"g*t kıspetten çıkarsa y*rak bağdat'tan gelir" atasözünün de işaret ettiği üzere bu konu üzerine yüce toplumumuz hiçbir zahmeti göz önünde bulundurmayıp hedef uğruna elinden geleni yapmayı ilke edinmiştir. zira bu atasözüyle ne kadar alakalıdır bilinmez ama "sora sora bağdat'ın bulunması" da ulaşmak için de her yolun denenmesini ifade ediyor olamaz mı? *
"We've got Mercedes
We've got Porsche
Ferrari and Rolls Royce" dizelerinin ardından "We've got choice" diyerek ciddi bir eleştiriyi aslında son derece ironik bir şekilde ele almıştı. evet "sözde" tercihlerimiz vardı. waters'ın da dediği üzere "mercedes , porsche , ferrari ve rolls royce" tüketici topluma sunulan alanındaki en "iyi" değerlerdi. tüketim toplumu kendi değerleri ekseninde "iyi" kavramını istediği şekilde doldurabiliyordu ve dayatıyordu. koskoca bir insan ömrünün sadece bu maddesel değerlere ulaşma yolu ile harcanması tüm sistemin gizemini özünde aşikar ediyordu. yaratılan tüm bu uygarlık göz göre göre bu düzene ön ayak oluyor nedendir bilinmez çoğu zaman karşı durmayı aklına bile getiremiyordu hatta belki de karşı durmayı bireysel çıkarları ekseninde gerekli görmüyordu.
fight club bu işleyişe keskin bir duyarlılık ile dokunmayı başarabilmiş bir eser. sisteme karşı kendi doğruları ile karşı durabilme cesaretini gösteren bireyin bu süreçte yaşadığı psikolojiyi , tercihlerini , duruşunu ele alma hususunda son derece başarılı. zira sistemin en büyük gerçeklerinden biri farklı olanı ötelemek,kabul etmemek,uzaklaştırmak. chuck palahniuk farklı olabilmenin en doğal insan hakkı olduğu gerçeğini , kendine göre sisteme karşı en ciddi silah olarak görmüş ve özgür insanın varlığını ancak anarşiye müsait bir toplumun içerisinde resmetmeyi uygun görmüş. filmde hatırlanırsa evlerinde birlikte yaşamak için kapılarında günlerce bekleyen insanları farklılıklarını yüzüne vurarak sınamaya çalışmaları aslında tüm filmin perde arkasını su yüzüne çıkartıyordu "sen çok şişmansın,defol buradan" , "yaşlısın,küçüksün hatta sarışınsın"... nihayetinde en büyük hile "hiçbirşeyin asla yetmemesi insanın varoluşunun sürekli bir eksikliğe işaret ediyor olması ve bu eksikliğin ancak sistemin iyi dedikleriyle gideriliyor olması" oyununda gizliydi. fight club tüm bu noktaları örtülü bir yaylım ateşi altında kanlı bir atmosferde sahneleyebilmiş.
son derece zevksiz bir maç. fenerbahçe şampiyonluk yolunda artık hiçbir iddaasının olmadığını kendine inandırmışcasına oynuyor. fenerbahçeli futbolcuların çoğunun eli belinde gezdiği dikkatimi çekmedi değil.hadi anlıyorum iddian yok ama seni orada izlemeye gelen binlerce seyircin var en azından onlara seyir zevki yaratacak bir maç izlet.
"Herkesin kendi mazisine hasret çekmesi tabiidir. Zira bu en güzel hayat çağında, yirmi yaşlarında bulunduğu zamanı sevmesi ve ona tahassür etmesi demektir. Mazi en kıymetli zamanlarımızdır. Zira hatırımızda bugünlerimize kadar devam etmesiyle, en çok uzamış olan, en çok yaşamış bulunduğumuz zamanımızdır. Mazi hâle uzaklığı nispetinde sağlamdır ve biz ona hayatımızı uzattığı nispette bağlı kalırız." diyordu abdülhak şinasi hisar , boğazici mehtapları'nda .
özellikle türk dilinin genel vurgu esasına da dayanarak tümce sonundaki kısım biraz daha dikkatimizi çekmeli ,zira "biz ona hayatımızı uzattığı nispette bağlı kalırız" derken geleceğimizi de varedişi ile sarıldığımızı belirtir mazimize,ona sarıldığımız kadar varızdır. sadece bu bile maziye bakıp hüzünlenmeye maziden gelen seslerin, kokuların ve renklerin bizi hüzünlendirmesine neden olabilir.
galatasaray an itibariyle oyuna daha hakim görünse de her iki takımda da bireysel yetenekleri yüksek olan futbolcuların bulunması maç için herhangi bir tahminde bulunmayı hala mümkün kılmıyor.
onlar ankara'da ve istanbul'da elektrikleri kesip insanları karanlıkta bırakırlar ama güzel izmirim cumhuriyet meydanında ampulu her seçimlerde patlarak aydınlığını devam ettirir.
sonuçlar göstermektedir ki , bu açılım girdiğinde açılmamaktadır. *
iZMiR HER ZAMANKi GiBi DURUŞUNU GÖSTERMiŞ VE YÖNETiCiLERiNE OLAN GÜVENiNi BiR KEZ DAHA GÖZLER ÖNÜNE SERMiŞTiR.
sıkışmışlığını , daralmışlığını ve ezilmişliğini maalesef sadece iftiraların arkasına sığınarak , belge veya bilgilerle değil "abim dedi öyle oldu" zihniyetiyle , bastırmaya çalışan ve hatta görmezden gelen ;yazı işleri ofisinin cemaat evinden farksız olduğunu düşündüğüm kağıt israfı.
bu adamların gazete çıkartması için kesilen ağaçlara yazık.
hamburg'un çok tehlikeli ataklarla galatasaray kalesinde gol aradığı maç. sanki takımımız rakip takımı hafife alırcasına mı oynuyor yoksa bana mı öyle geliyor bilmem ama gidiş pek hayra alamet değil.
ilk yarısı henüz biten ankaragücü deplasmanında seyir zevki vermeyen bir futbolla taraftarlarına eski günlerini aratmaktadır. murat erdoğan'ın ne kadar boş bir transfer olduğu birkez daha gözler önündedir. kamanan ise neden oynamamakta bilinmemekte.
çoğu insanda - sanılanın aksine - koşullanma yarattığı için okuma alışkanlığının önüne geçen aktivitedir. zira uykuya yakın süreçte okunan kitap ile uyumaya alışan birey çok kısa zamanda günün diğer saatlerine yaptığı okumalarda da verimli olamayacak kısa sürede uyuklamaya başlayacaktır.
böyle bir kitap varsa ancak ve ancak ulysses olabilir. çünki bir kitabı bitirebilmenin ilk şartı ona başlayabilmektir fakat sadece okuyucunun başlamak istemesi yetmeyebilir. (bkz: james joyce)
en keyiflisi de işin gücün olsa dahi "yerim işi gücü salla anasını satiim" deyip şöyle yastığa bir güzel sırnaşıp dışarıda karlar yağarken şu an olduğu gibi sözlüğe yazmaktır.
sadece "demo"suyla yetindiğimiz ve demosunun da her illete alet ettirilerek kirletildiği işin bu haliyle sadece güçlülerin işine yarayan toplumsal işletim sistemi.