkım varken birazcık da olsa insanca dü$ünebiliyorsam sizlerin daha iyisini yapabileceğinize olan inancımdandır, inanın.
-azalan marjinal fayda nedir, evladım?
-pauahaha ne bileyim lan ben kesin s.kilebilir bir $eydir bık bık.
-hmm.. merdi kıpti $ecaat arz ederken sirkatin söylermi$ bunu bildin mi ironi üstadı seni gidi hımbıl?
-am, sik, göt hımpfs hımpfs (salya fı$kırt)
-peki.
erkeklere yapılan en büyük kötülüktür bu lafı söylemek, doğruluğuna inanmak.
ulan zaten sevince sapıtıyoruz, saplanıp kalıyoruz. gözlerimize perdeler iniyor iki güzel laf duyunca. gözümüz görmüyor dünyayı. derken çat! s.ktir olup gidiyor ciğeri be$ para etmezin biri, ya da aldatıyor kahpece. sonra erkekler ağlamaz. afedersin ama y.rrağımı ağlamaz erkekler! öyle bir ağlar ki yastığa gömüp yüzünü, inanamazsın. gizli gizli ağlamak zorunda olduğu için hiç görmezsiniz ağladıklarını tabi siz. yapabileceğin tek $ey ağlamakken, onu bile içinden geldiğince söve söve, böğüre böğüre yapamamak ne s.kim bir durumdur bilir misin?
senesini filan tam hatırlamıyorum da bizim evde oldu bu. odamı kardeşimle beraber kullanıyorduk o zamanlar ve yer olmadığından bilgisayar salonda duruyordu. öyle normal bir günde klipleri atmışım playliste elimde kitap mı artık dergi mi bişey var karıştırıyorum bilgisayarın karşısında. babaannem de arkamda. o da bir şeylerle meşgul. ya dantel filan yapıyormuştur, ya da takvim yaprağı okuyormuştur bilemiyorum şimdi. ama uyumadığına göre kesin bu ikisinden biri yani. bi an 'anam! neuzubillahh bismillahhh' gibi bir ses çıkardı babaannem. bir yandan ekrana bakarak anneme seslenmeye başladı 'koş kızım koş, ay ağzından filan da öp... tüüüü allah bildiği gibi yapsın tahtaya teneşire gelin inşallaaaah!' diye bağırmaya başladı. neyse bi şekilde yatıştırdık onu.
akşam babama söylemiş. babam geldi 'oğlum babaannen kötü filmler oynatıyor diyor bilgisayarda. azdın mı oğlum sen? niye aldık biz bunu sana?' minvalinde laflar etti. allah var çok utandım o an. 'yok baba kötü film değil klip ya babannem abartıyor. babaannemin yanında kötü film açar mıyım?' lafa bak lafa. ters ters baktı suratıma. göz göze gelince bi mallık geldi gülmeye başladım ben. ama nasıl gülmek. krize giriyorum resmen ve dayağı göze alarak gülüyorum o an. bi elimle ağzımı kapatıp bi elimle de gelebilecek taarruza karşın siper ediyorum kendimi. korktuğum başıma gelmedi. hafif gülümseyerek, arkasını dönerken hiç unutmam 'hay allahım sen sabır ver. aynı bana benzemeye başladı bu' dedi. güzel babam benim.