öğrenci işçi programıdır. arkadaş edinmek kilometrelerce ötede kendi ayaklarınız üstünde durabilmek açısından iyi, lakin 3 ay boyunca sunduğu iş ortamı açısından katlanılması zordur. bazıları abartıp work and travel çok iyiydi abiiiğ çalışırken bile çok eğlendim der zannımca bu kişiler 9 ay şehirde evde oturup sadece o üç ay sosyalleşmektedir ya da gerçekten %5 lik o iyi işveren otele, eğlence parkına, markete vs denk gelmişlerdir.
work and travel'ın mantığı basittir. amerikada çalışanlarına overtime ödemek istemeyen işverenler work and travel sayesinde kendilerine ucuza işçi bulurlar hem de kaldığınız yer genellikle konaklama vs sağladığı için işteyken öğle yemeği vs de derken para yine işverene geri döner. unutmayın çalışırken kölesiniz, işveren bırakayım da sen iş arkadaşınla azıcık sohbet et ingilizceni geliştir demez ya da yoruldun azcık soluklan demez çalıştığın sürede maksimum verim sağlamaya çalışır. ki iş dünyasının kuralı da bu zaten. bu sebepten eğer el bebek gül bebek yapınızı bozamayacaksanız hiç başlamayın bu işe. lifeguardsan o güneşin altında ayakta (şanslıysan oturarak) bekleyeceksin.
nisanda başvurduğumdan o.ç. şirketimin de uğraşmamasıyla son kalan işi seçmek zorunda kalmıştım ve wisconsin dells 'te bir otelde housekeeper lık ve main lodge lık yaptım. bu süre zarfında meksikalı supervisor ımın yavşamalarına, diğer supervisorların bazılarının sexist yaklaşımlarına, sevmediğinizi anlayıncaki o dışlayıcı tavırlarına vs maruz kaldım. söylediklerine cevap verip karşı çıkabiliyor olmamdan dolayı her fırsatta şikayet edip yönetimle sorun yaşamamı sağlamaya çalıştılar. çünkü unutmayın orada her şeye tamam diyen çinlileri ya da yalapşap iş bitiren ruslar gibi kişileri severler. siz de benim gibi ikinci günden biz mülteci değiliz böyle davranamazsınız diyecekseniz işiniz var. *
ve unutmayın eğer supervisorlarınızda meksikalılar yoğunluktaysa ve biri size takarsa mutlaka hepsi takar ona göre gardınızı alın amerikalılardan yanınızda duracak üstlerle muhabbetinizi iyi yapın ki yerinizi koruyun, programın bitmesine bir ay kala başka iş aramak zorunda kalmayın.
işte zorlanmış biri olarak para ayarladık yine gider misin deseniz son sınıf olmasam giderim derdim. lakin yukarıda bahsettiklerimi aklınızdan çıkarmayın. çok güzel anılarla geri döneceksiniz.başarılar *
yazarlar arasında infiale sebep olan fotoğraflardır.
açıkçası bu fotoğrafların altında niyet aramanın aşağılık komplexi ya da ülkeyi batı şehirlerinden ibaret sanmakla alakası yok.
bu fotoğraflarla fotoğrafçı düpedüz bir algı yaratmaya çalışmış ve bunu görmek çok net. kimse burda urfa fotoğraflarından utanmıyor lakin türkiye'nin modern yüzünü de göstermesi gerekirdi. bu sebepten düpedüz bu bir algı yaratma çabası ürünüdür. bir insan istanbul'a gidip nasıl bu kadar ıskalar sorusunun cevabıdır.
5 senedir bu sözlüğün yazarı ve uzun süre ara vermiş bir yazar olarak gözlemlediğim şey ırkçılığın ve troll lüğün inanılmaz arttığı sözlüktür.
bunun yanında eskiden ırkçı yazarlar birikimliydi en azından. fakat şimdi savunduğu şeyin altını dolduramayan tüm ergenlerin toplaştığı sözlüktür eski eğlencesi asla kalmamıştır bu yüzden ki faal olarak gördüğüm herkes 10 ve üstü nesillerden.
sözelcilerin sözel 1 sözel 2 ve mat1 çözerek her türlü 80 üstü alabildiği, özellikle bu dönem sınav sorularının zorluğu sebebiyle tm ve mf den çözenlere üzüldüğüm sınav. çünkü öylesine girmeme rağmen 83 aldım ben de şaşırdım.
yazarlar en fazla kimlerden dinlemeyi severler şeklinde de yorumlanabilecek şarkılar. çünkü bazen şarkılar kimlere ait bilemiyoruz. benimkiler şunlar:
vashti bunyan- train song, winter is blue, 17 sugar elephants
billie holiday- gloomy sunday
my morning jacket- dondante
my brightest diamond- something of the end
camel- rajaz
portishead- glory box
chris isaac- wicked game
the black keys- little black submarines
massive attack- teardrop
radiohead- paranoid android
the mamas and the papas- dream a little dream of me
onur özdemirin ayşe hatun önalla düet yapmasının şokundan sonra youtubeda hemen şarkıyı değiştirmek için o sinirle önerilerden açtığım aa iyiymiş aslında diyip tekrar dinleten alt yapısı güzel sözleri de hoş şarkıdır. önyargıyla dinlememe rağmen çellodan mıdır nedir sevdirmiştir.
Ayşe hatun önal (bu arada eski albümünde kalbe ben adlı şarkısı güzelmiş bu vesileyle öğrenmiş oldum) gibi para için müzik yapanlar tayfasındadır artık. adam ismini bile değiştirmiş adeta.onurr olmuş.
Bu sene gönüllük yapma fırsatını bulduğum stkdır. Düşler atölyesinde çocuklarla haftalarca boyalarla Haşır neşir olduk çok güzel işler de çıkardık.ancak bunun yanında belirtmeliyim ki tegve gelirken çok şey beklemeyin. Ateş böceği gibi bir oluşumda değilseniz kurumu okul sonrası etüd merkezi gibi de düşünebilirsiniz.
Tegvde derste sınıfta kavga çıkaran vs çocuklar için parola vardır sen bir x .abladan kırmızı kalem getir denilerek çocuk gönderilir ve etkinlik bitene ya da çocuk sınıfa dönmek istiyorum diyene kadar orada resim vs yapar. Şimdi ben kendi adıma hiç göndermedim toz boyaları birbirine üfleyen çocukları kavga edenleri falan. Ama öğretmenlik okuyan tak tak topukla gelenler genelde 20 senedir öğretmenim bıktım tavrına girip gönderebiliyorlar.burada en önemli olan çocuklara öğretmenmiş gibi mesafeli davranmayıp arkadaşları gibi olabilmek ego tatmini değil yani.
Bağırmayın anlayışı da yoktur tegvde. Eğitim birimleri görevlileri sizle ilgilenmezler kurumun amacının pek farkında değil gibilerdir, niyetleri o günü geçirebilmektir. Sınıftan tuvalet bahanesiyle çıkanlar orda koşuyormuş diye kaç kez çalışan görevli amcalar ben sınıftayken sınıfa bağırmıştır. Tabi burda bir de şu var çocuk 2. Sınıfta zaten orayı bir oyun merkezi olarak görüyor sen iki derslik bir sürede her şeyi kendimiz yapacağız diye toz boyalarla tutkallarla çocuğa bazen eziyet etmiş oluyorsun.
Lakin çok da güzel şeyler yaşanabiliyor misal bana bir çocuk evde kağıt hazırlayıp getirmişti üstüne beni sevdiğini yazmış yapıştırmalar yapıştırmış.ben resim yapmayı sevmem kız oyunları bunlar diyen çocukların da zaman geçtikçe grup çalışmasına alıştığını gözlemleyebildim. Fakat öyle çok da sevgi dolu bir ortam olmadığını da belirtmem gerek siz öğrencilerle gülün bittiğinde de anahtarı teslim edin çıkın derim boşverin.
Şapka devrimi denilen şey modernleşme çabaları altında koyulmuş kanundur. Kemalistler eleştirtmese de uygulanmasında yapılan aşırılıklar vs bugün kesinlikle tartışılmalıdır, bir diğer için;
(bkz: müzik inkılabı)
Teknolojinin değiştiremediği şey birine mail yollamakla mektup yollamanın asla aynı olmamasıdır.
Keza mektubun gelme süresi de teknolojinin gelişmesi akabinde - son birkaç yılı baz alırsak tabi ki - asla hızlanmamıştır. Misal son on yılda hayatımızda tonlarca şey değişti artık dokunmatik telefonlarımız var back to the future'daki kaykayı yapacaklar ama hala Polonyadan buraya mektup gelme süresi aşağı yukarı aynıdır efenim.
Not: Polonyayla kafayı bozdum.
Not2: len bu mektup niye hala gelmiyor
Artık komple ingilizce olduğunu öğrendiğimde şok olduğum eski okulumdur. Almanca bölüm odasını kapatmışlar birçok hocayı göndermişler bir tek seyfo yla ferda hoca kalmış diye duydum ne kadar doğru bilemem. bölüm odasını da üst kattaki küçük sınıfımsı yere yapmışlar. Anlıycağınız okulumuz bitmiş.
20 yaşına girdin şu ortalamanı yükselt okulunu zamanında bitir diyenlere aldırmayıp öğrenme aşamasında olduğum ve çok sevdiğim sazımdır.
küçüklüğümde korkunç keman maceram nedeniyle yıllarca çalmak isteyip de ancak fırsat bulabildiğim bir anda gaza gelip uğruna fotoğraf makinemi sattığım ve uğruna evde 2 ay daha makarna tantuni ikilisiye yaşayacağım harika enstrümandır.